İnsanların söz ya da davranışlarının diğerinde nasıl bir etki bıraktığını anlamak bazen oldukça zor. Ancak galiba gayretimizin doğru anlaşılmak yönünde olması gerek. Ben tam da bu noktada bir kötü bir de iyi iki örnekle konuyu size açmak, sizlerle bir hatamı da paylaşmak istiyorum. 

Öğrencilerim benim hayatımın en önemli unsuru desem inanın abartmış olmam. Benim için her biri, okul yıllarında ister hususi bir samimiyet kuralım ister kurmayalım, sevgiye eşdeğerdir. İnanın benim için kız öğrencilerim ‘dünyanın en güzeli’, erkekleri de ‘en yakışıklısıdır’ hep. Çünkü hep öyle baktım ve düşündüm. 

Bunlar güzel sözler olduğu için de her biri için sarf etmekte ya da söylemede hiç tereddüt etmedim. Bana biraz yaklaştıklarında duygu ve düşüncelerimi de her biriyle paylaşmaktan hiç çekinmedim. Daha önce yazdığım gibi, gerçekten maskem falan yok benim. Ben onların hocalarıydım ayrıca yaklaştıklarında ya da konuştuklarında maskem yoktu daha önce yazdığım gibi herkes ta kalbime dokunabilirdi. 

Meğer bu düşüncelerim ya da iltifatlarım,  yanlış anlaşılabiliyormuş. Çok sevdiğim biri, bana bunu söylediğinde önce çok ama çok şaşırdım. Zira bu sözleri yazdığım ve duygularımı paylaştığım öğrencilerimin bir kaçı, buna yanlış anlamlar yüklemişler. Bunlar kimdir, inanın hatırlamadım bile. Dediğim gibi, benim için her biri, hiç ayırt etmeksizin dünyanın en iyi ve güzelleriydi çünkü. Ben aslında bugüne kadar bu sözleri bütün öğrencilerim için söyleyebilirdim, söylemişimdir de. 

Önce bu şekilde düşünen öğrencilerime kızdım biraz. En azından ne düşündüğümü bana sorabilirlerdi. Ancak hemen belirtmeliyim ki, hata tamamen bana ait. Çünkü, beni tanıyan hiç kimseye, -tabii ki öğrencilerime de- ‘beni anlama kılavuzu’ vermiyorum ve benim elimde de maalesef kimler hangi sözden neyi anlar diye bir sözlük yok. 

Hatamı, özellikle Peygamberimize ait aslında bildiğim şu hikayeyi hatırladığımda iyice anladım. Eşiyle bir gün Medine sokaklarında yürümektedir Peygamberimiz. Eşinin yüzü de kapalıdır. Yanından bir arkadaşı geçer, selamlaşırlar. Sonra Peygamberimiz durdurur arkadaşını. Gel der ve hanımının yüzünü açar, sonra der ki, ‘bu benim eşim falanca’. Adam şaşırmıştır, ‘ben der tereddüt etmedim ki’. ‘Olsun’ der Peygamberimiz, ‘içinde güvensizlik olmasın da’... 

Bu hikayeyi hatırladığımda kimselere artık kızmadım, özellikle o öğrencilerime de.

 Sevgili öğrencilerim ve dostlarım.

 Her birimizin, karşımızdakilerin bizi anlayabildiği kadarız. Galiba ben bunu biraz geç de olsa anladım. Doğru anlaşılmak, güven ve emniyet için önemli.

Beni bu konuda uyaran ince insan, haklısın!

Aslında bir hata varsa ki, bana aittir ve aslında bu yazı tam da bu nedenle kaleme alınmış bir özür yazısıdır. 

Sadi’ye sormuşlar: ‘Güzel ahlakı nerden öğrendin?’ Demiş: ‘Kötülerden’... 

Benim hatamdan çıkaracağınız dersler olur diye düşündüm, bu yazıyı yazdım.

Ki sizler yapmayın...