Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, bugün Ankara'da yapılan 49. Baro Başkanları Toplantısı'nın ardından basın açıklaması yaptı. Erinç Sağkan, 81 baro başkanıyla birlikte düzenlediği toplantıda, avukatlara ödenen ücretlerin arttırılmasını istedi.

Sağkan, toplantı masasına yağ, peynir ve salça da koyarak “Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) görevlendirmesi ile atanan bir avukata, bu hizmeti karşılığında reva görülen 440 liradır. Bu parayla ancak 2 litre sıvı yağ, bir kalıp beyaz peynir ve bir adet salça alınabiliyor. Ağır ceza mahkemesi ücreti ise bir aylık Bağ-Kur priminin yarısını dahi karşılamıyor” dedi ve şöyle konuştu:

İNSANİ VE HAKLI TALEPLER

– Bu görev, kendisini temsil edecek ekonomik güce sahip olmayan tüm vatandaşların, kimsesiz çocukların, adalete ihtiyaç duyan kadınların, yargının karşısında kimsesiz kalmış herkesin kimsesi olmak içindir. Türkiye'de on binlerce avukatın; 7 gün, 24 saat ve çoğu zaman gecenin bir yarısında dahi olsa adaletin karşısındaki kimsesizlerin kimsesi olmak için icra ettikleri bu hizmet için insani ve haklı talepleri var. Artık haykırışa dönmüş bu talepler uzun zamandır inatla duyulmuyor.

KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL

– Bir avukatın üstlendiği ağır sorumluluk karşısında, mevcut tarifeye göre soruşturma evresinde eline geçen net ücret 440 lira, asliye ceza mahkemesi için 754 lira, ağır ceza mahkemesi içinse 1353 liradır. CMK ücretlerinin düşüklüğü için dile getirilen ‘bunun aynı zamanda bir kamu hizmeti olduğu' mazereti, nedense vergi ödenmesi söz konusu olunca unutulmaktadır. Bu koşullar altında, meslektaşlarımızın haklı olarak dile getirdikleri açıklamaları, Adalet Bakanı tarafından ‘Siyaset yapmak' olarak nitelendirildi. Barolara ve haklarını arayan avukatlara dönük bu söylemi ve yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir.

BUNUN NERESİ SİYASET?

– Buna ilişkin cevabımız bu masadadır. Meslektaşlarımızın bu ücrete mahkum edilmesine barolar değil de kim karşı çıkacak, bunun neresi siyaset? CMK ücret tarifesindeki adaletsizliğe dikkat çekmek baroların da TBB'nin de kanundan kaynaklı görevidir. Hakkı, hukuku ve adaleti savunmaktır. Bizimki, emek ve adalet mücadelesidir. (Sözcü)

Konuşma metninin tamamı şöyle;

Saygıdeğer Basın Mensupları, 

Gündemi her gün değişen ülkemizde, yeri geldiğinde ifade hürriyeti ve adil yargılanma hakkı gibi temel hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığını, yeri geldiğinde başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere adalete erişimde dezavantajlı grupları savunmak, onların sesine ses olmak için sizlerin karşısına çıktık. Bugün ise kendi mesleğimizin, savunma makamının hakları adına TBB yönetimi ve Baro Başkanları olarak onbinlerce meslektaşımızı temsilen bulunuyoruz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz ki; nasıl basın özgürlüğü sizlerin haber verme hakkınızı ilgilendirdiği kadar bizlerin de haber alma hakkını ilgilendiriyorsa, avukatların sorunu da sadece avukatı ve onun meslek örgütü olan baroları değil, aynı zamanda savunma hakkından etkin şekilde yararlanabilmek bakımından yurttaşlarımızı da ilgilendirmektedir. 

Bugün 49. baro başkanları toplantısında bizleri burada bir araya getiren, CMK zorunlu müdafiiliği hizmeti kapsamında kamu hizmetlerinin en kutsallarından birini her gün kollukta, savcılıklarda, mahkemelerde ve cezaevlerinde gereği gibi yerine getiren ancak karşılığında “emeğinin olması gerektiği ederi” değil, çoktan angaryaya varmış bir ücretin reva görüldüğü on binlerce avukatın sesini tüm kamuoyuna duyurma zorunluluğudur. 

Bizler, uzunca bir süre boyunca CMK görevlendirmeleri ve bunun karşılığında avukat meslektaşlarımıza yapılan ödemeler konusunda yaşanan sıkıntıları çeşitli vesilelerle dile getirdik. CMK görevlendirmelerinin ne anlama geldiğini, yaşanan süreci ve sıkıntıları sizlerle ve kamuoyuyla paylaşmak isteriz. 

