Sayın avukat hanıma,

11 yıl önce devlet memuriyeti görevimden emekli oldum. Emekli ikramiyeme kendi birikimimi de katarak bir ev satın aldım. Bu evde ikamet ederken; annemin vefatı ile bana bir ev de miras olarak kaldı. Annemden kalan eve taşındık ve halen orada oturmaktayız. Satın almış olduğum evimi de kiraya veriyor ve oradan aldığım kira ile de geçimimizi sağlıyorum. 2 yıl önce bu evi bir kişiye kiraladım. Başlarda kirasını düzenli olarak ödüyordu. Ancak bu durum çok sürmedi ve kirayı geciktirerek ödemeye başladı. Ayın birinde ödemesi gerekirken bazen ayın sonunda, bazen bir sonraki ay ödüyordu. Bir emekli maaşım ve kira gelirimden başka bir şeyim yok. Bu nedenle kiranın ödenmesi gecikince çok sıkıntıya düşmekteyiz. Kiracımla sürekli konuştum ve mağduriyetimi anlattım. Ancak bu konuşmalarım bir sonuç vermedi. Bu dönemde düzgün kiracı bulmak ta zor. Bu nedenle idare ediyordum. Ama kiracım son 4 aydır kirayı ödemiyor. Ben inanılmaz derecede mağdurum. Bir hafta kadar önce kiracım ailesi ile birlikte memleketine gitti. Giderken de kendisiyle münakaşa ettik. Bana çeşitli hakaretler etti ve “ödemiyorum lan. Al bakalım nasıl alacaksın da görelim.” Dedi. Önce karakola ve ordan da savcıya gittim ve hakaret ettiği için kendisini şikâyet ettim. Onların gittiğinin ertesi günü de çilingirle kapıyı açtırttım ve evi boşalttım. Eşyalarını da evin alttaki bodrumuna kilitledim. Madem kirayı ödemiyor, evimde oturmaya ve beni mağdur etmeye hakkı da yok. Bugün yeni bir kiracı da buldum. Önümüzdeki hafta başında evi bu kişiye kiralayacağım. Bu arada tanıdığım bir polis emeklisi arkadaşım yaptığımın yasal olmadığını söyledi. Yasa mağdurun yanındadır diye düşünüyorum. Benim yaptığım yasal değil madem, kiracımın yaptığı yasal mı? Devlet haklıyı, mağduru koruyacaktır. Tüm ailem ve yan komşumuz da bu durumları biliyor. Yaşadığım mağduriyete şahitler. O nedenle içim rahat. Ama evi yeni kiracıma vermeden önce birde sizin fikrinizi almak istedim. Vereceğiniz bilgiler için şimdiden çok teşekkür ederim. Hayırlı günler dilerim.

Merhaba..

Öncelikle yaşamış olduklarınız için üzüntülerimi dile getirmek isterim. Sizin de dediğiniz gibi tabiri caiz ise “düzgün kiracı” bulmak gerçekten de zor. Sözünün eri insan, bulunduğu taahhüdü yerine getiren borçlu bulmanın zor olduğu dönemlerdeyiz. Edilen yeminlerin anlam ifade etmediği zira yeminin anlamını yitirdiği zamanlardayız. Tüm manevi değerlerde çöküntünün yaşandığı zamanlar…

Ben de memur çocuğuyum. Geliri, önceden tespit edilmişten öteye gidemeyen bir memur için o ikramiyenin, onunla edinilen malın ne gibi bir anlam ifade ettiğini iyi bilirim. Bu nedenle hassasiyetinizin farkında olduğumu da söyleyeyim. Ancak biliniz ki benzeri durumları yaşayan tek kişi siz değilsiniz. Maalesef ki “ekmeğin aslanın bağırsaklarında olduğu” çağımızda, maddi sıkıntılar bu gibi durumlara neden olmakta. Kiracınızın parası olsa; size borcunu ödemeyi isteyeceğine duyduğum inancı korumak istiyorum. Kendisi de muhakkak ki maddi bir darboğazdan geçiyor olmalı. Elbette ki içinde bulunduğu durum, ne borcuna sadık kalmamasının, ne size hakaret etmesinin ne de dağ başında yaşıyormuş izlenimi veren “alabiliyorsan gel de al” şeklindeki söyleminin haklı gerekçeleri olamaz. 

