1. GİRİŞ

TTK’nın birinci kitap, dördüncü kısım “Haksız Rekabet” başlığında yer alan 55.maddenin 1. fıkrasında “Dürüstlük Kuralına Aykırı Davranışlar, Ticari Uygulamalar” adı altında “ c) Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle; 1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak, 2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak, 3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak.” hükmü ile iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma hükme bağlanmıştır.

TTK 55/1-c maddesinin öngörülme amacının belirlenmesi amacıyla kanun gerekçesi şöyle açıklanmıştır;

“(c) bendi de hukukumuzda yeni olup bir boşluğu doldurmaktadır. Yeni hüküm hukuken korunan fikri mülkiyet hakları hakkında öngörülmüş değildir, onları da kapsamamaktadır. Hüküm kapsamına giren hukuken özel olarak korunmayan ancak, iş, faaliyet, üretim vs. yönünden önem taşıyan, teklif, hesap, plan gibi ürünlerden yetkisiz yararlanmaktır. Bu fıkra haksız rekabet hukukunu temellendiren emek ilkesinin geniş bir uygulamasıdır. Hüküm başkalarının emeğinden, iş sonuç ve deneyimleri haklı olmayan yaralanmaları önlemeyi amaçlamaktadır. Hükümdeki yaralanma, ekonomik yarar elde etmeyi, başkasının emeğiyle haklı olmadığı halde sonuç almayı ifade etmektedir.”

1.1. Yetkisiz Yararlanma Kavramı

Haksız rekabette yetkisiz yararlanma hali, iş ürünlerini birine emanet veya tevdi eden hak sahibinin yararlanmaya izin vermemesine rağmen; o kişinin iş ürünlerinden yararlanmasıdır. Yararlanma, iş ürününü emanet verenin izni (rızası) olmaksızın gerçekleşen, her türlü ticari amaçlı faydalanmayı içerir. Bu nedenle iş ürününü emanet olarak alan kimsenin iş ürününü ticari amaçla kendi işletmesinde kullanması veya üçüncü bir kişiye satmak suretiyle onu yararlandırması arasında fark yoktur. Önemli olan, iş ürününün her hangi bir şekilde ticari amaçlarla değerlendirilip değerlendirilmediğidir.[1]

Yararlanmanın haksız rekabet sayılabilmesi için rekabet ortamında etki gösterebilecek ticari bir faaliyet olması gerektiği kabul edilmektedir. Bu nedenle TTK 54.maddesinde yer alan düzenlemede katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasının amaçlandığı hükme bağlanarak, kişisel, özel amaçlı kullanımların TTK. m. 55/1-c.1 ve 2 açısından yararlanma sayılmayacağı belirtilmiştir.[2]

İş ürününü elde eden kişinin bundan yetkisiz yararlanması iş ürünü nezdinde hak sahibi olan kişinin iradesine aykırı davranması halinde söz konusu olacaktır. İş ürünü niteliğindeki bilgilerin, “emanet edilme” veya “tevdi edilme”, “sağlanmış olma” dışında kalan ele geçirilmesi halleri, TTK m.55/1-c,1 ve 2 kapsamında değerlendirilmez. İş ürünlerinin emanet veya tevdi edilenler dışında kalan başka kimseler tarafından öğrenilmesi, hukuka aykırı öğrenme olarak kabul edilir. Emanet veya tevdi edilme dışı ele geçirilen işe ilişkin bilgilerin elde edenler tarafından değerlendirilmesi veya başkalarına bildirilmesi hali TTK m.55/1-c değil, TTK m. 55/1-d kapsamına girer[3]. Burada “emanet edilme” ve “tevdi edilme”, “sağlanmış olma” kavramlarını ayrı ayrı değerlendirmek gerekirse; emanet edilme halinin ürünün haksız rekabeti gerçekleştiren kişiye, sahibi tarafından bilerek ve isteyerek verilmiş olduğu, tevdi edilme veya sağlanmış olma halinin ise iş ürününün doğrudan onu meydana getiren kişiden temin edinilmediği anlaşılacaktır.

1.2. İş Ürünü Kavramı

TTK’da iş ürünü ayrıca tanımlanmamakla birlikte, m.55/1-c hükmü kapsamındaki iş ürünü kavramı; geneldeki iş ürünü kavramından ayrılarak teklif, hesap, plan gibi ürünler olarak ele alınmıştır. Böylelikle tanım yerine örneklemek suretiyle iş ürünü somutlaştırılmıştır.