Kısaca CMK görevi olarak dile getirdiğimiz kavram Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre kendisine müdafi seçebilecek durumda olmayan şüphelilere, sanıklara, mağdur veya müştekilere talepleri üzerine, bazı durumlarda ise talep aranmaksızın barolarımızın yapacağı görevlendirme çerçevesinde avukat meslektaşlarımızın hukuki yardım hizmeti sunmaları anlamına gelmektedir. Bu anlamda, sadece avukatları ilgilendiriyormuş gibi algılanan CMK görevlendirmesi, aslında, bir avukatla kendisini temsil edecek ekonomik güce sahip olmayan tüm vatandaşların, kimsesiz çocukların, adalete ihtiyaç duyan kadınların, bir başka deyişle yargının karşısında “kimsesiz” kalmış kim varsa onun kimsesi olmak için var olan ve bu sebeple de son derece kutsal bir kamu hizmetidir. Yokluğunun işkence ve kötü muamele olabileceği kadar hayati; sosyal bir hukuk devletinde yargısız infazı gerçek bir yargılamaya dönüştürecek kadar da zaruridir. CMK kapsamında sunulan bu hizmet; insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olmanın gereğidir. 

Gururla ifade etmek isterim ki, bu uygulamanın hayata geçtiği 1992 yılından bu yana geride bıraktığımız otuz yıl içerisinde, Türkiye’de kolluk şiddetinden kaynaklanan yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı ihlallerinin çok büyük oranda  ortadan kalkması, CMK kapsamında görev yapan meslektaşlarımızın insan hakları savunuculuğu bilinciyle hareket etmeleri sayesinde gerçekleşmiştir. Hiç kuşku yok ki, meslektaşlarımızın müdafi olarak ifade ve sorgulardaki mevcudiyeti, yurttaşların öncelikle yaşam haklarının, maddi ve manevi bütünlüklerinin güvencesidir. 

Bizler, zaman zaman “savunma hakkı kutsaldır” dediğimizde, metafizik, soyut bir ilkeden söz ettiğimiz sanılmasın. Aksine, şüpheli ve sanık için savunma hakkı bir hayat memat meselesidir. Şüpheli ve sanıklar hakkında tarih boyunca o veya bu şekilde hükümler verilmiştir ancak verilen hükmü “hukuki” kılan savunma hakkının kullanımıdır. Yargılamayı hukuki bir yargılama yapan, emeği uzun zamandır sömürülmekte olan “o” CMK avukatıdır. 

Değerli Basın Mensupları, 

Türkiye’de on binlerce avukatın; 7 gün- 24 saat ve çoğu zaman gecenin bir yarısında dahi olsa adaletin karşısındaki kimsesizlerin kimsesi olmak için icra ettikleri bu hizmet için son derece insani ve bir o kadar da haklı talepleri var. Artık haykırışa dönmüş bu hak talepleri ise uzun zamandır inatla duyulmamaktadır. 

Şimdi size, bu ağır sorumluluğu yüklenen meslektaşlarımızın içinde bulundukları koşullardan söz etmek isterim. 

Bizler, CMK kapsamında sunulan müdafilik hizmetini bir hak savunuculuğu bilinciyle yerine getiriyoruz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Yurttaşlarımızın adil yargılanma, adalete erişim ve savunma haklarının korunması diğer her şeyden üstündür ve yurttaşlarımızın bu konuda güvenebilecekleri yegane meslek grubunun avukatlar olduğunu biliyoruz. Ancak meslektaşlarımızın yurttaşlarımızı savunmasız ve yalnız bırakmamak adına nelere katlandıklarının altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor. Kendisine CMK görevlendirme bilgisi ulaşan büyük ihtimal genç yaşlarında olan meslektaşımızın çoğu zaman zor şartlar altında görev yerine ulaştığını; en iyi şekilde yerine getirdiği görevi nedeniyle müdafiiliğini yapmakta olduğu kişilerle, suçlarla özdeşleştirildiğini; kimi zaman kendisinin de şiddetin mağduru hâline geldiğini bilmenizi isterim. 

Bu kısmı vurgulamak ve hatta haykırmak isterim ki; bir avukatın üstlendiği ağır sorumluluk karşısında, mevcut tarifeye göre soruşturma evresinde eline geçen net ücret 440 TL, asliye ceza mahkemesi için 754 TL, ağır ceza mahkemesi içinse 1353 TL’dir. Sosyal bir hukuk devletinde, vatandaşların insan onuruna yaraşır şekilde adalete erişmeleri için hayati ve zaruri olan bu görev karşılığında, yıllar sürecek, en küçük bir dikkatsizlik halinde dahi ağır yaptırımların uygulanacağı bu önemli sorumluluk karşılığında reva görülen ücretler bunlardır. Üstelik çocukla ilgili dosyalar hariç KDV oranı ise -inanılmaz ama- %18’dir. CMK ücretlerinin düşüklüğü için dile getirilen ‘bunun aynı zamanda bir kamu hizmeti olduğu’ mazereti, nedense vergi ödenmesi söz konusu olunca unutulmaktadır. 

