T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
E. 2019/603
K. 2019/818
T. 23.12.2019

VAKIF ÜNİVERSİTESİ ÇALIŞANININ İŞE İADE VE TAZMİNAT İSTEMİ ( Davalı Üniversitenin Sürekli ve Düzenli Nitelikteki Kamu Hizmetinde Çalıştırdığı Davacının Statüsü Göreve Alınması Hak ve Yetkileri Gözetildiğinde İdare Hukuku Kapsamında Bir Kamu Personeli Olduğunun Açık Olduğu - Davacının Sözleşmesinin Feshine İlişkin İdari İşlemden Kaynaklanan Tazmin İsteminin İYUK’ta Belirtilen İdari Eylem ve İşlemlerden Dolayı Kişisel Hakları Doğrudan Muhtel Olanlar Tarafından Açılan Tam Yargı Davaları Kapsamında İdari Yargı Yerinde Görülmesi Gerektiği )

DAVACININ SÜREKLİ KAMU HİZMETİNDE ÇALIŞTIRILMASI ( Vakıf Üniveristesi Çalışanının İşe İade ve Tazminat İstemi - Davacının Statüsü Göreve Alınması Hak ve Yetkileri Gözetildiğinde İdare Hukuku Kapsamında Bir Kamu Personeli Olduğunun Açık Olduğu/Davacının Sözleşmesinin Feshine İlişkin İdari İşlemden Kaynaklanan Tazmin İsteminin İYUK’ta Belirtilen İdari Eylem ve İşlemlerden Dolayı Kişisel Hakları Doğrudan Muhtel Olanlar Tarafından Açılan Tam Yargı Davaları Kapsamında İdari Yargı Yerinde Görülmesi Gerektiği )

DAVANIN GÖRÜM YERİ ( Davacının Statüsü Göreve Alınması Hak ve Yetkileri Gözetildiğinde İdare Hukuku Kapsamında Bir Kamu Personeli Olduğunun Açık Olduğu - Davacının Açtığı İşe İade Davasında İş Mahkemesince Feshin Geçersizliğine ve Lehine 4 Aylık Ücret Alacağı ile Karar Gereği İşe Başlatılmaması Halinde 5 Aylık Brüt Ücreti Tutarının Davalı Tarafça Ödenmesine Karar Verilmesine Karşın Kararın Yerine Getirilmediğinden Karar Gereğinin Davalı Tarafından Yerine Getirilmediğinin Tespiti ile Bir Kısım Tazminatın Davalıdan Tahsiline Karar Verilmesi İstemiyle Açılan Davanın İdari Yargı Yerinde Görülmesi Gerektiği )

2577/m. 2

2547/m. 3, Ek. 2, Ek.5, Ek. 8

2809/m. Ek. 74

Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği/m. 23/2

ÖZET : Dava, vakıf üniversitesi çalışanının işe iade ve tazminat istemlerine ilişkindir. Davalı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır.

Ayrıca, davacının sözleşmesinin feshine ilişkin davalı işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte; davacının sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasında İş Mahkemesince uyuşmazlığın esası incelenerek davacı lehine karar verildiği ve bu kararın istinaf incelemesinden de geçerek kesinleştiği; görev uyuşmazlığına konu edilen davanın ise; Mahkeme kararının yerine getirilmediğinden bahisle; davacının 4 aylık boşta geçen süre ücreti ve 5 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatı olarak toplam 70.000,00TL'nin tahsili istemiyle açıldığı görülmüştür.

Dolayısıyla; davacının sözleşmesinin feshine ilişkin idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davacının, davalı Üniversitede öğretim görevlisi/okutman olarak çalışmakta iken iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasında İş Mahkemesince feshin geçersizliğine ve lehine 4 aylık ücret alacağı ile karar gereği işe başlatılmaması halinde 5 aylık brüt ücreti tutarının davalı tarafça ödenmesine karar verilmesine karşın; Mahkeme kararının yerine getirilmediğinden bahisle; karar gereğinin davalı tarafından yerine getirilmediğinin tespiti ile; bu karar çerçevesinde boşta geçen süre, aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerekir.

