A) Hasta tedavi etme yetkisi

Tıbbi müdahale ve hastalıkların tedavisi noktasında temel yasa, 1928 tarihli ve 1219 s. Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’ dur.

1219 s. yasada tıbbi müdahale ve hatta her türlü şifa amaçlı müdahaleler noktasında özellikle hekimlere, diş hekimlerine ve yetkili sağlık mesleği mensuplarına adeta bir tekel hakkı tanındığı görülmektedir. Bu düzenlemelerin temel amacı bu kişilerin iş alanını korumak değil, toplumun sağlığını korumaktır.

1219 s. yasanın ilk maddesi, ‘’Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tababet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedavi edebilmek için tıp fakültesinden diploma sahibi olmak şarttır.’’ demektedir. Bu hükmü ile yasa ne şekilde olursa olsun bir hastayı tedavi edebilmek için kişinin tıp diplomasına sahip olmasını şart koşmuştur.

Yasanın üçüncü maddesi de özellikle diğer sağlık mesleği mensupları için bazı istisnalar getirmekle birlikte diploma ve ilgili uzmanlık belgelerini cerrahi müdahaleler noktasında zorunlu kılmıştır. Bu düzenleme ile tedavi amaçlı olsun olmasın her türlü cerrahi müdahalenin de yetkili kişilerce yapılmasının amaçlandığı görülmektedir.

Yasanın sekizinci maddesinde de benzer bir düzenleme karşımıza çıkmaktadır;

‘’ Türkiye'de icrayı tababet için bu kanunda gösterilen vasıfları haiz olanlar umumi surette hastalıkları tedavi hakkını haizdirler. Ancak her hangi bir şubei tababette müstemirren mütehassıs olmak ve o unvanı ilan edebilmek için Türkiye Tıp Fakültesinden veya Sıhhıye Vekaletince kabul ve ilan edilecek müessesattan verilmiş ve yahut ecnebi memleketlerin maruf bir hastane veya laboratuvarından verilip Türkiye Tıp Fakültesince tasdik edilmiş bir ihtısas vesikasını haiz olmalıdır’’

Yasanın tıbbi müdahale için öngördüğü şartları taşımayan kişilerin bir cerrahi müdahalede bulunmaları, hasta tedavi etmeye kalkışmaları ya da bu yetkisiz kişilerin doktor, diş hekimi, fizyoterapist vs. unvanları takınmaları yasanın kabahat ve suçlara dair düzenlemeleriyle cezalandırılmaktadır.

İlgili yaptırımları ve benzer durumlara benzer yaptırımlar bağlayan sair yasa hükümlerinden önemli gördüklerimizi işbu yazımızda okuyucuya aktarmaya çalışacağız. Mer’i mevzuatta yetkisiz kişilerce yapılan tıbbi müdahalelere dair yazımızda bahsi geçenler harici çeşitli suç ve kabahatler bulunmaktadır. Lakin aşağıda bahsi geçen ‘’yasaklanmış’’ fiillerin toplumsal hayatta en yaygın olanları olduğunu düşünüyoruz.

B) Ülkemizdeki durum

Artık Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği ve ilgili diğer mevzuat sayesinde doktorlar tarafından güvenli bir biçimde yapılmaktaysa da herkesin bildiği üzere ülkemizde ‘’alternatif tıp’’ adı altında kırık-çıkıkçılar, sülükçüler, hacamat yapanlar ya da kupa çekenler, yakınının sırtını ezenler ve bilimsellikten uzak bir biçimde tecrübeye dayalı çeşitli tedavilerin merdiven altı tabir edilen yerlerde ve hatta oto tamirhanelerinde yapıldığı bilinmektedir. İnsanların dini duygularını kullanarak hasta tedavi eden üfürükçülerin, enerji ile felç tedavisi yapmaya çalışanların da varlığı bilindiği gibi yıllarca hastanelerde görev yapmış sahte doktorlar da zaman zaman kamuoyuna yansımaktadır. Yine çok da uzak olmayan bir geçmişte özellikle taşrada berberlerin adeta doktor görevi görerek hasta tedavi ettikleri, sünnet edip diş çektikleri bilinmektedir. Görülen o ki bu tür durumlar toplumumuzun adeta kültürüne işlemiştir.

