I. Genel Olarak

Borçlu hakkında başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra yasal süresi içerisinde alacaklı tarafından borçlunun borca yeter malı üzerine haciz konulması talep edilebilir. İcra dairesi tarafından aidiyeti borçluya ait olduğu tespit olunan mallar üzerine haciz konulabileceği gibi alacaklının talebi üzerine borçlunun çekişmeli malları üzerine de haciz konulabilir.

Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında; kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılması gerektiği ve bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabileceği kanunun 16. maddesi ile düzenleme altına alınmıştır. Şikâyet üzerine yapılacak muameleler (İ.İ.K 17.md) ve yargılama usulleri (İ.İ.K 18.md) kapsamında ayrıntılı bir biçimde düzenlenerek hüküm altına alınmıştır.

Şikâyet, icra ve iflas dairelerinin icra ve iflas hukukuna aykırı işlemlerinin iptali ve düzeltilmesini sağlamak için kabul edilen özel bir hukuki müessesedir. Söz konusu açıklamadan da anlaşılacağı üzere şikâyet, medeni usul hukuku bağlamında bir dava değil icra ve iflas hukuku kapsamında gidilebilecek dosya taraflarına tanınan özel bir yoldur.

Taşınır malların düzenleme altına alındığı İ.İ.K 85/2 düzenlemesi incelenecek olursa; borçlu yahut borçlu ile malı elinde bulunduran şahıslar, taşınır mal üzerinde üçüncü bir şahsın mülkiyet veya rehin hakkı gibi sınırlı bir ayni hakkının bulunması veya taşınır malın üçüncü şahıs tarafından haczedilmiş olması halinde bu hususu haciz yapan memura beyan etmek ve beyanının haciz tutanağına geçirilmesini talep etmek, haczi yapan memur da borçluyu yahut borçlu ile birlikte malı elinde bulunduran şahısları bu beyana davet etmek zorundadır. Bu tür mallar ile üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılarak borçludan başkasına ait taşınır mal üzerine haciz konulabileceği düzenleme altına alınmıştır.  

Haciz esnasında borçluya ait olup olmadığı çekişmeli/tartışmalı olan malların üzerine haciz konulmasından sonra konu mahcuz malların kime ait olduğunun görüşülerek karara bağlandığı davalara istihkak davası denilmektedir.

İstihkak iddiası İcra ve İflas Kanunun 96,97 ve 99. maddelerinde ayrıntılı bir biçimde düzenleme altına alınmıştır.  İstihkak davası için görevli mahkeme icra hukuk mahkemesidir. İstihkak davasında genel hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılır. Bu davada davacı ve davalı iddialarını bütün delillerle ispat edebilir. İstihkak davası hakkındaki icra hukuk mahkemesi kararları kesin hüküm teşkil eder.

Şikâyetten farklı olarak istihkak davaları mutlaka duruşmalı yapılır. Teminat malı elinde bulunduran onun maliki sayıldığından üçüncü kişi bu karinenin aksini İ.İ.K’ nun 97/9’daki usule göre ispatlaması gerekir. İstihkak davasında tarafların gösterecekleri bütün deliller icra mahkemesince serbestçe takdir edilir.

II. Terditli Dava

Medeni usul hukuku bağlamında terditli davanın ne olduğunu kısaca inceleyecek olursak H.M.K’nin 111. Maddesi ile düzenleme altına alındığı haliyle “Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. (2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.

Bu kapsamda düzenlemeden de açıkça anlaşıldığı üzere davacının açtığı dava incelenirken dava dilekçesinde davalıya karşı ileri sürülebilecek birden fazla talep bulunulması ve davaya konu edilen asıl talebin kabul edilmemesi üzerine diğer talebin hakkında karar verilmesinin talep edilebileceği davalara terditli dava denilmektedir.

