Kişi hak ve hürriyetlerine yönelik gerçekleştiren en temel sınırlamalar kendisini ceza hukuku alanında göstermektedir. Devlet, toplumsal düzeni sağlamak ve temel hak ve hürriyetleri korumak için bir taraftan bireyleri korumaya yönelik önlemler almakta diğer yandan da suç işleyenleri cezalandırmaya yönelik uygulamalara başvurmaktadır. Devlet suç işleyeni cezalandırarak kişinin bir daha suç işlememesini ve kişinin ıslahı ile iyileştirilmesini amaç edinmektedir.

Nitekim 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 3. maddesinde infazda temel amacın, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu amaçla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olduğu ifade edilmiştir. Bireyin infaz kurumundan çıktıktan sonra toplumsal hayata yeniden adapte olabilmesi, topluma yeniden ıslah olmuş şekilde dönebilmesi infaz sisteminin temel amaçlarından olmuştur. Hükümlünün infazdan sonra yeniden suç işlemeyerek insan onuruna yakışır bir şekilde hayat sürmesi için yürütülen faaliyetler topluma yeniden kazandırma kavramı içinde ele alınır. Hükümlünün ıslah olmuş şekilde sosyal hayata entegre olabilmesi ise infaz kurumunda kaldığı süreçte dışarıyla ilişkilerinin sağlanmasıyla, sosyal hayatla bağlarını koparmamakla mümkün olabilir. Kişi bir ceza mahkumiyetinin sonucu olarak yaşama dair sınırlamalara tabi tutulabilir ancak bu sınırlamalar yapılırken gözetilmesi gereken adil dengenin aşılmaması da gerekmektedir. İnfaz kurumunda özgürlüğünden yoksun bırakılan mahkumun hem ruhsal hem de fiziksel sağlığının tehlikeye uğramaması için hak ve özgürlüklerinin içeride de devamı gerekir. Bu noktada infaz sistemimize giren yeni sayılabilecek bir uygulamadan bahsetmek gerekecektir.