OLAY : 1-)a) Davacı vekili ilk olarak açtığı davada; müvekkilinin 2011 yılının Ağustos ayından itibaren kesintisiz olarak vakıf üniversitesi bünyesinde çalıştığını, davalı üniversitenin müvekkili ile her yıl birer yıllık belirli süreli iş sözleşmesi imzalayarak kendisinin yasal haklarını kısıtlama amacıyla hareket ettiğini, 23/06/2017 tarihli ihtarname ile bildirmek suretiyle müvekkilinin iş sözleşmesini geçerli nedene dayanmaksızın, savunması alınmaksızın, haksız ve hukuka aykırı olarak sona erdirdiğini, feshettiğini, müvekkilinin her yıl yenilenen bir yıllık süreli iş sözleşmeleri ile 6 yıl boyunca kesintisiz olarak davalı kurumda çalışma yaptığını, hal böyle iken hiçbir neden bulunmaksızın her yıl sözleşmesini yenilenen müvekkilinin iş akdinin belirsiz süreli iş sözleşmesi olarak iş güvencesi hükümlerinden yararlanabileceğinin açıkça ortada olduğunu, esaslı bir neden bulunmaksızın, her yıl yenilenen belirli süreli iş sözleşmeleri, kanunen belirsiz süreli iş sözleşmesi olarak kabul edileceğinden ve müvekkilinin iş akdinin feshini geçerli kılan bir neden bulunmadığından, iş akdinin feshinin geçersizliğine ve müvekkilinin eski işine iadesine, mahkemece verilecek işe iade kararı kesinleşinceye kadar geçecek süre için 4 aylık süreye ilişkin ücret ve diğer haklarının, mahkemece verilecek işe iade kararına davalılar tarafından uyulmaması halinde feshin kötü niyetli olduğunun dikkate alınmasına, 8 aya kadar ücret tutarında tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

1-)b)İstanbul Anadolu 14. İş Mahkemesi; 2.11.2017 gün ve E:2017/891, K: 2017/533 sayı ile, “(…)Celp edilen özlük dosyasından davacının iş akdinin 01.09.2017 tarihi itibariyle belirli süreli iş sözleşmesinde sürenin bitmesi nedeniyle davalı işverence feshedildiği, davanın yasal bir aylık süresi içerisinde (21.07.2017 tarihinde) açıldığı, davacının 07.10.2011 tarihinden itibaren davalı işyerinde belirli süreli sözleşme ile çalıştığı, davacının görevi itibariyle işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcısı konumunda bulunmadığı, işyerinde 30'dan fazla işçinin çalıştığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı anlaşılmış olup; her ne kadar taraflar arasında en son 01.09.2016-01.09.2017 başlayış ve bitiş tarihlerini kapsayan belirli süreli iş sözleşmesi imzalanmış ise de davacının öğretim görevlisi olduğu,yapılan işin niteliği belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren bir iş olmadığı, taraflar arasında belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif nedenlerin bulunmadığı anlaşıldığından taraflar arasındaki belirli süreli iş sözleşmesi belirsiz süreli olarak kabul edilmiş, işe iade davasının şekli koşulları gerçekleştiğinden işin esası incelenmiştir.

Davacının birer yıllık sözleşmeler ile davalı Vakıf Üniversitesi ile ilk 15.09.2011 başlayış 15.09.2012 bitiş, en son da 01.09.2016 başlayış 01.09.2017 bitiş tarihli belirli süreli iş sözleşmelerinin yapıldığı, iş sözleşmesi işveren tarafından belirli süreli iş sözleşmesinin sözleşme bitim tarihi nedeniyle 23.06.2017 tarihli yazılı fesih bildirimi ile 01.09.2017 tarihinde feshedildiği, S.G.K.kayıtlarından davacının 07.10.2011-01.09.2017 tarihleri arasında davalı Vakıf Üniversitesinde sigortalı olarak çalıştığı anlaşılmıştır.

İş akdinin haklı nedenle ya da geçerli nedenle feshedildiğinin ispat yükümlüsü davalı işverendir.

Davacıya ait özlük dosyası, S.G.K.kayıtları ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacının iş akdi belirli süreli iş sözleşmesinde sürenin dolması nedeniyle feshedilmiş ise de; davacının öğretim görevlisi olduğu, yapılan işin niteliği belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren bir iş olmadığı, taraflar arasında belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif nedenlerin bulunmadığı anlaşıldığından taraflar arasındaki belirli süreli iş sözleşmesi belirsiz süreli olarak kabul edilmesi gerektiği, davalının feshin haklı veya geçerli bir nedene dayandığını ispatlayamadığı kanaatine varılarak davacının haklı davasının kabulüne çalışma süresi ve kıdemi nazara alınarak işe başlatılmaması halinde tazminatın 5 ay olarak belirlenmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM / Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın KABULÜ İLE,

1-)Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,

2-)Davacının kararın kesinleşmesinden itibaren 10 iş günü içinde işe başlaması için işverene başvurması halinde davalı işverence işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının ( 5 ) aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,

3-)Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE(…)” karar vermiştir.