Rekabet hukukunda ürün, sadece üretilen fiziksel mamulü veya hizmeti değil mamulün markasını, fiyatını, kalitesini, ambalaj yapısını, şeklini, rengini ve satış sonrası hizmeti de kapsamaktadır. Ayrıca bir patent, tasarım, makale, film, sahneye koyuş, bir icra; iş ürünüdür.[4] Tek başına “fikir”, iş ürünü olarak değerlendirilmemekle beraber, orijinal bir fikri ve/veya maddi bir çabanın sonucu oluşan bir iş veya çalışma ürünü ve hatta bilimsel çalışmaların sonucunda meydana getirilmiş olan ürünler ile buluşlar da TTK m.55/1-c kapsamındadır.[5]

6102 Sayılı TTK düzenlemesinin kapsamına özel olarak korunmayan ancak, iş, faaliyet, üretim vs. yönünden önem taşıyan, teklif, hesap, plan gibi ürünlerden yetkisiz yararlanma yanında fikri mülkiyet hakları çerçevesinde koruma sağlanamadığı takdirde kümülatif uygulama ilkesi gereği özel düzenlemeyle korunmayan fikrî ve sınai mülkiyet haklarının da girdiğinin kabulü gerekmektedir. Söz konusu hüküm ayrıca emek ilkesi ile de yakından ilgilidir ve başkalarının emeğinden, iş, sonuç ve deneyimlerinden haksız yararlanmaları önlemeyi amaçlamaktadır.

1.3. İş Ürününün Unsurları

TTK m. 55/1-c,1 ve 2’deki hükümlerin uygulanması bakımından “iş ürünü” unsurlarına kanun metninde yer verilmemiştir. Ancak, iş ürünün unsurlarını kanunda yer alan hükümler çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Buna göre, iş ürününün nitelikli bilgi mahiyetinde olması, bilgilerin tacirin iş, faaliyet ve üretimi bakımından önem taşıması, sıradan bilgilerin bir araya getirilmesi ile bütünlük teşkil eden bir değer oluşturması ve iş ürününün özel mevzuatına göre korunan fikri mülkiyet haklarından olmaması, böylelikle fikri mülkiyet hakları kapsamındaki korumadan yararlanamaması şeklinde ortaya konabilir[6].

İş ürünü, haksız rekabet ilişkisinde mal kavramından farklı olarak TTK 55.maddesinde verilen örnekler gözetildiğinde, maddi olmayan ancak fiziksel olarak algılanabilen objelerin iş ürünü olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre işletmenin iş ürünleri, işletme sahipleri için mesleki/ticari tecrübe sonunda edinilmiş bilgi ve tecrübesine göre işletmenin aldığı veya verdiği iş teklifleri, hesap sonuçları veya planlarının toplamını ifade etmektedir. İş ürünleri bir yönüyle de işletmenin rakiplerine göre avantajlı ve dezavantajlı yanlarını ortaya koyan bilgileri içermektedir. Ancak işletmelere ait her ürünün iş ürünü olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından her vakıada kendi içerisinde değerlendirmeye tutulmak suretiyle iş ürünü olup olamayacağı değerlendirilmelidir. Bu kapsamda iş ürününün somut ve algılanabilir olmasının yanı sıra, buluş, bilgisayar programı, know-how gibi fikri emek sonucu ortaya çıkan ürünler de çalışma/iş ürünü sayılmaktadır.[7]

İş ürününün işle ilgili olması ve önem taşıması birbirini tamamlayan unsurlar olarak kabul edilir. Zira iş, faaliyet veya üretim bakımından önem taşımayan şey, iş ürünü niteliği taşımaz ve iş ürünü niteliği taşımayan alelade bilgiler de bu bendin kapsamı dışında kalacaktır.

