T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/34332
K. 2018/771
T. 21.1.2018

* FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE İSTEMİ ( İkalenin Geçerli Olup Olmadığı ve Davacıya İkalede ve Bordroda Görünen Miktar Kadar Ödeme Yapılıp Yapılmadığı Ödeme Yapılmışsa Yapılan Ödemelerin Ne Amaçla Yapıldığı Makul Yararın Sağlanıp Sağlanmadığı Değerlendirilerek Sonuca Gidilmesi Gerektiği - İrade Fesadı Bulunup Bulunmadığı Belirlenip Sonuca Gidilmesi Gerekirken Bu Hususlarda Değerlendirme Yapılmadan Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

* HÜKMÜN GEREKÇESİ ( 6100 S.K. Md. 297 Uyarınca Hükümde Tarafların İddia ve Savunmalarının Özetinin Anlaştıkları ve Anlaşamadıkları Hususların Çekişmeli Vakıalar Hakkında Toplanan Delillerin Tartışılması ve Değerlendirilmesinin Sabit Görülen Vakıalarla Bunlardan Çıkarılan Sonuç ve Hukuki Sebeplerin Yer Alması Gerektiği - Mahkemece Davacının İddiasını İspat Edemediği Kanaatine Varılmış İse de Bu Konuda Delillerin Neler Olduğunun Açıklanmadığı ve Hukuki Nitelendirmenin Yapılmadığı/Gerekçesiz Hüküm Kurulamayacağı )

* İKALE SÖZLEŞMESİ ( İşçinin Bozma Sözleşmesi Yapma Konusundaki İcap veya Kabulde Bulunmasının Ardından İşveren Feshi Haline Özgü İş Güvencesi Hükümlerinden Yararlanmak İstemesi ve Yasa Gereği En Çok Bir Ay İçinde İşe İade Davası Açmış Olmasının Hayatın Olağan Akışına Uygun Düşmediği - İkalenin Geçerlilik Şartlarından Olan İşçinin Bu Sözleşmeyi İmzalamasında Makul Yararının Bulunması Gerektiği )

* EKSİK ARAŞTIRMA ( Feshin Geçersizliği ve İşe İade İstemi - İkalenin Geçerli Olup Olmadığı ve Davacıya İkalede ve Bordroda Görünen Miktar Kadar Ödeme Yapılıp Yapılmadığı/Ödeme Yapılmışsa Yapılan Ödemelerin Ne Amaçla Yapıldığı Makul Yararın Sağlanıp Sağlanmadığı Değerlendirilerek İrade Fesadı Bulunup Bulunmadığı Belirlenip Sonuca Gidilmesi Gerekirken Bu Hususlarda Değerlendirme Yapılmadan Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

2709/m.36,138,141

6100/m.27,297

6098/m.23-31

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi/m.6

ÖZET : Dava, feshin geçersizliği ve işe iade istemine ilişkindir.

Mahkemece davacının iddiasını ispat edemediği, davalı işveren tarafından yapılan feshin haklı ve geçerli olduğu anlaşıldığından, davacının sübut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının iş sözleşmesinin ikale yoluyla sonlandırılıp sonlandırılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Mahkemece işin esasına girilerek ikalenin geçerli olup olmadığı ve davacıya ikalede ve bordroda görünen miktar kadar ödeme yapılıp yapılmadığı, ödeme yapılmışsa yapılan ödemelerin ne amaçla yapıldığı, makul yararın sağlanıp sağlanmadığı ve davacının iddiaları değerlendirilerek irade fesadı bulunup bulunmadığı belirlenip sonuca gidilmesi gerekirken bu hususlarda değerlendirme yapılmadan karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A-) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 02/08/2006 tarihinden iş sözleşmesinin sonlandırıldığı 21/08/2015 tarihine kadar şoför olarak çalıştığını, müvekkilinin çalıştığı süre içerisinde tüm görev ve sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirdiğini, hiçbir haklı neden bulunmamasına rağmen müvekkilinin iş sözleşmesinin sonlandırıldığını, müvekkiline yapılan baskılar sebebiyle ikale sözleşmesi imzalatıldığını, iş sözleşmesinin sonlandırılmasına rağmen müvekkilinin işçilik alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, davacının işe iadesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

B-) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davalı şirkette şoför olarak çalışmakta iken kendisine verilen ve kendisinden beklenen görevleri yerine getirmediği, çalışma arkadaşları ile iletişimde yetkisi ve görevi olmadığı halde onların amiri gibi söz ve tavır sergilediğininin tespit edildiğini, müvekkili şirket tarafından davacı işçinin savunmasına başvurulduğunu, davacının savunma vermekten imtina ettiğini, daha sonra davacının müvekkili şirketin insan kaynakları departmanını arayarak savunmasının istenmemesini, ikale sözleşmesinde belirtilen şartlarla karşılıklı anlaşmayla sonlandırmaları önerisinde bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından ikale sözleşmesi hazırlanarak davacının iş sözleşmesinin sonlandırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

C-) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece toplanan deliller, taraflar arasındaki iş sözleşmesi içeriği, davacının işyeri dosyası ile SGK dosyası kapsamı dikkate alındığında, davacının iddiasını ispat edemediği, davalı işveren tarafından yapılan feshin haklı ve geçerli olduğu anlaşıldığından, davacının sübut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir.