Yine kanuni düzenlemeden yola çıkarak talep edilebilecek kademeli talepler arasında asililik ferilik ilişkisi yönünden bir bağ kurulması gerekmektedir. Bu kapsamda bir örnekle dava türünü izah edecek olursak, bir malın tesliminin talep edildiği davada bunun kabul edilmemesi halinde mal bedelinin ödenmesi talep ediliyorsa burada terditli bir talebin varlığından söz edilebilmektedir.

Kanun gerekçesinde de belirtildiği üzere; maddenin birinci fıkrasında uygulaması son derece yoğun olan terditli dava kurumunun yasal çerçevede bir tanımı yapılmış ve terditli davanın hukukumuzda caiz olduğu konusundaki tereddüt tümüyle giderilmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde davacının, aynı davalıya karşı olan birden fazla talebini aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi hâlinde ortada bir terditli davanın bulunduğundan söz edilecektir. Terditli davanın varlığı için gereken şartların neler olduğu hususuna da yasal düzenlemede açıklık getirilmiştir. Buna göre bir terditli davadan söz edilebilmesi için şu iki şartın bir arada bulunması gerekir.

a) Aynı davalıya karşı ileri sürülecek birden ziyade talep arasında bir aslilik-ferilik ilişkisi mevcut olmalıdır. Yani dava dilekçesinde önce asli talep daha sonra da ferî talep belirtilmiş bulunmalıdır.

b) Birlikte ileri sürülen bu talepler arasında, hukukî veya ekonomik bir bağ bulunmalıdır. Terditli dava açılması, şarta bağlı dava ikame edilmesi anlamına gelmez. Davacı böyle bir yol izlemek suretiyle taleplerine ilişkin olarak mahkemece gerçekleştirilecek olan incelemenin sırasını belirlemektedir.

Maddenin ikinci fıkrasında ise terditli davada incelemenin ve kararın nasıl verileceği hususu hüküm altına alınmıştır. Terditli davada, mahkeme öncelikle asıl talebi inceleyecek ve karara bağlayacaktır. Mahkeme asıl talebin esastan reddine karar vermediği sürece, ferî talebi inceleyemez ve hükme bağlayamaz. Yani, ferî talebin incelenip hükme bağlanması, asli talebin mahkemece esastan reddedilmiş olmasına bağlıdır. Terditli dava açılmasıyla, pratik zaruretlerin bir ürünü olarak bazı hâllerde terditli hüküm olarak sayılabilecek durumlanın (ömek; menkul teslimine ilişkin ilamların icrasına ilişkin İcra ve İflâs Kanununun 24'üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki düzenlemede olduğu gibi) ortaya çıkmasını birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü, terditli dava sonucunda verilen hüküm terditli değildir. Asli talep hüküm altına alınmışsa, zaten ferî talep hakkında herhangi bir karar verilmeyecektir. Asli talep reddedilmişse ancak bu durumda ferî talep hakkında karar verilecektir. Ferî talep de mahkemece esastan reddedilmişse zaten ortada bir menfi tespit hükmü bulunacaktır.

III. Üçüncü Şahsın Zilyetliği (İ.İ.K 99 Md.)

Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz. İcra müdürü, üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açması için alacaklıya yedi gün süre verir. Bu süre içinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Alacaklı tarafından süresinde açılan dava sonuçlanıncaya kadar, haczedilen malın satışı yapılamaz. Haczin, üçüncü kişinin yokluğunda yapılması ve üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunulması halinde de bu fıkra hükmü uygulanır.

Haczin borçluya ait olduğu düşünülen çekişmeli mallar üzerine tatbikinden sonra, icra müdürü tarafından yapılan incelemede haczin İ.İ.K 99 maddesine göre yapılmış sayılmasına karar verilerek alacaklıya üçüncü şahsın istihkak iddiası hakkında icra mahkemesinde istihkak davası açılmak üzere yedi gün süre verilmiş olması halinde yasal süresi içerisinde üçüncü kişiye karşı istihkak davası açılması zorunludur. Bu süre içerisinde icra mahkemesine istihkak davası açılmaz ise üçüncü kişinin iddiası kabul edilmiş sayılır. Bundan böyle aynı takipte aynı üçüncü kişiye ait olan aynı mallar hakkında yeniden haciz yapılamaz.

