1. Düzenleme

696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 101 ve 103. maddeleriyle; uzun süredir gündemi işgal eden “tek tip kıyafet/giysi” tartışmaları sonlandırılmış, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a ek m.1 eklenmiş, buna göre Kanunun 43. maddesinde değişikliğe gidilmiştir.

5275 sayılı Kanun ek m.1’e göre; “(1) 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanlar, duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumu dışına çıkarılmaları durumunda, ceza infaz kurumu idaresince verilen giysileri giymek zorundadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309 ila 312 nci maddelerinde düzenlenen suçlardan tutuklu ve hükümlü olanlar badem kurusu; bu maddede belirtilen diğer suçlardan tutuklu ve hükümlü olanlar ise gri renginde göğüs ve pantolon bölümü bitişik (tulum) giysiler giyer. Ancak kadın tutuklu ve hükümlülerin giysileri bitişik şekilde (tulum) olmayabilir. Bu madde hükümleri çocuklar ile hamile kadınlar hakkında uygulanmaz. Kadın tutuklu ve hükümlülerin giysileri ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.

(2) Bu maddede öngörülen yönetmelik bir ay içinde yürürlüğe konulur. Bu madde hükümleri söz konusu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanır”.

Yeni düzenlemeye göre; ceza infaz kurumu dışına çıkarılan tutuklu ve hükümlülerden TCK’nın İkinci Kitabının “Anayasal Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölümünde düzenlenen Anayasayı ihlal (TCK m.309), Cumhurbaşkanına suikast (TCK m.310/1), yasama organına karşı suç (TCK m.311) ve hükümete karşı suç (TCK m.312) uyarınca tutuklu veya hükümlü bulunanlar badem kurusu, bu suçlar dışında kalan ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren diğer suçlar, yani Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozmak (TCK m.302), askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma (TCK m.307), Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyan (TCK m.313), silahlı örgüt (TCK m.314), silah sağlama (TCK m.315), yabancı hizmetine asker yazma, yazılma (TCK m.320, terör amacı ile işlenen suçlar (TMK m.4), terör örgütü propagandası (TMK m.7/2) uyarınca tutuklu veya hükümlü bulunanlar ise gri giysi giymek zorundadır. Düzenlemede ceza infaz kurumlarında üniforma zorunluluğu getirilmemiş, kurumdan dışarıya örneğin duruşma için çıkan tutuklu ve hükümlülerin belirtilen renkte tek tip giysileri giyecekleri öngörülmüştür.

Belli suç grupları için farklı iki renkte öngörülen tek tip kıyafette; tutuklu ile hükümlüler arasında fark gözetilmediği, suçsuzluk/masumiyet karinesi bakımından aralarında olan farklılığın dikkate alınmadığı, bu yönü ile “eşitlik” ilkesinin gözardı edildiği, esasında tutuklular ve hükümlüler için duruşmaya sevk nedeni ile ceza infaz kurumu dışına çıkarılması halinde giyilecek tek tip kıyafette, hakkında verilen mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden dolayı cezası infaz edilen hükümlü bakımından hüküm konusu suç nedeniyle duruşmanın olmayacağı, hükümlü için ceza infaz kurumunda zorunlu kıyafetin önerilmeyip de, tek tip kıyafetin sırf duruşma ile sınırlı tutulmasının da, bu zorunluluğun belli suç gruplarından tutuklu yargılanan sanıklarla sınırlı kalacağı sonucuna varılacaktır. 696 sayılı KHK m.103’ün bu şekilde düzenlenme gerekçesi bilinmemektedir. Ancak tutuklu sanığa uygulanan tek tip kıyafet zorunluluğunun, aynı suçlardan yargılanıp mahkum olan hükümlülere uygulanmamasının yol açabileceği hukuki sorunların bu yolla önlenmeye çalışıldığı düşünülebilir.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki; erkekler için sözkonusu tek tip giysi tulum olarak tanımlanmışken, kadınlara bitişik tulum zorunluluğu getirilmemiş, kadın kıyafetleri yönetmeliğe bırakılmış, bu konu nedeni anlaşılmayan bir şekilde mahrem alan haline getirilmiştir. Görüleceği üzere; KHK erkek tutuklu ve hükümlüleri düşünerek hazırlanmış, “kadınların tulum giymesinin uygun olmayacağı” düşüncesi KHK’nın iradesini şekillendirmiştir.

