T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU
E. 2016/1611
K. 2016/2387
T. 6.6.2016

* İPTAL DAVASI ( Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme Kılavuzunun Sözlü Sınav ve Yerleştirme Maddesinin ve Davacının Sözlü Sınav Sonucunun İptali İstemi - Davanın 2577 S.K. 20/B Maddesinde Belirtilen İvedi Yargılama Usulüne Tabi Olduğu/Dairece Davacı İddiaları Çerçevesinde Hukuki İrdeleme Yapılmadan Hüküm Kurulduğundan İDDK Tarafından İşin Esasına Girilemeyeceği ve Yeniden Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulduğu )

* MERKEZİ VE ORTAK SINAVLARA DAİR YARGILAMA ( Temyiz İncelemesinin Esastan Yapılabilmesi İçin İlk Derece Mahkemesince Uyuşmazlığın Esasının İrdelenmesi Suretiyle Bir Karar Verilmiş Olması Gerektiği - Doğrudan Üst Derece Mahkemesince İlk Kez Yargılama Yapılarak Bir Hükme Varılmasına Hukuken Olanak Bulunmadığından Dosyanın Yeniden Karar Verilmek Üzere Dairesine Gönderilmesi Gerektiği )

* İVEDİ YARGILAMA USULÜ ( Temyiz İncelemesinde Üst Derece Mahkemesinin İlk İnceleme Üzerine Verilen Karara Karşı Yapılan Temyizi Haklı Bulduğu Hallerde Kararı Bozarak Dosyayı Geri Göndereceğinin Düzenlendiği - Dairece Davacının İddiaları Çerçevesinde Sınırlama Yapılmadığı ve Hukuki İrdeleme Yapılmadan Hüküm Kurulduğu Anlaşıldığından İDDK'nun Daire Yerine Geçip Hüküm Kurmasına Olanak Bulunmadığı )

* TEMYİZ ( İlk Derecede Görevli Danıştay Dairesince Davacı Tarafından Her Bir Madde Yönünden İleri Sürülen Hukuka Aykırılık ve Bu Husustaki Menfaat İhlalini Ortaya Koyan İddiaları Kapsamında İlk İncelemede Saptaması Gereken Yargılama Usulüne Aykırılıkların Dikkate Alınmamış Olduğu - Temyiz Aşamasında Tespit Edilen İsabetsizlik Halinde Bozma Kararı ile Birlikte Dosyanın Dairesine Gönderilmesi Gerektiği )

* YARGI KARARLARININ GEREKÇELİ OLMASI ZORUNLULUĞU ( İlk Derece Mahkemesi Olan Dairece Davaya Konu Edilen Diğer Bentlerin Hukuka Uygun Olup Olmadığı İrdelenmeden Dava Konusu Maddenin Tek Bir Alt Bendinden Hareketle Maddedeki Yedi Bendin Tamamını Kapsayacak Şekilde Hüküm Kurulmasının Hatalı Olduğu - DİDDK Tarafından İlk Derece İncelemesi Yapılacak Şekilde İşin Esasına Girilemeyeceğinin Belirtildiği )

* İŞİN ESASINA GİRİLMESİ ( Dairece Davacının İddiaları Çerçevesinde Herhangi Bir Sınırlama Yapılmadığının Görüldüğü - Hukuki İrdeleme Yapılmadan Hüküm Kurulmuş Olması Nedeniyle 2577 S.K.'un 20/B Maddesinin Birinci Fıkrasının (h) Bendi Uyarınca Doğrudan İDDK Tarafından İlk Kez Yargılama Yapılarak Hükme Varılmasının Mümkün Görülmediği/Hükmün Bozularak Dosyanın Geri Gönderilmesi Gerektiği )

* ADİL YARGILANMA İLKESİ ( İlk Derece Mahkemesince Hiç Yapılmamış Bir Yargılamanın Esası Hakkında Temyiz Merciince Karar Verilmesi Halinde Üst Mahkemece Verilen Karara Karşı Karar Düzeltme Yoluna Başvurma Olanağı da Bulunmadığından Bu Kararın Kanun Yoluyla Denetiminin Yapılabilmesinin Engellenmiş Olacağının Belirtildiği - İvedi Yargılama Usulünde Temyiz Üzerine Verilen Kararların Kesin Olduğu )

1416/m.3

2577/m.20/A,20/B,45,49

ÖZET : Dava, 2013 yılı Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (YLSY) Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinin ve davacının sözlü sınav sonucunun iptali istemlerine ilişkindir.