İcra dairesi tarafından haczin üçüncü kişi nezdinde yapıldığı değerlendirilirken;

- Takipte ödeme/icra emrinin kesinleştiği adresin haciz adresi olup olmadığı,

- Borçlu ile üçüncü şahsın benzer ortaklık yapılarında olup olmadığı,

- Borçlu ile üçüncü şahsın benzer iş kollarında faaliyet gösterip göstermediği,

- Ticari unvan ile ticari markanın aynı ve benzer şeyler olmadığı,

- Borçlu ile üçüncü şahıs çalışanlarının bir ve beraber olup olmadığı,

- Haciz yapılan adresin aidiyetinin tespit edilmesinde vergi levhası, kira kontratı, elektrik, su, telefon faturası, yönetim hizmet giderlerine ilişkin faturanın kim adına düzenlendiği,

- Sosyal medya ve internet siteleri üzerinden haciz mahalline ilişkin yapılan bildirim/paylaşımların sadece ve tek başına takibin devamı hakkında karar vermek için yeterli olmadığı,

- Haciz mahallinde borçlu ve alacaklının beraber ticaret yaptığına ilişkin ticari defter, kaşe ve ticari evrakların bulunmasının dikkat çekici delil olabileceği,

- Üçüncü kişi lehine istihkak iddiasında bulunan kimsenin üçüncü şahıs şirket yetkilisi olması gerektiği,

- Mahallinde yapılan evrak araştırması kapsamında borçlu hakkında alacaklının iddiasından başka adreste herhangi bir bilgi ve belgenin bulunamaması gibi hususları değerlendirerek somut dosya üzerinden karar verilmesi gerekmektedir.

Alacaklıya üçüncü şahıs hakkında istihkak davası açmak üzere süre verilmesi halinde, verilen bu müdürlük kararına karşı yasal süresi içinde İ.İ.K 16 kapsamında şikâyet yoluna gidilebilir. Ancak alacaklı tarafa istihkak davası açmak üzere süre verilmesi üzerine, istihkak davası açmayarak sadece şikâyet yoluna gidilmesi bir takım hak kayıplarının yaşanmasına yol açabilir. Ne var ki İcra ve İflas Kanununda düzenlenen şikâyet müessesi medeni usul hukuku bağlamında bir dava olarak sayılmamaktadır. Bu nedenle icra mahkemesinde kesin hüküm olacak şekilde görülecek istihkak iddiası üzerine yapılacak yargılama sonrasında eda edilebilir bir hükümle tüm taraflar bağlı kalacak, ayrıca söz konusu istihkak davası açılırken kanunun emredici nitelikte bağladığı yasal süreye uyulması, davacı (alacaklı) tarafından dava değeri üzerinden hesaplanarak nispi karar ve ilam harcının 1/4'ünün başlangıçta alınması gerekir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/17385 Esas ve 2019/10977 Karar

Harçlar Yasası'nın 27-28. maddelerine göre; harca tabi davalarda, dava açılırken davacıdan bir başvurma harcı ve nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Dava açılırken, harcın eksik alınmış olması halinde, mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın Harçlar Kanunu'nun 30 ve 33. maddeleri uyarınca tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya eksik harcı yatırması için süre verilir. Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemden kaldırılır ve HMK'nin 150. maddesi uyarınca süresinde tamamlanarak yenilenmez ise açılmamış sayılmasına karar verilir.

Yine aynı Kanun'un "Harç Ödenmeyen İşlemler" başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak, ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükmü getirilmiştir.

