Olaylar

Tapuda başvurucunun murisine kayıtlı olan taşınmazlar için eski malikin mirasçıları tarafından 1998 yılında tapu iptali ve tescili davası açılmıştır.   Asliye Hukuk Mahkemesince (Mahkeme) uyuşmazlık konusu taşınmazların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Başvurucunun vefatının (2000) ardından devam eden yargılamada davanın reddine karar veren Mahkeme ihtiyati tedbirle ilgili herhangi bir hükme yer vermemiştir. Temyiz üzerine Yargıtay’ın bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkeme davanın reddine hükmetmiş ihtiyati tedbire ilişkin yine herhangi bir hükme yer vermemiştir. Temyiz edilen bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır. Başvurucunun mal varlığı yönünden uygulanan tedbir 2017 yılında kaldırılmıştır.

İddialar

Başvurucu, murise karşı açılan ve varisler tarafından devam ettirilen davada verilen ihtiyati tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi daha önce çeşitli kararlarında mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesinin mülk sahibine orantısız bir külfet yüklediği sonucuna varmış ve ölçülülük yönünden mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir.

Somut olayda başvurucu esas itibarıyla, söz konusu tedbirin makul bir süreyi aşması yüzünden mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olmasından yakınmaktadır. Bu bağlamda devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında, ihtiyati tedbir kararı verilen davanın mümkün olan en hızlı şekilde sonuçlandırılması gerekir.

Miras hakkı Anayasa'nın 35. maddesinde ayrıca güvence altına alınmıştır. Başvurucunun murisinden intikal eden taşınmazı üzerinde hukuki tasarruflarda bulunmasını sınırlandıran ihtiyati tedbir uygulamasının ölçülülüğünün değerlendirilmesinde davanın bir bütün olarak taşınmazın murise ait olduğu dönemi de kapsaması gerekir.

Başvuru konusu olayda başvurucunun taşınmazının tapu kaydına 20/5/1998 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulmuş ve bu şerh ancak 18/5/2017 tarihinde kaldırılabilmiştir. Başvurucunun ya da murisinin eski malikin mirasçılarınca açılan tapu iptali ve tescil davasının uzamasında herhangi bir kusurunun olduğu ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla 19 yıl süren mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbir süreci makul değildir.

Sonuç olarak yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurmuştur.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 23/7/2020 Tarihli ve 2017/26532 Başvuru Numaralı Kararı