İş ürünü, kavramıyla tacirin yürüttüğü faaliyeti sonucu değer atfedilebilecek ve iş, faaliyet ve üretim bakımından önem arz eden bilgileri oluşturan değer veya değerler bütünü ifade edilmiştir. Dolayısıyla işletme açısından sıradan bilgilerin bir araya getirilmesi ile bütünlük teşkil eden bir değer denilebilir. Bu bağlamda kanun koyucu madde metninde fikri mülkiyet haklarını iş ürünlerinden ayırmış ve fikri mülkiyet hukukuna ilişkin özel düzenlemelerle korunmayan fakat emek sarf edilerek hazırlanmış ve/veya meydana getirilmiş ürünleri “iş ürünü” olarak kabul etmiştir.[8] Zira madde gerekçesinde, fikri mülkiyet haklarına karşı tecavüzlerin kendi mevzuatları ile korunduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak işletmenin faaliyetinin bir sonucu olarak elde edilen iş ürünleri fikri mülkiyet hakkı olarak (patent, faydalı model bilgileri vb.) tescil edilmemiş ise, bunlara ilişkin koruma haksız rekabet hükümleri uygulama alanı bulacaktır.[9]

1.4. İş Ürünü Çeşitleri

TTK m.55/1-c,1 ve 2’de iş ürünleri teklif, hesap veya plan gibi denilmek suretiyle örnek olarak sayılmış olması nedeniyle iş ürünü kapsamında değerlendirilen her türlü ürün bu madde kapsamındaki hukuki korumadan yararlanmaktadır.

İş ürünü kavramı geniş bir uygulama alanı kapsamakla birlikte bazı görüşlerde kanun metninde yer alan teklif, hesap veya planın özelliklerini taşıyan örnekler olması gerektiği savunulmaktadır. Ancak günümüz koşullarında gelişen ekonomi, teknoloji ve serbest piyasa koşulları birlikte değerlendirildiğinde iş ürünlerinin “teklif, hesap veya plan” özellikleri dışında nitelendirmenin mümkün olacağı da açıktır.

“Teklif, hesap veya plan” ifadesini ayrı ayrı açıklanması halinde iş ürünlerindeki çeşitliliğe ilişkin somut örneklemeler ortaya çıkacaktır. Teklif, genel olarak sözleşme kurulmasından önceki aşamada ortaya çıkan çalışma olup, TTK kapsamında muhatabı olması şart olmayan ve ileride kurulması muhtemel bir sözleşmeye esas hazırlanmış beyanları içermektedir. Hesap, mali değerleri gösteren tablo, çizelge ve dökümlerin bir bütünü olarak kabul edilebilir. Plan ise, kelime anlamıyla tasarlama olup, işlerin yapılma (akış) sırasını gösteren ve yazıya dökülmüş bir belgeyi ifade etmektedir.

1.5. İş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanma Şekilleri

1.5.1. Doğrudan Hak Sahibi Tarafından Tevdi Edilmiş İş Ürünleri

Bir kimse, kendisine tevdi edilmiş (emanet edilmiş) teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz olarak yararlanırsa, dürüst ve bozulmamış rekabeti engeller ve haksız rekabete sebebiyet verir. Bu düzenlemenin uygulanması açısından, iki önemli koşul söz konusudur. Bunlardan ilki, teklif, hesap veya plan gibi iş ürünlerinin emanet olarak bıra­kılmasıdır. Hükümdeki ‘emanet verilme’ kavramını hak sahibinin kendi iradesiyle ve fakat yararlanıl­maması koşuluyla verilen tüm ihtimaller açısından ele almak gerekmektedir[10]. Örneğin sözleşme kurulması ihtimaline binaen sunulan teklif ve planlar emanet olarak bırakılmaya ilişkin somut durum olarak gösterilebilir. Ancak yazıya dökülmüş olsun veya olmasın tek başına soyut fikirler”, TTK m.55/1-c’nin korumasından yararlanamayacaktır. Önemli olan, iş ürünlerini tevdi eden kişinin tevdi ettiği kişiye tanıdığı yetkilerdir. Bu yetkiler arasında söz konusu ürünlerden yararlanma yetkisi yoksa ilk şart sağlanmış olacaktır.[11] Diğer koşul ise, emanet edilen iş ürünlerinin yetkisiz olarak, bir başka değişle emanet ettiği kişiye bu hususta herhangi bir hak veya yetki tanımadığı halde kullanılması veya yararlanılmasıdır.