2013 yılında 4. yargı paketiyle gündeme gelen ve İnfaz Kanunu’nun 51. maddesine eklenen fıkra ile cezaevlerindeki mahkumlara eşleriyle mahrem görüşme yapabilmesine imkan tanıyan düzenlemeye gidilerek maddeye eklenen üçüncü fıkrayla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan evli hükümlülerin, en geç üç ayda bir olmak üzere üç saatten yirmidört saate kadar mahrem şekilde görüştürülebileceğini düzenlendi. “Ödüllendirme” başlıklı 51.maddede ödülden yararlanma için aranan şartlardan ilki madde metninde “hükümlüler kurum içindeki ya da dışındaki genel durumları, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine etkin katılımları, kurum düzenine karşı tutumları ve kendilerine verilen işlerdeki gayretleri dikkate alınarak teşvik esaslı ödüllerden yararlandırabilir.” düzenlemesinde görüldüğü üzere iyi halli olma şartıdır. Dolayısıyla mahkumlar için maddede açıkça düzenlenen diğer ödüllerde olduğu gibi mahrem eş görüşmesi için mahkumun “iyi hal” li olması bu uygulamadan yararlanmak için aranan şartlardan ilki olduğunu söyleyebiliriz. Mahrem eş görüşmesinin uygulanmasıyla ilgili detaylar ise 2013 yılında Hükümlü ve Tutukluların Ödüllendirilmesi Hakkında Yönetmelik ile belirlenmiş ve bu ödülden yararlanmanın şartları bu yönetmelikte ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Böylelikle mahkumların cezaevlerinde kaldıkları müddetçe eşleriyle aile bağlarını ve ilişkilerini sürdürmelerini bir ödül olarak düzenleyen bu yönetmelikle eş ziyareti özel bir ziyaret şeklini aldı. Hem toplumun temeli olan aile bütünlüğünün korunması hem de mahkumun özgürlüğünden yoksun bırakılması nedeniyle yaşadığı fiziksel ve ruhsal çöküntünün engellenmesi ve mahkumu kurum içerisinde uyumlu ve dış dünyaya adapte edilebilir olmasını sağlamaya yönelik bu uygulamanın mahkumu infaz kurumu düzenine uymaya, disiplin cezası almamaya gayret göstermesi açısından teşvik edici olduğu söylenebilir. Eş görüşmesi, yönetmelikte kapalı infaz kurumlarındaki evli hükümlü ve tutuklulara kurum personelinin yakın nezareti olmadan eşleriyle mahrem görüşme yapabileceği şeklinde düzenlenmiş ve bu görüşmenin en erken ayda bir, en geç 3 ayda bir kez ve üç saatten yirmidört saate kadar kurumun bu ziyaretler için ayrılan bölümünde sağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Mahkumun eş görüşmesi talebinde bulunması ile başlayan süreçte, ilk görüşmeye sınır getirilmiş ve bu ilk görüşmenin süresinin üç saat olduğu belirtilmiştir. Üç saatten başlayan görüşmenin hükümlünün ya da tutuklunun tutum ve davranışları, kurumun yoğunluğu da dikkate alınarak kademeli olarak yirmi dört saate varan görüşmeye imkan tanınabileceği düzenlenmiştir. Bu ziyaretten faydalanabilmek için Türk vatandaşı olanların resimli bir kimlik belgesi, yabancı uyruklu olanların ise pasaport veya yerine geçebilecek bir kimlik belgesi ile birlikte hükümlü veya tutuklu ile evli olduğunu ispatlayan Türkçe tercüme edilmiş resmî onaylı belgeyi göstermesi zorunludur. İkisi de infaz kurumunda olan tutuklu veya hükümlü eşler için de mahrem görüşmeye aynı kurum veya kampüste olmak ve her ikisi hakkında da ödüllendirme kararı bulunmak koşuluyla izin verilebilecektir. Görüşme tarihi ve saati, hükümlü veya tutukluya eşine haber verebileceği makul süre önce başkalarının haberdar olamayacağı uygun vasıtalarla bildirilir. Dolayısıyla eş görüşmesinden yararlanabilmek için mahkumun “iyi hal” li olmasına ek olarak görüşme yapacağı eşiyle evliliğini ispatı yeterli olmaktadır. Bu evlilik için ise yönetmelikte belli süre devamı yönünde herhangi bir şart öngörülmemiş olduğunu söyleyebiliriz. Yani belgelendirilen evliliğin 1 gün bile devamı bu ödülden yararlanmak için yeterli kabul edilmektedir. Bu noktada da akıllara bu uygulamadan yararlanabilmek için para karşılığı sahte evliliklerin yapılma ihtimali gelmektedir. Bu sebeple yönetmelikte sahte evliliklere meydan vermeyecek şekilde belgelendirilen evliliğin belli süre devamı şartının aranması bu uygulamayla güdülen amaca daha uygun olurdu kanaatindeyim.

Eş görüşmesinin güvenli bir şekilde yapılabilmesi için, yönetmelikte kurum tarafından alınacak bazı önlemler belirtilmiştir. Yönetmeliğin 14. maddesine göre görüşme odası giriş kapısının dış kısmını gösterecek şekilde kamera konulup görüntüler kayda alınabilecektir. Görüşme odası ve eklentileri her görüşmeden önce ve sonra görevli personel tarafından aranır. Eş görüşmesinin mahremiyetini ihlal etmemek için ancak çağrı butonuna basılması ya da acil müdahale gerektiren haller dışında görüşme odasına girilemeyeceği düzenlemesi getirilmiştir. Bu düzenlemeyle akıllara basında “pembe oda cinayeti” olarak yansıyan ilk adli vaka gelmektedir. Sivas’ta kaldığı infaz kurumunda mahrem eş görüşmesine gelen eşin meyve bıçağıyla öldürülmesi olayı, bu odalarda alınan önlemlerin yeterli seviyede olmadığını göstermektedir. Bu nedenle hem eş görüşmesine gelen eşin hem de mahkumun infaz kurumunda bulunduğu sırada can güvenliğinin sağlanması da kurumun sorumluluğunda bulunduğundan eşler üzerinde yapılacak aramaların detaylı olması gerekmektedir. Şu da bir gerçek ki görüşme yapılan odaya sokulması yasak eşyalar kanunda sayılmış olsa da eşine zarar vermeyi hedefleyen birinin herhangi bir vasıta olmadan bunun yapabilmesi de pekala mümkündür. Bu konuda yönetmelik mahrem eş görüşmesinden yaralanabilme imkanına bazı suçlar bakımından sınırlamalar getirmiştir. Yönetmeliğin 13. madde düzenlemesine göre, cinsel saldırı, cinsel istismar veya aile içi şiddet suçu işlemiş hükümlü ya da tutuklular ile eş görüşmesi ödülü verilmesinin hükümlü, tutuklu veya eşi açısından riskli görüldüğü diğer durumlarda kurumda bulunan veya başka kurumlardan temin edilen psiko-sosyal yardım servisi personeli eşlerle öncelikle ayrı ayrı görüşür. Gerekli hâllerde eşlerle birlikte de görüşme yapılabilir. Görüşme sonucunda değerlendirme raporu hazırlanacak ve bu rapor görüşmeye izin verecek İdare ve Gözlem Kurulu tarafından göz önünde bulundurulacaktır. Bu nedenle öncelikle mahkumla eş görüşmesi öncesinde yapılacak görüşmelerin son derece önemli olduğunu belirtmek gerekir.

