Giriş :

TCK m.134 hükmü ile özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi yaptırıma bağlanmıştır. Bu düzenleme ile Kanun koyucunun kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirebilmesi ve kişisel özerkliğini sağlayabilmesi adına muhtaç olduğu özel hayatı ve bu hayatın gizliliğini korumayı amaçladığı söylenebilir. Özel hayat, başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen ve korunması hukuken gerekli görünen hayat alanı üzerindeki temel bir şahsi hakkı olarak tanımlanmaktadır. Suçun mağduru herkes olabilir. Ancak görevleri ya da uğraş alanları gereği kamuya mal olmuş kişiler, hayatlarının kişiye özel niteliğinin bir kısmını kaybettiklerinden, bu kişilerin özel hayata saygı isteme haklarının kapsamı da önemli ölçüde daralacaktır.

Yasal Düzenleme :

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu

TCK Madde 134

(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Maddenin birinci fıkrası metninde, özel hayatın gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece, gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesi cezalandırılmaktadır.

İkinci fıkrada, böylece elde edilen saptama ve kayıtlardan herhangi bir suretle yarar sağlanması veya bunların başkalarına verilmesi veya diğer kimselerin bilgi edinmelerinin temini veya basın ve yayın yoluyla açıklanması suçun ağırlaşmış şeklini oluşturmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrasında, kişinin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu görüntü veya sesler örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.

Özel Hayat Kavramı :

Özel hayat alanı ancak gerçek kişilerde bulunur. Bu nedenle bu suçun mağduru gerçek kişiler olabilir. Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir (12. Ceza Dairesinin 21.06.2017 tarihli ve 244 - 5453 sayılı kararı).

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de özel hayatı tanımlamaktan özenle kaçınmış, mahkeme kararlarında özel hayatın giz alanından daha geniş olduğu, tanımlanmasının mümkün ve gerekli olmadığı ileri sürülerek aynı zamanda özel hayat kavramının tam olarak tanımlamaya elverişli olmadığını tekrarlamıştır. Avrupa Komisyonuna göre özel hayat deyimi, yabancı gözlerden uzak yaşamayı isteme hakkından daha geniş olup bir ölçüde bireyin kendi kişiliğini geliştirme ve gerçekleştirme için, hem cinsleri ile özellikle duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek hakkı olarak kendi gösterir.

Özel hayat, kişinin güven duyduğu kimselerle paylaştığı, öteki tüm kişilerin bilgisinden uzak tuttuğu ve başkaları tarafından öğrenilmesini istemediği giz alanı ve kişinin giz alanına dahil olmayan fakat ailesi, yakınları ve arkadaşları gibi kendisine yakın kişilerle paylaştığı ve bunun dışındaki kişilere gizli kalmasını istediği özel alanı da içeren daha geniş bir kavram olup, sadece kişinin hayatının mahrem (giz) alanını değil, mahrem olmayan alanın da bir kısmını kapsamaktadır.

Kişisel veriler, konut, haberleşme ve aile hayatına saygı, geniş anlamda özel hayatın alt unsurları olarak kabul edilmektedir. Özel hayat alanı, mağdur tarafından gizli tutulması irade edilen, hukuken gizli kalması gerektiği kabul edilen ve fiilen gizli olan hayat olayı biçiminde açıklamak mümkündür.

Kamusal alanlarda da kişilerin özel yaşamlarına saygı gösterilmesi isteme hakkı bulunduğundan hareketle kamusal alanlarda gerçekleşen bazı olayların da bu suçun konusu oluşturacağı kabul edilmektedir.

Özel hayatın içine bireyin kimliğine ilişkin bilgi ve kayıtlar, cinsel hayatına ilişkin davranışlar, kişinin beden ve ruh bütünlüğüne ilişkin düzenlemeler ve durumlar, kişiye ait ev, araç gibi özel yerler, telefon konuşmaları, posta gönderileri, kişinin adı, fotoğrafı, görüntüsü, nam ve şöhreti, şerefi, yaşam tarzı, kamuya yanlış tanıtılmasının önlenmesi gibi hususlar girmektedir.

Hukukun koruduğu alan özel hayat ve gizli hayat alanlarıdır. Gizli hayat alanı, özel hayatın dokunulmaz, çekirdek alanını oluşturmakta ve bu alana hiçbir gerekçeyle müdahalede bulunulmayacağı kabul edilmektedir. Bununla birlikte suçun konusunu yalnızca gizli hayat alanında kalan olaylarla sınırlandırmak mümkün değildir. Zira kanunda suçun konusu, yani ihlal edilmesi gereken husus, kişinin özel hayatının gizliliği olarak belirlenmiştir.

