Memurun ticaret[1], imam nikahlı eşin nafaka hakkı[2] oluyor da, hatta avukatın bile aranmama hakkı[3] oluyor da, garibim öğrencinin mi korsan kitap hakkı olmayacak?

Geçen hafta İstanbul Üniversitesi’nde bilmem kaçıncı geleneksel Yargıtay Kararları Işığında Ticaret Hukuku Sempozyumu’na katıldım, korsan bildiri bile sundum! Oturum başkanı fevkalade nazik bir üslupla sorduğum soru karşısında “bu örtülü bildiriniz için teşekkür ederiz” dedi.

Çok hoşuma gitti. Hep şakası yapılırdı bu uzun uzun soru soranlar için, soru sorma kisvesi altında kendi görüşlerini empoze etmeye çalışanlar için; korsan bildiri. Öyle ya, hazırlık yapmana, araştırmana gerek yok, ortada yazılı bir sunum da olmadığı için hatanın çıkma ihtimal yok, sor sorunu, çekil kurabiyeni ye. Tuttum ben bu örtülü bildiri terimini.

Benden de eylemli soru terimi gelsin doktrine. Hani Anayasa Mahkemesi ANY m. 148 gereği TBMM İçtüzüğü’nü şekil ve esas yönünden anayasaya uygunluğunu denetleyebiliyor ya, canı istediği meclis kararlarını da yok seninki karar filan değil, eylemli içtüzük değişikliği bu, ben denetlerim arkadaş diyor; benimki de eylemli soru olsun. Tarih düşelim, kim önce öğretiye kazandırmış belli olsun.

Da bu konuya nereden geldik şimdi…Hah, tamam, geçenlerde İranlı bir müstakbel müvekkil beni bir meyhaneye götürdü. Çalgıcılar geldi işte klasik, ben de Denizle Mehtap Seni Sordular’ı rica ettim, gayet de güzel icra ettiler.

Daha sonradan Kalamış’ı rica ettim Münir Nurettin SELÇUK’tan gene; hani bir tatlı huzur almaya geldik, dediler çalamayız.

Canım nasıl çalamazsınız, yok başka yerin lütf (ü) ne yazdan ne de kıştan, yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan…

Efendim sözlerini bilmediğimiz için değil, FSEV m. 41 gereği umuma açık yerlerde şarkı söyleyebilmek için eser sahibinin izni gerekiyor, eser sahibinin izni yoktur.

E denizle mehtabı çaldınız ama…

Efendim o eser Münir Nurettin’in değil, Tanju OKAN’ın. Aslında onun da değil, Dario MORENO’nun ama konumuzla bağlantılı değil.

Münir Nurettin ölmemiş miydi?

FSEV m. 19 gereği eser sahibi ölmüşse hakları mirasçılarına geçer. FSEV m. 27 gereği de yetmiş yıl bu koruma devam eder ölümden itibaren.

Şimdi anlaşıldı neden otel asansörlerinde, telefon beklemelerinde filan hep Beethoven, Mozart filan çaldığı; meğer Güllü, Bergen düşmanlığından değilmiş, tamamen duygusal. Köy düğünü mü yaptın, para ödeyeceksin. Sokak çalgıcılığı mı yaptın, para ödeyeceksin. Benim de fikr-i mülkiyet bilgim ortaya çıkmış oldu. İşin ironik tarafı, sonradan hatırladım, yıllar yıllar önce, Fikr-i Sınai Haklarda Zaman Aşımı diye de bir makalem olmuştu! E, örtülü akademisyenden bu kadar oluyor işte.

Sonra düşündüm, sokaktaki çalgıcının dahi eserimi çalmasına izin vermeyen sistem korsan kitap karşısında ne yapar? Demek ki doğruymuş, o Amerika’da FBI tarafından verilen beş yıllık hapis cezaları.

Yok, o bizde öyle değilmiş, ne diyor FSEV m. 38? Bütün san’at eserlerinden, dikkatinizi çekerim, bütün sanat eserlerinden kar amacı güdülmeksizin şahsen kullanmaya mahsus çoğaltmalar mümkündür. Yeter ki bu sebep eser sahibinin meşru menfaatlerine haklı bir sebep olmadan zarar vermesin.

Yani sadece hak sahiplerinin meşru menfaatlerine zarar vermek de yetmiyor, bir de ortada haksız bir sebep olacak. Evet, benim kitabımı satın alman yerine kopyasını kullanman benim meşru menfaatlerime zarar vereceği muhakkaktır, para kazanamayacağım, lakin ortada da haklı bir sebep var; öğrencisin, yaşam şartları ortada ve benim kitabım da ülkede kalan her şey gibi çok pahalı.

Ancak şunu da unutmayalım sevgili çocuklar (kamu spotudur), hiç kitap satın alan kişi kalmadığında, artık herkes korsan basıma yöneldiğinde, o ülkede artık kimse eser üretmeyecektir ve bundan da en büyük zararı siz öğrenciler göreceksiniz en çok ihtiyacınız olan bilgiye ulaşamayarak.

----------

[1]https://www.hukukihaber.net/memurun-ticaret-hakki-ozgur-turkes

[2] https://www.hukukihaber.net/imam-nikahli-esin-nafaka-hakki-ozgur-turkes

[3] https://www.hukukihaber.net/avukatin-aranmama-hakki-ozgur-turkes