Davanın, 2577 Sayılı Kanunun 20/B maddesinde belirtilen "Milli Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezi ve ortak sınavlar, bu sınavlara dair iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında davalar" kapsamında bulunduğu, temyiz incelemesine tabi olan ivedi yargılama usulüne dair uyuşmazlıklarda verilen kararların temyiz incelemesinin esastan yapılabilmesi için, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın esasının irdelenmesi suretiyle bir karar verilmiş olması gerektiği gözetilerek yapılan incelemede;

İlk derece mahkemesi sıfatıyla uyuşmazlığa bakan Dairece, davaya konu edilen diğer altı bendin hukuka uygun olup olmadığı konusunda hiçbir irdeleme yapılmaksızın, 4. maddenin 4.4. alt bendinden hareketle, maddedeki yedi bendin tamamını kapsayacak şekilde hüküm kurulmuş olması; yargı kararlarının gerekçeli olması zorunluluğuna aykırılık oluşturduğundan ve uyuşmazlık hakkında doğrudan üst derece mahkemesince ilk kez yargılama yapılarak bir hükme varılmasına hukuken olanak bulunmadığından;

Dairece, davacının iddiaları çerçevesinde herhangi bir sınırlama yapılmadığı da göz önüne alındığında, hukuki irdeleme yapılmadan hüküm kurulmuş olması nedeniyle, Kanun'un 20/B maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca Kurul tarafından işin esasına girilmesi mümkün görülmediğinden,

İvedi yargılamanın temyiz incelemesinde, üst derece mahkemesinin ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hallerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndereceği yolundaki hüküm uyarınca, ilk derecede görevli Danıştay Dairesince, davacı tarafından her bir madde yönünden ileri sürülen hukuka aykırılık ve bu husustaki menfaat ihlalini ortaya koyan iddiaları kapsamında, ilk incelemede saptaması gereken yargılama usulüne aykırılıkların dikkate alınmamış olması da, temyiz aşamasında tespit edilen bu şekildeki hukuki isabetsizlik halinde bozma kararı ile birlikte dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekliliğini desteklediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.

