Ceza muhakemesi hukuku maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ispatını amaçladığı için ispat ve delil hususu önem arz etmektedir. Hukuk yargılamasının aksine ceza yargılamasında hukuka uygun elde edilmiş her türlü delille ispat mümkün olduğundan toplanan deliller yargılamanın sonucunda verilecek hüküm açısından belirleyici olacaktır. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’ nun 217/2. maddesinde “ yüklenen suç hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” şeklindeki düzenlemede de görüldüğü üzere maddi gerçeğin ortaya çıkması için CMK’ nın benimsediği ispat sistemi serbest ispat sistemine dayanmaktadır.[i] Her şeyin delil olabildiği ceza yargılamasında elbette delillerin serbestliği ilkesinin sınırsız olduğu da söylenemez. Delil olabilecek vasıtaların gerçekçi olması, akla ve hukuka uygun, müşterek olması gerekmektedir.[ii] Ceza Muhakemesinde deliller bazı ayrımlara tabi tutulmakla beraber genel olarak kabul edildiği şekliyle beyan delilleri (tanık, sanık, mağdur açıklamaları), yazılı deliller, maddi deliller, elektronik deliller, bilimsel deliller olarak tasniflendirilmektedir. [iii] Bizim inceleme konumuzu oluşturan ispat vasıtalarından mağdur beyanı, beyan delilleri arasında incelenmektedir. Özellikle cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda mağdur beyanının yargılamanın adil şekilde sonuçlanması için oldukça önemli bir delil olduğunu söyleyebiliriz. Tüm dünyada ve ülkemizde cinsel istismar vaka sayısının büyük oranda artış göstermesi, adliyeye yansıyan her dört cinsel suçtan birinin mağdurunun çocuk olması, bu suçun işlenmesinde genellikle fiziksel bulguya rastlanmaması ve olayın tek tanığı sadece mağdur olması sebebiyle mağdurun beyanları cinsel istismar fiilinin ispatı için tartışmalı bir hal almıştır. Özellikle cinsel istismarın mağdur çocuğa okşama ya da dokunma gibi vücuda organ ya da sair cisim sokma boyutuna ulaşmayan şekilde işlenmesi halinde görgü tanığının ya da kamera kaydının olmaması suçun sübut bulmadığı şeklinde ceza adaleti ile bağdaşmayan yorumlara sebep olmaktadır. Eğer istismara ilişkin fiziki bulgu varsa elbette suç teşkil eden fiilin ispatı kolay olacaktır. Bu nedenle istismardan hemen sonra yapılacak adli muayenenin, istismar mağdurundan elde edilebilecek tıbbi delillerin uzmanlar tarafından özenle toplanmasının önemi büyüktür. Ceza Muhakemesinde her ne kadar ispat yükünün kime ait olduğu tartışılmalı ise de genel kabul gören görüş gerek mağdurun gerek sanığın ispat ile yükümlü olmadığıdır. Pek tabidir ki, muhakeme süjelerinden mağdur ve sanığın maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlayacak delillerin ikamesinde iddia ya da savunma makamına yardımcı olmaları yararlarına olacaktır.[iv] Hakim, bu şekilde tarafların ileri sürdükleri delillerin tamamını değerlendirerek, gerekçelendirilen ve denetlenmesi hukuken mümkün bir sonuca varacaktır.[v] Cinsel istismar suçları açısından davanın temelini oluşturan delillerden en önemlileri Yargıtay tarafından mağdur beyanı, doktor raporları, psikolojik inceleme evrakları, sanık ile mağdurun bulundukları çevre, aralarındaki yakınlık ve husumet incelemeleri olarak kabul edilmiştir.[vi]

