Bir tabloya rengini veren ve asıl gerçeği yansıtan öyle bir renk, öyle bir hareket vardır ki çoğu zaman insanlar bunu göremezler. Görenlerin büyük kısmı da şöyle bir bakıp geçerler. Oysa o tablonun ruhu ve asıl gerçeklik; o renkte, o harekette gizlidir.

Seçim, meçim bir yana; Türkiye’nin içinde bulunduğu gerçeği, geçtiğimiz günlerde bir olayda yaşadık. Tablonun tamamını görmedik. Şöyle bir bakıp geçtik. Gereken teşhisi koyamadık.


Diyarbakır’ın Bağlar İlçesindeFatih İlköğretim Okulu’nun bahçesinde top oynayan 10- 12 yaşlarındaki dört çocuk, yere atılmış bir Türk Bayrağı görürler. Bayrağı alan çocuklar öperek başlarına koyarlar ve içlerinden birine destek vererek, bayrak direğine çıkmasını sağlayıp, bayrağı direğe asarlar. Bayrak asıldıktan sonra selam verir ve alkış tutarlar.


Bu sırada okulun kamerası kayıttadır. Olan biteni kayda alır. Daha sonra bu kaydı gören bir kişi medyaya ulaştırır ve çocuklar bir anda sanal medyanın gözdesi olurlar. İnternet, facebook sayfalarında görüntü ve resimleri yayınlanır, övgüler düzenlenir.


Buraya kadar olan kısmı güzel ama bundan sonrası tablonun asıl rengini ve biçimini yansıtıyor.


Çocuklar ve ana babaları, 29 Ekim Resepsiyonu için, Cumhurbaşkanlığı köşküne -pardon- Külliyesine davet edilirler.

Resepsiyona katılan baba ve çocuklar “tabloyu çizerler”:

Çocukların ve ana-babalarının anlatımlarından, bu olaydan sonra çocukların ve ailelerinin yaşamlarının tam bir “kabusa” yani “korkuya-cehenneme” çevrildiği meydana çıkar.


Terör örgütü mensupları ve yandaşları, bu aileleri büyük bir tehdit ve baskıya alarak hayatı dar etmişlerdir.


Çocuklar o günden bu yana aldıkları tehditler nedeni okula gidemez duruma gelmişler. “Bir daha okula gelirlerse orayı başınıza yıkarız” deniyor ve okul yönetimi çocukları okula almakta isteksiz davranıyormuş.


Diğer kardeşleri, anne ve babaları sokağa çıkamaz hale gelmişler. Konu, komşu korkudan selam vermiyor, konuşmuyor, yüzlerine bile bakmıyormuş.

Babaları “Seni burada çalıştırırsak, bizi de tehdit ederler, işyerimizi yakar, yıkarlar” denilerek işlerinden çıkarılmış.

Bir okulda “hademe” olarak çalışan anne işine gidemiyormuş.

Çocuklarda birinin babası “Kendisi olmadığı zaman karısı ve diğer çocuklarına bir şey yapılır korkusu ile Külliyedeki törene katılamadığını” söylemiş.


Külliyedeki törende anlatılanları dinleyen Sayın Recep Tayip Erdoğan, çocuklar ve ailelerle ilgilenileceğini söylemiş, ailelere başka bir şehirde iş ve barınma olanağı araştırılacakmış.


Bu çocukların bütün suçları, Türk Bayrağını alarak, öpüp başlarına koymak ve göndere asmak.


Kendi şehirlerinde, kendi ilçelerinde, kendi evlerinde yaşayamaz duruma gelmişler.

Bunları yapanlar ise orada, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.

Cumhuriyetin 92. yılı bu renk ve çizgilerle kutlanıyor.


Ve bütün bunlara ek olarak, seçime gözlemci olarak gelen uluslararası heyet adına açıklama yapan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) temsilcisi “AKPM heyeti olarak ne yazık ki vardığımız sonuç şu; seçim sürecindeki kampanya adil değildi. Bu süreçte çok fazla şiddet ve korku mevcuttu. Korku; demokrasinin ve serbest tercihin düşmanıdır. Sürecin kalitesinden dolayı hayal kırıklığına uğramış durumdayız.” Diyor.


Şimdi söyler misiniz;

Seçimi kim kazandı, nasıl kazandı.

Tabloya asıl rengini veren, gerçeği apaçık ortaya koyan renk ve çizimi gördünüz mü?


Gerisi “laf-ı güzaf” yani boş ve gereksiz sözlerdir.

Av.A.Erdem Akyüz