Kural olarak yargı harçlarının davanın açıldığı sırada ödenmesi gerekir. Harcı ödenmeyen dava dilekçesinin kabul edilip, mahkeme esas defterine kaydının yapılması halinde bahsi geçen Kanun'un 30. ve 32. maddeleri gereğince ödenmesi gereken harç miktarının belirlenerek harcın ikmali için süre verilmeli, verilen sürede harç yatırılmadığı takdirde, Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi gereğince davaya devam edilmeyerek (…)

Bir görüşe göre, H.M.K 111 maddesi birden fazla talep arasında asilik ferilik ilişkisi olmasını şart koymuş olduğundan şikâyet ve istihkak davası arasında böyle bir ilişki de bulunmamaktadır. Terditli davada asıl istem kabul edilip hükme bağlanır ise ikmali (feri) istem üzerinde bir inceleme yapılması gerekmez.

Bu durumda müdürlükçe verilen 99 kararı üzerine alacaklı tarafından icra dairesi kararına karşı yasal süresi içerisinde hem şikâyet talebinde bulunularak buna ilişkin harcın tamamlatılması hem de yasal süresi içerisinde alacaklı tarafından istihkak davasının açılarak nispi harç ve karar ilam harcının ¼’ü ödenerek istihkak davasının açılmasında fayda vardır.

Başka bir ifadeyle icra müdürlüğü tarafından verilen kararın hukuki olmadığı hususu alacaklı tarafından değerlendirilirse hem müdürlük kararının kaldırılması için İ.İ.K 16 kapsamında memur muamelesini şikâyet yoluna gidilmesi hem de aynı süre içerisinde alacaklı tarafından üçüncü kişi aleyhine istihkak davası açılması yerinde olacaktır.   

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/27611 Esas ve 2017/1862 Karar

Olayların hukuksal açıdan değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi mahkeme hakimine aittir. Hâkim, tarafların ileri sürdükleri maddi olay ve netice talepleri ile bağlı olup, olayların hukuki nitelendirmesini kendisi yapar. Üçüncü kişinin başvurusu açıklanan bu şekliyle istihkak davası niteliğindedir. Dilekçede şikâyetten söz edilmesi HMK'nun 33. maddesi uyarınca "Hukuki tavsif hâkime aittir" kuralını değiştirmez.

Mahkemece, takip miktarı veya mahcuzun miktarından hangisi az ise o değer üzerinden nispi harç alınarak ve varsa noksan harç tamamlattırılarak ve tarafların tüm delilleri toplanarak, çekişmenin istihkak davası prosedürüne göre çözümlenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan davanın şikâyet başvurusu şeklinde görülerek yazılı biçimde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

İ.İ.K 99 Kararı Üzerine Sadece Şikâyet Yoluna Gidilmesinin Hukuki Sonuçları

Üçüncü kişinin istihkak iddiası üzerine icra dairesi tarafından yapılan değerlendirmede haczin İ.İ.K 99 maddesine göre yapılması hukuka uygun bulunur ve alacaklı tarafından sadece İ.İ.K 16 madde kapsamında şikâyet yoluna gidilirse bu işleme karşı şikâyetin reddine karar verilmesi halinde artık alacaklının üçüncü şahsa karşı (süre yönünden) istihkak davası açma hakkı kalmayacaktır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/11164 Esas ve 2020/544 Karar

Dava, İİK. 96 vd. maddelerine dayalı üçüncü kişinin istihkak iddiasına ilişkindir. Alacaklının borçluya karşı başlattığı takipte, borçlunun adresine 02.03.2014 tarihinde hacze gidilmiş, hacizde dava dışı ... Dış Ticaret...Şirketi, işyerini borçlu şirketten devir aldığını belirterek istihkak iddiasında bulunmuştur. Alacaklı vekilinin üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmemesi üzerine, İcra Müdürlüğü tarafından, alacaklı tarafa usulüne uygun şekilde yedi gün içinde dava açması için süre verilmiştir. Müdürlük kararının alacaklı vekiline tebliği üzerine, alacaklı vekili İcra Mahkemesine başvurarak İcra Müdürlüğünün İİK.’nın 99. maddesi uyarınca taraflarına süre verilmesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Ancak şikâyet başvurusu verilen yedi günlük dava açma süresini kesmeyeceğinden, alacaklının İİK’nin 99. maddesi gereğince süresi içinde üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddi için dava açması gerekirken şikâyet başvurusu ile yetinildiğinden üçüncü şahsın istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır.