Kişinin kimse ile paylaşmak istemediği, sadece kendisi, eşi ve/veya çocukları, anne-babası gibi maksimum güven duyduğu kimselere açtığı ve bunun dışında kimsenin bilmesini istemediği alana gizli hayat alanı denmektedir. Kişinin gizli hayatına dâhil olmayan, ailesi, yakınları ve arkadaşları ile sıkı ilişki içinde bulunduğu sınırlı sayıda insanla paylaşmak istediği olay, hâl ve ilişkiler anlamına gelen alan ise özel hayat alanını oluşturmaktadır.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Unsurları :

Özel hayat alanı da gizlilik suçunun konusunu oluşturmaktadır. Kişinin herkesin veya yakın olmayan kimselerin bile bilmesinde, görmesinde sakınca görmediği alan ise ortak hayat (kamusal) alanı oluşturacaktır. Kural olarak kamuya açık hayat alanı hukuk düzeni tarafından sıkı şekilde korunmasına gerek bulunmayan bir alandır. Ancak bu alanın tamamen korunmasız olduğunu söylemekte doğru değildir. Bu nedenle kamuya açık yerlerde bulunan kişinin hukuka aykırı maksatlarla izlenmesi, gözlenmesi, hakkında kişisel veri toplanması ve bunların işlenmesi gibi eylemler özel hayatın gizliliğinin ihlali anlamına gelecektir. Kamuya açık alanda olsa da kişilerin rızaları dışında fotoğraflarının çekilmesi, sesinin veya görüntüsünün kaydedilmesi gibi davranışlarda özel hayatın gizliliği hakkının ihlali olacaktır.

Kamusal alanda kalan olaylar açısından da gerçekleştiği yer değil, olayın içinde olan kişi ya da kişilerin bu durumu topluma açma iradesinin bulunup bulunmadığı önem arz etmektedir.

Kişiye ait sırlarla ilgili olarak özel hayatın gizliliği iki şekilde ihlal edilebilir. İlki mağdurun sırları bilgisi rıza dışında öğrenilebilir ki, bu anda suçun oluştuğu kabul edilir. İkincisi, özel hayata ait sırlar kamu görevi gereğince veya bir meslek sanatının icrası kapsamında öğrenilebilir ki, bu öğrenme anında suç oluşmayıp fail tarafından sırlar başkasına aktarıldığında özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu gerçekleşir.

Gizliliğin ihlali suçundan söz edebilmek için, gizlilik özel bir gayret gösterilerek öğrenilmelidir. Gizliliğin ihlali konusu serbest hareketle de gerçekleştirilebilir. İhlal etmek, zarar vermek, zedelemek, dokunmak, halaldar etmek, hakkı zedelemek, çiğnemek, bozmak anlamlarına gelmektedir.

Suçun manevi unsuru genel kasttır. Saik önemli değildir. Ancak 6452 sayılı Kanun ile maddenin 2. fıkrasına “hukuka aykırı olarak” ibaresi eklendiğinden ifşa fiilinin hukuka aykırı olduğunu fail tarafından bilinmesi gerekmektedir; yani bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilecektir, olası kastla işlenme olanağı bulunmamaktadır.

Özel Hayata İlişkin Görüntü ve Sesleri İfşa Etmek:

TCK m.134/2 hükmü, ‘’ Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’’ denerek ifşa etme fiili cezalandırılmıştır.

Bu görüntü veya sesler örneğin soruşturma kapsamında hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olabileceği gibi, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle elde edilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, elde edilmiş olan bu ses veya görüntü kayıtlarının ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması gerekir. Bu bakımdan özel hayata ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada gösterilmesi ve dinlenmesi hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. İfşanın, basın ve yayın yoluyla yapılması, söz konusu suçun nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Şikâyete Tabi midir?

Türk Ceza Kanununda özel hayatın gizliliği ile aynı bölümde düzenlenen 139. maddeye göre,

Şikâyet Madde 139- (1) Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

Denilerek özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun şikâyete tabi olduğu bizzat kanun tarafından belirlenmiştir. Suçun nitelikli hali de basit hali de şikâyete tabi olduğundan dolayı bu suç tipinde re’sen kovuşturma yapılamayacaktır.

Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar Madde 73- (1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

Bireylerin ve kurumların suç isnadıyla karşılaştıkları durumlarda haklarını korumak ve adil yargılanma süreçlerini güvence altına almak adına profesyonel hukuk hizmeti almalarında büyük fayda vardır.