1.5.2. Doğrudan Hak Sahibi Tarafından Tevdi Edilmemiş İş Ürünleri

TTK m. 55/1-c,2’de kanun koyucu, teklif, hesap veya plan gibi bir kişiye emanet edilmiş iş ürün­lerinin, emanet edilen kişi tarafından başka bir işletmeye veya kişiye verilmesini engellemeyi amaçlamaktadır. Hüküm gereğince üç koşulun bulunması gerekecektir. İş ürünleri, yetkisiz kullanan kişiye doğrudan bu ürünlerin sahibi tarafından değil, üçüncü bir kişi tarafından tevdi edilmiş veya sağlanmış olmalı ve üçüncü kişinin bu ürünleri tevdi etme veya sağlama konusunda yetkisi bulunmaması ilk koşul, yetkisiz kullanımda bulunan kişi, iş ürünlerinin yetkisiz üçüncü kişilerce tevdi edildiğini veya sağlandığını bilmeli veya bilmesi gerekliliği diğer koşul. kendisine yetkisiz olarak tevdi edilen veya sağlanılan iş ürünlerinin kullanılması veya onlardan yararlanılması ise son koşul olarak kabul edilmektedir. Bahsi geçen durumlarda dürüstlük kuralının ihlali ile haksız rekabetin mevcudiyetinden bahsedilir.

Avukat tarafından müvekkilin talebi doğrultusunda işin niteliğine göre hazırlanmış sözleşme taslağı veya ilgili dava dilekçesi örneğinin kullanılması halinde “emanet edilen”, rakip firma tarafından müşteriye sunulmuş olan tasarım, çizim vb. ürünlerin müşteri tarafından firmaya sunularak belirtilen ücretin altında yarar sağlamaya çalışılması halinde “tevdi edilme, sağlanmış olma” haline ilişkin somut örnekler günlük hayatta karşımıza çıkmaktadır.

1.5.3. Pazarlanmaya Hazır Olan ve Çoğaltılıp Yararlanılan İş Ürünleri

TTK m. 55/1-c,3, başkasına ait piyasaya sürülmeye (pazarlanmaya) hazır çalışma ürünlerini modern üretim teknikleriyle daha az maliyetle çoğaltıp, zamandan ve sermayeden tasarruf elde ederek ilk üreten kişiye karşı haksız rekabet avantajı sağlanmasını önlemeyi amaçlamaktadır. TTK m. 55/1-c,1-2’den farklı olarak, çalışma ürünleri, teklifler veya taslaklar gibi ön aşamayı değil, aksine bu aşamayı geçmiş ve tamamlamış piyasada kullanıma uygun ürünleri ifade etmektedir. Bu düzenlemenin kapsamına pazarlanabilir veya piyasası olan (nihai ürünlerin elde edildiği ara ürünler de dâhil olmak üzere) her türlü çalışma ürünü girmektedir.[12]

TTK m. 55/1-c,3’ün uygulanması açısından üç şart mevcut olup; başkasına ait çalışma ürünlerinden yararlanan kişinin bu ürünler üzerinde uygun bir katkısının olmaması, çalışma ürünlerinin pazarlanmaya hazır halde olması gerekliliği, çalışma ürünlerinin teknik çoğaltma yöntemleriyle devralınıp onlardan yararla­nılmış olunmasından ibarettir. Dolayısıyla, ürünler üzerinde uygun katkısı olan kişi, bu ürünler başkasına ait olsa da söz konusu pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma imkânlarıyla devralıp yararlanabilecektir. Çalışma ürünleri üzerinde uygun katkı ise her somut olay açısından farklılık gösterebilmektedir. Bu açıdan, söz konusu ürünlerde uygun katkısı olduğunu iddia eden kişi iddiasını ispat etmekle yükümlüdür(TMK m. 6) Bu ürünler henüz pazarlanmaya hazır değilse ya da piyasadan ithal edilebilen, piyasada bulunan çalışma ürünleri ise, bu hükmün uygulan­ması söz konusu olamayacaktır. Ayrıca bahsi geçen iş ürünlerinden ekonomik bir fayda/yararlanma sağlanmadığı, kişisel olarak kullanıldığı takdirde de hüküm uygulama alanı bulamayacaktır.