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Yer Alan Düzenlemeler

Ceza muhakemesinde beyan delillerinden olan mağdur anlatımlarının ispat hukuku açısından önemi, mağdurun çocuk olduğu cinsel istismar suçunda daha büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle kanun koyucu mağdur çocuğun dinlenmesi için birtakım özel düzenlemeler getirmiştir. Mağdur çocuğun tanıklığında ses ve görüntü kaydı alınması konusunda zorunluluk getiren CMK m.52/3 hükmü bu düzenlemelerden biridir. Mağdur çocuğun tanık olarak dinlenmesinde ses ve görüntü kaydının yapılması zorunlu olup bu kayıtlar sadece ceza muhakemesinde kullanılabilir.(CMK m.52/3-4) İşlenen suçun etkisiyle psikolojisi bozulmuş çocuk ya da mağdur bu suça ilişkin soruşturma ya da kovuşturmada zorunluluk oluşturan haller dışında tanık olarak bir kez dinlenebilecektir (CMK m. 236/2) ve dinleme sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulacaktır (m.236/3). Dolayısıyla mağdur çocukların dinlenmesi sırasında uzman kişinin bulunmaması hukuka aykırılık teşkil edecektir.

24 Ekim 2019’da Resmi Gazete’ de yayımlanan 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” un 22. maddesiyle CMK m.236’ ya beş fıkra eklenmiştir.[vii] CMK m.236’ ya eklenen 4. fıkrayla, Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması gerektiği ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve beyanlarının özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınacağı düzenlenmiştir (m.236/4). Burada savcı ya da hakim tarafından yapılacak değerlendirme sonucunda mağdur çocuğun şüpheli ya da sanıkla yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu tespitine varılırsa özel ortamda uzman görüşmesine olanak tanınmaktadır. Düzenlemeyle, çocukların veya mağdurların kendilerini psikolojik olarak güvende hissederek, daha rahat ve doğru ifade verebilmeleri amaçlanmaktadır.[viii] Madde düzenlemesinde “özel ortam” dan neyin kastedildiği açık olmamakla beraber mevcut uygulamada var olan Çocuk İzlem Merkezleri ve Adli Görüşme Odalarının kastedildiği anlaşılmaktadır. TCK’ nın 103/2. maddesinde yer alan cinsel istismarın vücuda organ ya da sair cisim sokulması suretiyle işlenen suçlardan mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanlarının, bunlara yönelik hizmet veren merkezlerde cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınacağı belirtilmiştir (m.236/5). Böylece suçun unsurlarının tespiti için çocuklara yöneltilecek doğru sorular, Cumhuriyet savcısı tarafından uzmanlara iletilecek ve bu uzmanlar çocukla iletişime geçecektir. Böylelikle çocukların beyanının alınması sırasında uzmanın yer alması ve çocuklara uzman kişinin sorular yöneltmesi, süreci kolaylaştıracak ve çocukların olaydan dolayı yaşadığı travmatik etkileri en aza indirecektir. CMK m.52/3 ile uyumlu olacak şekilde mağdur çocuğun beyan ve görüntüleri de kayda alınacaktır. Kovuşturma evresinde ise ancak, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem yapılmasında zorunluluk bulunması hâlinde bu işlem, mahkeme veya görevlendireceği naip hâkim tarafından bu merkezlerde uzmanlar aracılığıyla yerine getirilir. Mağdur çocuk yargı çevresi ve mülkî sınırlara bakılmaksızın en yakın merkeze götürülmek suretiyle bu fıkrada belirtilen işlemler yerine getirilir (m236/5). Maddenin devamında mağdur çocuğun alınan beyan ve görüntü kayıtlarının dava dosyasında saklanarak gizliliğin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir (m.236/7). Alınan bu beyan ve görüntü kayıtları, yazılı tutanağa dönüştürüldükten sonra talepte bulunması halinde şüpheli, sanık, müdafi, mağdur, vekil veya kanuni temsilciye verilebilecek ve soruşturma ve kovuşturma makamlarının gözetiminde gizliliği korunmak suretiyle izletilebilecektir(m.236/8). Bu görüntü ve kayıtların mağdur vekili ve müdafi açısından kısıtlı bir ortamda ve zamanda, soruşturma ve kovuşturma makamlarının gözetimi altında izlenmesinin muhakeme ilkeleri ile bağdaşmadığını da söylemek gerekir. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında cinsel istismar mağduru çocuğun alınan beyan ve görüntüsü kişisel veri kapsamında bulunduğundan, bu görüntü kayıtlarının veya beyanların hukuka aykırı olarak başkalarına verme durumunda TCK m.136’ da düzenlenen “ Verileri Hukuka Aykırı Olarak verme veya Ele Geçirme Suçu” oluşacaktır. Suçun konusunun, CMK m. 236/5-6 uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılacaktır. Düzenlemelerden anlaşılan, mağdur çocuğun ifadesinin özel ortamda alınmasına imkan veren suç, TCK m.103/2 kapsamında olmalıdır. Yani; cinsel istismarın vücuda organ ya da sair cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi aranmaktadır. Bu yönüyle düzenlemenin eksik olduğunu, çocuğa karşı cinsel dokunulmazlığa işlenen tüm suçlar yönünden, özellikle m.103/1, m.104’ te düzenlenen suçlarda özel görüşme odalarının zorunlu kullanımının sağlanmasının daha yerinde bir düzenleme olacağını söylemek mümkündür. Her ne kadar CMK m.236/4’ te “cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması gerektiği ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen çocuk veya mağdurların ifade ve beyanları özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınır.” düzenlemesi bulunsa da, bunun TCK m.103/2’ deki zorunluluğu taşımadığı açıktır. TCK m.103/2 dışındaki suçlar açısından mağdur çocuğun ifadesinin özel ortamda ifade alınması hakimin ya da savcının değerlendirmesi ile mümkün olacaktır.