Basına yansımış kimi olaylara dair haber başlıkları şöyledir ;

-Sözde Şifacı, Çekiç ve Kazıkla Müdahale Ettiği Bel Fıtığı Hastasını Felç Bıraktı / Kara hekim' lakaplı çıkıkçı beline kazık çaktığı hastayı felç etti [1]

-Çıkıkçıya gitti hastanelik oldu![2]

-90 Kiloluk Patronuna "İyi Gelir" Diye Belini Çiğneten Kadın Sakat Kaldı[3]

-Ölümcül kocakarı ilaçları SAKIN HA![4]

-Kocakarı ilacı ölüme götürdü [5]

-Kocakarı ilacı öldürdü [6]

-Üfürükçünün korkunç tuzağı! [7]

-Otizme çare ararken şarlatanın tuzağına düştü! [8]

-Çok sayıda ameliyat yapan sahte doktor yakalandı[9]

-Kendisini profesör olarak tanıtan sahte doktor tutuklandı [10]

Yargıya yansıyan birtakım olaylar ise şöyledir;

-Diplomasız kırıkçının yanlış kırık tedavisi, bağladığı kolun kangren olması…[11]

-Sanığın, gerçeğe aykırı olarak 1995-1996 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirmiş gibi sahte diploma temin ederek ....'na doktor olarak çalışmak üzere müraacat ettiği ve 1996 yılında ataması yapılarak doktor olarak çeşitli yerlerde çalıştığı… [12]

-Emekli ameliyathane teknisyeni olan sanığın ayak parmak tırnaklarının batması şikayeti ile kendisine müracaat eden katılanın tırnaklarını çektiği olayda … [13]

Tüm bunların TCK bağlamında pekala çok farklı ve daha ağır yaptırımları olabilir. Lakin burada suçların içtimaına girilmeden, sağlık mevzuatında öngörülen kimi suç ve kabahatler açısından bir değerlendirme yapılacaktır.

C) Yaptırımlar

1. Diplomasız hasta tedavi etmek ya da doktor unvanı takınmak

-Diploması olmadığı hâlde, menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile, hasta tedavi eden veya tabip unvanını takınan şahıs iki yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacaktır.(1219 s. yasa md. 25)

-Bu Kanunun ahkamına tevfikan icrayı sanat salahiyeti olmayan veya her ne suretle olursa olsun icrayı sanattan memnu bulunan bir tabip sanatını icra ederse, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.( 1219 s. yasa md.26)

Görülmektedir ki kişi hekimlikten yasaklı dahi olsa diploması geri alınmadıkça, bir hastane veya muayenehanede çalışmasa bile kanunilik prensibi gereği yaptığı müdahale ilgili kanuna göre bir suç teşkil etmeyecektir. Bunun müeyyidesi 26. maddedeki idari para cezasıdır.

İlgili maddeye göre yalnızca tıp diploması bulunmayan kişilerin hasta tedavi etmesi suç sayılmıştır. Anlaşılan o ki yasa koyucu, diploma sahibi olan fakat hekimlikten yasaklı kişilerin hasta tedavi etmelerini bu suçu oluşturacak kadar ağır bir ihlal saymamıştır. Belirtmek isteriz ki yasaya göre hekimin diploması ancak akli meleke yetersizliğinden dolayı geri alınabilmektedir. (md.28).

Öyleyse suçun faili tıp diplomasına sahip olmayan herkes olabilecektir. Doktrinde de haklı olarak belirtildiği üzere pekala bir hemşire de yetkisi dışında bir tıbbi müdahalede bulunarak işbu suçun faili olabilir.[14]

Suça konu iki seçimlik hareket vardır.

Bunlar diploması olmadığı hâlde, menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile hasta tedavi etmek veya diplomasız olarak doktor unvanı takınmak fiilleridir.

Kanunilik ilkesi gereğince, yalnızca tedaviye yani iyileştirmeye yönelik fiiller bu suça konu olabilir. Salt güzellik amacıyla yetkisiz bir kişinin estetik dolgu uygulaması bu suça sebebiyet vermeyecektir. Yine tedavi olmayan muayene fiilleri de işbu suçu oluşturmayacaktır.

Diplomasız olarak doktor unvanı takınılması suçunda da kişinin doktor değil de üstad ve sair ünvanlar ile hasta muayene ettiği ve fakat tedaviye yönelik bir fiilde bulunmadığı durumlarda bu suç oluşamaz.

Aşağıda açıklayacağımız üzere düzenlemenin ‘’fiil’’ yönüyle eksik olduğunu düşünüyoruz.

Diplomasız hasta tedavi etmek suçunda içtihatlara bakıldığında, suça konu fiilin oluşup oluşmadığı noktasında bilirkişi raporuna önem verildiği görülmektedir.