TTK m. 55/1-c,3’ün uygulama alanı açısından ortaya çıkan tartışmalı hususlar da mevcuttur. Madde içeriğinde yararlanma ve devralmanın doğrudan veya dolaylı olması hakkında herhangi bir ayrıntı yer almamakla birlikte İsviçre Federal Mahkemesi ve öğreti, çalışma ürünlerinden doğrudan doğruya yararlanmanın gerekli olduğu kabul edilmektedir.[13] Çalışma ürünün aynen taklit edilmesi halinde ise Federal Mahkeme ve öğretide baskın çoğunluk, ürünün kalitesinde veya menşeinde aldatmaya yol açmadığı müddetçe, İsvHRK m.5 (TTK m. 55/1-c) hükmünün ihlal edilmediğini ifade etmektedirler.[14]

1.6. Rekabet Hukukuna Hâkim İlkeler Kapsamında Değerlendirme

TTK’nin sistemini oluşturan modern sistemde rekabet hukuku dürüstlük kuralı çerçevesinde düzenlenmekte ve dürüstlük kuralının ihlal edilmemesinin temini haksız rekabet düzenlemelerinin amacı olarak belirtilmektedir. Dürüstlük kuralına aykırı fiil olarak haksız rekabet diğer kimsenin haklarının ihlalini gerektirmemekte; daha çok herkese açık olan bir hakkın kötüye kullanımı olarak algılanmaktadır. Bu sayede rekabete katılan ilgililerin kendilerine tanınan iktisadi özgürlüğü normal sınırlar içerisinde kullanacaklarına duyulan güvenin koruma altına alındığı belirtilmektedir.[15]

Modern haksız rekabet hukukunda, rakiplerin menfaatlerinin korunması yanında tüketici menfaatlerinin (tüketicinin korunma ilkesi) dürüstlük kuralına aykırı iktisadi faaliyetlere karşı korunması amacı taşımakta ve söz konusu amaç haksız rekabet hukukunun diğer amaçlarına nazaran giderek öncelik kazanmaktadır. Tüketicinin korunması ilkesi, haksız rekabet normlarının tüketici lehine yorumlanmasını ifade etmemekte; tüketiciye karşı yapılan fiillerin de haksız rekabet hukukunun koruma alanı içerisine girmesini ve tüketicinin haksız rekabet hukukunun koruma süjelerinden biri olarak kabul edilmesini ifade etmektedir. Tüketicinin korunması ilkesiyle, tüketicinin iktisadi piyasada yer alan diğer kişilerin eylem ve davranışlarına olan güvenlerinin boşa çıkarılmaması gereği, bu sayede haksız rekabet hukukunun rekabet ilişkisi içinde bulunan taraflar yanında tüketici menfaatlerini de koruma amacı güttüğü kabul edilmektedir.[16]

TTK’nın, “müşteri” kavramını kullanarak tüketicileri kapsamına almama, yalnızca tacirler arasındaki faaliyetleri düzenleme niyetinde olduğu düşünülebilirse de müşteri kavramının, tacirler arası ilişkiler yanında, tüketicileri de kapsamına alan daha geniş bir ifade olduğunun ve kanunun ticari olsun olmasın tüm haksız rekabet hallerini düzenleme niyetinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu doğrultuda inceleme konusu edilen Kanun’un 55/1-c maddesinin sonuçları ile aslen tüketicinin korunması ilkesi arasında bağlantının mevcut olduğu, ortaya çıkan haksız rekabet eylemlerinin tüketici haklarının ihlalinin de meydana gelebileceği kanaatindeyiz.

Ticari uygulamanın haksız olup olmadığının tespitinde kullanılacağı belirtilen ilkelerden ikincisi ise mesleki özen gereklerinin yerine getirilmesi ilkesindir. Mesleki özen, dürüst pazar uygulamaları kavramı ve dürüstlük ilkesinin haksız rekabet hukukuna uygulanmasıdır olup AB üye ülkelerin birçoğunun yasal sisteminde yer alan dürüst iş şartlarına karşılık geldiği kabul edilmektedir[17]. Mesleki özen somut olayın özelliklerine göre, dürüst bir tacirden mesleğiyle orantılı olarak yerine getirmesi beklenen özenin ölçüsünü ifade eden bir kavramı ifade etmekle birlikte Türk Hukukunda da benimsenmesi gereken ilkelerden olduğu açıktır.

