İstanbul 26'ıncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Nazlı Ilıcak ile tutuksuz yargılanan Mehmet Altan geldi. Davanın tutuklu sanıkları Ahmet Altan, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül cezaevinden SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile katıldılar.

SAVCI, ALT SINIRDAN UZAKLAŞILARAK CEZA VERİLMESİNİ TALEP ETTİ

Celse arası davaya ilişkin görüşünü dosyaya sunan duruşma savcısı, Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak'ın, “Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar, Şükrü Tuğrul Özşengül, Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek'in “Terör örgütü üyeliği” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti. Davanın tutuksuz sanığı Mehmet Altan hakkında ise beraat kararı verilmesini istedi. Savcı, mütalaasında ceza isteminde bulunduğu sanıklara örgüt içerisindeki faaliyetleri, konumları ve eylemlerinin yoğunluğunun dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılıp ceza verilmesi gerektiğini belirtti.

AHMET ALTAN: BÖYLE BİR BEYANIM YOK

Duruşmaya Silivri Cezaevinden SEGBİS’le bağlanan Ahmet Altan hazırladığı sekiz sayfalık savunmasını okudu. Altan savunmasında şunları söyledi: “Savcı, benim 15 Temmuz'daki ‘Darbenin gerçekleşeceğini beyan ettiğimi’ iddia ediyor. Böyle bir beyanım yok ve bu dosyada böyle bir beyanda bulunduğumun bir belgesi de bulunmuyor. Savcıya göre, birisi darbenin olacağını biliyorsa mutlaka darbecilerle eylem birliği içindedir. Demek ki savcı bu darbe ihtimalini görüyor ve biliyormuş. Sormak istiyorum; Bir darbe ihtimali olduğunu hangi darbecilerle eylem birliği yaparak öğrendiniz? Bir darbe ihtimali olduğunu bildiğiniz halde neden bir soruşturma başlatmadınız? Bu bilgiyi neden devletin diğer yetkilileriyle paylaşmadınız?”

“YAKILMAMI, ÇARMIHA GERİLME Mİ, DERİMİN DE YÜZÜLMESİNİ TALEP EDECEK MİSİNİZ?”

Balyoz darbesinin gerçek olduğuna ‘inandığını’ söylediği için savcının mütalaasında kendisi için ‘darbe suçu işlediği’ iddiasında bulunduğunu belirten Altan şöyle devam etti; “Bir şeye ‘inanmak’ diye bir suç var mı? Ortaçağ'da vardı, şimdi de Türkiye'de var anlaşılan. Meydanlarda yakılmamı, çarmıha gerilme mi, derimin yüzülmesini de talep edecek misiniz? Elbette Balyoz seminerinin kesinkes bir darbe hazırlığı olduğuna inanıyorum. Yargıtay başsavcısı da buna inanıyor, bunun için beraat kararının bozulmasını istedi. AKP'nin eski başbakanı ve bakanları da buna inanıyor. Açıkça beyan ettiler. Onları da inançlarından dolayı yargılayacak mısınız?”

“HAPİSHANE BENİ KORKUTMAZ”

Altan son olarak şunları söyledi; “Bu bir hukuki metin değil, bu hapse atılması için adı daha önceden listeye yazılan birini hapiste tutabilmek için yazılmış acıklı bir kıvranma. Bu mütalaaya dayanarak hiç kimseyi hukuki bir biçimde hapiste tutamazsınız. Ben, bugüne kadar söylediğim her sözün ve yazdığım her yazının arkasındayım. Beni hapiste tutmak istiyorsanız istediğiniz kadar tutabilirsiniz. Hapishane beni korkutmaz” dedi.

