Ceza Muhakemesi Kanunu m.237/1’e göre mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirmek suretiyle kamu davasına katılma hakkına sahiptirler. Buna göre; prensip olarak kamu davasına katılma hakkı ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamanın hüküm aşamasına kadar mümkün olup bundan sonrasını kapsamamakta, yani ilk derece mahkemesinin hükmünü vermesinden sonra yapılan katılma talepleri kabul görmemektedir. Kabul bu olmakla birlikte kanun koyucu; CMK m.260/1’de olağan ve olağanüstü kanun yollarını da kapsayacak şekilde genel bir hükümle sadece katılan sıfatı alanların değil, katılma isteği karara bağlanamamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görenler içinde kanun yollarının açık olduğunu öngörmüştür.

Bu durumda; ilk derece yargılamasında katılma hakkına sahip olduğu halde, bu yönde bir talepte bulunmayan, fakat katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görenleri gözönünde bulunduran kanun koyucu, bu kişilerin de yasal süre içinde, yasal başvuru süresini elinde olmayan, yani kabul edilebilir bir mazeretle kaçıranların eski hale getirme müessesesini düzenleyen CMK m.40 uyarınca kanun yoluna başvurabilme hakkına sahip olduğunu düzenlemiştir.

Bir görüşe göre; katılma talebinde bulunmayan kişiye kanun yoluna başvurma hakkı bildirilmediğinden, bu kişinin CMK m.40/1 uyarınca eski hale getirme hakkı vardır. Bir diğer görüşe göre ise; katılan sıfatının alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişi, zaten katılma talebinde bulunmadığından kendisine bildirim yapılmayacağından, hakkında eski hale getirme değil, CMK m.260/1 uygulanmalı ve kanun yolu süreci son bulmadıkça, başvurabilmesi mümkün kabul edilmelidir.

Bir görüşe göre; katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişi, dosya hangi aşamada ise o aşama ile ilgili olağan veya olağanüstü kanun yollarına başvurabilir. Bir diğer görüşe göre ise; katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişi, CMK m.40/1-2 gereğince eski hale getirme isteyerek, aşaması tamamlanmış kanun yoluna başvurabilir. Bu ikinci görüşe katılmadığımızı, katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişi bakımından bu hakkın kullanılabileceğini, tamamlanıp kullanılmış kanun yolları için, eski hale getirmenin mümkün olamayacağını, aksi halde kesinleşen yargı hükmüne güvenin sarsılacağını, varsa usule ve esasa aykırılıklar olağanüstü kanun yollarının izin verdiği şekilde kullanılabileceğini belirtmek isteriz.

İlk derece yargılamasında katılma hakkını kullanmayıp da, katılma hakkı olduğunu iddia eden kişi, bu iddiasını destekleyen delillerle beraber başvurusunu yapmalı ve bu başvurunun kabule değer olduğu yargı merciinde yapılacak bir değerlendirme sonucu karar verildiği takdirde talebi kabul edilmelidir.

Bir düşünceye göre yargı mercii; katılan sıfatını alabilecek şekilde kanun yoluna başvuran kişinin bu hakka sahip olduğunu kabul ettiğinde, artık bu kişi kanun yolu incelemesinde taraf sıfatını kazanacağından, ilk derece mahkemesi bu konuda bir eksiklik yapmışsa, kararı taraf teşkili sağlanmadığından bahisle bozup mahkemesine gönderebilecektir. Bu düşünceyi dar ele almanın gerektiği ileri sürülebilir. Dosya, ancak kanun yolu incelemesinde taraf teşkilinin sağlanamadığı ve kanun gereği katılma hakkına sahip olanlara gerekli davet yapılmadığı için taraf teşkilinin tamamlanmadığından bahisle bozulup mahkemesine gönderilecektir. Çünkü kanun yolu incelemesi yapan merciin taraf teşkili sağlama yükümlülüğü yoktur.

Kaldı ki; “Hukuki kesin aykırılık halleri” başlıklı CMK m.289/1-e’de, cumhuriyet savcısı veya duruşmada mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması bir hukuka kesin aykırılık hali sayılmıştır. Her ne kadar bu hüküm; cumhuriyet savcısı, sanık ve zorunlu müdafii için kabul edilmiş gözükse de, kanunun taraf sıfatını atfettiği katılan bakımından, yasa gereği kendilerine bildirim yapılması gereken taraflar olduğunu gösterdiği durumlarda da, örneğin Devlet Hazinesi, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, CMK m.235 uyarınca mağdur ve şikayetçinin davet edilme mecburiyeti, bu davetin usule uygun yapılması hariç olmak üzere, CMK m.289/1-e kapsamında hukuka kesin aykırılık hallerinden sayılabilecektir.