1-)c) Davalı vekili, istinaf kanun yoluna başvurduğu dilekçesinde; Anayasada belirlenen amaçlarla kamu hizmetini yerine getirmekte olan vakıf üniversiteleri bünyesinde çalışmakta olan öğretim görevlilerinin; 2547 Sayılı Kanunca yapılan belirlemeler, görevlerinin mahiyeti, kamu hizmeti yerine getirme özellikleri çerçevesinde birer kamu personeli olduğunu; Acıbadem Üniversitesi Rektörlüğü tarafından davacının iş akdinin feshi işleminin bu hususlar çerçevesinde bir idari işlem olduğunu, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetiminin İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1 maddesi gereğince idare Mahkemelerinin görev alanına girdiğini; uyuşmazlığın çözümünde, görevli mahkemelerin idare Mahkemeleri olması sebebiyle, yargı yolu yönünden görevsiz mahkemede açılan davanın usulden reddi gerekirken Yerel Mahkemece esas yönünden hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

1-)d) İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 30.Hukuk Dairesi: 2.5.2018 gün ve Dosya No:2018/52, K:2018/867 sayı ile, “(…)Somut uyuşmazlıkta Davalı vakıf üniversitesi, kamu hizmeti gören ve kanunla kurulmuş bir üniversitedir. Davacı ise; kanunla kurulmuş bu vakıfta çalışan ve niteliği itibari ile 2547 Sayılı yasa kapsamında kamu hizmetini yürüten bir görevlidir. Burada önemli olan husus, davacının bu görevi neye istinaden yürüttüğü, yani bu görevinde ne şekilde istihdam edildiğidir. İncelenen dosya içeriğine göre davacı; davalı üniversitede üstlendiği görevi, davalı vakıf ile yaptığı bir sözleşme gereği yürütmüştür. Anılan sözleşme, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23. maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yapılmıştır. Anılan maddeye ve yapılan sözleşmeye göre, davalı ile davacı arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir.

Davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa'da belirtilen hükümlere tabi olması, davacının iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ortadan kaldırmaz. Davalı vakıf üniversitesinin idari sözleşme ile eleman çalıştırması söz konusu olamaz. Davacı ile davalı üniversite arasında iş ilişkisi bulunmaktadır. 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca uyuşmazlık adli yargı yolunda ve iş mahkemesinde çözülmelidir. Görevli ve yetkili İlk Derece Mahkemesince yargılamaya devam ile hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığından bu yöne ilişkin davalı istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.

Dosya içeriğine göre davalı üniversitede okutman ünvanı ile öğretim üyesi olarak çalışan davacı ile birden fazla süreli sözleşmeler yapılmış ve davacıya yapılan bildirimle belirli süreli sözleşmenin 23/06/2017 tarihinde kendiliğinden sona ereceği belirtilerek iş sözleşmesi sonlandırılmıştır.

Davalı üniversitenin eğitim-öğretim işi süreklilik arz ettiğinden okutman olan davacı ile belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren objektif koşullar da somut olayda bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğunun kabulü gerekir. Davacının iş akdinin haklı veya geçerli neden belirtilmeksizin feshedilmesi karşısında ilk derece mahkemesince davanın kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığından bu yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.

Dosya kapsamından kamu düzenine aykırılık teşkil edecek hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-)Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE(…)” kesin olmak üzere karar vermiştir.

