1.Türk Ceza Adalet Sisteminde Adli Kolluk

Adli kolluk 5271 sayılı CMK’nın sancılı doğan düzenlemelerindendir. Bunun se­bebi, Adalet Bakanlığının, adli kolluk olarak sa­dece Cumhuriyet Savcısına bağlı ve Cumhuriyet Savcısından emir alan özerk bir yapı oluşturmak istemesidir. A­maçlanan düşünceye göre, kolluk, adli ve idari kolluk olmak üzere organik olarak ikiye bölüne­cek, adli kolluk özlük hakları bakımından İçişleri Bakanlığına bağlı kalmaya devam ederken, di­ğer alanlarda bulunduğu bölgedeki Cumhuriyet Başsavcı­lığına bağlanacaktı. Adli kolluğun belirlenme­sinde Cumhuriyet Savcıları söz sahibi olacak, adli kolluk idari kolluk görevi yapamayacak, adli görevi ile ilgili kendi sıralı amirlerinden ve mülki amirden emir almayacaktı[1].

Adli kolluk ile idari kolluk ayrımı organik olarak benimsenmemiştir. Sadece 5271 sayılı CMK’nın 164-168 maddeleri arasında yine İçişleri Bakanlığı bünyesinde etkin ve verimli olmayan bir adli kolluk düzenlemesi yapılmıştır. De­ğişen tek şey, adli kolluk olarak nitelenmesi ge­reken kolluğun kimlerden oluştuğunun netleşti­rilmesi ve Cumhuriyet Savcılarının kiminle çalıştığını daha net olarak bilebilecek konuma gelmesidir.

Her şeye rağmen Cumhuriyet savcısının emrinde artık bir adli kolluk vardır. CMK, Cumhuriyet savcısı/kolluk ilişkilerini bir daha bozulmamacasına düzeltmiş; bu ilişkiyi akılcı bir eksene oturtmuş, adli kolluğu idari yönden İçişleri Bakanlığı’na, fonksiyonel olarak da Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlamıştır[2].

Adli kolluk görevlilerinin Cumhuriyet Savcıları ile bilimsel, verimli ve etkili suç soruşturması yürütebilmeleri için adli kolluk görevlilerinin idari olarak Adalet Bakanlığına adli olarak da suçun işlendiği yargı alanındaki Cumhuriyet savcılarına bağlı olarak görev yapmaları gerekmektedir. Çünkü Cumhuriyet savcılarının görüşü alınmadan adli kolluk görevlilerinin her an değiştirilmesinin mümkün olması, adli kolluk sorumluları ve görevlilerinin çeşitli baskılar altında olması ihtimali, adli kolluk sorumluları ve görevlilerinin, adli görevlerinin haricindeki hizmetlerde, idari olarak da üstlerinin hizmetlerinde olmaları ve onlardan etkilenebilme ihtimalleri nedeniyle tam bir adli kolluk sisteminin oluşturulmadığı açıktır.

Adli kolluk amiri veya üstü olmayanların adli kolluğa emir vermeleri ve bunun yerine getirilmesi mümkün ve hukuka uygun değildir. Adli kolluk mensubu kendi amiri veya Cumhuriyet savcısından emir alabilir. Gerek adli kolluğun amir veya üstü olmayan kişi veya makamların, gerekse adli görevi olmayan üstlerin adli kolluğa adli olayla ilgili talimat vermesi yasaktır. CMK ve Adli Kolluk Yönetmeliği gereğince, savcının emrinde bulunan adli kolluk, yürüttüğü adli soruşturmalar hakkında idari makamlara açıklama yapamaz, onlardan adli konularda talimat alamaz. Hatta adli kolluk, adli görevlerinin haricindeki hizmetlerinde üstlerinin emrinde olmakla birlikte, adli kolluk görevlilerine adli görevi bulunmayan üstleri tarafından, yürütülen soruşturma ile ilgili olarak dahi emir ve talimat verilemez[3]. Çünkü CMK’nın 164/2 maddesinde belirtildiği üzere, soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir. Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir. Yine CMK’nın157.maddesinde belirtildiği üzere, kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. Yürütülen soruşturma ile ilgili olarak, adli kolluk görevlilerinin adli görevi bulunmayan üstlerine bilgi vermesi, soruşturmanın gizliliği kuralının ihlali anlamına gelmektedir. Bunu yapan adlî kolluk görevlilerinin eylemi TCK’nın 257/1 maddesinde belirtilen görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.

2. Adli Kolluk- İdari Kolluk Ayırımı

CMK ve Adli Kolluk Yönetmeliği bir arada değerlendirildiğinde kolluk içinde adli kolluk kurulduğunu görürüz. Bu sistemde adli kolluk ilgili kuruluş bünyesinde varlığını sürdürmektedir. Cumhuriyet Savcısı adli kolluk üzerinde etkilidir. Genel kolluktan ayrı ve bağımsız bir adli kolluk teşkilatlanması bu sistemde yer almaz. Belçika, Fransa ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinde bu tür bağımsız yapılar söz konusudur. Almanya sistemi ise bizimkine nispeten yakındır. Adli kolluk bu sistemde İçişleri Bakanlığına bağlıdır[4].

