Noterlik Kanunu’nun 1. Maddesi’nde; Noter’liğin bir “Kamu Hizmeti” olduğu ve Noter’in, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmiyet kazandırmak olan Noterler’in, yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluktur. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2020/849 E., 2020/2393 K., 16.03.2020 T.)

Noterler; Devlet adına bir takım Kamusal Yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2019/3282 E., 2019/10327 K., 19.12.2019 T.)

Noterlik Kanunu’nun 82. ve İcra İflas Kanunu’nun 38. Maddeleri gereğince; Noterler’in düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan Noterler’in sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekir. Noterler’in uzmanlığına inanan ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar doğmuşsa, Noter’in bundan sorumlu olması doğaldır. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2017/8328 E., 2019/4678 K., 20.05.2019 T.)

Noterlik Kanunu’nun 162. Maddesi’nde “Kusur”dan söz edilmemiştir. Bu sebeple, Noterler’in sorumluluğunun “Kusursuz Sorumluluk” olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, davalı Noter’in kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Zarar gören davacı, yalnızca, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur. Buna göre; NOTER; gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak, gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da; davalı Noter’e aittir. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2016/7718 E., 2017/15663 K., 09.11.2017 T.)

Yargıtay uygulamasında da; Noterler’in hukukî sorumluluğunun “Kusursuz Sorumluluk” olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2015/18684 E., 2016/13584 K., 29.11.2016 T.)

Noter’in bir Kamu Hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen Noterlik Mesleği’nde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki Tazminat Yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade, daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile Kanun’un ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır. Böylece toplum içinde bazı iş ve meslekler ile bazı gruplara ve kategorilere daha AĞIR bir Sorumluluk yükletilmektedir. Noterler’in kusursuz sorumluğundan kastedilen; zarar görenin kusuru kanıtlamak zorunda olmamasıdır. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2016/9444 E., 2016/11405 K., 29.09.2016 T.)

Noterler’in yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani, Özen Yükümlülüğü’ne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı, zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa; Noter sorumlu olacaktır. (Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi, 2016/9037 E., 2016/11401 K., 29.09.2016 T.)