İstemin Özeti : Danıştay Sekizinci Dairesi'nin 21/01/2016 günlü, E:2014/7008, K:2016/170 Sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davalı idare tarafından istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; 2013 yılı Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (YLSY) Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinin ve davacının sözlü sınav sonucunun iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Sekizinci Dairesi'nin 21/01/2016 günlü, E:2014/7008, K:2016/170 Sayılı kararıyla; 1416 Sayılı Kanun'da 6528 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, yurt dışına gönderilecek adayların yazılı ve sözlü sınav ile seçilmesi usulünün öngörüldüğü; Kanun'un gerekçesinden; lisansüstü eğitim amacıyla yurtdışına gönderilecek adayların seçiminde Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim Giriş Sınav puanı ile mezuniyet not ortalamasının yanı sıra sözlü sınav puanının da dikkate alınmak suretiyle daha nitelikli bir seçim usulünün belirlenmesinin planlandığı; bu sayede burs verilen öğrencilerin akademik yatkınlıklarının ve potansiyellerinin bu alanda çalışmalarıyla bilinen akademisyenler ve bürokratlardan oluşan heyetler tarafından değerlendirilebilmesinin amaçlandığının anlaşıldığı; 1416 Sayılı Kanun'un geçici 3. maddesiyle sözlü sınava dair düzenlemelerin 2013 yılında yapılan sınavda da uygulanmasının kurala bağlandığı; bu kapsamda, Yurtdışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme 2013 YLSY Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinin, 1416 Sayılı Kanun'a dayandığı görüldüğünden, davacının sözlü sınavın yasal dayanağı bulunmadığı yönündeki iddiasının yerinde görülmediği; öte yandan, sözlü sınavın temel amacının, yazılı sınav yapılmak suretiyle nesnel bir biçimde belirlenen en başarılı aday adayından başlayarak en uygun adayın belirlenmesi olduğu; bu nedenle, yazılı sınavın nesnel sonuçları ortadan kaldırılmadan, yurtdışına gönderilecek adayların belirlenmesinde yazılı sınavda en başarılı olanların alınması sağlanarak, idarenin takdir yetkisinin kullanılmasında öznel nedenlerin olabildiğince engellenmesi suretiyle kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun bir belirleme yapılmasının mümkün olacağı; davaya konu Kılavuz maddesinde ise, sözlü sınavın ağırlık oranının %40 olarak belirlenmesinin, bu amacı aşar şekilde ALES ve mezuniyet not ortalaması yüksek olan adayların, sözlü sınavda düşük not verilerek yarışma dışında bırakılmalarına yol açabileceği; halbuki, genel olarak sözlü sınavın, yazılı sınavı tamamlayıcı nitelikte, bilgi ve liyakatı ölçmek, adayın yurtdışı öğrenimde başarılı olması için gerekli olan yeteneğe ve kültürel birikime sahip olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılması gerektiği, bu eksende; sözlü sınavın temel amacı, yazılı sınav yapılmak suretiyle nesnel bir biçimde belirlenen en başarılı adaydan başlayarak en uygun olan adayın belirlenmesi olduğuna göre; davaya konu düzenleme ile sözlü sınava bu derece ağırlık verilmesinin, kanun koyucunun 1416 Sayılı Kanun'da değişiklik yapmasındaki amacı ile bağdaşmadığı; bu nedenle, Yurtdışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme 2013 YLSY Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinde, sözlü puan ağırlığının %40 olarak belirlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı; bununla birlikte, Türk Öğrencilerin Yabancı Ülkelerde Öğrenimleri Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesinde de; davaya konu Kılavuz maddesiyle aynı yönde bir düzenleme öngörülerek, ALES puanının %40'ı, sözlü sınav puanının %40'ı ile mezuniyet notunun %20'si dikkate alınarak yerleştirme puanının hesaplanacağı kurala bağlanmış olmasına ve bu düzenleyici işlemin iptali istenilmemiş olmasına karşın, İdari Yargılama Usulü Kanunu gereği; anılan Yönetmeliğin davaya konu edilmemiş ve iptal edilmesine karar verilmemiş olmasının, davaya konu Kılavuz maddesinin iptal edilmesine engel olmayacağı; aksi durumda, 1416 Sayılı Kanun'un amacına aykırı sonuçlar doğacağı; bu bağlamda, davaya konu düzenlemenin hukuka aykırılığının belirlenmesi nedeniyle, bu düzenlemeye dayanılarak yapılan davacının sözlü sınavında da hukuka uyarlık bulunmadığı; ancak, davaya konu Kılavuz maddesinin ve davacının sözlü sınavının hukuka aykırlığının belirlenmiş olmasının, davacının doğrudan sözlü sınavda başarılı olması sonucunu doğurmayacağı gerekçeleriyle, davaya konu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.

Davalı idare, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Temyiz istemine konu karara dair dosyanın incelenmesinden; 2013 yılı Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (YLSY) Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinin ve davacının sözlü sınav sonucunun iptali istemiyle açılan davanın, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20/B maddesinde belirtilen "Milli Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezi ve ortak sınavlar, bu sınavlara dair iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında davalar" kapsamında bulunduğu, nitekim Dairece de uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

11/09/2014 günlü, 29116 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 Sayılı Kanun'un 96. maddesiyle, 2577 Sayılı Kanun'a 20/A maddesinden sonra gelmek üzere eklenen ve "Merkezî ve ortak sınavlara dair yargılama usulü"nün düzenlendiği 20/B maddesinde;

"1. Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara dair iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalara dair yargılama usulünde:

a-) Dava açma süresi on gündür.

b-) Bu Kanunun 11. maddesi hükümleri uygulanmaz.

c-) Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır.

ç) Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren üç gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla üç gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır.

d-) Yürütmenin durdurulması talebine dair olarak verilecek kararlara itiraz edilemez.

e-) Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç on beş gün içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır.

f-) Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

g-) Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır. Bu Kanunun 48. maddesinin bu maddeye aykırı olmayan hükümleri kıyasen uygulanır.