2-)a) Davacı vekili dilekçesinde; yukarıda ayrıntıları verilen süreçten ve Mahkeme kararından bahisle; kararın tebliği üzerine müvekkilinin işe başlatılmasının talep edildiğini; şifahi görüşmeden sonra, davalıdan işe davet talebi içeren yazılı / resmi evrakın gönderilmesinin talep edildiğini; davalının resmi prosedürü tüketmeye yönelik olarak müvekkiline noter vasıtasıyla ihtarname göndererek “2 iş günü içerisinde saat 08:30'da tam zamanlı akademik personel iş sözleşmesinde belirtilen aynı çalışma koşullarıyla Acıbadem Üniversitesinde yabancı diller bölümünde okutman olarak kadrolu tam zamanlı brüt 11.667,00 TL tutarında ücret ile" hizmet vermek kaydıyla, işe davet ettiğini; ihtarnamede müvekkilin - iş akdinin haksız fesih edildiği tarihteki - görevinden farklı bir görev tanımı (geçmiş dönemde Tıp Fakültesi bünyesinde üstlendiği Tıbbi İngilizce koordinatörü ve öğretim görevlisi sıfatı yerine yabancı diller bölümünde okutmanlık) yer almasına rağmen, iyi niyet çerçevesinde ve hak kaybına uğranmamasını teminen davalının çağrısına icabet edildiğini; davalı tarafından, müvekkilinin görevlendirme yeri, görevin niteliği ve çalışma saat ve günlerinde bazı kati / aleyhe / kabul edilemez değişiklikler yapıldığını; müvekkilinin taleplerine karşılık, davalının yeni çalışma koşullarını öne sürerek müvekkilini işe başlatmadığını, iş akdini haksız olarak fesheden davalının Mahkeme ilamının gereğini de yerine getirmediğini; müvekkilinin bu meyanda, kararda yer alan ücret ve tazminat alacaklarına hak kazandığını; bununla birlikte davalı işverenin ikinci bir toplantı talep ettiğini, işe başlamayı samimiyetle isteyen müvekkilinin, davalının eski şartları sağlamaya karar verdiği saikiyle 07.09.2018 tarihinde bir kez daha ilgili işyerine gittiğini, ancak yalnızca boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatlarını vermek istemediği için müvekkili oyalamaya çalışan davalının; yeni çalışma koşullarındaki ısrarını tekrar ettiğini; müvekkilini işe başlatmayarak daha düşük alacak kalemleri olan kıdem ve ihbar tazminatını ödeyerek, müvekkilinin hak kazandığı boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını ödemediğini; müvekkilinin iş akdinin haksız olarak fesih edildiği tarihte sahip olduğu hakları ile davalı tarafın göstermelik ve samimi olmayan işe iade davetinde, Müvekkiline teklife ettiği iş şartlarında(çalışma yerinde, çalışma konusunda), kabul edilemeyecek denli farklılıklar bulunduğunu; dolayısıyla Müvekkilinin evvelce uygulama ile hak kazandığı / elde etmiş olduğu / taraflar arasında mutabık kalınan çalışma koşullarının, davalı tarafından tek taraflı olarak ve gerek Müvekkilin iradesi ve gerekse Mahkeme kararı hilafına değiştirilmek istendiğini; müvekkilinin önceden tüm Tıp İngilizcesi alanında yönetici pozisyonunda çalışmaktayken, işe iade protokolünde, Yabancı Diller Bölümünde Yalnızca Okutman sıfatı ile geri istihdam edilmek istendiğini; esnek çalışma saatlerinin, izinlerinin kısıtlandığını, şahsi bir ofis sahibi iken, bu kez ortak alanda / ortaklaşa bir ofiste çalışmasının teklif edildiğini ifade ederek; fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; İstanbul Anadolu 14. İş Mahkemesi'nin E:2017/891, K:2017/533 Sayılı kararının gereğinin davalı tarafından yerine getirilmediğinin tespiti ile; bu karar çerçevesinde Müvekkilinin 4 aylık boşta geçen süre ücretinin ve 5 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatının hesaplanması; şimdilik 27.500,00 TL 4 aylık boşta geçen süre ücretinin ve 42.500,00 TL, 5 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatının, temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte toplam 70.000,00 TL 'nın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

2-)b) İSTANBUL ANADOLU 17.İŞ MAHKEMESİ: 14.2.2019 gün ve E:2018/527, K:2019/87 sayı ile, “(…)Anayasanın 131. maddesine göre “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir”.

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 3/1 maddesine göre “Öğretim Elemanları: Yükseköğretim Kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir”.

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”. Aynı kanununu Ek. 5. maddesine göre “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.

Uyuşmazlık Mahkemesi yargı yolu belirlenmesinde Vakıf Üniversiteleri ile öğretim elemanları arasındaki uyuşmazlıklarda idari yargının görevli olduğunu şu gerekçelerle belirtmektedir. “Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; ‘idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir”(29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 5.11.2012 gün ve 2012/189 E., 2012/234 K., 05.11.2012 gün ve 2012/190 E. , 2012/235 K., 24.12.2012 gün ve 2012/273 E. , 2012/289 K.).

