Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, Avukatlık Kanunu ve seçim sistemine ilişkin değişiklik tasarısını şöyle değerlendirdi:

“FETÖ PROJESİDİR”

“Her hukuk düzeninde iddia ve karar vardır; bir hukuk düzeninde yargıya meşruluk kazandıran bağımsız, özgür ve sağlıklı işleyen savunmadır. ‘Çare üreten, şikâyet edenden her zaman öndedir - Prof. Dr. Av. Muhammet Özekes’. Son günlerde ve özelikle yandaş basında yer alan haberlere göre; yargının tatil edildiği, avukatların açlığa, vatandaşın adaletsizliğe mahkûm edildiği bir dönemde, sanki tüm sorunları çözecekmiş gibi Avukatlık Kanunu tasarısı yeniden raftan indirilmiştir.

Yıllardır tüm iktidarlar, yürütme ve yasama erklerinin önünde en büyük engel olarak gördüğü yargıyı ele geçirme ve akabinde bağımsız savunmanın temsilcisi baroları ve avukatları susturma, baskı altına alma ve yeniden dizayn etme çabası içerisinde olmuştur. Bunun en son canlı örneğini FETÖ’nün operasyonlarında yargıya yapılan müdahaleler ile gördük. Anayasa reformu maskesi altında başta HSYK’nın yapısı olmak üzere, yargı kurumu ve sistemi değiştirilmiş ve vesayet altına alınacak düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur.

2010 yılında yapılan referandum ile yargı yapımız ve kurum yapısı köklü bir değişikliğe uğramıştır. Tek bir partinin, uzun itirazlara rağmen Meclis’ten geçirerek halkoyuna sunduğu bu yargı değişikliği ile 15 Temmuz darbe girişimine gidilen yol açılmıştır. Yargı dizayn edildikten hemen sonra sıra; sürekli hak, hukuk, adalet söylemlerini dile getiren, haksızlıklara itiraz eden vatandaşın ve ülkenin haklarını savunan avukatlara ve barolara gelmiştir. Avukatlık Kanunu tasarısı, Baroların ve TBB’nin görüşü alınmadan ivedilikle, alelacele hazırlanmış ve gündeme getirilmiştir. Özellikle TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Danıştay konuşmasında iktidar ile yaşanan gerginliğinin ardından baroları ve TBB’yi vesayet altına alma, sesi çıkmayacak bir yapı haline döndürme olan FETÖ projesi hemen gündeme getirilmişti.

Özellikle şimdi pek sesi çıkmayan TBB Başkanı Feyzioğlu, şu an yeniden gündeme gelen ve sosyal medyada dolaşan FETÖ PROJESİ Avukatlık Kanunu taslağı ile ilgili görüş soran Adalet Bakanlığı’na 12.05.2014 tarihli cevap yazısında “Barolar ve TBB üzerinde Adalet Bakanlığı’na tanınan vesayet yetkilerini muhafaza eden; böylece yargının kurucu unsuru olan savunmanın bağımsızlığına zarar veren ;…………Baroların delege yapılarını temsilde adaleti ortadan kaldıracak şekilde yeniden düzenleyen ;…….Taslağı benimsememizin mümkün olmadığını …….. sözleri ile tepki vermiştir.

“BAROLARA AYAR VERİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

Tabi ki Avukatlık Kanunu’nun özünü yitirmeden güncellenmeye, zamana göre düzenlenmeye ihtiyacı var. İhtiyaçları tam karşılayamadığı bir gerçektir. Stajyerlerin sayısından kabulüne, eğitimlerine, reklam yasağı, mesleğe kabul, kamu avukatları, ücretli çalışan avukatlar, avukatların statüsü, hukuki iş ve davaların avukatlığa hasredilmesi, avukatların emekliliği, sosyal ve ekonomik durumları ile ilgili (çokça sayılabilir) düzenlemeler tabi ki yapılmalı.

Barolar ve TBB ne zaman sesini çıkarsa, yapılan hukuksuzluklara itiraz etse, Cumhuriyetten, laiklikten, özgürlüklerden ve demokrasiden yana tavır koysa, söz konusu taslak raftan indirilip barolara ayar verilmeye çalışılıyor.

Bilinmelidir ki, barolar ve avukatlar 82 milyonun sesidir nefesidir. Avukatların sesini keserseniz, vatandaşın nefesini kesersiniz.

Barolar ve avukatlar her daim Cumhuriyetin bekçisi olmuş, demokrasiden, yaşam hakkından, insan haklarından, bireysel temel hak ve özgürlüklerden, adil yargılanma hakkından, evrensel hukuk kurallarından yana olmuştur.

Barolar ve avukatlar, söylemler nedeni ile siyasal partilerin yandaşı, arkadaşı olmamıştır. Söylem ve eylemlerimiz, “Siyaset sizin, hukuk bizim olsun, halkın olsun” şeklindedir.

“BU KURUMLARI ELE GEÇİRME MESELESİDİR”

Mesele Baroların ve TBB’nin seçimleri ve temsili değil; bu kurumları ele geçirme, güçsüzleştirme, pasifize etme meselesidir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile barolar arasındaki mesele şu anki bahanedir. Dün başka bir bahane vardı, bugün başka, yarında başka bir bahane bulunacaktır. Kurdun kuzuyu yeme hikayesindeki gibi bir bahanedir.

Samimi iseniz avukatların ekonomik ve kurumsal sorununu çözmek için adımlar atınız. İşçi avukatlık sorununu, köle durumundaki stajyerlerin sorunu çözünüz. Geçimini sürdüremeyen, giderlerini dahi ödeyemeyen avukatların sorununu çözünüz. Samimi iseniz hukuk fakültelerinin mantar gibi açılmasını önleyiniz, büyük çoğunluğunu kapatınız. Avukatlık sınavını derhal  uygulamaya koyunuz. Kadın cinayetlerini, çocuk istismarını önleyiniz, çevre katliamını engelleyip, çevreyi ranta sermayeye  peşkeş çekmeyiniz.

“TARİH HUKUKUN YANINDA OLANLARI DA, KARŞISINDA OLANLARI DA YAZACAKTIR”

Avukatlık Kanunu tasarısını, bu ekonomik ve sağlık sorunlarının zirvede olduğu, ulus olarak tam da birlikte ve kenetlenerek sorunların üstesinden gelmemiz gereken bir dönemde gündeme getirilmeye çalışılması manidardır. Ülkemizin bu kadar sorunla mücadele ettiği bir dönemde sorunumuz baroların ve TBB’nin seçim sistemi olmamalıdır.

Özellikle tüm avukatlardan beklentim, tüm görüşlerin bir kenara bırakılarak barolarımıza ve mesleğimize, kanunumuza sahip çıkmamızdır. Kaygımız ve hassasiyetimiz aynıdır, birdir. Gün, tüm baroların ve avukatların birlik olma günüdür. Gelin kendi kanunumuzu birlikte kendimiz yazalım. Tarih; hukukun, adaletin, mesleğin ve baroların yanında olanları da karşısında olup mesleğe, barolara ihanet edenleri de yazacaktır. Bu süreçte, başını kuma gömüp ihanete sessizce ortak olanları da.”