Sistem içerisinde çocuklardan güvenilir ve geçerli bilgi edinmek suçlu kişilerin cezalandırılmasına katkıda bulunurken suçsuz kişilerin haksız yere ceza almamasını sağlayabilmektedir. Bunun sağlanmaya çalışılması ancak çocukla yapılacak adli görüşmeyle mümkün olabilecektir. Bu nedenle çocuklarla yapılan adli görüşmelerde gerekli koşulların sağlanması, uygun görüşme tekniklerinin kullanılması önem arz etmektedir. AİHM’ in Türkiye aleyhine verdiği G.U./Türkiye kararında, mahkeme istismarla karşı karşıya kalan çocukların özel hassasiyetinin göz önünde bulundurulacak şekilde yargılamaların yapılmasına ve devletlerin çocuğun ifadesini güvence altına alacak usul kurallarının getirilmesinin önemine dikkat çekmiştir.[ix] Ülkemizde adalet sisteminde çocukların ifadelerini çocuğun yararı ilkesi çerçevesinde almak amacıyla Çocuk İzlem Merkezleri ve Adli Görüşme Odaları kurulmuştur.[x]

Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM)

04.10.2012 tarihli Başbakanlık Genelgesi ile mağdur çocuğun adli merciler, kolluk kuvvetleri, sağlık kurumları tarafından ayrı ayrı değerlendirilmesi ve mağduru olduğu suça ilişkin detayları defalarca anlatmak zorunda kalmasının mağdurda ciddi travmaya yol açması, çocuğun olaya ilişkin beyanda bulunmaktan çekindiği için gizli kalan hususların anlaşılması, gizliliğin yeterince sağlanamaması, çocukla görüşme yapanların çocuğun ruhsal durumunu gözeterek görüşme yapabilecek yeterlilikte olmaması gibi gerekçelerle bu sorunların ortadan kaldırılması için Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler bünyesinde Çocuk İzlem Merkezleri kurulmuştur. ÇİM genelgede belirtildiği üzere çocuk istismarının önlenmesi ve istismara uğrayan çocuklara bilinçli ve etkin bir şekilde müdahale edilmesi amacıyla, öncelikli olarak cinsel istismara uğramış çocukların ikincil örselenmesini asgariye indirmek, adli ve tıbbi işlemlerin bu alanda eğitimli kişilerden oluşan bir merkezde ve tek seferde gerçekleştirilmesini temin etmek üzere uygulamaya geçirilmiştir. ÇİM’lerin kurulmasıyla öncelikli olarak cinsel istismara uğramış çocukların ikinci örselenmesini en aza indirmek, adli ve tıbbi işlemlerin tek merkezden yürütülmesini sağlamak amaçlanmıştır. Ancak genelgede görüldüğü üzere sadece cinsel istismar değil, çatı kavram olan çocuk istismarının önlenmesi temel amaçtır. Bu nedenle sınırlayıcı bir düzenleme olarak düşünülmemelidir. Uygulamada pek çok sorunu barındırdığı gerçeğini bir kenara bırakırsak, çocuğun yaşadığı travmayı defalarca anlatmasının önüne geçmesi sebebiyle önemli bir adım olduğu da gerçektir.