Aynı doğrultuda Danıştay da idari yargının görevli olduğuna dair kararları da mevcuttur. Anayasanın 130.maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa'ya aykırı olacaktır. Kaldı ki, aynı yükseköğretim kamu hizmetini yerine getiren ancak farklı tip üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin mesleki güvenceleri yönünden, bir kısmının kamu hukukuna, bir kısmının özel hukuka tabi olmalarını düzenleyen bir hüküm Anayasa'da ve 2547 Sayılı Kanun'da bulunmamaktadır. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulumun 12.3.2010 tarihli ve ilgili 2010/5 E. sayılı kararı)

Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 23/2 maddesi uyarınca; Vakıf Yükseköğretim Kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 Sayılı Kanunda Devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 Sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır” hükmü var ise de görev ancak kanunla düzenlenir. Kaldı ki yönetmelik hükmü görevi değil, özlük haklarına 4857 Sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacağını düzenlemiştir. 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda ise görev konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Anayasanın 31. maddesi düzenlemesi ve 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri dikkate alındığında, özellikle kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının idari sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarından hareketle 2013 yılında, Vakıf Üniversitesi ile öğretim elemanı arasındaki uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.12.2013 gün ve 2013/34603 E, 2013/28476 K).

Somut uyuşmazlıkta, Vakıf Üniversitesinde öğretim elemanı olarak çalışan davacının Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi idari sözleşme ile çalıştığı, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu anlaşıldığından, 6100 Sayılı HMK.un 114've 115. maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddine ilişkin aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-)Davanın dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle USULDEN REDDİNE(…)” karar vermiş; bu karar ile arabuluculuk ücretine ilişkin 22.4.2019 tarihli ek karar, istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

3-)a)Davacı vekili, bu kez aynı istemle idari yargıda dava açmıştır.

3-)b)İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ: 24.6.2019 gün ve E:2019/1120 sayı ile,”(…) 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun Ek. 2. maddesi uyarınca “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır”. Aynı kanunun Ek. 5. maddesine göre Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf Yükseköğretim Kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir.

Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür”.

Aynı yasanın 31. maddesi üniversitelerde görev yapacak öğretim görevlilerinin görevlendirme şekli belirtilmiştir. Buna göre “Öğretim görevlileri; üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim - öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür”. 36. madde de profesörlerin üniversitede devamlı veya kısmi statüde çalışacakları belirtilmiştir.

Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 23/2 maddesi uyarınca “Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 Sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 Sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır”.

Somut uyuşmazlıkta Davalı vakıf üniversitesi, kamu hizmeti gören ve kanunla kurulmuş bir üniversitedir. Davacı ise; kanunla kurulmuş bu vakıfta çalışan ve niteliği itibari ile 2547 Sayılı yasa kapsamında kamu hizmetini yürüten bir görevlidir. Burada önemli olan husus, davacının bu görevi neye istinaden yürüttüğü, yani bu görevinde ne şekilde istihdam edildiğidir. İncelenen dosya içeriğine göre davacı; davalı üniversitede üstlendiği görevi, davalı vakıf ile yaptığı bir sözleşme gereği yürütmüştür. Anılan sözleşme, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 23. maddesine istinaden ve bu maddenin verdiği yetkiye göre yapılmıştır. Anılan maddeye ve yapılan sözleşmeye göre, davalı ile davacı arasındaki ilişki; özel hukuk kurallarına göre belirlenen özel hukuk ilişkisidir.

Davalı vakıf üniversitesinin, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasa'da belirtilen hükümlere tabi olması, davacının iş sözleşmesi ile çalışma olgusunu ortadan kaldırmaz. Davalı vakıf üniversitesinin idari sözleşme ile eleman çalıştırması söz konusu olamaz. Davacı ile davalı üniversite arasında iş ilişkisi bulunmaktadır. 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca uyuşmazlık adli yargı yolunda çözülmelidir.