ğ) Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi beş gündür.

h-) Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara dair ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.

ı) Temyiz istemi en geç on beş gün içinde karara bağlanır. Karar en geç yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.

2. Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara dair iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalarda verilen yürütmenin durdurulması ve iptal kararları, söz konusu sınava katılan kişilerin lehine sonuç doğuracak şekilde uygulanır." hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Yasa hükmünün gerekçesinde ise; "Önergeyle, Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar hakkında açılan davalarda, olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için hızlı yargılama süreci öngörülmekte ve söz konusu davalara dair verilen kararların ilgili kişilerin lehine sonuç doğuracak şekilde uygulanması hükme bağlanmaktadır.” denilmiştir.

İdari yargıda davaların tümü aynı usul takip edilmek suretiyle sonuçlandırılmakta iken, bazı davaların niteliği itibarıyla diğerlerinden farklı olması sebebiyle bu tür davaların geciktirilmeksizin karara bağlanması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda, yargı hizmetinin hızlandırılması, etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesi amacıyla önce 18/06/2014 günlü, 6545 Sayılı Kanun'un 18. maddesiyle, ardından 10/09/2014 günlü, 6552 Sayılı Kanun'un 96. maddesiyle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda değişiklikler yapılmış ve idari yargıda başvuru, inceleme ve yargılama usulüne dair olarak bazı yenilikler getirilmiştir.

Anılan yargılama usulü, genel yargılama usulüne göre yargılama sürecini hızlandıracak önemli değişiklikler içermektedir.

Buna göre, temyiz incelemesine dair olarak, 2577 Sayılı Kanun'un 20/A ve 20/B maddesinde öngörülen özel yargılama usulüyle getirilen sistemde genel kural, temyiz incelemesine konu olan kararda hukuki isabet görülmediğinin temyiz mercii tarafından saptanması halinde, dosyanın kararı veren mahkeme veya Daireye geri gönderilmesi yerine, uyuşmazlığın esasının bizzat çözümlenerek karara bağlanması olup; bozma ile birlikte dosyanın geri gönderilmesi sadece ilk inceleme üzerine verilen kararlarla sınırlı tutulmuştur.

Diğer taraftan; 18/06/2014 günlü, 6545 Sayılı Kanun'un 19. maddesiyle yapılan değişiklikle, 2577 Sayılı Kanun'un 45. maddesinde "itiraz usulü" yerine "istinaf" kanun yolu düzenlenmiştir.

"İstinaf" kelime olarak, “yeniden başlama” anlamına gelmekle birlikte hukuki terim olarak, “mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bir üst mahkemeye götürme” şeklinde tanımlanmaktadır.

İstinaf, ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş nihai kararlarının hem maddi hem de hukuki yönlerden denetlenerek, hukuka aykırılıkları ortadan kaldırmak için getirilmiş bir kanun yoludur. Bir kanun yolu olarak istinaf; ikinci bir hakimin veya mahkemenin, birincisinin yerine geçerek, aynı davayı bütün boyutlarıyla yeniden incelemesi ve birinci hakim veya mahkemenin verdiği kararı onaması veya değiştirmesidir.

2577 Sayılı Yasanın, 6545 Sayılı Kanun'un 19. maddesiyle değişik 45. maddesinin 3. fıkrasında, "Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir." kuralına; 4. fıkrasında, " Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu hâlde bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir. " kuralına; 5. fıkrasında da, "Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir." düzenlemesine yer verilmiştir.

2577 Sayılı Kanun'un istinaf kanun yolunu düzenleyen hükümleri irdelendiğinde, istinaf kanun yolunda öngörülen yargılama sistemi ile temyiz kanun yoluna dair yargılama sisteminin farklı nitelikleri bulunduğu görülmektedir. İstinaf incelemesinde kural, ilk derece mahkemesince verilen kararda tespit edilen maddi veya hukuki eksikliklerin istinaf mercii tarafından tamamlanarak nihai kararın da istinaf mercii tarafından verilmesidir. Ancak temyiz incelemesinde bire bir aynı durum söz konusu değildir. Temyiz incelemesinin sınırları 2577 Sayılı Kanun'un 49. maddesinde daha dar bir çerçevede belirlenmiştir.