Rekabet hakkının kötüye kullanılması engellenmediği takdirde ekonomi üzerinde olumsuz etki doğuracağı açıktır. Rekabet hukukunun sadece kişiler/tacirler üzerinde değil, aynı ölçüde sosyal gayesinin de bulunduğunu açıkça ortaya koymakta, milli ekonominin ve kamu düzeninin korunması da kolektif rekabetin zarar görmesini önleyici düzenlemelerin araçları arasında kabul edilmektedir[18]. Haksız rekabet hukuku açısından kamu menfaatlerini amaç edinmesi (kamu yararının korunması ilkesi), kamunun bozulmamış rekabet düzeninden kaynaklanan menfaatleriyle sınırlandırılmakta haksız rekabet hukuku düzenlemelerinin işçi menfaatleri ve çevrenin korunması gibi diğer kamu menfaatlerini kapsamına almadığı kabul edilmektedir.

Emek ilkesinin dürüstlük kuralının bir görünümü olarak, bazı hallerde uygun düştüğü ölçüde rekabetin haklı olup olmadığının belirlenmesinde hâkime yol gösterici olarak uygulanmasında fayda vardır. Fakat TTK’da yer alan hükümlerin alınmış olduğu, piyasada doğruluk ve açıklık (şeffaflık) ilkelerinin (özellikle iltibas, karşılaştırmalı reklam uygulamalarında) öne çıkması neticesinde ilkenin uygulama alanı İsviçre’de gittikçe daralmıştır[19]. TTK’nın gerekçesinde ise emek ilkesinin güçlendirilip etki alanının genişletildiğinden bahsedilmiş, TTK’da da haksız rekabet hallerinin bazılarını emek ilkesini esas alarak düzenlenmiştir. Ayrıca bu ilke, Yargıtay uygulaması açısından eski TK döneminde olduğu gibi yeni TTK döneminde de hakime yol gösterici olarak kullanılmaya devam etmektedir. Bu sebeple hakim, menfaatler dengesini dikkate alarak, her somut olayda duruma göre karar vermelidir. Ayrıca hakim, emek ilkesine dayanarak haksız rekabetin varlığına karar verirken serbest rekabet ilkesini göz önüne almalıdır.

Emek ilkesiyle karşı çıkılan başkalarının emeğinin sömürülmesi, elde edilen menfaatlerin başkalarının vasıtalarına dayandırılmasıdır. Bu nedenle elde edilen menfaatlerin, bu sonuca ulaşmak için gerekli olan gayret ve emek harcanmadan, ancak dış etkenler sonucunda gerçekleşmesinin haksız rekabet teşkil etmeyeceği belirtilmektedir. 6102 sayılı TTK m 55/1/c düzenlemesinin mevzuatımız açısından emeğin korunması ilkesinin mutlak ve genel olarak kabul edildiği şeklinde yorumlanmaması gerektiği; tam aksine özellikle fikri mülkiyet haklarıyla korunabilen unsurlar açısından haksız rekabet hükümlerinin uygulama alanını daralttığını savunmaktadır. Bunun sonucunda emek ilkesi dışsallıkla birlikte incelenmesi gereken bir ilke olarak görülmekte ve dışsallık kavramının, emek ilkesinin koruma sınırlarını belirleyen bir kavram olarak kabul edilmesi gerekmektedir.[20]

Haksız rekabette ilişkin düzenlemelerle fikri mülkiyet düzenlemeleri arasında özel hüküm genel hüküm ilişkisi bulunması, fikri mülkiyet haklarının kendi arasında kümülatif olarak uygulanması ile haksız rekabet hukukuyla fikri mülkiyet haklarının kümülatif uygulanması açısından farklılıklara neden olmaktadır. Tescil ettirilmeme veya süresi uzatılmadığı için kamu malı haline gelme gibi bir nedenle fikri mülkiyet hukuku kapsamında koruma elde edilememesi durumunda, kümülatif uygulama ilkesi uyarınca haksız rekabet hukuku hükümlerinden yararlanılabileceğinin kabulü gerekmektedir[21]. Haksız rekabet hukukuyla ilgili fikri mülkiyet hukukunun farklı menfaatleri koruması durumunda ise söz konusu fikri mülkiyet haklarının kullanılması, aldatıcı veya yanıltıcı ticari uygulamaya sebebiyet vermesi durumunda haksız rekabet hükümlerine başvurulabileceği kabul edilmektedir.[22]

TTK m. 55/1-c hükmü, haksız rekabet hukukundaki gelişmeler açısından olumlu düzenlemelerdendir. Aynı zamanda yetkisiz yararlanma konusu haksız rekabet hali olarak ilk kez kanun çerçevesinde düzenlenmiştir. Haksız rekabet hukukunda geçerli olan emek ilkesinin yanı sıra uygulama ile kendine yer bulan diğer ilkeler birlikte kanun maddesi yol gösterici nitelikte olduğu söylenebilir.