[xi] Çocuğun cinsel istismara uğradığı ihbarının alınmasıyla sivil araçla mağdur çocuk her türlü gizliliğin sağlandığı ÇİM’ e götürülerek burada çocukla ve aileyle yapılacak ön görüşmenin sonrasında ifadesi aynalı odada ÇİM’ de görevli uzman vasıtasıyla alınacaktır. Çocuk ile adli görüşmeci görüşürken savcı ve mağdur vekili avukat da aynanın arkasından görüşmeyi izleyebilmekte, gerektiğinde adli görüşmecide bulunan kulaklık ile yönlendirme yapabilmektedirler. Böylece hem çocukla görüşme konusunda eğitim almış tek bir kişi tarafından görüşme yapılmış hem de cumhuriyet savcısı, avukat, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın temsilcileri gibi ilgililer de istedikleri soruların yanıtlarını tek seferde almış olacaktır.[xii] Cinsel istismara uğramış çocukların ikincil örselenmesinin önüne geçilebilmesi için ifadenin uzman eşliğinde, zorunlu haller dışında tek seferde ve mümkün olduğu ölçüde ÇİM kullanılarak alınması oldukça önemlidir. 7188 sayılı Kanun’la CMK m.236 ya eklenen 5. fıkrayla da nitelikli cinsel istismar suçunun mağduru olan çocuğun soruşturma evresindeki beyanlarının savcının nezaretinde uzmanlar aracılığı ile özel merkezlerde alınacağı hususu bir zorunluluk şeklinde kanuni düzenlemeye kavuşmuştur. ÇİM kurulan illerde cumhuriyet savcısının ifadeyi ÇİM’ de alması gerekir. TCK m.103/2’ nin dışında yer alan suçlar dolayısıyla da mağdur çocuğun ifadesinin ÇİM’ lerde alınması çocuğun üstün yararına uygun olacaktır. Nitekim genelgede sınırlayıcı şekilde cinsel istismardan bahsedilmeyip “ çocuk istismarı” denmektedir. Mağdur vekilliği yapan avukatların soruşturma makamlarına mağdur çocuk ifadelerinin tek seferde ÇİM’ de alınması yönündeki taleplerini iletmeleri bu nedenle önemlidir. CMK 236/5 gereği, kovuşturma evresinde ise ancak, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem yapılmasında zorunluluk bulunması hâlinde bu işlem, mahkeme veya görevlendireceği naip hâkim tarafından bu merkezlerde uzmanlar aracılığıyla yerine getirilir. Dolayısıyla kovuşturma evresinde mağdur çocuğun yeniden dinlenmesi gerekliyse bu halde mahkeme tarafından naip hakim görevlendirilip mağdur ifadesinin ÇİM de alınması mümkündür. Ancak temel kural mağdurun bir kez dinlenmesi olduğundan, ÇİM de dinlenmiş ve ses ve görüntüsü kaydedilmiş çocuğun, kovuşturma aşamasında dinlenmesinden önce mağdur çocuğun ses ve görüntü kaydını içeren ifadesinin izlenmesi gerekmekle beraber duruşmada yeniden dinlenmesinin gerekçeleri de açıklanmalıdır. ÇİM lerin yaygınlaştırılma faaliyetleri yürütülmekle beraber halihazırda ülkemizde 44 ilde 47 ÇİM hizmet vermektedir. ÇİM bulunan illerde mağdur çocuğun ifadesinin bu merkezlerde alınması gerekir.

