Türk Ceza Kanunu m. 207 özel belgede sahtecilik suçunu tanımlamış olup, bu tanıma göre “Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.”

Bu suçla korunmak istenen hukuksal yarar kamu güvenidir.[1] Dolayısıyla bu suç tipi açısından kişilerin zararının meydana gelip gelmemesi önemli olmayıp kamunun zararının meydana gelmesi önemlidir ve kişiler suçun doğrudan mağduru değil suçtan zarar görenleridir.[2] Ancak bu suç belirli bir kişinin aleyhine olarak işlenmesi durumunda mağdur aynı zamanda bu kişidir.[3] İlgili düzenleme gereğince özel belgede sahtecilik suçunda özel bir belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi denilerek bu suçun bileşik hareketli suç olduğu açıkça belirtilmiştir.[4] Diğer bir ifade ile; “Özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için özel belgede sahtecilik yapılması yeterli değildir. Bu belgenin hukuki sonuç doğurabilecek biçimde kullanılması da gerekmektedir. Çünkü kullanma bu suçun unsurlarındandır.”[5] Dolayısıyla bir özel belgeyi hazırlamış olmakla birlikte kullanma hareketlerine başlandığı sürece teşebbüsten de söz edilemez.[6] Fail özel belgeyi düzenler veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirir ancak kullanmak amacıyla harekete geçmez ise teşebbüs dahi söz konusu olmayacaktır. Teşebbüs aşaması kullanma hareketlerine başlanması durumunda söz konusu olabilecektir. Kullanmadan anlaşılması gereken şey ise; “bu sahte belgenin herhangi bir hukuki ilişkide veya herhangi bir hukuk işlem tesisinde dikkate alınmasını sağlamaya çalışmaktır.”[7] 

Suça konu belgenin aldatıcı niteliğe sahip olması gerekmekle birlikte şayet ilk bakışta sahteliği anlaşılıyor ise bu durumda suç oluşmaz Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu “Yabancı uyruklu olan sanık tarafından kullanılan ve nüfus idaresi tarafından düzenlenmemiş olan sahte nüfus cüzdanının aslının ele geçirilememesi nedeniyle, yerel mahkemece söz konusu belgenin objektif olarak aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının tespiti açısından, dosyada bulunan suretinin imza, mühür, şekil vb. yönlerden incelenmesi başta olmak üzere, diğer delillerin değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin gerekçeli karara da yansıtılması gerekirken, bu konuda gerekçeli kararda hiçbir değerlendirme yapılmaksızın ve söz konusu belgenin aldatma yeteneğinin olduğuna ilişkin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulması yerinde değildir.” diyerek bu hususu açıkça belirtmiştir.[8] Görüldüğü üzere belgenin aldatıcı niteliğinin bulunması gerekmektedir. Aksi taktirde suç oluşmayacaktır.

Suçun oluşması için genel kast yeterli olup, herhangi bir amaç aranmadığından özel kastla ve ayrıca düzenleme olmadığından dolayı taksirle işlenemez.[9]

Burada üzerinde asıl duracağımız konu ise mağdurun rızasının failin kastını mı ortadan kaldırdığı yoksa hukuka uygunluk nedenlerinde hata hali mi olduğu üzerindedir. Bilindiği üzere hukuka uygunluk nedenlerinden rıza kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olarak açıkladığı özgür rızası olmakla birlikte, rıza gösteren kişinin rıza göstermeye de yetkili kişi olması gerekmektedir.[10] Görüldüğü üzere rıza, manevi unsuru kaldıran bir şey olmamakla beraber hukuka uygunluk nedenleri arasında gösterilmiştir.

Olayın daha iyi anlaşılabilmesi açısından somut bir örnek üzerinden anlatmak gerekir ise özel bir belgeyi bir başkası adına imzalayan ve bunu kullanan kişinin eylemi rıza sebebiyle hukuka uygun mudur yoksa hukuka uygunluk sebeplerinde yanılgıya mı düşmüştür bu husus tartışmalıdır. 

