Hikaye yine tanıdık. Mersin'in arka mahallelerinden birinde, kirası bile ödenemeyen derme çatma , iki odalı, barakadan bozma bir evde, henüz dört aylık bir bebek öldü dün.

Anne babası işsizdi, iki buçuk yaşında bir çocukları daha vardı büyük babaya bırakılan. İş aramaya gitmişlerdi. En son, baba içirmişti sütünü öğlen üzeri, uyutup çıkmıştı evden.

Muhtemelen uykuda kusup, boğulmuş Damla bebek. Akşam, baba fark etti öldüğünü lütfedip eve dönünce. Sarmalandı, küçücük bir tabutla gitti erkenden öte geçeye bebek.

Sıra fatura kesmeye geldi. Anne ve baba tutuklanmak üzere sevkedildiler mahkemeye. Kanun '' Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez...'' diyedursun; hatta, geride, iki buçuk yaşında bir çocuk ve sarsılmış, işsiz, aç, psikolojisi altüst olmuş bir kadın onu bekleyedursun, TUTUKLANDI adam. Anne ise kayıp. Dede, annenin intihar etmesinden endişe ediyor.

Kime ne desek şimdi?

- İki çocuğunu işsiz olduğu için besleyemeyen aileye ''üçüncüyü de yapın, Allah rızkını verir'' diyen politikacıyı mı?

- Tutuklamayı ilahi bir adalet yöntemi olarak her zaman uygulamaktan çekinmeyen adalet sistemini mi?

- Komşusu açken tok uyuyan bizleri mi?

.....

Kolayı var: Anne ile babayı afaroz et gitsin. Fuhuşu meslek edinmenin 2 yıldan 4 yıla, dişçiliği meslek edinmenin 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldığı bir coğrafyada, böyle gelmiş böyle gider bu işler...

Nuh Hüseyin KÖSE