Bunun yanında, aynı Kanun'un 45. maddesinin 8. fıkrasında, "İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamaz." hükmü getirilerek, 2577 Sayılı Kanun'un 20/A maddesiyle 20/B maddesinde sayılan uyuşmazlıkların kanun yolu açısından temyize tabi olduğu vurgulanmıştır.

Kural olarak istinaf yoluna başvurulacak kararlar hakkında, ilk derece mahkemesinin olaylara, delillere, hukukî sebeplere dair değerlendirmesi konusundaki eksiklik ve yanlışlıklar istinaf merciinde bozma sebebi olabilir. İstinaf kanun yolunda, temyizden farklı olarak yeni yargılama yapılmaktadır; ancak bu ilk derecedeki yargılamanın aynısı ve tekrarı niteliğinde değildir.

Özetlemek gerekirse, temyiz incelemesi ile kanun yoluna dair olarak getirilen istinaf incelemesinde benzer yönler bulunmakla birlikte, temyiz incelemesinin sadece uyuşmazlığın hukuki noktalarına dair bulunması da dikkate alındığında, kanun yolları yönüyle temyiz incelemesine tabi olan ivedi yargılama usulüne dair uyuşmazlıklarda verilen kararların temyiz incelemesinin esastan yapılabilmesi, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın esasının irdelenmesi suretiyle bir karar verilmiş olması halinde mümkündür.

Öte yandan, ilk derece mahkemesince, davaya konu edilen hususların tamamına yönelik esas incelemesinin yapılmaması durumunda, üst derece yargı yerinin, ilk derece mahkemesi kararını, yargılamanın eksik yapılmış olan kısmı yönünden temyiz incelemesine; hiç yapılmayan kısmı yönünden ise istinaf sistemindekine benzer şekilde bir denetime tabi tutarak uyuşmazlık hakkında ilk derece mahkemesinin yerine geçerek karar vermesinin hukuka aykırı olacağı da açıktır.

Zira aksi bir kabul, yasa koyucu tarafından düzenlenen sistemin dışında bir yargılama usulünün benimsenmesi ve ivedi yargılama usulünün getiriliş amacının dışına çıkılması sonucunu doğurmakla kalmaz; ilk derece mahkemesince hiç yapılmamış bir yargılamanın esası hakkında temyiz merciince karar verilmesi halinde, ivedi yargılama usulüne tabi davalarda temyiz üzerine verilen kararların kesin nitelikte olduğuna dair hükümden hareketle, üst mahkemece verilen karara karşı karar düzeltme yoluna başvurma olanağı da bulunmadığından, bu kararın kanun yoluyla denetiminin yapılabilmesi de engellenmiş olur ki, bu durum Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde vurgulanan adil yargılanma ilkesine aykırı sonuçlar doğurur.

Kaldı ki, benzer olumsuz sonuç; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da ortaya konulan, kural olarak yargılamanın esasının ilk derece mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği; yine bu çerçevede üst derece mahkemelerinde kanun yoluna dair irdelemelerin sadece belirli konularla sınırlı olması gerektiği yolundaki kabul açısından da doğacak olup; ivedi yargılama usulüne tabi uyuşmazlıkların da genel olarak ilk derece mahkemelerince çözümlenmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 Sayılı Kanun'un 20/B maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan "verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir." hükmünde geçen "nihai kararlar"dan anlaşılması gereken, davaya konu edilen kısımların tamamı hakkında yargılama yapılması ve bu hususta verilmiş bir kararın varlığı olduğundan, ilk derece mahkemesince davanın bir kısmının hiç irdelenmemesi halinde, bu kısmın temyiz aşamasında doğrudan çözümlenmesine hukuki olanak bulunmamaktadır.

2577 Sayılı Kanun'un 20/A ve 20/B maddelerinde, ilk derece mahkemelerince, uyuşmazlığa konu edilen kısımların tamamının irdelenmemiş olması halinde, üst derece mahkemesince ne yönde bir karar verileceği hususunda açık bir kural öngörülmemiş ise de; bu konunun yasa koyucu tarafından önceden öngörülmesinin mümkün olmaması ve hukuka uygun olanın uyuşmazlığın tüm boyutuyla ele alınıp, bu çerçevede bir hüküm kurulması olduğundan, bu ayrıksı durumun ayrıca yasal metinlerde düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.