Nitekim, davacının işe iade istemiyle açtığı dava İstanbul Anadolu 14. İş Mahkemesi'nin 02/11/2017 tarih ve E:2017/891, K:2017/533 Sayılı dosyasıyla görülerek karara bağlanmış ve bu kararda feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, davacının işe başlatılmaması halinde işe başlatmama tazminatı olarak 5 aylık brüt ücret, boşta geçen süre için 4 aya kadar ücret ve diğer hakların davalı idareden tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle;

-Davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği kanısıyla 2247 Sayılı Kanun'un 19. maddesine istinaden görevli yargı merciin belirlenmesi için (Mahkememizin dava dosyası ile İstanbul Anadolu 17. İş Mahkemesi'nin 14/02/2019 tarih ve E:2018/527, K:2019/87 Sayılı dosyasının asıllarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine,) Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına,

-Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar iş bu dava dosyasının bekletilmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, ....'un Başkanlığında, Üyeler: ...., ....., ...., ...., .... ve....'ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 tarihli toplantısında:

I-)İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 Sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 Sayılı Yasa'nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim ....'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ..... ile Danıştay Savcısı .....'ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : Dava, davacının, davalı Üniversitede 2011 yılından itibaren öğretim görevlisi/okutman olarak çalışmakta iken 23/06/2017 tarihinde iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasında İstanbul Anadolu 14. İş Mahkemesince; E:2017/891, K:2017/533 sayı ile; feshin geçersizliğine ve lehine 4 aylık ücret alacağı ile karar gereği işe başlatılmaması halinde 5 aylık brüt ücreti tutarının davalı tarafça ödenmesine karar verilmesine karşın; Mahkeme kararının yerine getirilmediğinden bahisle; karar gereğinin davalı tarafından yerine getirilmediğinin tespiti ile; bu karar çerçevesinde davacının 4 aylık boşta geçen süre ücretinin ve 5 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatının hesaplanması; şimdilik, 4 aylık boşta geçen süre ücreti olarak 27.500,00 TL ile 5 aylık brüt ücreti olarak 42.500,00 TL tutarında işe başlatmama tazminatının, temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasanın “Yükseköğretim Kurumları” başlıklı 130. maddesinin birinci fıkrasında, “Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.”; ikinci fıkrasında, “Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir.”; onuncu fıkrasında “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir.” hükmüne yer verilmiş;

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu'na 5772 Sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek Madde 2'de, “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Cumhurbaşkanı kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır.(1) ((1) 2/7/2018 tarihli ve 703 Sayılı KHK'nin 135. maddesiyle, bu fıkrada yer alan “Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir.)” denilmiş; Ek Madde 5'de, “(Ek madde: 17/08/1983 - 2880/32 md.) (Değişik fıkra:28/12/1999-4498/1 md.) Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer.

Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.

Mütevelli heyetin toplantı nisabı ve karar alınması ile ilgili hususlarda bu Kanunun 61. maddesi hükmü uygulanır.” kuralına; aynı Yasadaki Ek Madde 8'de ise, “(Ek madde: 17/08/1983-2880/32 md.) Vakıfça kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar, Devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Öğretim elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynıdır. Devlet Yükseköğretim kurumlarında çalışmaları yasaklanmış veya disiplin yoluyla bu kurumlardan çıkarılmış kişiler, vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alamazlar.” kuralına yer verilmiştir.

Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesinde ise, “Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.

Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 Sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 Sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.

Davalı ..... Üniversitesi de anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde 2809 Sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu”nun Ek 74. maddesiyle vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur.

İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye'nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir.

Kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi Vakıf Üniversitelerinin de Anayasal güvence altına alınmış olan "Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” bir diğer ayrıcalığıdır. Üniversitelerde bilimsel özerklik ilkesi benimsenirken güdülen amaç, yükseköğretimin çeşitli siyasal çevre ve baskı grupları ile düşünce kümelerinin etkisinin dışında tutarak, bilimsel amaç, hedefler ve gereksinimlerine bağlı olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle de, bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusu, anayasal teminat altına alınmıştır.

Somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde; davalı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır.

Bununla birlikte, davacının sözleşmesinin feshine ilişkin davalı işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte; davacının sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açtığı işe iade davasında, İstanbul Anadolu 14. İş Mahkemesince uyuşmazlığın esası incelenerek davacı lehine karar verildiği ve bu kararın istinaf incelemesinden de geçerek kesinleştiği; görev uyuşmazlığına konu edilen davanın ise; Mahkeme kararının yerine getirilmediğinden bahisle; davacının 4 aylık boşta geçen süre ücreti ve 5 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatı olarak toplam 70.000,00TL'nin tahsili istemiyle açıldığı görülmüştür.

Bu bağlamda, esasen; davacının sözleşmesinin feshine ilişkin idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan; İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.6.2019 gün ve E:2019/1120 Sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 3. İdare Mahkemesi'nin 24.6.2019 gün ve E:2019/1120 Sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 23.12.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.