Kanun hükmü, iş ürünlerine veya çalışma ürünlerine yönelik doğrudan bir koruma sağlamadığı için kanun gerekçesinde de açıklandığı üzere yetkisiz veya haksız olarak yararlanmanın önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Ancak Kanun içeriğinde ayrıca iş ürünü ve çalışma ürünü kavramların özüne yer verilmiş olmasının uygulamada teknolojinin süregelen değişimi nedeniyle tespiti zor ve tartışmaya açık olacağı düşünülmektedir.

Av. İrem KARADEMİR

KAYNAKÇA

1. ARKAN Sabih (2018). Ticari İşletme Hukuku, Bankacılık ve Ticaret H. Araş. E., Ankara

2. AKSOY Mehmet Ali (2011), Haksız rekabet halleri ve haksız rekabetin tespiti (Yayınlanmamış doktora tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara

3. AYHAN Rıza, ÖZDAMAR Mehmet, ÇAĞLAR Hayrettin. (2013). 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Hükümlerine Göre Ticari İşletme Hukuku. 6.Bası. Yetkin Yayınları, Ankara

4. BAKIR Ayhan (2017). Türk Haksız Rekabet Hukukunda Dürüstlük Kuralına Aykırı Genel İşlem Şartı Kullanımı ve Yaptırımı, Yetkin Yayınları, Ankara

5. BİLGİLİ Fatih, DEMİRKAPI Ertan (2014), Ticaret Hukuku Bilgisi, Dora Yayınları, Bursa

6. ÇAPA Mehmet Sadık (2014). Haksız Rekabet Hukukunda Başkalarının İş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanma. Ankara Barosu Dergisi. 2014/2: 360-373

7. ŞEHİRALİ ÇELİK Feyzan Hayal (2015), 6102 Sayılı TTK m. 55.1.c Kapsamında “Başkalarının İş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanma”, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü 60.Yıl Armağanı, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara, s.341-402

8. KARAHAN Sami (2013). Ticari İşletme Hukuku, 25. Baskı, Mimoza Yayınevi, Konya

9. KAYIŞ Bengül (2012). Haksız Rekabetten Doğan Kanunlar İhtilafı. Yetkin Yayınları, Ankara

10. KUŞOĞLU Dilay (2017), İşletme Çalışanlarının TTK M.55/1-C Kapsamında Müşteri Çevresine İlişkin Haksız Rekabet Fiilleri Ve Hukuki Sonuçları, Ekin Yayınevi, Bursa

11. NOMER Ertan (2016), Haksız Rekabet Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul

12. ODABAŞI Fatma Karaman (2015), Uygulamada Fikri Mülkiyet Haklarının Haksız Rekabete Konu Olması, Adalet Yayınevi, Ankara

13. ÖRS Halil Fahri (1958), Türk Hususi Hukukunda Haksız Rekabet(Hukuki Mahiyeti ve Rekabet Hakkının Himayesi), Ziraat Bankası, Ankara

14. ÖZEL Çağlar, ÖZDEMİR Semih Sırrı (2017). Türk Hukukunda Haksız Rekabete İlişkin Düzenlemeler, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 189-206

15. PINAR Hamdi (2012), Reklam Ve Satış Yöntemlerine İlişkin Haksız Rekabet Hâlleri, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 2, s. 129-156

16. POROY Reha (2001), Ticari İşletme Hukuku, Vedat Kitapçılık, Ankara

17. GÜVEN Şirin (2012), 6102 Sayılı TTK’nin Haksız Rekabete Dair Düzenlemelerinin Amacı ve Koruduğu Menfaatler Çerçevesinde Dürüst ve Bozulmamış Rekabet Kavramı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 2, s. 175-187

18. TAMER Ahmet (2011), Yanlış veya Yanıltıcı Beyan ve Hareketlerle Haksız Rekabet, 1.B., Adalet Yayınevi, Ankara

19. TEKİNALP Ünal (2016). Yeni Haksız Rekabet Hukukunda Amaç, İlke ve Üç Boyutluluk, Prof.Dr. Seza Reisoğlu’na Armağan, Ankara