İnsanların toplum halinde yaşamalarının vazgeçilmez bir olgu olduğu ger­çektir. İnsanların toplum halinde yaşamaları, o toplum içinde düzenin ve güvenli­ğin sağlanmasını gerektirir. Devletin en başta gelen görev ve fonksiyonu ise, toplu­mun ve o toplumu meydana getiren bireylerin güvenliğinin sağlanmasıdır. Kamu Düzeni adı verilen bu düzenin korunması ise idari ve adli birimler yönetimi altında bulunan iç güvenlik kuvvetlerince ve kısa adıyla kollukça sağlanır[5].

Kolluk, kanunların ihlal edilmesini önleyen ve ihlal edenlerin de cezalandırılması için onları suç delileri ile birlikte, savcılığa teslim eden bir kurumdur. Kolluğun genel görevi toplumun güvenliğini ve düzenini sağlamaktır. Bu amaçla toplumu tehlikelerden korumak görevi kolluğa verilmiştir[6].

Kolluk faaliyetinin bir bölümünün suça ilişkin araştırma faaliyetlerinden oluşması kolluğun yansız, bağımsız ve uzman olması zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda ülkemizdeki mevcut yasal düzenlemeler karşısında kolluk açısından arzu edilen yansızlığın, bağımsızlığın ve uzmanlığın mevcut olmadığı, bu durumun da adaletin gerçekleşmesini engellediği iddia edilmektedir[7].

Kolluğun idari nitelikteki önleme göreviyle adli nitelikteki görevinin birbirinden ayrılması gerekir. Çünkü kolluğun idari görevi esnasında bağlı olacağı amir ile adli görevi esnasında bağlı olacağı amir birbirinden farklıdır. Bu nedenle somut olayda, kimin emir vermeye yetkili olduğunu tespit etmek açısından, idari görevle adli görevin birbirinden ayrılması önem taşımaktadır. Ayrıca kolluk hakkında, adliye ile ilgili işlediği suçlardan dolayı Cumhuriyet savcısı tarafından genel muhakeme usulüne göre, re’sen soruşturma yapılır.(CMK m.165/5;PVSK ek m.9/B). Buna karşılık, idari görevi esnasında ancak görevi ile bağlantılı suç işleyen kolluk hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Yasa hükümlerine göre soruşturma yapılır [8].

Fiilin ve failin ortaya çıkartılmasını amaçlayan işlemler adli, bir tehlikenin önlenmesini amaçlayan işlemler ise idaridir[9]. Mevcut sistemimizde adli kolluğun bağlı bulunduğu kolluk teşkilatının öncelikli görevi, karşılaştığı suçun işlenmesini önlemektir[10]. Hiyerarşik açıdan idarenin bünyesinde bulunan kolluk görevlisi adli kolluk olarak belirtilmiş olsa bile, öncelikli görevinin idari görev olduğunu düşünerek uygulamada adli görevler ikinci planda kalmaktadır.

Doktrinde adli kolluk-idari kolluk ayrımına ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

Bir grup yazara göre, kanunlarda adli kolluktan söz edilmesine rağmen, adli kolluğun genel kolluktan ayrılmaması ve doğrudan adli makamlara bağlı bir kuruluş haline getirilmemiş olması doğru değildir. İdari kolluktan ayrı polis teşkilatı kurulmalı, dolayısıyla suçların takibi, Cumhuriyet savcısına bağlı olarak, bu kuruluş tarafından yerine getirilmelidir[11]. Suç kolluğu idari kolluktan ayrı bir personelle yapılmalıdır. Savcının kolluğun amiri olması, sadece onun aleyhine ceza davası açma yetkisi ile sağlanamaz. Amir, ast hakkında özlük işlerinde fikri sorulan kişidir. Böyle olunca, savcı kendisine bağlanmış suç kolluğunu oluşturan memurların yükseltilmesi, nakledilme­si, disiplin cezası almasında da etkili olmalıdır. Kolluk me­murları amirleri olan savcıya bağlanmalıdır. Ancak böyle olduğunda, kolluk memurunun savcının emrini yerine getirmesi kolaylıkla sağlanır. Sadece ceza davası aç­ma korkusu, kolluğu savcıya bağlayacağına, kolluğu savcıya düşman yapmaya yarar. O zamanda, savcı, tek başına kendisine düşman bir kolluğa iş gördüremez olur. Bu yönden, önce idari hiyerarşiyi, emir verme­yi, emre uymayı sağlamak için idari bağıntıyı kurmak daha önemli olsa ge­rekir. Savcının sağ kolu olan kolluğa karşı ceza davası açma yetkisi, herhal­de bir tehditten öteye gidememektedir[12].

Bir diğer grup yazara göre ise, genel kolluk, idari kolluk ve adli kolluk birimlerine ayrılır. İdari kolluk güçleri gerektiğinde adli kolluğa yardım eder[13]. Adli kolluk teşkilatının kurulması ve bunun Adalet Bakanlığı ile savcılığa bağlanması önerileri bilimsel gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Adli kolluk, kolluk teşkilatının bir parçasıdır, bölündükçe gücü azalır. Savcı kolluk amiri olarak yetiştirilmediği için, kolluk savcıya bağlanmamalıdır. Basit işlerde kolluğa uyuşmazlığı halletme yetkisi kanunla verilmeli, uygulama yasallaştırılmalıdır. Orta ağırlıktaki suçlarda kolluğun araştırması üzerinde savcının gözetim yetkisinin olması kabul edilmeli, ancak asıl araştırma işinin suç polisi (adli kolluk) tarafından yapılması da yasallaştırılmalıdır. Ağır ve önemli suçlarda ise, araştırma işlemlerini uzman savcılar bizzat yapmalı ve savcı kolluğu yönlendirmelidir. Sistemin işlerliğini sağlamak için savcı yardımcısı şeklinde bir kolluk statüsü yaratılmalıdır. Türk tipi, savcıya bağlı adli kolluk yaratılması, sistemi daha da bozacaktır. Kolluk birleştirilmeli, parçalanmamalıdır.

Kanaatimizce, adli kolluğun idari olarak Adalet Bakanlığına adli olarak da suçun işlendiği yargı alanındaki Cumhuriyet Savcılarına bağlı olarak görev yapmaları gerekmektedir. Adli kolluk görevlileri idari kolluktan ayrılmadıkça, adli görevlerinin haricindeki hizmetlerde, idari olarak üstlerinin hizmetlerinde olmaları nedeniyle kendilerini sürekli idarenin bir parçası olarak hissedeceklerinden, adli kolluk görevlerini verimli bir şekilde yerine getiremeyebilirler. İdare tarafından kolluğun idari kolluk görevi ön planda tutulduğundan genelge ve emirlerle, Cumhuriyet savcılarının emrine verilen adli kolluk görevlilerinin sayıları sınırlı tutulup, uzmanlaşma göz ardı edilerek, örneğin trafik polisinin adli kolluk görevlisi olarak görevlendirilmesi suretiyle, bilimsel yöntemlere aykırı atamalar yapılmasıyla, Cumhuriyet savcılarının nitelik ve nicelik olarak yetersiz kolluk görevlileri ile hızla gelişen ve değişen suç ve suçlularla mücadele etmesi imkansızdır. Bu sebeplerle, yasalarla teminat altına alınmış insan haklarını, ceza hukukunun temel ilkelerini, hukuka uygun soruşturma teknik ve taktiklerini, delil toplama ve değerlendirme tekniklerini bilen, kriminilastik bilimine ve ceza yargılaması hukukunun suçlulukla mücadele yöntemleri­ni, bilişim ve iletişim sistemlerini bilen, nicelik ve nitelik olarak yeterli sayıda, her türlü teknik araç ve gereçlerle donatılmış, Cumhuriyet savcılarının emrinde bir adli kolluk teşkilatı kurulması gerekmektedir.

DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

------------------------

[1] Eryılmaz, 110.

[2] Öztürk, 1092.

[3] Ünver/Hakeri, 195.

[4] Özbek, 213.

[5] Çolak, Haluk, Kolluk Teşkilatı ve Adli Kolluk, Sayıştay Dergisi, Ocak – Mart 1998, Sayı:28, 1.

[6]Erdener, Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 6. Bası, İstanbul 1996, 153.

[7] Koç, Cihan, Kolluğun Adli Görevleri, Kartal Yayınevi, 2. Bası, Ankara 2005, 108-109.

[8]Centel/Zafer, 120.

[9] .Yenisey,Feridun,Adli Kolluk Kuruluşu ve Modern Soruşturma Teknikleri Konusundaki Yetkileri,Adli Kolluk Kuruluş ve Görevleri,Antalya Barosu,Antalya 1998, 331.

[10] Eryılmaz, 114.

[11] Erem, Faruk, Ceza Usul Hukuku, Ankara 1973, 217-219;Hafızoğulları, Zeki, İnsan Hakları Polisin Görevi ve Yetkisi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ankara 1995, C:44, S:1-4, 584.

[12] Tosun, Öztekin, Suç Kolluğu ve Savcılık, Yargı Aylık Dergisi, Sayı:45-46, 1980, 14.

[13]Kunter,Nurullah/ Yenisey, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 1998, Tosun, Öztekin, Suç Kolluğu, Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, 1972, S:9, 10.