Kısırlaştırma suçu Türk Ceza Kanunu’nda ‘’Kişilere Karşı İşlenen Suçlar’’ kısmının 101. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili hüküm uyarınca,

‘’Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır.

Rızaya dayalı olsa bile, kısırlaştırma fiilinin yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. ‘’

Suç unsurlarından bahsedebilmek için öncelikle kısırlaştırma eyleminin ne anlama geldiğinin ortaya konması gerekir. Özetle, kısırlaştırma eylemi çocuk yapma yeteneğinin cinsel ihtiyaçların tatmine engel olmadan ortadan kaldırılmasıdır. Kısırlaştırma, neticesi itibarıyla kastrasyondan (hadım etme) farklıdır. Kastrasyon, kişinin cinsel ilişkiye girme yeteneğinin yok edilmesidir.

Kısırlaştırma eyleminin suç teşkil edebilmesi için, kişinin rızası dışında gerçekleşmesi gerekir. Diğer bir deyişle, değerlendirme yapılırken öncelikle kısırlaştırılan kişinin rızasının olup olmadığına bakılır. Ancak, bazı durumlarda rıza alınmışsa bile eylemin suç olarak değerlendirilmesi gerekir. Şöyle ki, eğer kısırlaştırma eylemini gerçekleştiren kişi yetkili değilse bu durumda ilgilinin rızası alınıp alınmadığına bakılmaksızın yetkisiz kimse hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Kısırlaştırma eylemini yapan kimsenin yetkili olup olmadığının tespiti için ‘’Rahim Tahliyesi Ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi Ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’ün’’ 10. Maddesine bakılmalıdır. Bu hükme göre,

‘’… Kadınlara sterilizasyon ameliyatı, kadın hastalıkları ve doğum ya da genel cerrahi uzmanlarınca yapılır.

… Erkeklere sterilizasyon ameliyatı, üroloji, kadın hastalıkları ve doğum ya da uzmanlarıyla bu konuda Bakanlıkça açılan eğitim merkezlerinde kurs görerek yeterlilik belgesi almış pratisyen hekimlerce yapılır. ‘’

Kısaca, tüzükte belirtilen kişiler yetkili olarak kabul edilmiş olup, bu kişilerin haricinde bir kimsenin kısırlaştırma eylemini gerçekleştirmesi halinde verilecek ceza ilgilinin rızasına göre belirlenecektir. Eğer ilgilinin rızası bulunmuyorsa 3 yıldan 6 yıla kadar verilecek ceza 1/3 oranında artırılacaktır; ilgili rıza göstermişse bu durumda 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise, kısırlaştırma suçundan bahsedebilmek için neticenin gerçekleşmesi gerekir. Yani diğer bir deyişle, kısırlaştırma eyleminden sonra ilgili kişi eğer geri dönülmez şekilde çocuk yapma yeteneğini kaybetmişse suç oluşur. Telafisi mümkün ise bu durumda ‘’kısırlaştırma suçu’’ değil ‘’kasten yaralama suçu’’ söz konusu olacaktır.

Ayrıca, ilgili kişi evliyse kısırlaştırma (strerilizasyon) için eşinin rızası zorunludur. İlgili düzenlemeler ’Rahim Tahliyesi Ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi Ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük m.13/2’’ ve Nüfus Planlaması Hakkında Kanun m.6/2 ‘ de yapılmıştır. Ancak, eşin rıza göstermemesine ilişkin olarak, TCK’da bir yaptırım öngörülmemiştir.

Eylemin suç teşkil edip etmediği değerlendirmesi yapılırken sadece ilgilinin rızasına değil, tıbbi sakınca olup olmadığının da tespiti gerekir. Şöyle ki; ilgili kişi rıza göstermiş olsa dahi tıbbi sakıncalarını bilmesi olanaksızdır. Nüfus Planlaması Hakkında Kanun m.4/2’de ‘’Sterilizasyon ameliyatı, tıbbi sakınca olmadığı takdirde reşit kişinin isteği üzerine yapılır.’’ denilmektedir. Özetle tıbbi bir sakınca varlığı söz konusuysa ilgili kişinin rızası geçerli sayılmayacak ve TCK m.101/f.1 uygulama alanı bulacaktır.

Kısırlaştırma şikayete bağlı suçlardan değildir, re’sen soruşturulması gerekir. Ayrıca herhangi bir uzlaştırma prosüdürü uygulanamaz. Dava zamanaşımı ise, TCK m.66 uyarınca rıza olmaksızın gerçekleştirilen kısırlaştırma eylemleri için 15 yıl; rızaya bağlı olarak yetkisiz kimseler tarafından gerçekleştirilen eylemlerde ise 8 yıl olarak düzenlenmiştir.