Yargıtay bir kararında, sanığın güzellik salonu olan işyerinde IPL cihazı kullanarak epilasyon işlemi yaptığının kendi beyanı ile sabit olması karşısında, Yerel Mahkemece IPL cihazının lazer özelliğinin bulunup bulunmadığı, lazerli epilasyon işleminin hasta tedavi etmek olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususlarında dermotoloji uzmanından bilirkişi raporu alınması gerektiğini belirterek, eksik kovuşturma ile yetinilerek beraat kararı verilmesini bozma sebebi yapmıştır.[15]

Başka bir kararda, doktor olmayan sanığın, şikayetçinin MMR hastası olan çocuğuna masaj yapma, evde ailesince uygulanacak fizik tedavi hareketleri yaptırma ve bazı kremlerin uygulanması yönündeki eylemlerinin ''diplomasız olarak hasta tedavi etme'' olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda bilirkişi raporu alınması gerektiği belirtilmiştir. [16]

Yine bir kararda, bioenerji ile bel fıtığı tedavisi yapan kişinin fiilinin tedavi niteliğinde olup olmadığına dair bilirkişiden rapor alınması gerektiğine hükmetmiştir. [17]

Sürücü kursuna kayıt yaptıran kişilerin sadece renk körü olup olmadıklarını tespit eden kişinin fiilinin ne şekilde "hasta tedavi etme" ve "tabip ünvanını takınması" olduğu araştırılıp tartışılmadan ve bu hususta sağlık şurasının da görüşü alınmadan eksik inceleme ve soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi de başka bir kararda bozma sebebi yapılmıştır.[18]

Belirttiğimiz üzere artık hacamat, biyoenerji gibi uygulamalar Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği ve ekinde belirtilen şartlara uygun olarak doktorlar tarafından hastanelerde gerçekleştirilmektedir. Öyleyse hekim olmayan birinin sülük tedavisi uygulaması(hirudoterapi), kupa çekmesi ya da biyoenerji tedavisi yapması filleri işbu suçu oluşturacaktır.

Suç ile korunan hukuksal değerin kamu sağlığı, suçun mağdurunun ise toplumu oluşturan bütün bireyler olduğu belirtilmiştir. [19] Ayrıca bireylerin malvarlığı haklarının da suç ile korunan hukuksal değere dahil olduğu belirtilmiştir.[20]

Madem ki suç ile korunan hukuki değer toplum sağlığıdır, üflenerek ya da beline kazma kürekle vurdurarak iyileşebileceğine inanan insanlar pekala her türlü suistimale açık durumdadırlar. Öyleyse fiilin her ne olursa olsun salt tedavi amacıyla yapılan bir fiil olması, kişilerin hem ehil olmayan kişilerce tedavi edilmesine ve hem de diploma sahibi tabip tedavisinden yoksun kalmasına sebep olmaktadır. Kişilerin gerçekten tedavi edildiğine inanması ve bu sayede hastalıklarının daha da ilerlediği gerçeği karşısında maddi unsura konu fiilin bir tedavi olup olmadığı noktasında tıp bilimi dahilinde bir bilirkişi raporu bizce zaruri olmamalıdır.

2. Diplomasız diş hekimliği icrası ya da diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili işyeri açmak

Yasa her nedense diplomasız bir şekilde diş hekimliği icrasına ve diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili işyeri açılmasına yetkisiz hekimlik suçundan daha ağır bir yaptırım düzenlemiştir. Suç maddesi ile yasaklanan hareketler de yetkisiz hekimlik suçuna(md.25) göre daha geniş tutulmuştur.

-Kişisel çıkar amacı olmasa bile diplomasız olarak diş hekimliği mesleğine ilişkin herhangi bir muayene veya müdahale yapan, diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili işyeri açanların meslek icraları durdurulur. Bu kimseler hakkında üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (md 41- ek madde 7 ; yetki aşımı yapan diş protez teknisyenine öngörülen ceza bakımından bu maddeye yollama yapılmıştır)

-Bu Kanunun ahkamına tevfikan icrayı sanata salahiyeti olmayan veya her ne suretle olursa olsun icrayı sanattan memnu bulunan bir tabip veya diş tabibi veyahut dişçi, dişçilik sanatını icra ederse beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir(md. 42)

Suçla korunan hukuki yararın, yetkisiz hekimlik suçunda olduğu gibi kamu sağlığı, suçun mağdurunun ise toplumu oluşturan bütün bireyler olduğu belirtilmiştir.[21]

Suça konu iki seçimlik hareket bulunmaktadır.

Bunlar, çıkar amaçlı olsun ya da olmasın diplomasız olarak; diş hekimliği mesleğine ilişkin herhangi bir muayene veya müdahale yapmak ya da diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili işyeri açmaktır.