Adli Görüşme Odaları (AGO)

Çocuğun adli süreç içine girmesinden sonra adliye koridorlarında mağdur çocukla sağlıklı görüşme yapılamaması, yargı sürecini etkileyecek doğru bilgilerin alınamaması, özellikle çocuğun istismarcısı ile yüzleşmesiyle yaşadığı ruhsal travma, ifade ve beyan verme süreçlerinin çocuk dostu mekanizmaların işletilmesiyle durumlarına özel ortamlarda yürütülmesini zorunlu kılmıştır. “Özel ortam” ile kastedilenin ÇİM ve Adli Görüşme Odaları ve üniversitelerin çocuk koruma merkezleri olduğunu söyleyebiliriz. Ancak CMK da açıkça bu özel ortamlardan neyin kastedildiğinin belirtilmediğine değinmiştik. Mevcut uygulamada her ilde ÇİM bulunmadığından istismar mağduru çocukların ifadelerinin Adli Görüşme Odalarında alınması gereklidir. Mevcut uygulamada adliye binası içerisinde bu amaca hizmet eden ve teknik donanıma sahip Adli Görüşme Odaları hazırlanmıştır. 7188 sayılı Kanun’ un 22. maddesiyle CMK m.236’ ya eklenen 5. fıkrayla, soruşturma evresi bakımından TCK m.103/2 için özel ortamda ifade alınması zorunluluğu bulunmakla beraber yukarıda da bahsettiğimiz üzere, kovuşturma evresinde ancak maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem yapılmasında zorunluluk bulunması halinde, mahkeme tarafından beyanın özel ortamda alınabileceği düzenlemesi getirilmiştir. Bu düzenlemeyle ancak “zorunluluk bulunması halinde” şeklinde sınırlama yapılarak mağdur çocuğun yeniden çağrılıp beyanının özel merkezlerde alınabileceği, eğer zorunluluk gösteren hal bulunmuyorsa mağdur çocuğun yeniden dinlenmesinin ruhsal açıdan iyileşme sürecinde olan çocuğun yeniden yıpranmasına sebep olacağı düşüncesiyle tekrar dinleme yoluna gidilmemesi gerektiğini söyleyebiliriz. Kanun koyucunun iradesi çocuğun adli süreç içinde defalarca aynı olayı farklı kişilere anlatmasının önüne geçilmesi ve mağdurun tanık olarak bir defa dinlenmesidir. Şayet dinlenecekse bunun için tasarlanmış özel ortamda dinlenmesi gereklidir.. Adli Görüşme Odaları Yönetmeliği’ nde bu odalardan sadece çocukların değil “tüm kırılgan gruplar”ın (yaşlı,engelli,mülteci gibi) yararlanabileceği düzenlemiştir. Yönetmeliğin 1. maddesinde amaç; öncelikli olarak çocuğun üstün yararı ilkesi uyarınca çocuk dostu adli usullerin işletilmesini, adli süreç içinde yer alan mağdur, tanık ve suça sürüklenen çocuklar ile cinsel suç, aile içi şiddet mağdurları ve diğer kırılgan gruba dâhil mağdurlarla uygun ortam ve yöntemle görüşme yapılmasını, ikincil örselenmenin önlenmesini, korunma ihtiyaçlarının tespitini ve ilgili hizmetlere yönlendirilmesini sağlamak üzere adliyeler bünyesinde özel bir alan olarak adli görüşme odalarının kurulması, işlerlik kazanması, ilgili personelin görev, yetki, sorumlulukları ile bu odaların işleyişine ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olarak belirtilmiştir. Yönetmelik düzenlemesine göre, adli süreç içinde yer alan tüm çocuklar için bu odalardan yararlanma imkanı mevcuttur. Adli görüşme, mahkemelerden ya da başsavcılıktan yönlendirilen dosyalardaki çocuk ya da yetişkinlerle adli görüşme için özel olarak dizayn edilen odalarda yaşlarına ve içinde bulundukları duruma uygun şekilde uzmanlar tarafından yapılan görüşmedir (AGO Yönetmeliği m.4). Hali hazırda 56 ilde, 64 adliyede 67 adli görüşme odası faaliyette bulunmaktadır.