Vergi borcunu ortadan kaldıran veya sonlandıran nedenlerden biri de zamanaşımıdır.[1]  Zamanaşımı  özel  hukukta ve kamu  hukukunda önemli bir yeri olan  müessesedir.  Zamanaşımı vergi hukuku  uygulamasında önemli  bir kurum olup; vergi borçları  yönünden  213 sayılı VUK’nun 113. maddesinde ve kamu  alacakları  açısından ise,  6183 sayılı AATUHK’nun 102. maddesinde düzenlenmiştir.   VUK’nun 113. maddesine göre, zamanaşımı süre geçmesi nedeniyle vergi alacağının kendiliğinden ortadan kalkmasıdır. Söz konusu  maddeye göre vergi  alacağının  doğduğu  takvim yılını izleyen yıldan  itibaren  5 yıl  içerisinde mükellefe tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğramaktadır. Belirtilen bu zamanaşımına tarh zamanaşımı denilmektedir.

Zamanaşımı, mükellefin bu hususta müracaatı olup  olmadığına bakılmaksızın  hüküm ifade etmektedir. Doğal olarak  VUK’nun 113. ve takip eden maddelerinde düzenlenen zamanaşımı  süresi sadece 213 sayılı VUK kapsamında geçen  vergiler için geçerli bulunmaktadır. VUK kapsamında bulunmayan vergiler için  bu hükümlerin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer yandan, 5 yıllık tarh  zamanaşımı süresi 213 sayılı VUK ile mükelleflere getirilmiş diğer ödev ve mecburiyetlerde paralellik göstermektedir.  213 sayılı VUK’nun 253, 254 ve 256. madde hükümlerine göre,  mükelleflerin tutmak  zorunda oldukları  kanuni defterlerle, yine yasada yazılı  belgeleri ilgili  bulundukları yılı  izleyen  takvim yılı başından  itibaren  başlamak  suretiyle 5 yıl  süre ile  gerektiğinde ilgili mercilere ibraz etmek üzere saklamak zorundadırlar.  Bu  itibarla tarh  zamanaşımı  süresi ile defter ve belge ibraz süresi birbirine paralel olarak  düzenlenerek kanun hükümleri birbiriyle uyumlu hale getirilmiştir.

Keza, 213 sayılı VUK 138. maddesinde,  vergi incelemesinin sonucu  alınmamış hesap  dönemi  dahil olmak üzere  tarh  zamanaşımı  sonuna kadar  yapılabileceği yönünde düzenleme yapılarak vergi incelemeleri ile tarh  zamanaşımı süresi arasında gerekli  paralellik kurulmuştur.  

Bu hükümler çerçevesinde tarh zamanaşımı  süresi geçtikten sonra,  mükellefler nezdinde vergi incelemesi yapılamayacak ve mükelleften defter ve belge ibrazı istenemeyecektir. Buna karşılık 5 yıllık tarh zamanaşımı süresi içinde mükellef nezdinde vergi incelemesi yapılabilecek ve mükelleften VUK’nun öngördüğü zorunlulukları  yerine getirmesi istenebilecektir. [2] Bazı  hallerde vergi  inceleme elemanları mükelleflerle ilgili olarak  ellerinde devam etmekte olan dosyaları tamamlayamadıkları için  incelemeyi yarıda kesip,  matrah takdiri için  dosyayı  takdir komisyonuna havale etmektedirler.

Daha sonra takdir komisyonundan çıkan karara göre mükellefler nezdinde  cezalı tarhiyatlar yapılabilmektedir.   Oysaki, böyle bir uygulama yargı tarafından  iptal  edilmektedir.   Vergi müfettişleri vergi incelemelerinde mutlak surette  ve 5 yıl içerisinde neticelendirilip, rapora bağlayıp ve inceleme raporuna göre yine 5 yıl  içerisinde mükelleflere cezalı tarhiyat yapılması  zorunludur.[3]

Zamanaşımı, devletin tahsil  etme yetkisini sınırlandırmakta ve vergi alacağını tahsil edilmesini engelleyebilmektedir. Zamanaşımı nedeniyle devletin alacağını  takip ve tahsil  etmesi güçleşmektedir.   Diğer yandan ise,  amme borçlusu mükellefler  ise bu  borçlarını ödemekten kurtulmuş olmaktadırlar.  Zamanaşımı  uygulamasının  yasalarla düzenlenmiş olmasının  sebebi, amme yararı veya  mükellef menfaati olarak  kabul  edilmektedir. 

