Mülkiyet hakkı, Anayasa’da düzenlenmiş olan temel haklar arasında yer almaktadır. Anayasa’nın 35. Maddesinin son fıkrasında "Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" hükmü gereğince, mülkiyet hakkının sınırlandırılabilmesinin mümkün olduğu da ayrıca ortaya konulmuştur. Her ne kadar Malik olan kimsenin; kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi olsa da, bu yetkinin hukuk düzeni sınırları içinde kullanılması temel ölçüdür.

Mülkiyet hakkından doğan kullanma yetkisine ilişkin sınırların aşılması; imar kanununa aykırı olacak şekilde ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapıların ilgili idarece tespit edilmesi halinde, yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. İmar Kanunu 32. Maddesi uyarınca yapılan bu işlem sonrasında devamı fıkralarda belirtildiği üzere bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mührün kaldırılmasını ister.

Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygun olduğu inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararına müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.

İmar kanunu uyarınca belirlenen aykırılıkların giderilmemesi halinde İmar Kanun’unun 42. Maddesinin ikinci fıkrası gereğince aynen "yükümlülükleri yerine getirmeyen mal sahibine, fenni mesule ve müteahhide" para cezası verileceği düzenlemiştir. Hâlbuki madde metninde sıralı olarak para cezasına muhatap olacak kişiler ayrı ayrı belirtilmiş olmasına rağmen uygulamada özellikle ticari gayrimenkullerde ruhsatsız yapıyı yapan kişi ile gayrimenkulün sahibi farklı kimseler olarak karşımıza çıkmaktadır. İmar kanununun 42. Maddesinde ruhsatsız yapıyı yapanın kiracı olması halinin açıkça düzenlenmemiş olması karşısında para cezasının uygulamada nasıl yer bulacağı tereddütlere yer vermektedir. Maliki olduğu ticari binayı kiralayan taşınmaz sahibinin, kiracı tarafından yapı ruhsat ve eklerine aykırı inşaat yapması işleri sebebiyle ortaya çıkan aykırılıklardan, Anayasa’nın "suç ve cezalara ilişkin esaslar" kenar başlıklı 38. Maddesinin 7. Fıkrasındaki "Ceza sorumluluğu şahsidir." İlkesi gereği sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.  

Bu itibarla bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmasının söz konusu olamayacağına ilişkin Danıştay Altıncı Daire’sinin yeni tarihli bir kararında; "Ruhsata aykırılıkları yapan" kişi imar para cezasının muhatabı olacağından ve ruhsata aykırılıkları yapanın anılan kira sözleşmesi uyarınca, kiracı şirket olduğu anlaşıldığından; davacıya maliki olduğu taşınmaz üzerinde ruhsata aykırı yapı yapıldığından bahisle verilen para cezasında, "cezaların şahsiliği ilkesi" açısından hukuka uyarlık görülmediğine hükmedilmiştir. Eylemi ortaya koyan kiracının ruhsata aykırılıkları yapan kişi olması halinde, bu durumdan bihaber olan yapı malikine ceza verilmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir.