Ağustos ayı askerler için terfilerin ve üst komuta kademesinin belirlendiği ay. Bu nedenle her yıl ağustos ayı başında toplanan Yüksek Askeri Şura’da alınan kararlar gündemin birinci sırasını işgal eder. Kimin Genelkurmay Başkanı, kimin hangi kuvvet komutanı olacağı belirlenirken, teamüllere göre on-onbeş yıl sonrasının muhtemel komuta kademesinde hangi isimlerin yer alacağı da konuşulur ve medyada genişçe yer alır.

Demokratik hukuk devletlerinde sıradan bir atama işlemi olan ve gündemde  ya hiç yer almayan ya da gazetelerin iç sayfalarında değinilen bu idari işlem Türkiye’de neden en önemli yeri işgal ediyor? Sözü dolandırmaya hiç gerek yok, cevap çok açık ve net: Askeri vesayetin varlığıdır. Halk kimi seçerse seçsin, seçilenlerin üzerinde, siyasi iktidarın üzerinde, yargının üzerinde askeri vesayet...

Vesayet rejimi ülkemizde devlet kararları ile siyasi iktidarın icraatlarını ayrı tutmuştur. Vatandaş için geçerli kabul edilen Anayasa, kanunlar, hukuk devleti ilkeleri asker için bir muhtıra ile kaldırılan veya değiştirebilen formel yapı olarak görülmüştür. Cumhurbaşkanı seçilebilmenin şartları ve koşulları Anayasa’da nasıl belirlenmiş önemli değildir. Önemli olan askerin olmazsa olmazlarıdır. Egemenliğin sahibi milletmiş, temsil makamı Meclis’miş önemli değil. Bu nedenle üst komuta kademesi nasıl bir Cumhurbaşkanı sorusuna, Yüce Meclis’in kararı ama diye başlayarak, sözde değil özde laik tanımıyla eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanı olamayacağı mesajını verirler. Mesajlardan gerekli ders alınmamışsa sıra muhtıraya gelir.

Gerekli gördüğünde yasamaya, yürütmeye, yargıya müdahil olabilen bir gücün üst komutasının belirlendiği, vesayetin devamına engel olabilecek “çürüklerin„ ayıklandığı YAŞ toplantıları bu nedenle çok önemli. Vesayetin devamını kendileri için varlık nedeni kabul eden akredite medya, günler öncesinden tarihi YAŞ toplantısını zaten gündeme taşıma görevini ifa etmiştir. Onlara göre YAŞ, ülkenin kaderini belirleyecek kararların alındığı, atamaların yapıldığı bir toplantıdır. Son Anayasa değişikliğine kadar ihraç kararları aleyhine yargı yoluna da gidilemiyordu. Kesin olan bu kararlara herkes itaat eder. Başbakan ve  Milli Savunma Bakanları karara katılmıyorsa muhalefet şerhi koysa da, şimdiye kadar formaliteden öte gitmeyen/gidemeyen Cumhurbaşkanı’nın onay işlemiyle kararlar uygulamaya geçirilir.

BAŞBAKAN YAŞ BAŞKANI MI ? EŞ BAŞKAN MI?

2010 yılı 12 Eylül referandumuyla Anayasa’da yapılan önemli değişikliklerden biri de ordudan  ihraçla ilgili YAŞ kararlarının yargı denetimine tabi hale getirilmesiydi. Askeri yargı alanını daraltan, sivil otoriteyi güçlendiren bu değişikliklerden sonra yapılan bu ilk YAŞ toplantısını birçok açıdan tarihi bir toplantı olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdiye kadar YAŞ toplantılarında görmeye alıştığımız fotoğraf değişti. Genelkurmay Başkanı’nın eş başkan gibi Başbakan’la birlikte toplantı masasında yer aldığı fotoğrafın yerini, Bakanlar Kurulu toplantısında olduğu gibi, Başbakan’ın fiilen başkanlık ettiğini gördük. Bu tablo askeri vesayetin sona ermesi, demokrasinin güçlenmesi yönünde önemli bir değişim olarak tarihe geçmiştir.

YAŞ toplantıları, demokratik hukuk devletletlerinde olduğu gibi sıradan bir idari işleme dönüşünceye kadar belki bir süre daha konuşulmaya, tartışılmaya devam edecektir. Ancak 2011 toplantısına kadar yaşanan değişim sürecini asla unutmamak gerekir.

2007 yılında başalayan Ergenekon soruşturmalarıyla, vesayetin “sözünü dinlemeyen„ siyasi iktidarların darbelerle nasıl yıkılacağının planları deşifre oldu. 1999 yılından itibaren, darbeye zemin hazırlamak için Ergenekon isimli vesayetçi anlayışın yeniden  yapılandığı ve eylemlere başladığı anlaşıldı. Elde edilen bilgi, belge, silah, mühimmat, konuşma tapeleri, plan, kroki, vs. tüm deliller mahkemelere sunulup sanıkları adalet önünde hesap vermeye başladılar.