Hükümde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanların duruşmaya sevk nedeniyle ceza infaz kurumunun dışına çıkarılmaları durumunda ceza infaz kurumu idaresi tarafından verilen kıyafetleri giymek zorunda olduğu öngörülmektedir. Kanaatimizce; bu düzenleme ile temin edilen tek tip giysiyi giymek istemeyen kişinin duruşmaya gitmeyip Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılması teşvik edilmekte olup, bu yolla savunma hakkından tam olarak faydalanılmamasına yol açılabilecektir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi içtihadına göre SEGBİS istisnadır; sanığın güvenlik, mücbir sebep, deprem gibi birtakım zorunlu, kabul edilebilir, somut sebeplerle veya sorgudan sonra duruşmaya katılmasına gerek olmayıp sanık da istemediğinde duruşma salonuna götürülmemesi mümkün olabilir, bu haller dışında tutuklunun sorgusu ve savunması için duruşma salonunda hazır bulundurulması gerekmektedir.

Düzenlemeye göre kişi bir başka dosya veya dava için tanıksa veya suç başka tipte ise tulum zorunlu değildir. Hastaneye sevk, ölüm veya acil durum, sağlık mazeretiyle izinli çıkma hallerinde de tulum giyilmesi şartı bulunmamaktadır. Düzenleme çocuklarda uygulanmayacaktır, ancak kişi iddia edilen suç tarihinde çocuk olup da yargılanırken 18 yaşını doldurmuşsa o da tulum giyecektir. Hamile kadınlarda da bu düzenleme tatbik edilmeyecektir.

696 sayılı KHK m.101 ile 5275 sayılı Kanunun “Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma” başlıklı 43. maddesinin 2. fıkrasına eklenen (g) bendinde; “Ceza infaz kurumu idaresince verilen kıyafetleri giymemek veya verilen kıyafetlere kasten zarar vermek.” hükmüne yer verildiği ve bu şekilde tulum giymemenin ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma sebeplerinden birisi olarak sayıldığı görülmektedir. Kişiler kendilerine temin edilen giysileri giymezlerse, yırtarlarsa, kıyafetlere zarar verirlerse, haklarında bir aydan üç aya kadar da ziyaretçiyle görüşme yasağı koyulacaktır. Bu yasak avukatla veya yasal temsilci ile değil, yakınlarla, arkadaşlarla görüşmeyi kapsamaktadır.

2. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Nezdinde Tek Tip Kıyafet Uygulaması

İHAM’ın konuya nasıl yaklaştığına bakıldığında; Mahkemenin duruşmada tek tip kıyafet hususunda gelişmiş bir içtihadı olmadığı görülmektedir. Ancak Mahkeme; duruşmaya tutukevi (veya ceza infaz kurumu) kıyafeti ile çıkarılmayı doğrudan veya dolaylı olarak incelediği ve tek tip kıyafet uygulamasını insancıl muamele (İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.3) ve suçsuzluk/masumiyet karinesi (İHAS m.6/2) açısından değerlendirdiği kararlarında, bu hususla ilgili ilkeler belirlemiştir. Bu doğrultuda; 16.03.2010 tarihli ve 14352/04 başvuru numaralı Jiga - Romanya kararı ile 24.09.2013 tarihli ve 11871/05 başvuru numaralı Hadade - Romanya kararı önemlidir. Bu kararlarında İHAM, hükümlüler ile aynı kıyafeti giyerek duruşmaya katılmaya zorlanan tutuklunun dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve belirli koşulları sağlamayan tek tip kıyafetin aşağılayıcı muamele teşkil edebileceğine hükmetmiştir.

Kararları incelemeden önce belirtmeliyiz ki; İHAM’ın tek tip kıyafet hususunu 19.04.2001 tarihli bir kararında suçsuzluk/masumiyet karinesine uygun bulduğuna yönelik açıklamalara rastlanmakta ise de, İHAM’ın 19.04.2001 tarihli ve suçsuzluk/masumiyet karinesinin (İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddenin 2. fıkrasının) incelendiği tek karar, 28524/95 başvuru numaralı Peers - Yunanistan kararıdır. Bu kararda İHAM, İHAS’ın ceza infaz kurumlarında tutuklular ile hükümlülere farklı muamele yapılmasını öngörmediği, aynı muamelenin suçsuzluk/masumiyet karinesini ihlal etmediği sonucuna varmıştır. Bu açıklamalarda yapılan atıf, hükümlüler ile tutukluların ceza infaz kurumlarında aynı tek tip kıyafeti giymesinin suçsuzluk/masumiyet karinesini ihlal etmediğine ilişkin olabilir. Peers kararına konu somut olayda; 696 sayılı KHK’nın öngördüğü şekilde ceza infaz kurumunda “bir grup tutuklu/hükümlüye” tek tip kıyafet giydirilmesi veya “bir grup tutuklunun” duruşmada tek tip kıyafet giymesi gibi bir durum yoktur.