[xiii] Adli görüşme odaları görüşme odası, bekleme odası ve gözlem odası olarak üç bölümden oluşmaktadır. Görüşme yapılan mağdurla uzmanın görüşme esnasında sesli ve görüntülü kaydı, kamerayla gözlem odasında bulunan ilgili hakim, cumhuriyet savcısı ile hazır bulunacak diğer ilgililere aktarılır. Adli görüşme odasından yararlanmayı mağdurun vekili, sanık müdafii ya da uzman talep edebileceği gibi resen hakim ya da savcı da beyanın alınması için bu odaların kullanımını talep edebilir. Bu odalardan öncelikli olarak çocuğun yararlanması esastır. Sadece cinsel suç mağduru olan çocuklar için değil, çocuğun dahil olduğu vakalarda çocuğun hazır bulunması ve bilgisine başvurulması gereken diğer adli işlemlerde de adli görüşme odaları kullanılabilir. Soruşturma aşamasında savcının ya da ilgili sulh ceza hakiminin uygun görmesi ile ifade ve beyanın alınması için AGO’ lar kullanılabilir. Soruşturma evresinde mağdur vekili, beyanın adli görüşme odasında alınmasını buna ilişkin gerekçeleriyle isteyebilir. Soruşturma aşamasında mağdur çocuğun beyanının alınması sırasında görüntü ya da ses kayıt altına alınır. Kovuşturma aşamasında ise, hakim gerekli gördüğünde, gerektiğinde uzman görüşüne de başvurarak mağdurun beyanının adli görüşme odasında alınmasına tensip aşamasında ya da duruşma sırasında karar verebilir. Mağdur vekilinin dosya mahkemesine geldiğinde mağdurun ifadesinin sağlıklı bir şekilde uzman kişi tarafından alınabilmesini sağlaması ve istismar sanığı ile yüz yüze gelmesini önleyecek mekanizmaları iyi bilip işletebilmesi oldukça önem arz etmektedir. Bu konuda kararı mahkeme takdir edecek olmakla beraber mağdur vekili tarafından ileri sürülecek gerekçelerle mahkemenin takdirini bu odaların kullanılmasından yana sağlaması mağdur çocuk için elzemdir. Mahkeme takdirini bu yönde kullanırsa çıkarılacak davetiyede, görüşmenin adli görüşme odası koordinatörüyle belirlenen gün ve saatte adli görüşme odasında yapılacağı belirtilir. Şayet duruşma sırasında ya da acil olarak adli görüşme odasında ifade alınması istenirse o halde gecikmeksizin ifadenin alınması gerekir. Hakim ifade ve beyan alma işlemini adli görüşme odasında yapabileceği gibi SEGBİS vasıtasıyla da yapabilir. Eğer SEGBİS bağlantısı ile görüşme yapılacaksa hakim, savcı, sanık müdafii, mağdur vekili ve diğer ilgililer duruşma salonundan görüşmeyi takip edebilecek, diğer durumda gözlem odasından izleyebilecek ve görüşmenin mağdurun örselenmesini engelleyecek şekilde yapılması için çaba göstereceklerdir. Görüşme esnasında soru sormak isteyen hakim, savcı, sanık müdafii, mağdur vekili sorularını mikrofon veya ekran vasıtasıyla adli görüşme uzmanına ileterek uzman sorulan soruya mağdurun anlayabileceği dil ve anlatımla mağdura iletecektir. Görüşmeye ilişkin tutanak düzenlendikten sonra taraflara verilecek ya da sonradan tebliği sağlanacak ve adli görüşmenin genel çerçevesine ve içeriğine ilişkin rapor hazırlanıp dosyasına sunulacaktır (AGO Yönetmeliği m. 21). Adli görüşme odalarının işleyişi ve kullanımına ilişkin bu düzenlemelerin mağdur odaklı ve mağdurun adli süreç içinde örselenmesini engellemek amacıyla özellikle de mağdur çocuk olduğunda, mahkemeler ve soruşturma evresinde savcılık ve sulh ceza hakimi tarafından kullanılması için gayret gösterilmesi, bu yönde mağdur vekillerinin de etkin çabada bulunması gerekmektedir. Ancak yapılan bir alan araştırmasında, AGO ların kullanımına yönelik mahkemelerin, bağlantı kurulması sırasında teknik sorunlar yaşanması ve süreci uzatması gibi gerekçelerle bu ortamda ifade alınmasına sıcak bakmadıkları gözlemlenmiştir. Bununla beraber hakimlerin doğrudanlık ilkesini oldukça önemsemeleri ve AGO’ nun bu ilkeyi belirli oranda ihlal ettiğini belirtmeleri ve bu nedenle AGO uygulamasından yararlanmadıkları da tespit edilmiştir.[xiv]

