Olaylar

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü sonrasında, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) medyadaki örgütlenmesine yönelik olarak yürütülen bir soruşturma kapsamında başvurucu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.

Başvurucu tarafından yapılan ilk bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 11/1/2018 tarihinde, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Bunun üzerine başvurucu tarafından yapılan tahliye talepleri ve bu talepler sonucunda verilen kararlara yönelik itirazlar derece mahkemelerince reddedilmiştir.

Tahliye talepleri kabul edilmeyen başvurucu 1/2/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesinin kararının uygulanmadığı iddiasıyla yeni bir bireysel başvuru yapmıştır. Anayasa Mahkemesi 15/3/2018 tarihinde başvurucu hakkındaki kararda tespit ettiği ihlalin ve sonuçlarının derece mahkemelerince ortadan kaldırılmadığına, verilen ihlal kararına rağmen başvurucunun tutukluluğunun sonlandırılmamış olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 16/3/2018 tarihinde başvurucunun yurt dışına çıkış yasağı ve konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirine tabi tutularak tahliyesine karar vermiştir. Başvurucunun konutu terk etmeme şeklinde uygulanan adli kontrolün kaldırılması talebi reddedilmiştir. Başvurucu 16/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11/5/2018 tarihli duruşmada konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına ve başvurucunun pazar günleri 08.00-22.00 saatleri arasında ikametine en yakın karakola imza atması şeklinde adli kontrol tedbirine tabi tutulmasına karar verilmiştir. 6/7/2018 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Yargıtay 24/9/2020 tarihinde başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar vermiştir.

İddialar

Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin tutukluluk hâlinin sona erdirilmesi suretiyle ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin kararı üzerine derece mahkemesince konutu terk etmeme adli kontrol tedbirine karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda Anayasa Mahkemesinin verdiği ikinci ihlal kararı sonrasında derece mahkemelerince başvurucunun tutukluluk durumu sonlandırılmış ancak başvurucunun konutu terk etmeme adli kontrol tedbirine tabi tutulmasına karar verilmiştir. Bu durumda ilk olarak konutu terk etmeme tedbirinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil edip etmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi konutu terk etmeme adli kontrol tedbirini kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında incelediği bir başvuruda (2017/32052) anılan tedbirin uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır. Konutu terk etmeme tedbirinin hukukiliğine ilişkin yapılacak incelemede esas alınacak ölçütler de aynı kararda Anayasa Mahkemesince belirlenmiştir.

Anayasa Mahkemesi başvurucu hakkındaki ilk ihlal kararında, Anayasa'nın 19. maddesinde tutuklamanın ön koşulu olarak düzenlenen suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin soruşturma makamlarınca yeterince ortaya konulamadığı tespitinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi başvurucu hakkındaki ikinci ihlal kararında ise ihlalin ne şekilde sona erdirilmesi gerektiği hususunda açık belirlemelerde bulunmuştur.

Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin ön koşulu olan kuvvetli suç belirtisinin ortaya konulması şartı yerine getirilememiştir. Başvurucu hakkında, kuvvetli belirtinin varlığı ortaya konulmadan verilen ve başvurucunun özgürlükten yoksun bırakılması durumunu devam ettiren adli kontrol tedbirine başvurulmuştur.

Bu durum başvurucu hakkındaki ihlalin ve sonuçlarının derece mahkemelerince ortadan kaldırılmadığını göstermektedir. Zira bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanması gerekir.

Somut olayda başvurucunun özgürlükten yoksun bırakılma hâli devam etmiş, ihlalden önceki duruma dönüş sağlanmamıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin başvurucu hakkındaki kararda tespit ettiği ihlalin ve sonuçlarının derece mahkemelerince ortadan kaldırılmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 3/12/2020 Tarihli ve 2018/10327 Başvuru Numaralı Kararı