Yönetmelikte, ödüllendirilebilecek tutum ve davranışlar teferruatlı şekilde sekiz bent halinde sayılmıştır: MADDE 8 – (1) Disiplin cezası almamış veya kaldırılmış hükümlü ve tutuklulardan aşağıda sayılan tutum ve davranışların bir veya birkaçını sergileyenler, diğer davranış türlerine de açıkça aykırı davranmamaları hâlinde ödüllendirilebilir:

a) Tutum ve davranışları ile diğer hükümlü ve tutuklulara iyi örnek olmak,

b) İyileştirme faaliyetlerine geçerli mazeret dışında sürekli ve etkin bir şekilde katılarak kişisel gelişim göstermek,

c) İş, eğitim ve öğretim faaliyetlerine geçerli mazeret dışında sürekli katılarak üstün başarı göstermek,

ç) Kurumdaki kişisel ve ortak kullanım alanları ile bu yerlerde bulunan eşyaların temizlik, düzen ve korunmasına azami özen göstermek,

d) Kurum içi ya da dışındaki sosyal, kültürel veya sportif faaliyetlere sürekli ve etkin bir şekilde katılarak kişisel gelişim göstermek,

e) Kurum işleyişini sürdürmek için gerekli olan kurum iç hizmetlerinin yerine getirilmesinde istekli olmak ve üstün gayret göstermek,

f) Uyuşturucu, alkol veya sigara bağımlısı olup da bu bağımlılıktan kurtulmak için kurumca yürütülen eğitim veya tedavi programlarına katılarak bu konuda gelişim göstermek,

g) Kurum asayiş ve düzenini tehlikeye düşürebilecek hukuka aykırı bir eylemin ortaya çıkarılmasını sağlamak.

Eş görüşmesinden yararlanabilmek için yönetmelik düzenlemesine göre mahkumun disiplin cezası almamış olması ya da almışsa da kaldırılmış olması gerekmektedir. Ödüllendirme kararı alındıktan sonra hükümlü ya da tutuklu hakkında disiplin soruşturmasına başlanılması ya da ödüllendirilen tutum ve davranış sonradan ortadan kalkması halinde ödüllendirme kararı Kurul tarafından derhal geri alınır ve bu karar ilgiliye tebliğ edilir.

Hükümlü ve tutukluların ödüllendirilmesi ile verilecek ödülün türüne, süresine, sayısına veya geri alınmasına İdare ve Gözlem Kurulu tarafından karar verilecektir. Kurul kararlarına karşı infaz hakimliğine şikayet ve infaz hakimliği kararlarına karşı ağır ceza mahkemesine itiraz yolu açıktır. Dolayısıyla yönetmelik düzenlemesine göre eş görüşmesi ödülü kararı verme yetkisi İdare ve Gözlem Kuruluna ait olup, kurul mahkumun talebini reddettiği halde infaz hakimliği nezdinde şikayet hakkı kullanılabilir. 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu uyarınca yapılacak olan şikayet kanunun 5. maddesinde “ ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurulabilir.” şeklinde düzenlemiştir. Şikayet üzerine infaz hakiminin verebileceği kararlar İnfaz Hakimliği Kanunu’ nun 6. maddesinde tahdidi olarak sayılmış ve bu kararlar, a-)Başvuru dilekçesinin reddi,(4675 syk 6/1) b-)Görevsizlik c-)Şikayetin esastan reddi, (4675 syk 6/3) d-)Şikayetin kabulü ile işlemin iptali (4675 syk 6/3)e-)Şikayetin kabulü ile faaliyetin durdurulması veya ertelenmesi (4675 syk 6/3) şeklinde belirtilmiştir. Dolayısıyla eş görüşmesi talebinin kurul tarafından reddedilmesi halinde, yasada gösterilen süreler içinde infaz hakimliğine yapılacak şikayet başvurusu üzerine infaz hakimliğinin şikayeti kabul edip mahkumun eş görüşmesi ödülünden faydalanmasına karar vermesi şeklinde karar veremeyecektir. İnfaz hakimliğinin bu halde, 4675 sayılı kanunun 6. maddesi çerçevesinde, kurulun red kararının iptali ile yetinmesi gerekecektir.[i]

