Olaylar

Kamu görevlisi olan başvurucular hakkında katıldıkları birtakım toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanuna aykırı olduğundan bahisle uyarma/kınama disiplin cezalarına hükmedilmiştir. Başvurucuların anılan disiplin cezalarının iptali istemiyle açtıkları davalar reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucular, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldıkları için haklarında disiplin cezasına hükmedilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. 2017/32534 Sayılı Başvuru Yönünden

Öğretmen olan başvurucular hakkında "Lâik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşü" adı altındaki bir eyleme katılmaları nedeniyle disiplin cezasına hükmedilmiştir. Başvurucuların üyesi olduğu Sendika tarafından organize edilen etkinlik Valilikçe yasaklanmış ve başvurucuların katıldığı yürüyüşe polis müdahale etmiştir.

Başvurucular, Valilik tarafından yasaklandığı ve trafiği engellediği için kanuna aykırı hâle geldiği kabul edilen yürüyüşe katılmaları sebebiyle hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışta bulunduklarından bahisle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır.

Anayasa Mahkemesine göre kamu görevlileri, özel hayatlarındaki davranışlarının memuriyetlerini etkilemesi hâlinde fiilleriyle orantılı bir disiplin yaptırımına maruz kalabilir. Ancak bunun için kamu görevlisinin fiilinin memuriyetini etkilediğinin idari ve yargısal makamlarca ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir.

Somut olayda Valilik tarafından İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) bendi uyarınca toplantının yasaklandığı görülmüştür. Bununla birlikte idari organlar ile yargı mercileri söz konusu toplantının neden bu hüküm kapsamında kaldığına ve toplantının yasaklanmasının tek çözüm olduğuna dair somut ve makul açıklamalar yapmamıştır.

Öte yandan başvurucular hakkında ihtara rağmen dağılmama suçundan açılan ceza davasını inceleyen ve başvurucuların beraatine hükmeden Mahkeme, başvurucuların katıldığı söz konusu yürüyüşün trafik akışını olağanüstü bir duruma sebebiyet verecek ölçüde aksatmadığını ifade etmiştir. Mahkeme ayrıca başvurucuların anılan suçu işlediklerinin kesin olarak ortaya konulamadığını da belirtmiştir.

Yukarıdaki tespitler ışığında Anayasa Mahkemesi, idare ve disiplin cezasına ilişkin davaya bakan derece mahkemelerinin, başvurucuların kamu görevlisi statülerine ne şekilde aykırı davrandıkları konusunda ilgili ve yeterli bir gerekçe sunamadıkları kanaatine ulaşmıştır. Buna göre başvuru konusu olayda derece mahkemeleri, başvurucuların davranışının kamu hizmeti üzerindeki olumsuz etkisini ya da devlet memurunun saygınlığına ve güvenilirliğine zarar verip vermediğini somut bir değerlendirmeyle ortaya koyamamıştır.

Tüm bu açıklamalar ışığında başvurucular hakkında uygulanan disiplin cezalarının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun yeterli bir gerekçeye dayanmadığı, bu nedenle başvuru konusu disiplin yaptırımlarının haksız olduğu sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

2. 2017/15845 Sayılı Başvuru Yönünden

Kamu görevlisi olan başvurucular Gezi Parkı olaylarında yaşananları protesto etmek amacıyla Adana’da bazı toplantılara katılmıştır. Bu nedenle başvuruculara, devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunduklarından bahisle uyarma cezası verilmiştir. Başvurucuların disiplin cezalarının iptali talebiyle açtıkları davalar, toplantıların kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. İdare ve derece mahkemelerince Gezi Parkı olaylarının protesto edildiği başvuru konusu toplantıların bildirim yapılmaması ve barışçıl olmaktan çıkması nedeniyle kanuna aykırı hâle geldiği kabul edilmiştir.

Başvurucuların, katıldıkları toplantıların barışçıl niteliğini kaybettiğine dair kabule bir itirazlarının olmadığı görülmüştür. Başvurucular yalnızca kendilerinin herhangi bir şiddet eylemine karışmadıklarını belirtmiştir.

Anayasa Mahkemesine göre Devlet, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülebilmesi için bireylerin devlet memurlarına itibar ve güven duymasını ister. Bu bağlamda Devlet; memurlarına, kendilerine duyulan itibar ve güveni sarsacak veya görev yaptıkları kamu kurumunun güvenilirliğini ya da saygınlığını zedeleyecek nitelikte davranışlarda bulunmaktan kaçınma ödev ve sorumluluğu yüklemiştir.

Anayasa Mahkemesince gerek başvurucuların katıldığı Adana ilindeki toplantılar gerekse ülke genelinde aynı amaçla gerçekleştirilen eylemler dikkate alındığında Gezi Parkı olayları kapsamındaki şiddet eylemlerinin süregelen bir şekilde devam ettiği -istisnai bir biçimde- açıkça öngörülebilir olmasına rağmen başvurucuların, kamu görevlisi statülerinden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı bir görüntü ortaya çıkmaması adına toplantıyı terk etme veya başka şekillerde imkânları dâhilinde hareket ettiklerine dair bir açıklama yapmadıkları tespit edilmiştir. Bu bağlamda başvurucuların disiplin hukuku kapsamında kamu görevlisi olmalarından kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davrandıkları yönündeki kabulden ayrılmayı gerektirecek bir bilgi vermedikleri görülmüştür. Tüm bu hususlar dikkate alındığında başvurucuların haklarında uygulanan disiplin cezalarının zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşılamadığından bahsedilemez.

Diğer yandan ilgili mevzuatta öngörülen en hafif disiplin yaptırımı olan uyarma cezası, kamu düzeninin korunması meşru amacına ulaşılması yönünden başvurucuların toplantı haklarına adil olmayan bir külfet yüklememiştir. Yetkili otoritelerin başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları ile kamu görevlilerinin devlete sadakat yükümlülüğünden kaynaklanan gereklilikler arasında adil bir denge kurdukları anlaşılmıştır. Sonuç olarak söz konusu disiplin cezasının demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI

–– Anayasa Mahkemesinin 21/1/2021 Tarihli ve 2017/15845 Başvuru Numaralı Kararı

–– Anayasa Mahkemesinin 21/1/2021 Tarihli ve 2017/32534 Başvuru Numaralı Kararı