Olaylar

Millî Reasürans Türk Anonim Şirketleri Mensupları Yardımlaşma Sandığı Vakfına (Vakıf) başvurucu şirket tarafından yapılan ödemeler ile ilgili olarak inceleme başlatılmıştır.

İnceleme sonrası düzenlenen raporda, şirketin, çalışanlarının ücretlerinin belirli bir oranında Vakfa her ay ödeme yaptığı, çalışanların Vakıftan bu ödemeler oranında yararlandığı belirtilmiştir. Raporda, şirketin Vakfa yaptığı işçi payı ödemelerini ücretler toplamına dâhil ederek gelir vergisi tevkifatına tabi tuttuğu ancak şirket katkı paylarını ücret vergi matrahına dâhil etmediği vurgulanmış, sonuç olarak banka tarafından çalışanları adına yapılan ödemelerin ücret mahiyetinde olduğu ve ücret matrahından indirilemeyeceği belirtilmiştir.

Vergi idaresince rapordaki tespitler doğrultusunda, vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatları yapılmış ayrıca bu katılım payları, ödemelerine ilişkin belgelerde gösterilmediğinden de cezalı damga vergisi tarh edilmiştir.

Başvurucu, pişmanlık ve ihtirazi kayıt dilekçesi vermiş, katkı paylarının ücret sayılamayacağını iddia ederek vergi ve cezaların iptali istemiyle Vergi Mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme ihtirazi kaydın geçerliliğinin kabulüne imkân bulunmadığı gerekçesiyle davayı incelemeden reddetmiş, temyiz edilen karar, Danıştay tarafından onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, mükelleflerin pişmanlıkla yapacakları beyanları ihtirazi kayıt şerhi koyarak yargıya taşımalarının mümkün olduğunu, Vakfa yaptığı katkı payı ödemeleri üzerinden vergi ve ceza tahsil edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.

Somut olayda vergi tahsil edilmesi yönündeki müdahalenin meşru amacının dayandığı kamu yararını gerçekleştirmeye elverişli olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Başvurucu tarafından açılan davanın usulden reddedilmesi şeklindeki müdahalenin meşru amacının ise uyuşmazlığın bulunmadığı bir meselede mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmesini önlemek olduğu hususunda tereddüt yoktur. Başvurucu, müdahalenin gerekli olmadığını belirten herhangi bir somut olgu gösterememiştir.

Anayasa Mahkemesi ihtirazi kayıt konulmak suretiyle açılan davaların esasının incelenmemesi şikâyetini daha önce mülkiyet hakkı bağlamında incelemiştir. Süresinden sonra pişmanlıkla verdiği beyanname üzerine dava açmak isteyen mükellef ile süresinden sonra verilen düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt koyarak dava açmak isteyen mükellefin durumlarını karşılaştıran Anayasa Mahkemesi, pişmanlıkla verilen beyanda mükellefin hatalı davranışını kabul ederek vergi ziyaına yol açan fiilden pişman olduğuna dikkat çekmiştir. Buna göre dava açılması ise bu pişmanlık hâliyle bağdaşmamaktadır.

Başvuru konusu olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Derece mahkemelerinin 213 sayılı Kanun'da düzenlenen hukuk kuralını, pişmanlıkla verilen vergi beyannamesine ihtirazi kayıt konulmasının dava açma hakkı vermeyeceği şeklinde yorumlamasının başvurucuya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği ve bu suretle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı ile malikin mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozmadığı kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 1/7/2020 Tarihli ve 2016/70 Başvuru Numaralı Kararı