Giriş

İcra ve iflas kanununda asıl olan genel haciz yolu ile takip olsa da rehnin bulunması durumunda rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı ve ilamsız takip yolları öngörülmüştür. Hatta rehin varsa rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması zorunludur (İİK m.45/1). Rehne başvuru zorunluluğunun istisnaları ise, şu şekilde sıralanabilir: Konut finansmanından kaynaklana rehinle temin edilmiş alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacakları için, rehin alacaklısı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmak zorunda değildir (İİK. m. 45/II). Alacağı kambiyo senedine dayalı olan alacaklı, alacağı rehin ile teminat altına alınmış olsa bile, önce rehne başvurmaksızın, alacağını kambiyo senetlerine özgü haciz veya iflas yoluyla tahsil edebilir (İİK. m. 45/III, m. 167/I). İpotekle temin edilmiş olan faiz (TMK. m. 875) ve yıllık taksit alacakları için rehin alacaklısı, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan, haciz veya borçlusu iflasa tabi ise iflas yoluyla takip yoluna başvurmakta serbesttir (İİK. m. 45/IV).

Madde Metni

Madde 45 – Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoliyle takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yoliyle takip edebilir.

Limit İpoteği Kavramı ve Anlamı

Limit ipoteği, özellikle finansal işlemler ve alacak tahsilatı alanında önemli bir konsept olarak karşımıza çıkar. Bu ipotek türü, özellikle büyük çaplı alacakların güvence altına alınması gerektiği durumlarda kullanılır ve alacak tahsilatında önemli bir araç olarak kabul edilir. Limit ipoteği, taşınmaz mal varlıklarına dayalı bir güvence yöntemidir. Bir alacaklı ve borçlu arasında yapılan bir sözleşme ile oluşturulur. Temel fikir, borçlunun belirli bir alacak miktarını ödemediği durumda, bu alacak miktarını teminat altına almak ve alacaklıya ödeme garantisi sağlamaktır. Bu ipoteğin "limit" olarak adlandırılmasının nedeni, belirli bir sınırın belirlenmesidir. Yani, limit ipoteği altındaki taşınmazın değeri ile bağlantılı olarak belirli bir alacak miktarı belirlenir. Borçlu, bu belirli sınırın altındaki alacakları ödediği sürece, limit ipoteği etkisizdir. Ancak, borçlu bu sınırı aşarsa, limit ipoteği devreye girer ve alacaklıya ödeme yapma hakkı verir. Limit ipoteği, özellikle karmaşık finansal anlaşmalarda ve büyük miktardaki borçlar için yaygın olarak kullanılır. Alacak tahsilatı riskini azaltmaya ve alacaklıya ek güvence sağlamaya yardımcı olur. Bu nedenle, finans sektöründe ve ticari işlemlerde önemli bir araç olarak kabul edilir. Limit ipoteği, taşınmaz mal varlıklarının değeri ile belirli bir alacak miktarının ödenmesini teminat altına alan bir güvence aracıdır. Bu araç, alacak tahsilatı ve finansal güvence açısından büyük öneme sahiptir ve özellikle büyük ölçekli işlemlerde kullanılır.

Limit İpoteği ve Genel Haciz Yoluyla Takip

İcra ve İflas Kanunu'nun 45. maddesi, limit ipoteği ile ilgilidir ve özellikle bu tür ipotek altındaki taşınmazın değerini aşan alacak miktarının tahsilatını düzenler. Kanun, limit ipoteği altındaki taşınmazın değerini aşan kısım için genel haciz yoluyla takip yapılabilmesine olanak tanır. Yani, limit ipoteği altındaki taşınmazın değeri belirli bir miktarla sınırlıdır ve alacak bu sınırı aştığında, alacaklı genel haciz yoluyla geri kalan alacağı tahsil etme hakkına sahiptir. Genel haciz, borçlunun diğer malvarlığına veya gelirine el koyma işlemidir ve alacaklının alacağını tahsil etmesine yardımcı olur.

Uygulamada Madde 45 ve Hukuki Süreç(Örnek Vakıalar ve Karşılaştırma)