Tüm bu hususlar çerçevesinde, somut uyuşmazlık ele alınacak olursa;

Bakılan davada davacı; 2013 yılı Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (YLSY) Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinin tümü ve sözlü sınavı sonucuna dair uygulama işleminin iptalini istemektedir.

Dava konusu 4. maddede;

"4.1 ÖSYM tarafından seçme sonuçlarının açıklanmasından sonra, sözlü sınav ve yerleştirme işlemlerine dair duyurular http://ogm.meb.gov.tr adresinden yapılacaktır. Duyurularda belirtilen iş ve işlemleri zamanında yapmayan adaylar, haklarından vazgeçmiş sayılacaktır.

4.2 Sözlü sınav 16-27 Aralık 2013 tarihleri arasında Ankara Başkent Öğretmenevi'nde yapılacaktır.

4.3 Sözlü sınavda adaylar,

a-) Alan bilgisi konularına dair bilgi düzeyi (20 puan),

b-) Bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade kabiliyeti ve muhakeme gücü (20 puan),

c-) İletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti (20 puan),

d-) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı (20 puan),

e-) Akademik çalışmalara yatkınlığı (20 puan),

yönlerinden Sözlü Sınav ve Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilecektir.

Her adaya komisyon başkan ve üyeleri tarafından ayrı ayrı 100 üzerinden puan verilecektir. verilen puanların aritmetik ortalaması sözlü sınav puanını teşkil edecektir.

4.4 ALES puanının %40'ı, sözlü sınav puanının %40'ı ile mezuniyet notunun %20'si dikkate alınarak yerleştirme puanı hesaplanacaktır. 70 ve üzeri puan alan adaylardan ilan edilen kontenjan kadarı, en yüksek puandan başlanarak tercihleri doğrultusunda resmi burslu öğrenci kontenjanlarına yerleştirilecektir. Puan eşitliği halinde yabancı dil puanı daha yüksek olan adaya öncelik verilecektir. (Yabancı dil bilgisinin ölçülmesinde YDS veya ÖSYM'nin eşdeğer kabul ettiği yabancı dil sınavlarından alınan puanlar kullanılacaktır.). Eşitliğin devam etmesi durumunda doğum yılı büyük (yaşı küçük) olan adaya öncelik verilecektir.

4.5 Sözlü sınav sonucunda başarılı sayılanlar arasından, her bir kontenjan için en yüksek puana sahip adaydan başlanarak bir asıl ve bir yedek aday ilan edilecektir. Asıl adaylar, belirlenen sürelerde yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde haklarından vazgeçmiş sayılacaklardır ve yerlerine yedek adayın yerleştirme işlemi başlatılacaktır.

4.7 Hatalı bilgi ve belgelerle kendilerine haksız kazanım sağladığı tespit edilen adaylar, sözlü sınavdan başarılı sayılıp kontenjanlara yerleştirilmiş olsalar dahi bu durumdan doğan hiçbir haktan yararlanamazlar. " kuralları yer almaktadır.

Dava dilekçesinde hukuka aykırılık iddiaları olarak; düzenlemenin dayanağı olan 1416 Sayılı Yasada sözlü sınavın öngörülmediği; dolayısıyla, sözlü sınav yapılmasının yasal dayanağı bulunmadığı; sözlü sınav uygulamasının objektiflikten uzak olup, suiistimale açık olduğu; kariyer ve liyakat esaslarının göz ardı edilecek şekilde idareye çok geniş takdir yetkisi tanındığı ileri sürülmüştür.

Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu kararında, düzenleyici işlem yönünden herhangi bir sınırlama yapılmaksızın davaya konu edilen kısımların tamamına yönelik hukuki irdeleme yapılmış ve bu çerçevede sözlü sınav yapılmasının yasal dayanağı bulunduğu gerekçesine yer verilmiştir. Davaya konu edilen 4. madde bir bütün olarak ele alındığında, genel itibarıyla sözlü sınava dair düzenlemeler yapıldığından, maddenin tamamı açısından yasal dayanağı bulunup bulunmadığının hukuki irdelemesinin yapılması yargılama usulünün bir gereğidir.