2.1. Jiga - Romanya Kararı ve Suçsuzluk/Masumiyet Karinesi Yönünden Tek Tip Kıyafet

İHAM’ın 16.03.2010 tarihli ve 14352/04 başvuru numaralı Jiga - Romanya kararına konu somut olayda; 2002 yılında tutuklanan ve tutuklandığı zaman Romanya Tarım ve Gıda Bakanlığı’nın İktisadi ve Bütçe Direktörlüğü’nü yöneten başvurucuya, görevi kötüye kullanma ve rüşvet gibi suçlar itham edilmiştir. Kamuoyunun ilgisini çeken yargılaması boyunca başvurucu, tutuklu kalmıştır. Kasım 2002’den Kasım 2004’e kadar duruşmalara cezaevlerinde hükümlüler tarafından giyilen üniforma ile çıkarılan başvurucu, bu uygulamanın İHAS m.6/2 kapsamında korunan suçsuzluk/masumiyet karinesini, bu nedenle de dürüst yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

İHAM’a göre; her ne kadar yukarıda yer verdiğimiz Peers - Yunanistan kararı İHAS m.6’nın ceza infaz kurumlarında hükümlüler ile tutuklular için ayrı düzenlemeler benimsenmesini öngörmemekte ise de, bu durum, tutuklu yargılanan sanıklar yönünden suçsuzluk/masumiyet karinesini zedeleyen uygulamalar benimsenebileceği anlamına gelmemektedir[1].Yargılamanın kamuoyunun ilgisini çekip çekmediği de her somut olayın özelliklerine göre dikkate alınmalıdır. Tutuksuz yargılandıkları için istedikleri kıyafetle duruşmalara katılan kişilerin yanında hükümlü giysisi ile yargılanan başvurucu yönünden önyargı oluştuğunu, bunun kamuoyu nezdinde “suçluluk” görüntüsü oluşturacağını[2] belirten İHAM, başvurucunun bu nedenle suçsuzluk/masumiyet karinesinden faydalanamadığı sonucuna ulaşmıştır.

İHAM’a göre; tutukluların hükümlülerle aynı kıyafeti giyerek yargılanmaları, suçsuzluk/masumiyet karinesine aykırıdır.

2.2. Hadade - Romanya Kararı ve Aşağılayıcı Muamele Yönünden Tek Tip Kıyafet

İHAM’ın 24.09.2013 tarihli ve 11871/05 başvuru numaralı Hadade - Romanya kararına konu somut olayda başvurucu, duruşmaya tutukevi üniforması ile getirilmesinin İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “İşkence yasağı” başlıklı 3. ve “Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddelerini ihlal ettiğini iddia etmiştir. Başvurucuya göre bu durum, hem aşağılayıcı muamele teşkil etmekte ve hem de suçsuzluk/masumiyet karinesini ihlal etmektedir. Ancak Mahkeme; somut olayın özelliklerini, yani başvurucunun kötü tutulma koşulları sebebiyle de öne sürdüğü kötü muamele iddiasının ağırlığını dikkate alarak, sözkonusu iddiayı yalnızca İHAS m.3 kapsamında değerlendirmiş, başvuruda İHAS m.6’nın ihlal edildiği iddiasını destekleyen delil sunulmadığını belirtmiş, bu madde yönünden işin esasına girmemiştir. Başvuruda tek tip kıyafet ile İHAS m.6 arasında nasıl bir ilişki olduğu belirtilmediğinden ve aşağıda da açıkladığımız şekli ile Romanya Hukuku’nda duruşmada tek tip kıyafetle ilgili bir zorunluluk bulunmadığından Mahkeme, başvuruyu İHAS m.3 kapsamında incelemeyi uygun görmüştür. Kanaatimizce İHAM; Romanya Hukuku’nda bir zorunluluk olsa idi veya başvurucuya özgü bir kıyafet zorunluluğu kararı mevcut olsa idi, başvuruyu İHAS m.6’nın esasına girerek inceleyip, suçsuzluk/masumiyet karinesinin ihlalinden bahisle dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verirdi.