Günden güne artan enflasyon oranları , kur dalgalanmaları alınan ipoteklerin yetersizliğine asıl alacağın karşılanmamasına neden olmaktadır. İpoteğin yetersiz kalması hususuna somut olay üzerinden örnek vermek gerekirse ; 2019 yılında 1.500.000 TL bedelli borç için alınan 2.000.000 TL bedelli bir limit ipoteği olduğunu ele alalım . Anlaşmazlığa konu olan borç için 2019 yılında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takibe geçildiğinde yapılan ipotek takibi ilamsız (örnek-9)  olduğundan basit bir itiraz ile takip durdurulabilecektir .Akabinde alacaklının itirazın iptali süreci başlayacaktır. İtirazın iptali davası alacaklı lehine sonuçlansa bile istinaf süreci özellikle borçlu taraf bakımından ,borca konu olan miktarı enflasyon karşısında değersizleştirmek için silah olarak kullanılmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz yargılama sürecinde itirazın iptali davası alacaklı lehine sonuçlansa , hatta karar neticesinde anlaşmazlığa konu miktar bakımından yüksek miktarda faizlere hükmedilse dahi asıl alacak ile hükmedilen faiz miktarı ipoteğin limit miktarını geçtiğinde dosyanın tahsil kabiliyeti oldukça zayıflayacaktır. Somut olay üzerinden örnek vermek gerekirse 1.500.000 TL bedelli alacak için 2.000.000 TL bedelli limit ipoteği ile başlatılan takipte icra ve yargılama süreci esnasında alacak miktarı 1.500.000 TL’den 2.500.000’ye çıktığında kalan 1.000.000 bedelli alacak için ne yapılacaktır?

Yargıtay’ın yerleşik kararları takip konusu alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması halinde rehinle karşılanamayan alacak kısmı için alacaklının asıl borçlu ve kefiller hakkında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla genel haciz veya kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapabileceği yönündedir . Bu bağlamda bugünkü çalışmamızda  Yargıtayın güncel kararları üzerinden örnek verilen durumlarda neler yapılabileceğini tartışacağız.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 15.05.2023 Tarihli 2022/8377 Esas ,2023/1712 Karar Sayılı ilamında;

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; asıl borçlu şirketin doğmuş ve doğacak borçlarının rehinle teminat altına alınmış olması nedeniyle asıl borçlu hakkında öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerektiği, rehnin paraya çevrilmesi sonucu alacağın tamamıyla tahsil edilmemesi halinde asıl borçlu aleyhine haciz yoluyla takibe devam edilebileceğinden asıl borçlu şirket aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takipten önce genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatılması doğru olmadığından şirket yönünden takibin iptaline karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan ve aynı zamanda asıl borçlunun borçlarına karşılık taşınmazı üzerine ipotek tesis edilen ...'nın, kefaletinden kaynaklı borçlarının ipotekle teminat altına alınması söz konusu olmadığından ... aleyhine ipotek borçlusu sıfatıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip ve kredi sözleşmesindeki müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla aleyhine genel haciz yoluyla ilamsız takip olarak iki ayrı takip başlatılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, ilk derece mahkemesince asıl borçlu şirketin şikayeti kabul edilerek asıl borçlu yönünden takibin iptaline, ... yönünden ise şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, her iki borçlu yönünden şikayetin kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesi ile alacaklının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında şikayetçi borçlu şirketin şikayetinin kabulü ile, ... 23. İcra Müdürlüğü'nün 2019/27850 E. sayılı dosyasındaki takibin adı geçen şirket yönünden iptaline, borçlu ...'nın şikayetinin reddine karar verilmiştir. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanunun ile değişik İİK'nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA. Karar vererek ipotekle karşılanmayan kısmın tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsiline cevaz vermiştir. Yakın tarihli bu karar benzer uyuşmazlıklarda meslektaşlarımıza ışık olacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 12. Hukuk Dairesi 18.02.2001 Tarihli 2001/354 Esas, 2001/367 Karar Sayılı ilamında ;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve tanıkları bozma kararında açıklanan geciktirici nedenlere ve özellikle takip konusu alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması karşısında tüm alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla haciz yolu ile takip yapılmasında usulsüzlük bulunmamasına itirazın iptali veya kaldırılması davaları sırasında değerlendirilebilecek alacak hesaplamasının takibin şekline yönelik şikayetin yargılaması sırasında yapılmasının mümkün bulunmamasına göre hukuk genel kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararı dirilmesi usul ve yasaya aykırıdır bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Verilen bu karar takip konusu rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması karşısında tüm alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile haciz yolu ile takip yapılmasında usulsüzlük bulunmadığını göstermektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 12.Hukuk Dairesi 07.06.1995 Tarihli 1995/409 Esas,1995/592 Karar Sayılı ilamında;