Diplomasız olarak doktor unvanının takınılması suç ise de(md.25) diplomasız olarak diş hekimi unvanının takınılmasının bu suçu oluşturmadığını belirtmek isteriz. Suça konu ikinci seçimlik hareket, ister diş hekimi unvanı ister başka bir isim ile diş hekimliği klinik hizmetleri ile ilgili bir işyeri açmaktır.

‘’herhangi bir muayene veya müdahale’’ fiilinin suç sayılmış olması suç maddesinin koruduğu hukuki değer göz önünde bulundurulursa yasanın 25. maddesinin aksine oldukça mantıklıdır. Muayene bir tedavi değildir lakin kişiye hasta olduğu halde bilgisizlik yüzünden hiçbir sıkıntısının olmadığının söylenmesi durumunda toplumun ve dolayısıyla hastanın sağlığının bozulacağı aşikardır. Bu tür fiillerin yalnızca diş hekimliği ile ilgili konularda suç sayılıp, diş hekimi olmayan doktorların alanına giren muayene ve sair müdahalenin değil yalnızca tedavilerin suç oluşturması bizce bir eksikliktir.

Yine enteresan bir biçimde bu suçun alt sınırı 25. maddedeki suçun alt sınırından yüksek tutulmuştur.

Suça konu fiile dair içtihatlara değinmek gerekirse ;

Yargıtay bir kararında sanığın, hastanın dişlerini yapmak karşılığında 500 TL aldığı olayda ilgili suçun oluştuğunu belirtmiştir. [22]

Başka bir kararda, diş hekimliği mesleğinde kullanılan araç gereçler ve çöpteki çekilmiş dişler delil kabul edilerek sanık işbu suç maddesinden cezalandırılmıştır. [23]

Yine başka bir kararda, sanığın ustalık belgesi ile diş protez teknisyenliği yapamayacağı gerekçesiyle ilgili suçun oluştuğu belirtilmiştir. [24]

19. CD. E. 2016/1830 K. 2017/7260 s. kararında, ‘’… klinikte hazır bulunan diş hekiminin olayın sıcağı sıcağına yan odaya gelerek sanığa hastayı hazırlamasını söylediğini beyan etmesi, nihayet koltukta hazır bulunan hastanın mahkeme huzurunda duruşmada verdiği ifadede sanığın ağzında bir müdahalede bulunmadığını, sadece doktorun muayenesi için kendisini hazırladığını beyan etmesi karşısında, sanığın üzerine atılı suçun maddi unsurlarının gerçekleştiğine dair dosyada mahkumiyetine yeterli ve her türlü şüpheden uzak delillerin bulunmaması… ‘’ sebebiyle beraatine karar verilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir.

Yabancı bir diş hekiminin yargılandığı davaya konu bir kararda,

‘’… sanığın Suriye Arap Cumhuriyeti Elbas Üniversitesi diş hekimliği bölümünden mezun olduğuna dair diplamasının bulunması karşısında, sanığa ait diş hekimliği diplomasının Türkiye'de denklik bakımından karşılığı bulunup bulunmadığı ve sanığın bu diploma ile Türkiye'de diş hekimliği yapma hakkına sahip olup olmadığı hususunda Yüksek Öğretim Kurulu'ndan görüş sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik kovuşturma ile yetinilerek yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması… ‘’ bozma sebebi yapılmıştır.[25]

3. 1219 s. yasadaki sair yaptırımlar

‘’Diploma veya belgesi olmadığı hâlde ebeliği sanat ittihaz edenlere, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir’’(1219 s. yasa md. 54)

‘’…Diploması veya meslek belgesi olmadan bu maddede tanımlanan meslek mensuplarının yetkisinde olan bir işi yapan veya bu unvanı takınanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikiyüz günden beşyüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. ‘’ (1219 s. yasa ek md. 13)

Yetkisiz bir şekilde ebelik yapan kişinin fiili ilgili yasada ayrıca suç oluşturmaması şartıyla kabahat olarak öngörülmüştür. Lakin çocuk doğurtmayı bir tedavi kabul edersek bu tür kişilerin fiilleri 25. maddedeki suçu da oluşturabilecektir.

Yasa, ilgili ek madde 13’te sayılan sağlık mesleği mensuplarının ‘’yetkisinde olan bir işi’’ yapan ya da ilgili maddede sayılan (diyetisyen, hemşire yardımcısı, fizyoterapist vs.) unvanları takınan kişilerin fiilini de suç saymıştır. Yukarıda belirttiğimiz üzere 25. maddede unvan gaspı haricinde yalnızca ‘’tedavi’’ filleri suç sayılmıştır. Lakin ek madde 13’e göre bir diyetisyenin ya da fizyoterapistin görev tanımına giren fiil her ne olursa olsun yetkisiz biçimde gerçekleştiren kişi ek md. 13’teki suça konu fiili işlemiş olacaktır.

4. Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunmak veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirmek

‘’Olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerce acil sağlık hizmeti ulaşana ve sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar verilecek olan sağlık hizmeti hariç, ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Özel izne tabi hizmet birimlerini Sağlık Bakanlığından izin almaksızın açan veya buralarda verilecek hizmetleri sunan sağlık kurum ve kuruluşları, bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yarısına kadar idari para cezası ile cezalandırılır. ‘’ ( 3359 s. Sağlık Hizmeleri Temel Kanunu ek madde 11)

İlgili maddeye göre, olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerce acil sağlık hizmeti ulaşana ve sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar verilecek olan sağlık hizmetleri hukuka aykırı olarak nitelendirilmemiştir.

Bu tür acil durumlar haricinde ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacaktır.

Doktrinde bu suça örnek olarak intörn hekimlerin hafta sonları özel hastanelerde acil nöbetlerinde görevlendirilmesi verilmiştir.[26]

Görüldüğü üzere suça konu iki seçimlik hareket vardır. Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunmak suç olduğu gibi eğer bu kişiyi biri çalıştırıyor ise ona bu hizmeti sunduran (çalıştıran) kişi de ayrıca diğer seçimlik hareketi işlemiş olacaktır.

1219 s. yasanın 25 ve 41. maddelerindeki suçların ‘’diplomasız’’ kişilerce işlenebileceğini belirtmiştik. Ruhsatnamesi iptal edilenlerin fiilleri ilgili suçlara sebebiyet vermeyecekse de bu kişilerin bir sağlık hizmeti vermeleri durumunda 3359 s. Sağlık Hizmeleri Temel Kanunu ek madde 11’deki suçun oluşacağı açıktır.

5. İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar yasasındaki suçlar

1262 s. İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanununda ‘’koca karı ilaçları’’ bağlamında bir kısım suçlar bulunmaktadır.

‘’Ruhsatsız olarak müstahzar imal edenler veya bu şekilde imal edilen müstahzarları bilerek satan, satışa arz eden veya sattıranlar, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu müstahzarların kendilerine atfedilen tedavi vasıflarını haiz olmadığı veya bu vasıfları azaltacak veya kaybedecek şekilde veya saf olmayan maddelerden imal edildiği anlaşıldığı takdirde ceza üçte bir oranında artırılır. Müstahzar olmamakla beraber hastalıkları teşhis veya tedavi ettiği beyanı ile herhangi bir ürünün satışını, pazarlamasını veya reklamını yapanlar bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ‘’ (md. 19)

Av. Alp Öztekin

(Bu köşe yazısı, www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanmak üzere kaleme alınmış olup, ancak hukuka ve etik ilkelere uygun atıf yapılması suretiyle kullanılabilir)

-------------------------------------------

[1] https://www.haberler.com/kara-hekim-lakapli-sozde-sifaci-cekic-ve-11250906-haberi/

[11] CGK. e. 1994/7-370 k. 1995/12 t. 13.2.1995

[12]

[13] 12. CD 2014, 12167/4410 aktaran, Hakeri, H. , tıp hukuku, (2018) Ankara: Seçkin, s.1202.

[14] Hakeri, H. , tıp hukuku, (2018) Ankara: Seçkin, s. 1201

[15] 19. CD.e. 2016/7814 k. 2017/11236 t. 18.12.2017

[16] 19. CD. e. 2017/4527 k. 2017/9516 t. 13.11.2017

[17] 7. Cd E. 1999/2704 K. 1999/3290 T. 7.4.1999

[18] 7. CD e. 2002/19352 k. 2003/1551 t. 21.4.2003 aktaran, Hakeri, H. , tıp hukuku, (2018) Ankara: Seçkin, s. 1201

[19] 19. CD e. 2017/4527 k. 2017/9516 t. 13.11.2017

[20] Hakeri, H. , tıp hukuku, (2018) Ankara: Seçkin, s.1202

[21] 19. CD e. 2015/12910 k. 2017/7556 t. 2.10.2017

[22] 7. CD e. 2013/6767 k. 2014/11545 t. 5.6.2014

[23] 7. CD e. 1997/10438 k. 1997/10503 t. 19.12.1997

[24] 7. CD e. 2003/5734 k. 2004/3339 t. 10.3.2004

[25] 19. CD. , e. 2016/15292 k. 2017/11617 s.

[26] Hakeri, H. , tıp hukuku, (2018) Ankara: Seçkin, s. 1206