Romanya Hukuku’nda; tutuklu yargılananların duruşmaya tutukevi kıyafetleri ile katılması gibi bir zorunluluk olmadığı, tutukluların duruşma düzenini bozmamak kaydıyla istedikleri gibi giyinebileceklerinin öngörüldüğü, fakat tutukevinde temin edilen tek tip kıyafetle de duruşmaya katılmasında bir sakınca olmadığı anlaşılmaktadır. İHAM’ın önünde, ne başvurucunun ve ne de müdafilerinin iç hukuk sürecinde tek tip kıyafet uygulamasına itiraz ettiklerine dair bir delil mevcuttur. Kısacası İHAM; başvuruyu, tek tip kıyafet yönü ile zayıf ve dayanaktan yoksun bulup, kabul edilemezlik kararı vermiştir. Ancak İHAM Hadade kararında, tek tip kıyafet konusu ile ilgili genel ilkelere yer vermiştir. Bu ilkeler, üye devletlerin iç hukuklarında ve uygulamalarında dikkate alınmalıdır. Olağanüstü halin varlığı, henüz yargılanan ve hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmayan kişilerin ve tutukluların tek tip kıyafet giydirilerek mahkemeye çıkarılmasını haklı kılmaz.

Mahkeme; İHAS m.3’ün ihlal edildiği sonucuna ulaşılması için aşağılayıcı veya kötü muamelenin, başvurucunun cinsiyeti, yaşı, ihtilaflı muamele sonucu ruh ve fiziksel sağlığında meydana gelen değişikliklere göre belirlenmesi gereken bir ciddiyet eşiğini aşması ve bu eşiğin aşılmasının tespiti için aşağılayıcı olduğu iddia edilen muamelenin özellikle başvurucuyu küçük düşürmek ve itibarını zedelemek için yapılıp yapılmadığının, muamelenin kamuya açık olup olmadığının, böylelikle başvurucunun kamuoyunda aşağılanıp aşağılanmadığının, yargılama süreci, dolayısıyla muamele, kamuya açık değilse de, kamuoyu gözünde olmasa da başvurucunun kendisini ne kadar aşağılanmış hissettiğinin belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Somut olayda İHAM, bu unsurların varlığını gösteren herhangi bir delil bulamamıştır. Ancak Mahkemenin; kendisine tek tip kıyafet uygulaması yoluyla aşağılayıcı muamele yapıldığını gösteren deliller sunulması halinde, İHAS m.3’ün ihlal edildiği sonucuna ulaşacağı açıktır. Belirtmeliyiz ki; zorunlu tek tip kıyafet giyilmesi suretiyle tutuklunun duruşmaya çıkması öngörüldüğünde, İHAS m.3 ve özellikle de suçsuzluk/masumiyet karinesi bakımından İHAS m.6/2’nin ihlali gündeme gelebilecektir.

3. Mukayeseli Hukuk ve Uluslararası Ceza Hukuku Örneği

Daha önce kaleme aldığımız “Tutuklunun Giydirilmesi” başlıklı yazımızda; Mukayeseli Hukukta duruşmada tek tip kıyafet zorunluluğunu incelemiş, Amerika Birleşik Devletleri Federal Yüksek Mahkemesi’nin 03.05.1976 tarihli Estelle - Williams kararında tutuklu yargılananların, duruşma sırasında tutukevinde giydikleri tek tip kıyafetleri giymeye zorlanamayacaklarını belirttiğini, Mahkemenin tutukluyu tek tip kıyafetle yargılamanın herhangi bir kamu menfaatine hizmet etmediğini, sanığın kıyafetinin sanığın suçlu veya suçsuz olduğu yönünde karar verecek olan jüriyi etkileyebileceğini, tutuksuz yargılananların böyle bir sınırlamaya maruz bırakılmamasının tutuklu yargılananlar aleyhine ayırımcılık yasağını ihlal edebileceğini, tüm bunların suçsuzluk/masumiyet karinesinin gözardı edilmesine sebep olabileceğini ifade ettiğini ve tutuklu yargılananların sivil kıyafet giyerek duruşmaya katılma hakkını tanıdığını anlatmış, uluslararası ceza mahkemelerinde yargılananların duruşma düzenini bozmamak kaydıyla diledikleri kıyafetleri giymelerine izin verildiğini, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Nürnberg ve Tokyo Askeri Ceza Mahkemeleri’ne bakıldığında, uluslararası ceza yargılamasının ilk örneklerinin bu konuda sanığa bir serbesti tanıdığının anlaşıldığını, günümüzde, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ise duruşma düzenini bozmama kaydı ile sivil kıyafetle yargılamayı esas aldığını açıklamıştık.

4. Değerlendirme

Bu durumda uygulama nasıl gelişecektir?