Tarafların karşılıklı iddaa ve savunmalarına , dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenleri ve özellikle rehin ve ipotekli temin edilmiş alacaklarla ilgili takip hakkında düzenleme getiren icra iflas kanununun 45. Maddesinde izlenecek yol maddenin birinci fıkrasında vurgulanmış ikinci fıkrasında ise poliçe ve emre muharrer senetler hakkındaki 167.madde hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir.Anılan 167.maddede de alacağı çek , poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının alacak rehinle temin edilmiş olsa bile bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yoluyla veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takip de bulunabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı alacak için değişik takip yollarına başvurulmasında yasal bir engel mevcut değildir. Asıl olan tahsilde tekerrür olmamasının sağlanması olduğuna göre hukuk genel kurulunca da özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Şeklindeki kararı İcra iflas kanunu 45. Ve 167. Maddeleri uyarınca aynı alacak için değişik takip yollarına başvurulmasında yasal bir engel mevcut olmadığını  , aslolanın tahsilde tekerrür olmamasının sağlanması olduğunu vurgulamaktadır.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 05.12.2006 Tariihli 2006/20260 Esas 2006/23072 Karar Sayılı ilamında;

Genel kural yukarıda açıklandı gibi olmakla beraber hukuk genel kurulu kararında yer verilen ilke göz önüne alındığında alacaklının tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla İlamlı takip yapabileceğinin kabulü gerekir. Somut olayda kesin borç ipoteğinin  miktarı ile ilanla saptanan alacağın miktarı birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yukarıda açıklanan kurallar dairesinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla itirazın reddine karar verilmesi yerine yazılı şekilde hüküm tesis isabetsizdir. Şeklinde hüküm kurarak  rehinle karşılanamayan miktar için mahkeme ilamına istinaden ilamlı takip ile devam edilmesinde sakınca görmemiştir.

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 20.06.2006 Tarihli 2006/10539 Esas , 2006/13274 Karar Sayılı ilamında;

Somut olayda alacaklının 714.000 TL 797,72 TL olan alacağını ipotek limiti olan 400.000 TL yi aşan kısmı için ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla asıl kredi borcu hakkında genel haciz yolu ile takip yaptığına göre hukuk genel kurulunun ve dairemizin yerleşik içtihatlarına  göre icra iflas kanununun 45. Maddesinde aykırılık bulunmadığından mahkemece şikayetin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kredi sözleşmesinin asıl borçlusu yönünden takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.Yine bu karar da diğer kararlar gibi takip konusu alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması karşısında tüm alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile haciz yoluyla takip yapılmasında usulsüzlük olmadığı yönündedir.

Yargıtay Üyesi Mahmut Coşkun ,Açıklamalı ve İçtihatlı İcra İflas Kanunu isimli eserinde yer verdiği  Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 24.10.2008 Tariihli 2008/2527 Esas 2008/9998 Karar Sayılı ilamında; Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davalıların itirazlarını kısmen iptalini takibin asıl borçlu nazar limited Şirketi yönünden 20.599,90 TL asıl alacak 4118,57 TL işlemiş faiz 209,42 TL gider vergisi 56,93 TL ihtarname masrafı davalı Hüseyin Sever yönünden 21.541,61 TL asıl alacak 1431,94 TL işlemiş faiz 71,59 TL değer vergisi 56,93 TL ihtarname masrafı üzerinden asıl alacağı takip tarihinden itibaren %46 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına asıl alacağın %40 oranında icra inkar tazminatına davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm davalar vekilince temiz edilmiştir.

İcra iflas kanununun 45/1 maddesi uyarınca rehinle temin edilmiş bir alacağım borusu iflasa tabi olan şahıslardan olsa bile alacaklı yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. Ancak rehnin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaktı kalan alacağını İflas veya haciz yoluyla takip edebilir . Somut olayda asıl borçlu olan davalı şirket hakkında anılan ya sürekli gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Yukarıda örneklediğimiz olay ile birebir paralellik gösteren bu karar rehnin borcu ödemeye yetmediği durumlarda haciz yolu ile takibe devam edilebileceğini göstermektedir.

Sonuç

İcra ve İflas Kanunu Madde 45, limit ipoteği ve bu tür ipotek altındaki taşınmazların alacak tahsilatı için önemli bir hukuki çerçeve sunar. Limit ipoteği, alacaklıların büyük alacakları güvence altına almasına ve borçluların mülkiyetlerini korumasına yardımcı olur. Ancak, bu önemli araçların kullanımı ve Madde 45 çerçevesindeki alacak tahsilat süreçleri karmaşıktır ve birçok hukuki ayrıntı içerir. Bu nedenle, tarafların, özellikle alacaklılar ve borçluların, hukuki süreçlerin doğru bir şekilde takip edilmesi ve haklarının korunması için profesyonel hukuk danışmanlarından yardım alması son derece önemlidir. Limit ipoteği altındaki taşınmazın değeri ile alacak miktarı arasındaki ilişkiyi anlamak ve Madde 45'in sunduğu hakları bilmek, tarafların adil bir şekilde hareket etmesine yardımcı olabilir.