Katılma talebi karara bağlanmamış veya reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişilerin tüm kanun yollarına başvurma hakkı vardır. Bu kural, CMK m.260/1’de yasada öngörülen süre ve aşamalarda öngörülmüştür. Bir düşünceye göre; katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görenlerin yapacağı başvuru üzerine istinaf veya temyiz kanun yolu incelemesi yapan mercii hükmü bozup, taraf eksikliğinin giderilmesi suretiyle yargılama yapılmasını, yargılama yapıldıktan sonra önüne gelen yeni hükmü inceleyerek, yeni bir inceleme yapmaksızın dosyayı mahalline göndermelidir. Bir diğer görüşe göre, nasıl katılan sıfatını alanların kanun yolu başvurusunu usul ve esas yolları ile kanun yolu mercii inceleyebilmekte ise, bu yöntem katılma talebi karara bağlanamayan veya reddedilen veya katılan sıfatının alabilecek şekilde suçtan zarar gören içinde geçerlidir. Bu ikinci yöntemin, usul ekonomisine, pratiğe ve adaletin bir an önce tecellisine katkı sağlayacağı kesindir. Ancak diğer taraftan; davaya katılma hakkı olduğu halde bu hakkından mahrum bırakılan kişinin, maddi vaka incelemesinin ve hukuk kurallarının tatbiki tartışmasının yapıldığı ilk derece yargılamasına katılmadığı, maddi hakikate ve adalete ulaşılmasına katkı sağlayamadığı, en önemlisi de kendisine CMK m.237 ila 243’de tanınan haklardan mahrum bırakıldığı da tartışmasızdır.

Buna göre; kanun yolu incelemesi yapan mercii, yasa gereği olması durumunda re’sen veya katılma hakkına sahip olmakla birlikte katılamayan kişi ile ilgili yapacağı incelemede katılma ile ilgili eksiklik tespit ettiği takdirde, başka hususları incelemeksizin, bu eksikliğin giderilmesi ve tekrar hüküm kurulması için kararı usulden bozabilecektir.

Katılan sıfatının alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişi; ilk derece ve istinaf kanun yollarında katılma talebinde bulunamadığı, dosyanın temyiz aşamasına geldiği aşamada ne şekilde hareket etmelidir? Bu noktada; istinaf kanun yolu ile ilgili CMK m.273/4’ün ve temyiz kanun yolunu düzenleyen CMK m.286 ve devamı maddelerinin engel teşkil etmediğini, kanun yollarına başvurunun genel hükümlerini düzenleyen “Kanun yollarına başvurma hakkı” başlıklı CMK m.260’den ayrı hareket edilemeyeceği, buna göre temyiz kanun yolunda da katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar görenlerin de katılan sıfatını alabileceği kabul edilmelidir.

CMK m.260’da genel olarak kanun yoluna başvurma hakkından bahsedilmiştir. İstinaf ve temyiz kararlarının hüküm olduğu, ilk derece mahkemesi kararlarının ise karar olduğu ileri sürülse de, bu düşünce CMK m.223/1 gereği doğru değildir. Çünkü bu maddede; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararını “hüküm” olarak adlandırdıktan sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasının başlangıcın da “Beraat kararı” ibaresine yer verilmiştir.

Kanun koyucu; davayı esastan bitiren kararlara “hüküm”, davayı bitirmeyen veya bitirip de esastan sonuçlandırmayan kararlara “karar” demek istemişse de, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun düzenlenme tekniği, 223/1-2 ve 260 gereğince bu tür bir kesin nitelendirmede bulunabilmek isabetli değildir. CMK m.260/1’in son kısmında geçen “katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar” ibaresinin; sadece bu ibareye benzer bir hükme yer veren CMK m.273/4 bakımından geçerli olup, temyiz kanun yolunda geçerli olmadığının ileri sürülmesi, kanun yollarının genel hükümlerini gösteren CMK m.260/1 karşısında savunulabilir değildir. CMK m.40’da düzenlenen “eski hale getirme/hali sabıka irca” da dahil olmak üzere, katılan sıfatının alabilecek şekilde suçtan zarar gören kişinin istinaf ve kanun yollarına başvurabilme hakkı vardır. Kaldı ki, “İstinaf istemi ve süresi” başlıklı CMK m.273/4 başka bir konuyu düzenlemiştir.  Bu hükümde kanun koyucu; sebeple bağlılığın temyiz kanun yolundan farklı olarak istinafta geçerli olmayacağını, istinafta sebeple bağlılığın sadece cumhuriyet savcısı bakımından geçerli olduğunu kabul etmiştir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)