Öncelikle hemen şu hususta sizi uyarmak ve yaptığınız yanlıştan umarım ki dönmenizi sağlamak isterim. Hukuk sistemimizde “ihkak-ı hak” olarak tanımlanan ve yasaklanan bir eylem vardır. Kısaca “kendiliğinden hak almak” olarak açıklayabileceğimiz bu eylem; sahip olduğu hakkını bireyin kendi başına alınmasını ifade eder. Buna hukuk kesinlikle cevaz vermez. 

Bir hakkınız ihlal edilmişse; öncelikle ihlal eden kişiden bu ihlale bir son vermesini istemelisiniz ki buna hukukta “talep hakkı” adı verilir. Eğer bu şekilde sonuca ulaşamazsanız; genel olarak “dava hakkı” olarak tanımlanan şekilde, devletten hak ihlaline son verilmesini istemeniz gerekir. Aksi halde hem hukuken hem de cezaen sorumlu olursunuz. 

Önce yapmanız gerekenden bahsedelim. Kira paranızı alamıyorsanız; bir icra takibi açmanız yapabilecekleriniz arasında en pratik olanıdır. Kira alacağının tahsili ve kiralananın tahliyesi konulu özel bir takip türü var. Bu takipte düzenlenen ödeme emri kiracıya tebliğ edildikten sonra 30 günlük yasal süre içerisinde kira borcunu ödemek zorundadır. Bu yükümlülüğe uyulmazsa; icra mahkemesinden kiracının tahliyesi de talep edilebilecektir. 

Takip açmanın dışında bir kira dönemi içerisinde kira borcunu ödemediği gerekçesiyle kanunun tabiri ile “iki haklı ihtar” düzenlenmişse; hukuk mahkemesinde de tahliye davası açılabilir. Bu bahsini ettiklerimiz hukukun sizin durumunuzdaki kişiler için düzenlediği başvuru yollarıdır. Siz gerek kendiniz gerekse bir vekil vasıtası ile bu yollara başvurmalıydınız. 

Kabul etmek gerekir ki; hangi yola başvurursanız başvurun tüm bu yasal sürecin işlemesi bir zaman gerektirecektir. Her şeyin yolunda gitmesi, tebligatlarda sorun çıkmaması hallerinde dahi üzülerek ifade etmeliyim ki; yasal yollarla evinizi tahliye etmeniz, en iyi ihtimalle 6-7 aydan önce mümkün olamayacaktır. İşte tüketilmesi gereken bu süre çoğu zaman vatandaş için katlanılmaz olduğundan; sizinki gibi yöntemlere başvurulduğu da olmaktadır. Ancak sizin yönteminiz kesinlikle hukuki değildir. Az sonra sizin yönteminizin sonuçlarından bahsedeceğim. Bahsedecek olduğum bu sonuçlara katlanmaktansa; bu süreleri göze almak tabi ki en doğrusudur.

Sizin yapmış olduğunuz fiil nedir? Siz hukuka aykırı ve belki daha da önemlisi suç teşkil eden bir fiil işlemiş bulunuyorsunuz. Öncelikle fiilinizin suç niteliğinden bahsedelim. Her ne kadar kendinizi haklı ve mağdur görseniz de; hiç kimsenin konutuna ve eşyalarına müdahale etme hakkınız yok. 

765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’muzun 308. Maddesinde “kendiliğinden ihkak-ı hak edenler” başlığı altında bu fiil ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve ağır para cezası yaptırımı getirilmişti. 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’muzda ise “ihkak-ı hak” fiili münferit bir suç olarak tanımlanmamış; yağma, dolandırıcılık ve hırsızlık suçları açısından; hafifletici ve dolayısıyla cezadan indirim sebebi olarak düzenlenmiştir. 

Bu kapsamda fiilinizi değerlendirdiğimizde; siz hırsızlık suçunu işlemiş bulunmaktasınız. Ancak bunu kendi kira alacağınızı ve malınızın tahliyesini gerçekleştirmek kastıyla yapmış olduğunuzdan; cezadan indirim yapılacak ve 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile yargılanabileceksiniz. 