Ancak, Dairece, maddenin tümüne yönelik sözlü sınavın yasal dayanağı bulunduğu sonucuna ulaşıldıktan sonra maddenin her bir kısmı açısından davacının hukuka aykırılık iddiaları da dikkate alınarak bir sınırlama yoluna gidilmeden, davaya konu düzenlemeyle sözlü sınava %40 oranında ağırlık verilmesinin, yasa koyucunun 1416 Sayılı Kanun'da değişiklik yapmasındaki amaç ile bağdaşmadığı, bu sebeple 2013 YLSY Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinde, sözlü puan ağırlığının %40 olarak belirlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle 4. maddenin tamamının iptaline karar verilmiştir.

Oysa, Daire kararında hukuka aykırı bulunan, "sözlü sınav puanının %40"ının esas alınarak yerleştirme puanının hesaplanmasına dair düzenleme, davaya konu 4. maddenin 4.4. alt bendinde yer almakta olup; maddenin diğer altı bendinde:

ÖSYM tarafından seçme sonuçlarının açıklanmasından sonra, sözlü sınav ve yerleştirme işlemlerine dair duyuruların http://ogm.meb.gov.tr adresinden yapılacağı; duyurularda belirtilen iş ve işlemleri zamanında yapmayan adayların, haklarından vazgeçmiş sayılacağı; sözlü sınavın 16-27 Aralık 2013 tarihleri arasında Ankara Başkent Öğretmenevi'nde yapılacağı; sözlü sınavda adayların, alan bilgisi konularına dair bilgi düzeyi (20 puan), bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade kabiliyeti ve muhakeme gücü (20 puan), iletişim becerileri, özgüveni ve ikna kabiliyeti (20 puan), bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı (20 puan), akademik çalışmalara yatkınlığı (20 puan) yönlerinden Sözlü Sınav ve Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirileceği; her adaya komisyon başkan ve üyeleri tarafından ayrı ayrı 100 üzerinden puan verileceği, verilen puanların aritmetik ortalamasının sözlü sınav puanını teşkil edeceği; ALES puanının %40'ı ve mezuniyet notunun %20'sinin de dikkate alınarak yerleştirme puanı hesaplanacağı; 70 ve üzeri puan alan adaylardan ilan edilen kontenjan kadarı, en yüksek puandan başlanarak tercihleri doğrultusunda resmi burslu öğrenci kontenjanlarına yerleştirileceği; puan eşitliği halinde yabancı dil puanı daha yüksek olan adaya öncelik verileceği; yabancı dil bilgisinin ölçülmesinde YDS veya ÖSYM'nin eşdeğer kabul ettiği yabancı dil sınavlarından alınan puanların kullanılacağı; eşitliğin devam etmesi durumunda doğum yılı büyük (yaşı küçük) olan adaya öncelik verileceği; sözlü sınav sonucunda başarılı sayılanlar arasından, her bir kontenjan için en yüksek puana sahip adaydan başlanarak bir asıl ve bir yedek aday ilan edileceği; asıl adayların, belirlenen sürelerde yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde haklarından vazgeçmiş sayılacakları ve yerlerine yedek adayın yerleştirme işlemlerine başlanacağı; hatalı bilgi ve belgelerle kendilerine haksız kazanım sağladığı tespit edilen adayların, sözlü sınavdan başarılı sayılıp kontenjanlara yerleştirilmiş olsalar dahi bu durumdan doğan hiçbir haktan yararlanamayacakları yolunda düzenlemelere yer verilmiştir.

Temyize konu kararda Dairece, davaya konu edilen diğer altı bendin hukuka uygun olup olmadığı konusunda hiçbir irdeleme yapılmaksızın, 4. maddenin 4.4. alt bendinden hareketle, maddedeki yedi bendin tamamını kapsayacak şekilde hüküm kurulmuş olması; yargı kararlarının gerekçeli olması zorunluluğuna aykırılık oluşturmaktadır. Öte yandan, davaya konu uyuşmazlığın 2577 Sayılı Kanun'un 20/B maddesi kapsamında bir uyuşmazlık olması karşısında, bu uyuşmazlık hakkında doğrudan üst derece mahkemesince ilk kez yargılama yapılarak bir hükme varılmasına hukuken olanak bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla uyuşmazlığa bakan Danıştay Sekizinci Dairesince, davacının iddiaları çerçevesinde herhangi bir sınırlama yapılmadığı da göz önüne alındığında, hukuki irdeleme yapılmadan hüküm kurulmuş olması nedeniyle, 2577 Sayılı Kanun'un 20/B maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca Kurulumuzca işin esasına girilmesi mümkün görülmemiştir.