Zamanaşımı nedeniyle idare daha etkili  çalışmakta ve  borçlu mükellefler ise bu  yönde  daha özenli davranmaları  gerekmektedir.  Zamanaşımına uğramış bir amme borcu için mükellef  ödeme  yapıp  yapmamakta serbesttir. Zamanaşımına uğramış bir amme alacağı için mükellef ödeme yapmaya arzu  ederse idare bunu  kabul  etmiyorum diyemez.[4]  Vergi cezaları[5]  ile ilgili zamanaşımı 213 sayılı VUK’nun 374. maddesinde düzenlenmiştir.[6] Zamanaşımı vergi hukukunda önemli bir kurum olup; Vergi Usul Kanunu ve Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da da düzenlenmiştir. Zamanaşımı kurumu vergi alacağını ve vergi borcunu sona erdiren nedenler arasında sayılmaktadır.

Diğer taraftan, amme borcunun  zamanaşımına uğraması durumunda mükelleflerin banka hesaplarına e-haciz uygulanamaz.  Bilindiği  gibi, e-haciz 6183 sayılı yasanın 62. maddesine eklenen  hüküm uyarınca ve yine aynı  yasanın  79. maddesine göre borçlu mükelleflerle ilgili  bunların banka hesaplarına uygulanan  haciz yöntemidir.

E-haciz uygulamasında dikkat  edilecek  önemli  hususlar:

1) Öncelikle, amme alacağının  tahakkuk etmesi, vadesinin dolması ve buna rağmen  mükellef tarafından  ödeme yapılmamış olması zorunludur.

2) Amme borcunun  vadesinde ödenmemiş olması dolayısıyla  mükellefe ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olması zorunludur.

3) Mükellefin idareden alacağı nedeniyle mahsup talebi  bulunmaması  gerekir. 

4) Mükelleflerin  idareden  herhangi bir nedenle alacağının  bulunması nedeniyle  mahsup talebi olması  veya  herhangi bir mal   beyanı  veya teminat bildirimi verilmiş olması halinde e-haciz yapılamaz. 

5) Emekli maaşları ve aylıkları  e-haciz blokajına tabi değildir.  

6) Mükellefin  yargıya başvurması nedeniyle  mahkeme tarafından  e-haczin uygulanmasını  engelleyici yürütmenin durdurulması hakkında karar  verilmiş olması.

7) Geleceğe yönelik  veya sonsuza kadar   geçerli  olacak  şekilde e-haciz uygulanamaz. (Bkz. Seri A, Sıra:1 Nolu Tahsilat Genel Tebliği. RG:30.6.2007 günlü).

8) Mükelleflerin sıfır “0” bakiyeli hesaplarına e-haciz yürütülemez.

------------------------

[1] Ayrıntılı açıklamalar için bkz. ARSLAN Mehmet, Vergi Hukukunda Zamanaşımı, Yaklaşım Yayınları, 2007.

[2] Ayrıntılı  açıklamalar için bkz. ALPASLAN Mustafa – KAYA Eda, Vergi Uygulamasında Zamanaşımı, Kanyılmaz Matbaası, Temmuz 2013, İzmir. 

[3] Bkz. Dnş. 3. D., 24.12.2012 gün ve E:2011/228-K:2012/4813 sayılı karar. Benzeri  bir konuda İzmir Bölge İdare Mahkemesi tarafından  verilmiş 18.6.2013 gün ve E:2013/1722-K:2013/3254 sayılı kararları bulunmaktadır.

[4] Aynı  görüş için bkz. ÜREL Gürol, Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması, Maliye ve Hukuk Yayınları, 2. Baskı, Mart 2007, Ankara,  s.243

[5] Ceza kesme zamanaşımı, vergi  dairesi  tarafından  cezası  kesilecek  vergi suçlarının  tespiti ve cezalarının  kesilmesi hukukunda ceza kesme  yetkisini süre olarak  sınırlandıran  bir  zaman  dilimidir. Ceza hukukunda zamanaşımı, kanunda yazılı sürelerin  geçmesiyle devletin  cezalandırma hakkını  düşüren bir durumdur. Zamanaşımı, vergi suçları  için kamu  davası açılmamış ise kamu davasının  açılmasına, açılmış ise sürdürülmesine, mahkumiyet hükmü verilmiş ise cezanın  yerine getirilmesine engel olur.

[6] 374. maddeye göre usulsüzlüklerde, usulsüzlüğün yapıldığı yılı  takip eden  yılın 1. gününden başlamak  üzere, 2 yıl içinde mükellefe tarh ve tebliğ edilmezse zamanaşımına uğramış olacaktır.  Ayrıntılı açıklamalar için bkz.  Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2011, HUD Yayınları, İstanbul, s.1170