Öte yandan izni olmaksızın kiracınızın konutuna girmiş olmanız nedeniyle “konut dokunulmazlığını ihlal” suçunu da işlemiş bulunuyorsunuz ve kanunun bu suç için öngördüğü ceza da 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. 

Kiracınız memleketinden dönüp te evine girip, eşyalarını aldığınızı öğrendiğinde savcılığa hakkınızda suç duyurusunda bulunursa; yapılacak soruşturma nihayetinde hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal suçları nedeniyle hakkınızda ceza davası açılması ve yargılanıp ceza almanız pek muhtemeldir. 

Diğer taraftan yapmış olduğunuz fiil aynı zamanda bir haksız fiildir ve haksız fiili düzenleyen Borçlar Kanunu uyarınca ayrıca tazminat ödemekle de yükümlü olursunuz. Bu da fiiliniz nedeniyle taşımak zorunda kalacağınız hukuki sorumluluğunuzdur. Kiracınız sizin eşyalarını almanız ve bodruma depolamanız nedeniyle uğradığı zararlar varsa bu zararları kanıtlamak suretiyle maddi, bu fiiliniz nedeniyle yaşadığı üzüntü, gurur, onur kırıklıkları nedeniyle de manevi tazminat talep edebilecektir. Tüm bunlar nedeniyle de bir tazminat davası ile uğraşmak zorunda da kalırsınız. 

Kısacası keşke direk olarak yasal yollara başvurmuş olsaydınız. Peki şimdi ne yapabilirsiniz? Cezai sorumluluğunuz açısından bakacak olursak; bahsini ettiğim her iki suç açısından da suç teşkil eden fiillerin icra hareketlerini gerçekleştirmişsiniz. Yani suç zaten oluşmuş halde. Şuan eşyaları eve yeniden yerleştirseniz dahi, bu suçlardan yargılanabileceksiniz. Sadece belki yargı mercii tarafından takdir olunursa etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilirsiniz. 

Tazminat davası açısından da durum pek farklı değil. Eğer bu eşyaların evden çıkarılması nedeniyle bir maddi zarar oluşmuşsa; eşyaları eve yeniden yerleştirerek bu zararı ortadan kaldıramayacağınızdan; bu olay nedeniyle yaşadığı çevrede duyacağı onur zedelenmesi de telafi edilmiş olmayacağından; kiracınızın tazminat talebinden de kurtulmanız mümkün gözükmüyor. 

Eğer kiracınız ile konuşur; öncelikle kendisinin hakaretleri nedeniyle yaşadığınız duygusal bunalım nedeniyle böyle bir yöntemi tercih ettiğinizi; sonrasında ise yaptığınız hatanın farkına vardığınızı ve pişman olduğunuzu söyler; özür diler; gönlünü alırsanız; kiracınız hakkınızda şikâyette bulunmaktan veya tazminat davası açmaktan vazgeçebilir. Görünen o ki; şuan başınıza gelebilecek en iyi şey de bu. 

Nasıl ki bir yerimiz ağrıdığında; ilgili, yetkili uzmanına, bir doktora gidiyorsak; bir hukuki sorunla karşılaştığımızda da bir bilene gitmeliyiz. Bu bilen danışabileceğimiz, hukuka vakıf her kim varsa olabilir. Tabi ki ilk etapta akla gelen bu kişinin bir avukat olmasıdır. Nasıl ki zamanında teşhis edilmeyen bir hastalıkta sonradan tedavi mümkün olamıyorsa; aynı şey hukuki durumlar için de söz konusudur. Hep dediğim gibi yapacak olduğunuzu yapıp; sonra yardım dileyeceğinize; yapmak istediğinizi yapmadan önce bir danışmanlık hizmeti alın. Böylece bu örnekte olduğu gibi büyük sonuçlara katlanmak zorunda kalmazsınız.

Sorumuzu yönelten hemşerimiz açısından da kastını aşan fiili nedeniyle katlanmak zorunda kalacağı hukuki sonuçlar açısından hakkında en lehe olan durumu yaşaması dileklerimle…