Eşle mahrem görüşme uygulaması Ödül Yönetmeliği’nde hükümlü ve tutuklulara ceza infaz kurumlarındaki tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi sonucu verilen teşvik esaslı bir ayrıcalık olarak düzenlenmiş ve bu ödülün verilmesinde takdir yetkisi İdare ve Gözlem Kuruluna tanınmıştır. Bu ödülden yararlanmak için hükümlü/tutuklunun kuruldan talepte bulunması ve kurulu bu yönde harekete geçirmesi gerekmektedir.[ii] Dolayısıyla eş görüşmesi ödülünü değerlendirmeye ve bu konuda karar almaya yetkili merci kurul olacaktır. Kurul bu kararı resen veya kurumda görev yapan servislerin teklifi üzerine ayda bir kez yapacağı toplantıda alacaktır. Anayasa Mahkemesi önüne gelen bireysel başvuruda, başvurucu hükümlü, eşle mahrem görüşme yapma talebiyle doğrudan infaz hakimliğine başvurmuş ve kurula bu yönde bir talepte bulunmamış olması sebebiyle başvuru yollarının tüketilmediğine karar verip başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.

İnfaz Kanunu ve Ödül Yönetmeliğinde düzenlenen mahrem eş ziyaretinin bireyin vücut bütünlüğü ve sağlığı, özel ve aile hayatı ile doğrudan ilişkili olduğu söylenebilir. Nitekim AİHS “Özel ve Aile Hayatının Korunması” başlıklı 8. maddede, “1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda, zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.” düzenlemesi ile devletlerin pozitif ve negatif yükümlülüklerini belirlemiştir. Bu düzenleme ile AİHM devletlere aile hayatına haksız müdahalede bulunmama yönünde negatif ve aile hayatına saygının gereklerini yerine getirme bakımından pozitif yükümlülükler yüklenmiştir. Mahkeme, aile hayatına bir müdahale olup olmadığını 2. fıkradaki koşullar çerçevesinde inceleyecek, müdahalenin meşru amaç taşıyıp taşımadığını, demokratik toplum düzenine gerekliliğini sorgulayacaktır. Ancak mahkeme sözleşmenin cezaevinde bulunan mahkumlar bakımından cinsel birlikteliğe izin veren eş ziyareti tanıma yönünde devletlere pozitif bir yükümlülük yüklememektedir. Bireyin menfaatleri ile toplumsal menfaat arasında denge ölçüsüz ise tabiki de orada devletin sorumluluğu olacaktır. Ancak, uluslararası hukuk açısından bakıldığında eş ziyareti henüz tanınmış bir hak olarak kabul edilmemektedir. Devletlerin bu hakkı tanıma noktasında pozitif yükümlülükleri bulunmamaktadır.[iii] Yönetmelikte de eş ziyaretinin açıkça tutuklu ve hükümlülere teşvik amaçlı uygulanan bir ödül olduğu düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya konu ve kanun yolunun tüketilmediği sebebiyle kabul edilemez bulduğu kararında da bu husus teyit edilmiştir. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu önüne gelen başvuruda da eşle mahrem görüşmenin ödül olduğu, bu uygulamanın mahpuslar açısından getirilmiş tek olanak olmayıp görüşmeye izin veren başkaca açık görüş, kapalı görüş, telefonla görüşme hakkı gibi kanuni düzenlemelerin olduğunu belirtmiştir.