Diğer taraftan, ivedi yargılamanın temyiz incelemesinde, üst derece mahkemesinin ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri göndereceği yolundaki hüküm uyarınca, ilk derecede görevli Danıştay Sekizinci Dairesince, davacı tarafından her bir madde yönünden ileri sürülen hukuka aykırılık ve bu husustaki menfaat ihlalini ortaya koyan iddiaları kapsamında, ilk incelemede saptaması gereken yargılama usulüne aykırılıkların dikkate alınmamış olması da, temyiz aşamasında tespit edilen bu şekildeki hukuki isabetsizlik halinde bozma kararı ile birlikte dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekliliğini desteklemektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle Danıştay Sekizinci Dairesi'nin 21/01/2016 günlü, E:2014/7008, K:2016/170 Sayılı kararının BOZULMASINA dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesine, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6552 Sayılı Kanun ile değişik 20/B maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca kesin olarak, 06.06.2016 gününde, işin esası ve kesinlik hükmü yönünden oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X-) 11/09/2014 günlü, 29116 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 Sayılı Kanun'un 96. maddesiyle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na 20/B maddesi eklenmiş olup, Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara dair iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalar hakkında ayrı bir yargılama usulü getirilmiş olup, bu usulün, 2577 Sayılı Kanun'un genel düzenlemesinden farklı kurallar getirdiği görülmektedir.

Örneğin, Yasa, bu tür davalarda, dava açma süresinin on gün olması, 2577 Sayılı Kanun'un 11. maddesinin uygulanmaması, bu konuda verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilmesi, temyiz üzerine verilen kararların kesin olması gibi özel hükümler öngörmüştür.

Yasa hükümleri bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde, Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/09/2014 tarihinden itibaren Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara dair iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalarda bu usul hükümlerinin uygulanacağı açık olmakla birlikte, Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce açılan ve sonradan 2577 Sayılı Kanun'un 20/B maddesi kapsamına dahil edilen işlemlerle ilgili davalarda Yasa hükümlerinin uygulanması, hukuk güvenliği ilkesine aykırı sonuçlara yol açacaktır.

Bu itibarla, 11/09/2014 tarihinden önce açılan bu davanın yapılan temyiz incelemesi sonucunda usul hükümlerinin geriye yürütülmesi suretiyle, 2577 Sayılı Kanun'un 20/B maddesine göre karar verilmesinin, hukuk güvenliği ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın açıldığı tarih itibarıyla, merkezi ve ortak sınavlara dair yargılama usulü kapsamında bulunmayan bu davada, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın bozulması yolundaki karara karşı, tarafların 15 (onbeş) günlük süre içinde karar düzeltme yoluna başvurabilme olanağı bulunduğundan, kararın kesin olduğuna dair kısmına katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX- Temyizen incelenen uyuşmazlıkta, Danıştay Sekizinci Dairesi'nin temyize konu kararında, davaya konu edilen 2013 yılı Yurt Dışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (YLSY) Kılavuzunun "Sözlü Sınav ve Yerleştirme" başlığını taşıyan 4. maddesinin tümü yönünden iptal kararı verilmesine karşın, sadece 4.4. alt bendinde düzenlenen sözlü sınavın %40'ının esas alınmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesine yer verilmiş olması; Kurulumuzca ivedi yargılama usulüne tabi olduğu kabul edilen bu davada, 2577 Sayılı Kanun'un 20/B-1(h) maddesi uyarınca temyiz mercii olarak işin esasına girilip, davaya konu Kılavuz hükmünün tamamının irdelenerek karar verilmesine engel olmadığından, temyize konu kararın bozularak, dosyanın yeniden karar verilmek üzere Dairesine gönderilmesine yönelik karara katılmıyoruz.

kazanci.com.tr