ILICAK: BİLEREK VE İSTEYEREK BİR YARDIM SUÇU İŞLEMEDİM

Gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak ise özetle şunları söyledi: “Cadı avı dediğim için bilerek isteyerek FETÖ'ye yardım etmekle suçlanıyorum. Örgütün amacının iktidarı devirmek ve yerine teokratik devlet kurmak olarak açıklanıyor. Hiçbir yazımda bu amaca hizmet ettiğime dair hiç bir delil yok. Sadece 15 ay Bugün gazetesinde çalıştım. Bir gazetede çalışmak suç teşkil etmez. Herkes bir yerde, bir gazetede çalışırken bunun karşılığı olarak bir maaş alır. Zekeriya Öz ile ilgili olarak ise Kartopu oynamakla bir insan aklanmaz. Ben, ‘kar gibi beyaz' demedim ki Zekeriya Öz için. Anayasa Mahkemesi kararında ‘darbenin FETÖ tarafından yapıldığının bilindiği bir tarihte Nazlı Ilıcak bu tweetleri atmıştır’ demiştir. O tweetleri attığım tarih 15-16-17 Temmuz tarihleridir. O tarihte darbenin FETÖ tarafından yapıldığı tamamen bilinmiyordu. Anayasa Mahkemesi tamamen polis raporundaki tweetlerden yararlandığı için darbe karşıtı tweetlerimi görmezden gelmiş. Eren Erdem'in tahliyesi ile (Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek) suçundan tutuklu gazeteci kalmamıştır. Bilerek ve isteyerek bir yardım suçu işlemedim. Beraatimi talep ediyorum”

MEHMET ALTAN: BERAATIMA BU DURUŞMADA KARAR VERİLSİN

Davanın tutuksuz sanığı Mehmet Altan ise “İddianame savcısı Can Tuncay, çok eski seyahatlerden kalmış, üçte biri yırtık tedavülden kalkmış 1 doları, ahlak ve utanmayı bir kenara koyarak lekeleme aracı olarak kullandı. Hakkımdaki Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı, Anayasa'nın 153'üncü maddesi gereği herkesi bağlar. Bu celsede karar verilmemesi, bir şekilde duruşmanın ertelenmesi gibi bir durum olur ise benim beraatıma her koşulda bu duruşmada karar verilmesi de taleplerim arasındadır. Son olarak yıllar önce ıskartaya çıkmış, üçte biri yok olmuş, tedavülden kalkmış ve ahlaksızca istismar edilmiş dolarım da dahil 6 dolarımın, henüz alamadığım dijital malzemelerimin tarafıma verilmesiyle birlikte beraatıma hükmeden Yargıtay kararına göre beraatıma karar verilmesini talep ediyorum” diye konuştu.

SON SÖZLER SORULDU

Daha sonra avukatlar beyanda bulunarak sanıkların beraatlerini istedi. Mahkeme sanıklardan son sözlerini sordu. Ahmet Altan; “Hukuka uyulmasını istiyorum” derken, Mehmet Altan; “Yargıtay gereğince beraatimi istiyorum” dedi. Ilıcak ise, “Örgüte yardım suçlamasıyla yargılanan tüm gazetecilerin ya tutuksuz yargılandıklarını ya da tahliye edildiklerini hatırlatıyorum. İktidarın 75 yaş için bir düzenleme getireceğini de belirtmek istiyorum. Hiç değilse tahliyeme karar vermenizi istiyorum” dedi. Diğer sanıklar Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazısı da, beraat istediklerini söyledi.

KARAR AÇIKLANDI

Mahkeme tutuksuz sanık Mehmet Altan’ın beraatine karar verdi.

Nazlı Ilıcak, “FETÖ terör örgütüne yardım etmek” suçundan 8 yıl 9 ay hapisle cezalandırıldı, adli kontrolle tahliyesine karar verildi.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün medya yapılanmasına ilişkin davada karar çıktı. Ahmet Altan “örgüte yardım suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tahliyesine karar verildi. (Sözcü)

"BİLEYEREK İSTEYEREK YARDIMDA 1/3 İNDİRİM VAR"

Habertürk'te Türkiye'nin Nabzı programına katılan Prof. Dr. Ersan Şen, mahkemenin verdiği kararı şöyle değerlendirdi:

