Yüksek mahkemelerimiz, üyeleri bireysel olarak hesap vermediği gibi kurumsal olarak da hesap vermezler; yargılamalarda son sözü söylemelerine ragmen görevlerini büyük oranda yerine getiremediklerini kamuoyuna açıklamazlar. Başkanlarının yargı yılı başlarında beylik konulardan ve iş yükünden şikayet etmesi sanki işler yine de yürüyormuş gibi gerçeğe aykırı bir tablo çizer.

2013 yılında Yargıtay'ın bir dairesinin 23.808 adet karar vermiş olması bu durumun sahte bir gerçeküstü görüntü olduğunu, gerçekte en temel hesap verme yöntemi olan gerekçe hakkının geniş bir şekilde aksamış olduğunu kendiliğinden ortaya koyar.

Oysa, hesap verirliğin en önemli faydası hizmetteki aksamayı ve sebeplerini topluma karşı ortaya koyması ve böylece sorunların çözümünü de kendiliğinden başlatabilmesidir.

Gerçekten de hakimlerimizin senede ortalama 450 karar verebildiğini ortaya koyan resmi CEPEJ istatistikleri, her üyesi tek başına karar veriyor olsa bile 10 üyeli Yargıtay dairesinin 20.000'den fazla kararda gerekli incelemeyi yapamayacağını, işlevini ve toplumun temyiz hakkını yerine getiremeyeceğini de ortaya koyarak kamuoyunun bu yöndeki kanaatini doğrulamaktadır.

Yüksek mahkemeler, sorunlarının çözümünü istiyorsa en azından aşağıdaki hususlarda topluma kendiliğinden hesap vermelidir:

1) Dairede görevli üyelerin ve tetkik hakimlerinin sayıları, ve fiilen çalışma günleri sayısı;

2) Dairenin yıllık dosya inceleme, temyiz ve düzeltme kararı verme kapasitesi;

3) Dosya inceleme ve karar veriliş süreçleri;

4) Dosya ele alma ve incelenme hızı ve süreleri;

5) Tetkik hakimlerinin daire kararlarını ne sayıda ve oranda belirlediği;

6) Kararların sayfa adedi, ortalaması, sapmalar ve sebepleri;

7) Üye ve tetkik hakimleri başına incelenen dilekçe ve belge sayfa adetleri;

8) Ne kadar kararda hangi formül cümlelerin kullanıldığı; örneğin "yerinde görülmediğinden reddine" veya "usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanmasına" ifadeleri ile ne kadar karar verildiği;

9) Kaç kararda başka gerekçe gösterildiği, ortalama gerekçe uzunluğu, ortalamadan uzun gerekçeli karar sayısı, detaylı listesi ve farkılılığın gerekçeleri;

10) Dosyalardan tespit edilen genel sorunlar, darboğazlar ve fırsatların neler olduğu; sorunların azaltılması ve giderilmeleri için neler yapılabileceği;

11) İlerisi için tahmini temyiz ve karar düzeltme süreleri; ve saire...

Eğer bu bilgiler toplumla paylaşılacak olsaydı 23.000 karar yerine belki 3.000 karar verilecek ama kararların hepsi sağlıklı ve tatmin edici olacaktı; toplum ise geriye kalan 20.000 işlik yığılmayı iliklerinde hissedecek ve bu sorunu giderecek çözümleri kendiliğinden bulacaktı. Böylece ; yargı hakkında önyargılı ve güvensiz olmayacaktı...

Keşke en azından yüksek mahkemeler kurumsal ve bireysel olarak tam ve etkin olarak hesap verir olsalar; insani olarak özverileriyle yapabilecekleri kadar işi yapıp, geri kalanları neden yapamadıklarını topluma açıklasalar...

Sağlayacağı ilerlemeyi hayal edebiliyor musunuz!


"Yazarın izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."