20. UYGUR Turgut (2012), 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, Seçkin Yayınevi, Ankara

21. UZUNALLI Sevilay (2013), Genel İşlem Şartlarının Haksız Rekabet Hükümleriyle Denetlenmesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. LXXI, S.2, s.383-420

22. YILDIZ Burçak (2015). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Haksız Rekabet Alanında Yaptığı Başlıca Değişiklikler ve Yenilikler”,(Bilgeç, Hakan (Editör): Ticaret Hukukuna Hukukun İlgili Diğer Alanlarıyla Birlikte Bakış Sempozyumu, 15-16 Mayıs 2014, Gazimağusa, KKTC: DAÜ Yayınevi, s. 38-64

23. YAĞCIOĞLU Kaan Muharrem (2017). Haksız Rekabet Hukukunda Emek İlkesi ve Uygulaması, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 2345-2372

-------------------

[1] NOMER Ertan (2016). Haksız Rekabet Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, s.320

[2]ÇELİK ŞEHİRALİ Feyzan Hayal (2015), 6102 Sayılı TTK m. 55.1.c Kapsamında “Başkalarının İş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanma, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü 60. Yıl Armağanı, Bankacılık Enstitü Yayınları, Ankara, s.373

[3] NOMER Ertan (2016), age., s. 319.

[4] 6102 Sayılı TTK m 55/a-1 Gerekçesi

[5] KUŞOĞLU Dilay (2017), İşletme Çalışanlarının TTK M.55/1-C Kapsamında Müşteri Çevresine İlişkin Haksız Rekabet Fiilleri ve Hukuki Sonuçları, Ekin Yayınevi, Bursa, s. 70.

[6] KUŞOĞLU Dİlay (2017), age., s. 72.

[7] ÇELİK ŞEHİRALİ Feyzan Hayal (2015), age., s.353

[8] NOMER Ertan (2016), a. g. e., s. 318.

[9]ÇAPA Mehmet Sadık (2014). Haksız Rekabet Hukukunda Başkalarının İş Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanma. Ankara Barosu Dergisi. 2014/2: s. 364.

[10] KARAHAN Sami (2013). Ticari İşletme Hukuku, 25. Baskı, Mimoza Yayınevi, Konya, s. 234.

[11] ÇAPA Mehmet Sadık (2014), age., s. 366

[12] ÇAPA Mehmet Sadık (2014), age., s. 368.

[13] ÇAPA Mehmet Sadık (2014), age., s. 370.

[14] ÇAPA Mehmet Sadık (2014), age., s. 370.

[15] ARKAN Sabih (2018), Ticari İşletme Hukuku, Bankacılık ve Ticaret H. Araş. E., Ankara, s. 7.

[16] ÖZEL Çağlar, ÖZDEMİR Semih Sırrı (2017). Türk Hukukunda Haksız Rekabete İlişkin Düzenlemeler, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’a Armağan, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 202

[17] AKSOY Mehmet Ali (2011), Haksız rekabet halleri ve haksız rekabetin tespiti (Yayınlanmamış doktora tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, s.173

[18] AKSOY Mehmet Ali (2011), age.,s.173

[19] GÜVEN Şirin (2012), 6102 Sayılı TTK’nun Haksız Rekabete Dair Düzenlemelerinin Amacı ve Koruduğu Menfaatler Çerçevesinde Dürüst ve Bozulmamıs Rekabet Kavramı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.18, S. 2, s. 180

[20] AKSOY Mehmet Ali (2011), age., s.179

[21] YILDIZ Burçak (2015), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Haksız Rekabet Alanında Yaptığı Başlıca Değişiklikler ve Yenilikler”, (Bilgeç, Hakan (Editör): Ticaret Hukukuna Hukukun İlgili Diğer Alanlarıyla Birlikte Bakış Sempozyumu, 15-16 Mayıs 2014, Gazimağusa, KKTC: DAÜ Yayınevi, s. 62.

[22] SULUK, Çoklu Koruma, age., s. 55; Ürünün hangi marka araca uyduğunun ya da bir atölyede hangi tip araçların tamir edildiğini göstermek gayesiyle otomobil markası ve tip adlarının kullanılması haksız rekabet oluşturmamaktadır.