Ak Parti’nin tek başına iktidara gelme sürecinde hazırlığına başlanan Balyoz Harekat Planı adıyla, 12 Eylül darbesini örnek alan bir darbe planı, darbe karşıtı subayların ihbarı ile ortaya çıkarılmış, soruşturmaya başlanmış, çoğunluğu muvazzaf askerlerden oluşan sanıkların önemli bir bölümü tutuklu olarak yargılanmaktadır.

ASKERİN TUTUMU ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINI ZORLAŞTIRMIŞTIR

Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları devam ederken askerin takındığı tavır yargı makamlarının görevlerini yapmasını zora soktuğu gibi  siyasi iktidarın da hareket alanını daraltmıştır. Bağımsız yargı makamlarının çok ağır suçlamalarla haklarında dava açtığı muvazzaf subaylar hakkında disiplin işlemlerinin başlatılmaması, açığa alma yönünde ilgili bakanlıklara teklif sunulmaması başka türlü izah edilemez. Eşinin başı örtülü diye disiplinsizlik nedeniyle yüzlerce askerin dosyası YAŞ gündemine getirilirken, darbe girişimiyle suçlanan ve tutuklanmasına yetecek boyutta aleyhine delil bulunan sanık askerler hakkında bırakın ihraç istemeyi, disiplin soruşturması bile yapılmamıştır.

İrtica İle Mücadele Eylem Planı adıyla ele geçirilen demokrasiye müdahale planı niteliğindeki belgelere Karargah’tan yapılan “kağıt parçası„ açıklamaları, Balyoz’la ilgili soruşturma devam ederken, masa yumruklayarak bu planı inkara yönelik açıklamalar, herkese durduğu yeri iyi tayin etmesi gerektiğini ifade eden tehditler, son olarak Balyoz sanıklarını tahliye etmeyen hakimlerin kararlarının Genelkurmay web sitesinde yayınlanarak doğrudan eleştirilmesi hukuka ve demokrasiye saygı içermeyen tutum örneklerinden bazıları olarak sayabiliriz.

EMEKLİLİK GEREKÇELERİ DARBECİLERE DESTEK, YARGIYA MÜDAHALE NİTELİĞİNDE

Bu süreçte YAŞ toplantısı öncesi, Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu general ve subaylarla ilgili disiplin işlemi yapmayan komutanların üstüne üstlük bir de terfilerini gündeme getirmeleri tabii ki sivil otoritenin kabul etmesi mümkün olmayan bir durumdu. Talepleri reddedilince öyleyse emekli oluruz dediler ve emeklilik talepleri kabul edildi. Yeni bir kriz beklentisinde olanlar, dört saat gibi kısa bir zamanda siyasi otoriterin yasal kararlarıyla sorunun krize dönüşmeden çözüldüğünü gördüler.  Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in emeklilik gerekçesi veda mesajına şöyle yansıyor: “Şu anda 173"ü muvazzaf, 77"si emekli olmak üzere 250 general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir.

Haklarında henüz hiçbir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral, 58 albay hürriyetlerinin tahdit edilmesi yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince yapılacak Yüksek Askeri Şura"da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır.

Bu durumun önlenememesi ve yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerin dikkate alınmaması Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmeme engel olduğundan, işgal ettiğim bu yüce makamda göreve devam etme imkânını ortadan kaldırmıştır”.

Veda mesajı kısaca, hukuk işletildi, vesayeti devam ettirme imkanı bulamadım¨ anlamına geliyor. Hukuk devletinde yargı kararları askerin denetimine tabi değildir. Yargının bir yanlışı varsa kendi sistemi içinde içinde yine yargı makamları tarafından düzeltilir. Sormak lazım;  Yüksek Askeri Şura değerlendirmesi yasa gereği de, suç işledikleri yolunda kuvvetli delil bulunanların tutuklanması ve yargılanması yasa gereği değil mi?  Yargı organları suç işledikleri iddia olunanları yargılamasın mı? Yargı kararları dikkate alınarak, tutuklu general ve subaylar hakkında disiplin işlemi yapmak, 65. Maddeye göre görevden uzaklaştırmak yasa gereği değil mi? 

Bu şartlar altında başlayan 2011 YAŞ toplantısında, milletten aldığı iktidar yetkisini vesayete teslim etmeyen bir duruşla, teamüller yerine kanunların uygulanmasını sağlayan Başbakan Erdoğan’ı takdir ve tebrik etmemiz gerekiyor. Savunma hakkı bile verilmeden ordudan ihraç edilen YAŞ’zedelerin mağduriyetinin giderilmesinin ardından, sivil otoritenin başkanlığını hissettirdiği YAŞ, milletimizin ve ordumuzun lehine olacaktır.  Gelişmelerin, Milli Savunma Bakanlığına bağlı, ülke savunması asli görevine hazırlanan profesyonel bir ordu için başlangıç olmasını dileyelim.

Reşat Petek