Sistemin içinde bulunduğu adaletsizliği bir de şu açıdan belirtmek isterim: CEPEJ (Avrupa Konseyi, Avrupa Adaletin Etkinliği Komisyonu) raporlarına göre, Türkiye’de 2020 yılında, adalet sistemi için ayrılan bütçe kişi başına 13,38 Euro’dur. Aynı yıl, adli yardım hizmetleri (ceza ve hukuk alanları için) ayrılan bütçe kişi başına 0,67 Euro’dur. Yani bugünkü kurla 13.34 TL. Bu konuda Avrupa ortalaması Türkiye’nin beş katı yani kişi başına 3,28 Euro’dur. Kaldı ki, Türkiye’de adli yardım hizmetlerinden yararlanmak durumunda kalan çok daha fazla sayıda insan bulunmaktadır. Üzülerek ifade edelim ki, adli yardım hizmetlerinden kişi başına düşen pay son on yıldır sürekli azalmaktadır. Sorunun temelinde yatan olgu da budur. 

Değerli Basın Mensupları, 

Aylardan beri haykırmak durumunda kaldığımız ısrarla dile getirdiğimiz gerçek işte budur. Tüm bu koşullar altında, meslektaşlarının ve yurttaşların haklarını korumak dışında hiçbir maksadı olmayan barolarımızın, tamamen bu hususa dikkat çekmek üzere, haklı olarak ortaya koydukları ve demokratik bir hak kullanımından öteye geçmeyen açıklama ve eylemleri, Sayın Adalet Bakanı tarafından “siyaset yapmak” olarak nitelendirilmiş, adli yardım sisteminin değiştirilmesi için çalışma başlatıldığı ifade edilmiştir. Barolara ve haklarını arayan avukatlara dönük bu söylemi ve yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değil. 

Buna ilişkin cevabımız aslında bugün bu masadadır. Masada görmüş olduğunuz bu kutunun içerisinde, soruşturmada CMK görevlendirmesi ile atanan bir avukata, bu hizmeti karşılığında reva görülen 440 TL karşılığı alınabilen birtakım ürünler var. Bir avukatın, günün herhangi bir saatinde, bazen gecenin bir yarısında ifa ettiği bu hizmetin karşılığında aldığı ücretle 2 litrelik sıvı yağ, bir kalıp peynir ve bir adet salça alınabildi. Ağır ceza mahkemesi ücreti ise bir aylık bağkur priminin yarısını dahi karşılamamaktadır. Şimdi ben soruyorum, meslektaşların bu ücretlere mahkum kılınmasına barolar değil de kim karşı çıkacak, bunun neresi siyasettir? CMK ücret tarifesindeki adaletsizliğe dikkat çekmek baroların da tbb nin de kanundan kaynaklı görevleridir. Hakkı, hukuku ve adaleti savunmaktır. Bizimki, emek ve adalet mücadelesidir. 

Sayın bakanın sistemi değiştiririz yönündeki beyanına karşı ise şunu ifade edebilirim; bu sistem içerisinde 30 yıldır vatandaşların adalete erişim hakkını, adil yargılanma haklarını savunanlar, işkence ve kötü muamele yasağı ihlallerini ortadan kaldıranlar bağımsız avukatlar ve onların meslek örgütleri olan barolar oldu. Haliyle vatandaşlarımızın hak mahrumiyetine uğramaması için yapılması gereken sistemi değiştirmek değil savunma makamını güçlendirmek ve savunma hakkının daha etkin kullanımı için gerekli tedbirleri almaktır. 

Ve bunun için de; 

CMK ücret tarifesi avukatın emek ve mesaisini karşılayacak şekilde belirlenmeli, hizmetin niteliği gereği kdv den muaf tutulmalıdır. Bu hususun bir taahhüt belgesi olan İnsan Hakları Eylem Planında da düzenlendiğini ve sorumlu kurumların Adalet Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı olduğunu, hayata geçirilmek için öngörülen 1 yıllık sürenin de çoktan geçtiğini tekrar hatırlatıyorum.  

Ekonomik yönden güçsüz durumda bulunan vatandaşlarımızın adalete erişimlerindeki en önemli unsur olan adli yardım için bütçeden ayrılan oran ivedi şekilde artırılmalıdır. 

Yine yurttaşlarımızın adalete erişimini kolaylaştırmak bakımından tüm avukatlık hizmetlerinde KDV oranı düşürülmelidir. 

Avukata dönük şiddetle mücadele için Adalet Bakanlığı’na sunduğumuz öneriler acil olarak hayata geçirilmelidir. 

Bizler TBB ve Barolar olarak yurttaşlarımızın adil yargılanma, adalete erişim ve savunma haklarının güvence altına alınması ve elbette mesleğimizin itibarının korunması için mücadele etmeye devam edeceğimizi, haklı taleplerimizde dün olduğu gibi bugün de demokratik haklarımızı kullanmaktan çekinmeyeceğimizi tüm kamuoyunun bilgisine saygıyla ve kararlılıkla sunarız. 

Bizimki emek ve adalet mücadelesidir.