Tutuklu sanıklar, ilk olarak tulum ve ilgili kıyafetleri giyerek duruşmaya çıkabilir. İkinci olarak; sanık zorunlu kıyafetle duruşma salonuna gitmeyi veya duruşmaya SEGBİS ile katılmayı reddedebilir ki, bu durum sorgu ve savunmada sorunlara yol açacaktır, tutuklu sanık şartlar elverdiği takdirde zorunlu kıyafeti giymek istemeyip SEGBİS ile duruşmaya katılır ve söz alarak esasında duruşma salonuna gelmek istediğini fakat zorunlu kıyafeti reddettiği için SEGBİS ile katılmak zorunda kaldığını söyleyebilir. Üçüncü olarak; İnfaz Kanunu m.43/2-g’ye göre verilecek disiplin cezasına razı olan tutuklu sanığın, serbest kıyafet ile duruşmaya katılacağı kabul edilebilir ki, bu yöntemin tatbik edilmeyeceği düşünülmektedir. Dördüncü olarak, ceza infaz kurumu memurlarınca zorunlu kıyafetin tutukluya zorla giydirilmesi düşünülebilir ki, olağanüstü hal döneminde dahi askıya alınması yasak olan aşağılayıcı/kötü muamele açısından iyice çıkmaza sokacaktır. Bu tür bir yöntem; sadece dürüst yargılanma hakkının ihlalini değil, Anayasa ve İHAS bakımından aşağılayıcı/kötü muamele yasağının ihlalini de gündeme getirecektir.

Sonuç olarak; meselenin dürüst yargılanma hakkı ve kötü muamele yasağının ihlali açısından değerlendirilmesi bir tarafa, bazı suçları işledikleri iddia edilen ve bu nedenle yargılanan tutuklu sanıkların duruşmaya istekleri dışında zorunlu kıyafetle çıkmalarının fayda ve zararlarına bakıldığında, Ceza Yargılaması Hukuku açısından uğranılacak kayıpların daha fazla olduğu, çünkü konunun suçluluğu kesinleşen hükümlülere zorunlu kıyafet giydirilmesi ile ilgili olmadığı, yargılanan tutuklu sanıkların bu şekilde duruşma salonuna getirilmesinin ise, baştan sona kurallara uygun işleyen bir yargılama sürecini dahi sakatlayabileceği savunulabilir.

Sonuç olarak; 696 sayılı KHK ile getirilen tek tip giysi düzenlemesi, cezaevi dışında giyilecek kıyafeti düzenlediğinden, tutuklular ve hükümlüler arasında bir ayırım yapmaksızın yalnızca belirli bazı suç gruplarına göre farklılaşmaya giderek tek tip giysi uygulaması öngördüğünden, mahiyetleri itibariyle bu suç grupları kamuoyunun ve basının ilgisini çektiğinden, sanığın duruşmaya katılması halinde suçsuzluk/masumiyet karinesi zedeleneceğinden, sanık duruşmaya katılmazsa savunma hakkını etkili bir şekilde kullanamayacağından, bu durum somut olayın özelliklerine göre aşağılayıcı muamele dahi teşkil edebileceğinden, Devletin insan hakları yükümlülüklerine uygun olmayıp, bu hususta ya geri adım atılmalı veya yukarıda çizdiğimiz çerçeve dikkate alınarak gözden geçirilmelidir.

Son söz;

Hukuk devleti, mağdurun yaşadığı acıya ve suçlunun bulunup cezalandırılması talebine kayıtsız kalamaz. Mağdur ve sanık dahil herkes adalet bekler, toplum adaletin gerçekleşmesini ister. Hukuk devletinin varlık sebebi de adalettir. Adalet ise; yargılamanın kural ve kaidelere uygun yapılarak, maddi hakikate ulaşılması ile sağlanabilir ki, dürüst yargılanma hakkının sadece sübjektif değil, objektif yönü de önemlidir.

.

Prof. Dr. Ersan Şen

Stj. Av. Fatma Betül Bodur

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

------------------------------

[1]Jiga - Romanya, par.100.

[2]Jiga - Romanya, par.102.

[3]Hadade - Romanya, par. 52.

[4]Hadade - Romanya, par. 54.

[5]Hadade - Romanya, par. 91.

[6]Hadade - Romanya, par. 95.

[7]Hadade - Romanya, par. 84.

[8]Hadade - Romanya, par. 85.

[9]Estelle - Williams, 425 ABD 505 (1976).

[10]Estelle - Williams, 425 ABD 504, 518 (1976).

[11]Bu hususta bkz. Açık Kaynak. Erişim Adresi: <https://www.icc-cpi.int/car/Bemba-et-al>. Erişim Tarihi: 19.07.2017.