[iv] Dolayısıyla gerek iç hukuk gerekse de uluslararası insan hakları hukuku açısından bakıldığında eşle mahrem görüşmenin bireylere bir hak olarak henüz tanınmadığı ve AİHM’ in de bunun hak olarak tanınması yolunda bir tutum içinde olmadığı söylenebilir. Eşle mahrem görüşmenin mevcut uygulamada ödül olarak tanımlanması ve uygulanması sebebiyle bu uygulamadan yararlanmak isteyen mahkumun ödüle hak kazanmış olması pratikteki sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Mahkeme önüne gelen başvurularda, taleplerin güvenlik riski nedeniyle reddini sözleşmeye aykırı bulmamıştır. Mahkeme, sözleşmeye taraf devletlerin büyük çoğunluğunun bu tarz görüşmelere yer verdiğini yerinde bulsa da sözleşmenin böyle bir yükümlülük içermediğini ve devletlerin bu konuda geniş takdir alanından yararlandıklarını belirtmiştir. Örneğin Aliev davasında işlediği cinayet suçundan dolayı hükümlü olan başvurucunun eşiyle cinsel ilişki kurma talebinin reddini sözleşmeye aykırı bulmamıştır. [v] Mahkeme’nin önüne gelen Dickson/Birleşik Krallık davasında; başvurucu Dickson, cezaevindeyken bir evlilik yapmış, kendisinin tahliyesi sonrasında gebe kalma ihtimali çok düşük olan karısıyla yapay döllenme yoluyla bir çocuk sahibi olmayı talep etmiş, fakat bu konudaki talebi, babası cezaevindeyken büyüyeceği düşünülen çocuğun menfaatleri ve başvurucuya çocuk yapma izninin verilmesinin mahkûmiyetin cezalandırıcı ve caydırıcı yönünü zedeleyeceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Çocuk sahibi olamamanın, hapis cezasının bir sonucu olsa da bu sonucun engellenemez nitelikte olmadığını belirten Mahkeme, oy çokluğu ile kamu yararı ve özel menfaatler arasında olması gereken adil dengenin gözetilmediği gerekçesiyle Sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir.[vi] Bu kararıyla mahkeme her ne kadar sözleşmeci devletlere pozitif yükümlülük öngörmese de aile hayatına orantısız müdahaleleri sözleşmeye aykırı bulmaktadır. Mahrem eş görüşmesi uygulaması yönünde iç hukukumuzda bir hak olarak tanınmadığını, bunun İdare ve Gözlem Kurulunun alacağı karar ile mümkün olduğunu, eş görüşmesine bir ödül olarak bakılma eğilimi bulunduğunu yinelemek gerekir. Ancak mahrem eş görüşmesi imkanının kurulun takdiriyle tamamen ortadan kaldıran uygulamaların orantısız olması halinde bir ihlal söz konusu olacaktır. Dolayısıyla eş görüşmesi şeklinde yapılan ödüllendirmenin kurul tarafından sınırlanması ancak meşru, yasal ve orantılı sebeplerle mümkün olabilir. Ödülün şartlarının zorlaştırılıp ödülden faydalanmanın imkansız hale getirilmesi durumunda bireyin özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlali kaçınılmazdır. Ayrıca mevcut uygulamada mahrem eş görüşmesinin yapılabilmesi için buna özgülenen alanların da yetersiz olduğu dile getirilmekle beraber mahrem eş ziyaretlerinin aile bütünlüğünün korunması açısından taşıdığı önem yadsınamaz nitelikte olduğundan bu ödülün kullandırılabilmesi için mahrem alanların sayısının artırılması gerekmektedir.

Av. Meryem DUACI

------------------------------

[i] 16. Ceza Dairesi, 30.12.2016 T. 2015/1215 E. , 2016/7737 K.

[ii] AYM, Mustafa Genç başvurusu, 2018/12508, 11.12.2018 T.

[iii] Abdurrahman Eren, Tutuklu ve Hükümlülerin Eş Ziyareti Hakkı.

[iv] TİHEK 2018/2247 Nolu Başvuru, 2019/7 Nolu Kararı.

[v] Akdulkadir Pekel, AİHM’ in Geliştirdiği İlkeler Bağlamında Aile Hayatına Saygı Gösterilmesi Hakkı, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015.

[vi] Bülent Altınsoy, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Mahkumların Özel Hayatı, TBB Dergisi, 2014(115).