Konumuz açısından cinsel istismar suçun mağduru olan çocuk genellikle yaşadıklarını anlamlandırmadığı için birilerine anlatmakta güçlük çekmekte, aradan da zaman geçmesi sebebiyle deliller kaybolabilmekte bu nedenle de ispatı güç olduğundan mağdurun ifadesi bu suçlarda belirleyici rol oynamaktadır. Amerika’da yapılan ulusal bir çalışmada, 18 yaşından önce cinsel istismara uğramış 288 yetişkin kadınların % 28’ inin uğradıkları bu istismarı anlatmadıkları, % 47’ sinin cesaret edip birine anlatmak için en az beş yıl bekledikleri görülmüştür. Özellikle suç failinin mağdur tarafından tanınan kişi olması hallerinde erteleme daha fazla olmaktadır. Bu nedenle olaya ilişki tıbbi ve fiziksel deliller yok olmaktadır.[xv] Sanık hakları açısından da mağdurun ifadesinin adli görüşme yapma konusunda uzman kişice alınması, tarafların soru sormalarına imkan tanınması adli görüşmenin olumlu yönleri olarak değerlendirilmelidir. Mağdurun soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki beyanları bir ispat vasıtasıdır ve diğer tüm delillerle birlikte değerlendirilecektir. Mağdurun beyanlarının hükme esas alınabilmesi için öncelikle esaslı çelişkiler içermemesi ve diğer delillerle desteklenmesi gerekir. Ancak bu durumun genellikle tanığın ya da başkaca delilin bulunmadığı cinsel suçlar açısından her zaman başka delillerle desteklenmesi aranmaz.[xvi] Yargıtay uygulamasında da mağdur beyanına tek başına değer verilen ve hükme esas alınan dosyalar olduğu gibi mağdur beyanına itibar edilmeyen ve başkaca delillerle de desteklenmesi istenen yargı kararları da olabilmektedir. Yargıtay’ın bazı kararlarında olaya ilişkin görgü tanığı olmasa bile olayın özelliğine göre iftirada bulunması için ciddi bir neden bulunmaması, yargılama esnasında tutarlı ve samimi beyanları dikkate alarak olayın sübut bulduğu yönünde kararları bulunmaktadır. Bunun ceza hukuku ilkelerinden masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkeleriyle bağdaşmadığı ve suistimale açık olduğu endişesi dile getirilse de, bunun tüm cinsel istismar vakalarında geçerli ve yaygın bir hal olduğunu söyleyemeyiz. Olayın tek görgü tanığı mağdurun beyanları tüm yargılama boyunca tutarlı ve samimi ise, çelişki barındırmıyorsa mağdurun beyanına itibar edilmesi gerekir. Tabi delillerle doğrudan temasta bulunan mahkeme bu hususu takdir edecek ve gerekçesini hükme yansıtacaktır. AİHM’ in “M.C/Bulgaristan” davasında belirttiği gibi “cinsel şiddetin doğrudan kanıtlarının mevcut olmadığı hallerde yetkili makamlar tüm olguları incelemeli ve olayları çevreleyen koşulları değerlendirerek karara ulaşmalıdırlar. Bu bağlamda tecavüz, saldırı ve istismarın sadece fiziksel bulguları değil, psikolojik bulguları da dikkate alınmalı, mağdurun olay anlatımı ağırlıklı olarak değerlendirilmeli, bu değerlendirme esnasında; mağdur eylemlerine değil, fail eylemlerine odaklanmalı, mağdurun yaşadığı travmaya bağlı psikolojik durumunu göz önünde bulundurulmalı, mağdurun travmaya bağlı tutarsız, karmaşık yahut eksik anlatımı olabileceğini gözeterek ayrıntılarda değil genel olay örgüsünde tutarlılık aramalı ve mağdurun olayın tek tanığı olduğunu” unutmamak önemlidir.[xvii]