Yargıtay bu hususta vermiş olduğu bir kararında “Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz.” diyerek bu hususu hukuka uygunluk nedenlerinden rıza içerisinde değerlendirmiştir.[11]

Bir başka kararında yine aynı şekilde “765 sayılı TCK’nın 349. Maddesi gereğince resmi belgeye eş değer sayılan kambiyo senetleri, esasta özel belge olup, keşidecinin önceden verdiği yetkiye dayanılarak onun yerine imza konulmasında sahtecilik suçunun manevi öğesi oluşmayacağından, tebliğnamedeki bozma isteyen düşünce benimsenmemiştir.” hüküm kurmuştur.[12]

Kanaatimce yukarıda belirtilen Yargıtay kararları hatalıdır. Şöyle ki; konu kast ile alakalı olmayıp, hukuka uygunluk nedenlerinde hataya ilişkindir. Burada fail, bir başka kişinin imzasını taklit ederek hukuka aykırı eylemini kasten gerçekleştirmiş olmakla beraber, bu imzayı atmasında hakkı olduğunu, yani hukuka uygunluk sebebi olduğunu düşünerek mağdurun imzayı taklit etmektedir.[13] Bu durumda ilgilinin rızası doğrudan eylemin manevi unsurunu ortadan kaldırmamakta, fail bilerek ve isteyerek hareket etmiş olmasına rağmen bu husus, hukuka uygunluk nedenlerinde hata konusunu gündeme getirecektir. Dolayısıyla fail TCK m. 30/3’de düzenlenen hata hallerinden yararlanmalıdır. Bir başka ifade ile gerçekleştirilen eylem kasten gerçekleştirilmiş olma özelliğini sürdürmekle beraber kişinin gösterdiği rızanın hukuka uygunluk sebebi olduğunun düşünülmesi sonucu imzası fail tarafından atıldığından bu husus hukuka uygunluk nedenlerinde hata çerçevesinde mütalaa edilmelidir. Umarım faydalı olabilmiştir. Herkese saygı ve sevgilerimle.

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Murat YILMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)


KAYNAKÇA:

KİTAPLAR:

ARTUK / Mehmet Emin, GÖKÇEN / Ahmet, YENİDÜNYA / Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Bası.

ARTUK / Mehmet Emin, GÖKÇEN / Ahmet, YENİDÜNYA / Caner, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Md. 154-233, 4. Cilt, 2. Bası

3.     ÖZBEK / Veli Özer, KANBUR / Mehmet Nihat, DOĞAN / Koray, BACAKSIZ / Pınar, TEPE / İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Bası

4.     TEZCAN / Durmuş, ERDEM / Mustafa Ruhan, ÖNOK / R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 8. Bası

5.     YILDIZ / Ali Kemal, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Açıklamalar Değerlendirmeler Öğretinden Görüşler ve Yargıtay Kararları, İstanbul Barosu Yayınları, 2007


MAKALELER :

1.     GÖKCAN / Hasan Tahsin, Özel Belgede Sahtecilik Suçu (TCK m. 207), Ankara Barosu Dergisi, Yıl:68, Sayı: 2010/1,


YARGI KARARLARI:

1.     Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2002 / 6-111E., 2002 / 237K., 30/04/2002 Tarihli Kararı.

2.     Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2395/2519, 15.03.2006 Tarihli Kararı.

3.     Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 2007/8425E., 2008/617K., 06.02.2008 Tarihli Kararı.

4.     Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/8-409E., 2014/4K., 14.01.2014 Tarihli Kararı.

---------------------------

[1] TEZCAN / Durmuş, ERDEM / Mustafa Ruhan, ÖNOK / R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 8. Bası, s.679.

[2] GÖKCAN / Hasan Tahsin, Özel Belgede Sahtecilik Suçu (TCK m. 207), Ankara Barosu Dergisi, Yıl:68, Sayı: 2010/1, s. 210.

[3] ARTUK / Mehmet Emin, GÖKÇEN / Ahmet, YENİDÜNYA / Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Bası, s.548.

[4] ARTUK / Mehmet Emin, GÖKÇEN / Ahmet, YENİDÜNYA / Caner, Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2. Baskı, Md. 154-233, 4. Cilt, s.6247.

[5] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2002 / 6-111E., 2002 / 237K., 30/04/2002 Tarihli Kararı.

[6] ÖZBEK / Veli Özer, KANBUR / Mehmet Nihat, DOĞAN / Koray, BACAKSIZ / Pınar, TEPE / İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Bası, s. 778.

[7] 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu m. 207 Gerekçesi

[8] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/8-409E., 2014/4K., 14.01.2014 Tarihli Kararı.

[9] GÖKCAN / Hasan Tahsin, a.g.e., s. 232-233.

[10] YILDIZ / Ali Kemal, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Açıklamalar Değerlendirmeler Öğretinden Görüşler ve Yargıtay Kararları, İstanbul Barosu Yayınları, 2007, s. 53.

[11] Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 2007/8425E., 2008/617K., 06.02.2008 Tarihli Kararı.

[12] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2395/2519, 15.03.2006 Tarihli Kararı (ARTUK / Mehmet Emin, GÖKÇEN / Ahmet, YENİDÜNYA / Caner, a.g.e., s.6313.)

[13] Aynı yönde: ARTUK / Mehmet Emin, GÖKÇEN / Ahmet, YENİDÜNYA / Caner, a.g.e., s.6261.