Olaylar

Başvurucu merkezi Kudüs şehrinde olan Ermeni kilisesi vakfıdır. Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılan teftiş sonucu düzenlenen raporda "İstanbul-Kumkapı'da Kudüs'e bağlı Maryakup Ermeni Kilisesi Vakfının" mazbut vakıflar (5737 Sayılı Vakıflar Kanunu uyarınca; Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar) arasına alınması uygun olur görüşü bildirilmiştir. İdare Meclisi 18/7/1973 tarihinde bu vakfın mazbut vakıflar arasına alınmasına karar vermiştir. Başvurucu, mazbut vakıflar arasına alınma yönündeki idari işleme karşı 19/7/2012 tarihinde İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun temyiz ettiği karar Danıştay tarafından onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu; mazbut vakıflar arasına alınması işlemine karşı açılan davanın ehliyet yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.

Başvurucunun söz konusu idari işlemin iptali istemiyle açtığı davada, dava konusu işlemin muhatabının başka bir vakıf olduğu gerekçesine dayalı olarak reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmüştür. Bu müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediği incelenmiştir.

Olayda gerçekten de iki ayrı vakfın bulunup bulunmadığı ve başvurucunun davaya konu idari işlemin muhatabı olup olmadığı hususundaki belirsizliğin bütün açıklığıyla giderilemediği görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun dava konusu idari işlemin muhatabı vakıf olup olmadığı hususunda derece mahkemelerince yeterli bir araştırma yapılmadan davanın ehliyet bakımından reddi yönünde karar verildiği sonucuna varılmıştır.

İdarenin ve başvurucunun sunduğu kayıt ve belgeler ile özellikle dava konusu idari işlemden önce söz konusu vakfın işlerinin yürütülme süreçleri ve tarihçesi incelenerek başka bir vakfın mevcut olup olmadığının bütün ilgili kurum ve kuruluşlardan da araştırılmak suretiyle belirlenmesinin mümkün olduğu anlaşılmıştır. Bu şekilde başka bir vakfın mevcut olup olmadığı ilgili ve yeterli bir araştırma ile kesin olarak tespit edilmeden davanın ehliyet yönünden reddedilmesi başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemiştir.  Bu sebeple başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