-----------------------------------

[i] Pınar Bacaksız, Tuğba Bayzit,Yargıtay’ ın Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda İspata Yaklaşımı, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Durmuş TEZCAN’a Armağan, C.21, Özel Sayı, 2019, s. 379-414

[ii] Doğan Gedik, Ceza Muhakemesinde İspat ve Şüphenin Sanık Lehine Yorumlanması, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018,s. 45.

[iii] Pınar Bacaksız, Tuğba Bayzit, s. 386.

[iv][iv] Ahmet Bozdağ, Kader Sarıusta, Ceza Yargılamasında Mağdurun Beyanı ve Delil Değeri, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.8, S. 2, 2017, s. 577.

[v] Ahmet Bozdağ, Kader Sarıusta, s. 582.

[vi] Karşı oy yazısından, 14.CD, 2019/2701,2019/13326, KT: 19.12.2020.

[vii] https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/10/20191024-25.htm, E.T.09/03/2020.

[viii]7188 sayılı Kanun’un m.22 Gerekçesi, https://mevzuat.tbmm.gov.tr/mevzuat/faces/kanunmaddeleri?pkanunlarno=256570&pkanunnumarasi=7188.

[ix] https://www.anayasa.gov.tr/media/3600/aihmkararlarindanornekler.pdf, E.T. 10/03/2020.

[x] Eda Ermağan Çağlar, Tuğba Türk, İstismara Maruz Kalan Çocuklarla Adli Görüşme: Nichd Protokolü Önerisi, TAAD, Yıl: 11, Sayı: 38 (Nisan 2019, s.393.

[xi] Araştırmacılar, özellikle küçük çocukların bilişsel gelişimlerini henüz tamamlamadıklarını, yönlendirilebilirlik düzeylerinin yüksek olduğu gibi çocuklara özgü durumları göz önünde bulundurarak çok sayıda görüşme yapmanın hem çocukların yaşadıkları travmayı tekrarlamak hem de doğru olmayan bilgiler elde etmek gibi olumsuz sonuçlar çıkarabileceğinden endişe duyarlar. Ancak bu durum, görüşmeleri yapan kişinin yetkinliği, uygulanan görüşme teknikleri, görüşmeyi yapan kişinin her seferinde farklılaşması gibi koşullardan bağımsız olarak değerlendirilemeyecek bir durumdur. Dilek Çelik, Çocukluk Çağı Cinsel İstismar Olgularında Mağdur İfadesinin Delil Niteliği ve İfade Gerçeklik Analizi, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2014, s. 33.

[xii] Hilal Kök, Türkiye’ de Cinsel İstismara Uğrayan Çocuklara Yönelik Hizmet ve Uygulamaların Değerlendirmesi, : Bir Model Önerisi, Doktora Tezi, Ankara, 2019, s.98.

[xiii] http://www.magdur.adalet.gov.tr/yeni-adli-gorusme-odalari-ago-faaliyete-geciriliyor--01895.

[xiv] Ayşe Dolunay Sarıca, Umut Haydar Coşkun, Cinsel İstismar Olgularında Adli Görüşme Odalarının Kullanımı: Hâkim, Avukat, Uzman ve Mağdur Görüşleri Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi-Journal of Penal Law and Criminology 2020; 8(1):1-26.

[xv] Dilek Çelik, Çocukluk Çağı Cinsel İstismar Olgularında Mağdur İfadesinin Delil Niteliği ve İfade Gerçeklik Analizi, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Doktora Tezi, İstanbul 2014, s. 25.

[xvi] Ali Parlar, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, Bilge Yayınevi, Ankara, 2017, s.1033.

[xvii] AİHM’ in söz konusu bu dosyada dikkate değer olan bir diğer husus da, başvuran tarafından dosyaya sunulan uzman mütalaasıdır. Cinsel istismar davalarında, cebir ve tehdit eylemlerinin gerçekleştiğine ilişkin iddianın şüphe boyutunda kalması, mağdurun direnmemesi, başkalarından yardım istemeye çalışmaması gibi gerekçelerle ispata kavuşmadığına ilişkin kararlar verilebilmektedir. Bu mütalaada, faili tanıyan tecavüz mağdurlarınca gösterilen en yaygın tepkinin “donmuş korku” (travmatik psikolojik enfantilizm sendromu) olduğu belirtilmiştir.