"Hatırlanacağı üzere Yargıtay 16. Ceza Dairesi tüm bu sanıklarla alakalı bozma kararı verdi. Davanın ana noktası, anayasayı ihlal suçu olarak gösterilmişti, iddianamesi o şekildeydi. Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddenin ihlali iddasıyla açılmıştı. Bu sanıklardan şu anda beraat eden Mehmet Altan'ın başvurusuyla Anayasa Mahkemesi, 'kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı' yönünden biraz işin esasına girerek ama tutuklamanın tedbirleri, şartları yönünden, bu şahsın tahliye edilmesi gerektiğini, tutuksuz yargılanması gerektiğini söyledi. O dönemde tartışma da oluşturmuştu. 6 ay 1 yıllık süreç tabii ki. O dönemde neden Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak ve diğer sanıklara uygulanıp, uygulanmadığı ve uygulanmadı da nitekim. Bireyselliği söylendi çünkü mahkemenin bir kanaati vardı. Ağırlaştırılmış müebbetten açılan bu dosyayı anladığımız kadarıyla tutuklu kalındığı süreyi de dikkate aldığınızda mahkumiyete çevirme yönünde gidişattı. Nitekim tutuksuz yargılanan Mehmet Altan'a da yine anayasayı ihlalden bir ceza tatbikine gidildi diye hatırlıyorum hafızam beni yanıltmıyorsa. Hatta bu yeni tartışmalara sebebiyet verdi, nasıl diğerleri tutuklu yargılanıyor vs. diye. Hülasa Yargıtay 16. Ceza Dairesi dedi ki; ben sanıkların durumlarına baktım, iddiaya konu suça baktım, Mehmet Altan'ın iddiaya konu suçu işlemediği gibi, onun dışında hukuki niteliği değişebilecek bir başka suçu da işlediğini kabul etmemek gerektiğini düşünüyorum dedi. Diğer sanıklar yönünden ise bunlar Anayasayı ihlal suçu olarak kabul edilen 'Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasayla kurulu düzenini cebir ve şiddetle değiştirmeye teşebbüs' suçunun asli, eski adıyla feri, faili yani, efendim işte azmettireni, müşterek faili, yardım edeni sayılamayacağından; ancak icra ettikleri fiiler itibariyle bilerek, isteyerek yardımın düşünebileceği, bunun takdir ve değerlendirilmesini de yaparsın dedi ve yine tahliye talepleriyle ilgili karar vermedi. Bu konuyu yerel mahkemeye bıraktı. İstinafa göndermedi dosyayı, dosya üzerinde herhangi bir değişikliğe gitmeksizin istinaf taleplerini esastan reddetti. Bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin kararıyla hiç alakası olmayan bir Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararı çıktı ki, şu anda bütün yük FETÖ/PYD dosyalarında Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin üzerine bırakılmış durumda gözüküyor. İstinaf kanun yollarından birkaç yansıyan karar dışında böyle medyatik olmuş meselelerde, bir dönem hatırlarsanız bir milletvekili ile ilgili ciddi bir tartışma yaşandı İstanbul Adliyesi'nde. İstanbul Adliyesi ile istinaf kanun yolu arasında ki, ondan mütevellit ceza muhakemesi kanunu değişti bu ülkede. Neticede şu anda yerel mahkeme de tensip ve tahliye etmediği gibi birinci celsede de tahliye etmedi. Yani bozmadan sonra geldi. Takdir,  değerlendirme yerel mahkemenindir, oy çokluğu ile oy birliği ile direnseydi önce daireye sonra ceza kuruluna gidecekti. Ben kararı hatırlıyorum. Kararda net şunu söylüyordu, 'ceza sorumlulğu şahsidir, suç unsurları vardır, birebir bu şahısların Anayasa'yı ihlal suçuna katıldıklarına dair şüpheden arınmış, somut delilleri ortaya koyacaksın' diyordu. Ana direnç noktası buydu. Örgüt üyeliğinden de değerlendirme yapmayarak daha çok bilerek, isteyerek yardım ama ilk defa karşılaştım ben. Ceza miktarları itibarıyla bilerek, isteyerek yardımda tabii 1/3'e kadar indirim var. Bugünkü uygulamalara baktığınız zaman 10 yıl 6 ay, 8 yıl 9 aylık cezalar daha ziyade örgüt üyeliğinde çıkar. Örgüt üyesi gibi cezalandırılırsınız ama takdir teşdidi uygularken indirim hükmü vardır, mecburi değildir o da fiil davranışlar itibarıyle mahkeme takdiri uyguladı mı, uygulamadı mı bilmiyorum. Bilerek istiyerek yardım enteresan bir suç. Esasında konvansiyonel olan silahlı örgütlerden sonra kabuk değiştirdi. Bu dönemlerde artık gazete köşesinde yazdığınız, yazılar bir miktar bu kapsamda hakimler tarafından değerlendirildiğini görüyoruz. Gördüğümüz kadarıyla bu şahısların yazdığı yazılar böyle değerlendirilmiş. Eğer savcı veya baş savcı ters istikamette düşüncesi varsa dosyanın tekrar temyize gitme imkanı var. Ama ceza alanlar zaten temyize götürecektir. Başka mahkemelerde bu cezayı alırsan tahliye olmazsın. Mahkemelerin kendi bakış açıları var. Mahkemenin anladığım kadarıyla kanaati olumsuz. Ama demiştir ki, bu kadar değerlendirmeyi yeterli görüyorum diye."