Öte yandan icra mahkemesinde açılan şikâyet davasının hukuki olarak nitelendirilmesini yapan hâkim tarafından söz konusu davanın istihkak olarak görülmesine karar verilmesi ve harcın ikmalen tamamlatılması halinde davanın İ.İ.K 96 ve devamı maddelerine göre çözümü yoluna gidilebilecektir.

Diğer bir ifade ile icra mahkemesince başvuru harcı ve takip konusu alacak ile mahcuz malların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden peşin nispi harç alınmak suretiyle, harç tamamlattırılarak duruşma açılması halinde şikâyet olarak açılan davanın istihkak davası olarak görülmesi sağlanabilir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/6324 Esas ve 2017/17412 Karar

Dava, alacaklının memur muamelesini şikâyeti ile terditli olarak açtığı İİK’nun 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir. Mahkemece davacının şikâyet talebinin reddine karar verildiğine göre, 2. (terditli) talep hakkında da karar verilmesi gerekmektedir. İstihkak davalarına İİK'nun 97/11. maddesi hükmünce genel hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılır.

İcra Mahkemesi'nce başvurma harcı ve takip konusu alacak ile mahcuz malların değerinden hangisi az ise o değer üzerinden peşin nispi harç alınmak suretiyle, harç tamamlattırılarak duruşma açılması, anlaşmazlığın istihkak davası prosedüründe tarafların delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgıya düşülerek şikayetin reddine karar verilmesi ile yetinilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken, temyiz dilekçesinin reddine karar verildiğinden karar düzeltme isteminin kabulü yoluna gidilmiştir.

IV. Sonuç

Üçüncü şahsın istihkak iddiası üzerine şikâyet ve istihkak davalarının terditli açılıp açılamayacağı hususu bu çalışmada incelenmeye çalışılmıştır. İcra ve İflas Kanunu içinde özel bir hukuki müessese olan şikâyetin istihkak davası ile terditli açılıp açılmayacağı hususu hakkında gerek öğretide gerekse yargı kararlarında tam bir uyum bulunmamaktadır.    

Kanaatimce alacaklı tarafa İ.İ.K 99. maddesi uyarınca üçüncü kişi aleyhine icra mahkemesinde istihkak davası açmak üzere yedi gün süre verilmesi halinde bu kararın alacaklıya tebliğinden itibaren yasada ön görülen süre içerisinde istihkak davası açılması gerekir. Bu durumda alacaklı tarafça istihkak davası açılmadan sadece müdürlük kararının İ.İ.K 16. madde düzenlemesi gereğince şikâyete konu edilmesi dosya alacaklısının hak kaybı yaşamasına neden olabilir.

Benzer durumlarda müdürlük kararının alacaklı tarafça (İ.İ.K 16. md.) şikâyet edilmek istenmesi halinde her halükârda alacaklı tarafından kendisine verilen süre içerisinde istihkak davası açılmasının (İ.İ.K 99 md.) daha faydalı olacağı açıktır.

Yasal süresi içerisinde kendisine verilen süreye rağmen alacaklı tarafından istihkak davası açılmayarak sadece şikâyet yoluna gidilmesi ile yetinilmesi halinde, şikâyetin reddine karar verilmesi halinde istihkak iddiasının tartışılmasına imkân kalmayacağından mahcuz mal üzerindeki haciz kendiliğinden kalkacaktır.

Öte yandan alacaklı tarafa istihkak davası açmak üzere süre verildiği durumlarda ayrı ayrı harçlarını yatırmak suretiyle şikâyet ve istihkak iddialarının görüşülmesi yahut hukuki nitelendirmenin istihkak olarak görülüp karara bağlanabileceği durumlarda nispi harç ile karar ve ilam harcının ¼ ‘nün yatırılması suretiyle önce şikâyetin, mahkemece bu talebin kabul edilmemesi halinde ise uyuşmazlığın istihkak davası olarak görülerek değerlendirilmesi hususu yerinde olacaktır.