D-) Temyiz:

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

E-) Gerekçe:

Anayasa'nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.

Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.'un 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.

HMK.'un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.

Mahkemece açılan davada davacının iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmış ise de bu konuda delillerin neler olduğu açıklanmamış ve hukuki nitelendirme yapılmamıştır. Karar gerekçesiz olup, yukarda belirtilen usul hükümlerine aykırıdır.

2-) Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının iş sözleşmesinin ikale yoluyla sonlandırılıp sonlandırılmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bozma sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir. Sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin, sözleşmenin taraflarınca sona erdirilmesi mümkündür. Sözleşmenin, doğal yollar dışında tarafların ortak iradesiyle sona erdirilmesi yönündeki işlem ikale olarak adlandırılır.

İş Kanununda bu fesih türü yer almasa da, taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği iş sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren bir açıklama (icap), ardından diğer tarafın da bunu kabulüyle bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olur.

Bozma sözleşmesinde icapta, iş ilişkisi karşı tarafın uygun irade beyanı ile anlaşmak suretiyle sona erdirmeye yönelmiştir. Bu sebeple, ikale sözleşmesi akdetmeye yönelik icap, fesih olarak değerlendirilip, feshe tahvil edilemez.

Bu anlamda bozma sözleşmesinin şekli, yapılması, kapsam ve geçerliliği Borçlar Kanunu hükümlerine göre saptanacaktır. Buna karşılık iş sözleşmesinin bozma sözleşmesi yoluyla sona erdirilmesi, iş hukukunu yakından ilgilendirdiği için ikalenin yorumunda iş sözleşmesinin yorumunda olduğu gibi, genel hükümlerin yanı sıra iş hukukundaki “işçi yararına yorum” ilkesi de göz önünde bulundurulacaktır.

Borçlar Kanunun 23-31 maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin, bozma sözleşmeleri yönünden titizlikle ele alınması gerekir. Bir işçinin bozma sözleşmesi yapma konusundaki icap veya kabulde bulunmasının ardından işveren feshi haline özgü iş güvencesi hükümlerinden yararlanmak istemesi ve yasa gereği en çok bir ay içinde işe iade davası açmış olması hayatın olağan akışına uygun düşmez.

İş ilişkisi taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her şeyden önce bozma sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. İş ilişkisinin bozma anlaşması yoluyla sona erdirildiğine dair örnekler 1475 Sayılı İş Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamaya hiç yansımadığı halde, iş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ardından özellikle 4857 Sayılı İş Kanunu sonrasında giderek yaygın bir hal almıştır. Bu noktada, işveren feshinin karşılıklı anlaşma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle iş güvencesi hükümlerinin bertaraf edilmesi şüphesi ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla irade fesadı denetimi dışında, tarafların bozma sözleşmesi yapması konusunda makul yararının olup olmadığının da irdelenmesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusundaki icabın işçiden gelmesi ile işverenden gelmesi ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır. Dairemizin 2008 yılı kararları bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 21.4.2008 gün 2007/31287 E, 2008/9600 K).

Bozma sözleşmesi yoluyla iş sözleşmesi sona eren işçi, iş güvencesinden yoksun kaldığı gibi, kural olarak feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamayacaktır. Yine 4447 Sayılı Kanun kapsamında işsizlik sigortasından da yararlanamayacaktır. Bütün bu hususlar, iş hukukunda hâkim olan ibranamenin dar yorumu ilkesi gibi, hatta daha da ötesinde, ikale sözleşmesinin geçerliliği noktasında işçi lehine değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Tarafların bozma sözleşmesinde ihbar ve kıdem tazminatı ile iş güvencesi tazminatı hatta boşta geçen süreye ait ücret ve diğer haklardan bazılarını ya da tamamını kararlaştırmaları da mümkündür. Bozma sözleşmesinin geçerliliği konusunda bütün bu hususlar dikkate alınarak değerlendirmeye gidilmelidir.

Bozma sözleşmesinde kıdem tazminatının ödenmesi kararlaştırıldığı takdirde, kıdem tazminatı 1475 Sayılı Kanun'un 14. maddesine göre hesaplanmalı ve anılan maddedeki kıdem tazminatı tavanı gözetilmelidir. Belirtmek gerekir ki, sözü edilen Yasada düzenlenen kıdem tazminatı tavanı mutlak emredici niteliktedir.

Somut uyuşmazlıkta, mahkemece işin esasına girilerek ikalenin geçerli olup olmadığı ve davacıya ikalede ve bordroda görünen miktar kadar ödeme yapılıp yapılmadığı, ödeme yapılmışsa yapılan ödemelerin ne amaçla yapıldığı, makul yararın sağlanıp sağlanmadığı ve davacının iddiaları değerlendirilerek irade fesadı bulunup bulunmadığı belirlenip sonuca gidilmesi gerekirken bu hususlarda değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 21.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

kazanci.com.tr