Kesinleşmiş icra takibinde sadece takip borçlusu borçtan sorumlu olduğundan borçlu dışındaki üçüncü kişilerin takip konusu borç nedeniyle sorumluluğu söz konusu değildir. Ancak bazı durumlarda üçüncü kişiler, takip borçlusu gibi borçtan belirli miktarda sorumlu olabilmekte ve alacaklı bu üçüncü kişi hakkında da alacağın tahsiline yönelik işlemler yapabilmektedir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (“İİK”) madde 89’da yer alan “Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacakların Haczi” müessesi üçüncü kişilerin takip konusu borçtan sorumluluğuna neden olabilen düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yazımda İİK 89 haciz ihbarnamesi prosedürüne değinip itiraz edilmeyen ihbarnamelere karşı üçüncü kişilerin açtığı menfi tespit davasına (İİK 89/3) ilişkin açıklamalarda bulunacağım.

1. 89 Haciz İhbarnamesine Konu Alacaklar;

Takibin kesinleşmesi sonrasında İİK 89 hükmü gereği alacaklı, hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmayan alacaklar için üçüncü kişilere (Borçlunun alacaklı olduğunu düşündüğü) ve bankalara haciz ihbarnamesi göndermektedir. Diğer bir ifade ile borçlunun üçüncü kişideki alacağı kıymetli evraka bağlı ise bu halde üçüncü kişiye 89 haciz ihbarnamesi gönderilemeyecektir. Borcu kıymetli evraka bağlı olan üçüncü kişi, kendisine haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde süresinde İİK 16/son kapsamında icra mahkemesinde her zaman şikâyet yoluna başvurabilecektir.[1] Haciz ihbarnamesi ile ihbarnamenin tebliği anına kadar ki doğmuş olan mal, hak ve alacakların haczi mümkün olmakla, doğmamış alacakların haczi mümkün değildir. Ancak Yargıtay yerleşik kararlarında sürekli borç ilişkisine dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması muhtemel bulunan kira, istihkak, hizmet alacaklarını müstakbel alacak olarak nitelendirerek bu alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderileceğine karar vermektedir. Hukuk Genel Kurul Kararı 2017/369 Esas, 2019/12.02.2019 Karar, 12.02.2019 tarih; “Müstakbel (beklenen) bir alacaktan bahsedebilmek için, bir hukuki ilişkinin mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlusunun belli olması yeterlidir. Buna karşılık takip borçlusu ile üçüncü kişi arasında (birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği anda) mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanmayan, sırf ümit ve ihtimale dayalı alacakları müstakbel alacak olarak nitelemek mümkün değildir. (Kuru, s.491,492) Müstakbel (beklenen ya da doğacak) alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderilebilmesi üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık gösteren bir alacağın bulunması gereklidir. İcra müdürü bu nitelikte bir müstakbel alacağın bulunduğu hallerde üçüncü kişiye İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi yönündeki istemi kabul eder. Bir hukuki ilişkiye dayanmayan müstakbel alacağın doğmuş alacaklarla birlikte haczi için haciz ihbarnamesi gönderildiği takdirde üçüncü kişinin haciz ihbarnamesinin doğacak alacak ile ilgili kısmının şikâyet yolu ile icra mahkemesinde iptal ettirme hakkı bulunmaktadır.” Borçlunun, üçüncü kişi nezdinde ileride doğması muhtemel (hukuki ilişkiye dayanmayan, ümit ve ihtimale dayalı) alacaklarının haczi ise ancak İİK’nun 78. maddesi kapsamında gönderilecek haciz yazısı ile mümkündür.[2] Alacaklı, borçlunun üçüncü kişilerde olan taşınır malları için de haciz ihbarnamesi göndererek üçüncü kişinin yedinde bulunan malı icra dairesine teslim etmesi gerektiğini bildirebilir.

2. Birinci Haciz İhbarnamesi;

Birinci haciz ihbarnamesi ile “……. borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir.”[3] İhbarnamenin düzenlenmesiyle üçüncü kişideki mal, hak ve alacağa haciz konulmakta ve tebliği ile alacaklı üçüncü kişilerin dosya borçlusuna olan borcunu icra dosyasına ödenmesi gerektiğini üçüncü kişiye bildirmektedir. Üçüncü kişi, ihbarnamede belirtilen miktarda borçlu olduğunu kabul ederse bunu icra dairesine bildirmelidir. Bu halde, üçüncü kişiye ikinci haciz ihbarnamesi çıkarılmaz.[4] Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2007/7366 Esas, 2008/4361 Karar sayılı ve 25.04.2008 tarihli kararı; “Davacı birinci haciz ihbarnamesi üzerine dava dışı takip borçlusu Teknik 4.Ltd. Şti.’nin kendisinde 22.623.40 YTL alacağı bulunduğunu bildirmiştir. Bu durumda artık ikinci ve üçüncü ihbarnameleri gönderilmesine gerek yoktur.” Üçüncü kişi, borcu kabul ederse takip borçlusunun kendisindeki alacağını icra dairesine ödemek zorunda kalacak, ödemezse, zorla tahsil yoluna başvurulacaktır.[5]

“Üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borç ödenmiş veya mal istihlak edilmiş veya kusuru olmaksızın telef olmuş veya malın borçluya ait olmadığı veya malın kendisine rehnedilmiş olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise, keyfiyeti, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmeye mecburdur.”[6] Üçüncü kişi, dosya borçlusuna borcu olmadığını veya malın yedinde bulunmadığı iddiasında ise ihbarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dosyasına itiraz etmelidir. Üçüncü kişinin süresinde yaptığı itiraz sonrasında alacaklı ikinci haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep edemeyecektir. Alacaklı, üçüncü kişinin dosya borçlusuna borcu olduğu noktasında ısrarcı olması halinde bu yazımın konusuna girmeyen İİK 89/4’te yer alan tazminat davasını açabilecek ve İİK 338’de yer alan hakikate muhalif beyanda bulunma suçuna ilişkin şikâyette bulunabilecektir. Burada ispat yükü pek tabi borcun varlığını iddia eden alacaklıdadır.[7]

3. İkinci Haciz İhbarnamesi;

Üçüncü kişi, gönderilen birinci ihbarnameye itiraz etmez ise alacaklı bu kez ikinci haciz ihbarnamesini tebliğini talep edebilecektir. “Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine gönderilen haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı ikinci bir ihbarname ile bildirilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, üçüncü şahsın ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir.” [8] İkinci haciz ihbarnamesindeki miktar, birinci haciz ihbarnamesindeki ile sınırlı olacaktır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/20272 Esas, 2011/630 Karar sayılı ve 15.02.2011 tarihli kararı; “Somut olayda, 1. haciz ihbarnamesinde haciz konulan miktar 2.320,00 TL olarak belirtilmiş olup, üçüncü kişinin sorumluluğu bu miktar ile sınırlıdır. Şikâyetçiye gönderilen 2. haciz ihbarnamesinde bu miktarın aşılarak 2.393, 00 TL’nin ödenmesinin istenmesi üçüncü kişi aleyhine sonuç doğurmaz.” Kanun, üçüncü kişiye ihbarnameye itiraz etmesi için bir imkân daha tanımıştır. Üçüncü kişi borçlu olmadığı ya da mal yedinde bulunmadığı iddiasında ise ihbarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dosyasına itiraz etmelidir. Üçüncü kişi bu süre zarfında itiraz etmez, zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemez ya da malı teslim etmezse alacaklı üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğ edilmesini talep edebilecektir.

4. Üçüncü Haciz İhbarnamesi;

İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa on beş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur.”[9] İkinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmemesi halinde mal, hak ve alacak üçüncü kişi zimmetinde kesinleşmiş olacaktır. Üçüncü kişi, birinci ve ikinci haciz ihbarnamesinde olduğu gibi yedi günlük itiraz süresi içerisinde icra dosyasına itiraz edip borçtan kurtulamamaktadır.

5. Menfi Tespit Davası Açma ve Bildirim Süresi;

Üçüncü haciz ihbarnamesini tebliğ alan üçüncü kişi bu durumdan kurtulmak için ihbarnamenin tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde menfi tespit davası açmalı ve yirmi gün içerisinde davanın açıldığını gösterir belgeyi icra dosyasına sunmalıdır. On beş ve yirmi günlük süreler hak düşürücü nitelikte olup mahkemece resen nazara alınmalıdır. Bu şartların sağlanması halinde üçüncü kişi “hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur.[10] Üçüncü kişi davayı yasal süresinde açıp açtığına dair belgeyi süresinde icra dosyasına teslim etmez ya da süresinden sonra teslim ederse üçüncü kişi yönünden icra takibine devam edilebilecektir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2000/17587 Esas, 2000/18919 Karar ve 01.12.2000 tarihli kararında; “Şikâyetçi Otak Ofset AŞ. adına İİK 89 maddesine gönderilen 1. ve 2. haciz ihbarnamelerine itiraz edilmediği için borç şirketin zimmetinde sayılmıştır. İİK 89/3. maddesi gereğince üçüncü şahıs tarafından menfi tespit davası açıldığı da müddeti içinde icra müdürlüğüne bildirilip tevsik edilmemiştir. Bu durumda üçüncü şahıs hakkındaki haciz işlemi yasaya uygun olup, şikâyetin reddi yerine kabulü isabetsizdir.” şeklindeki kararıyla bildirimin zorunluluğuna dikkat çekmiştir.

6. Menfi Tespit Davasında Taraf;

Üçüncü kişi, menfi tespit davasını takip alacaklısına karşı açmalıdır. Bu davanın yanında takip borçlusuna karşı İİK 72’ye dayalı menfi tespit davası açmasında yasal bir engel bulunmamaktadır. Bu halde biri diğerinin sonucunu etkileyeceğinden ve usul ekonomisi gereği her iki davanın birleştirilmesine karar verilebilecektir. Nitekim Hukuk Genel Kurulu 1995/19-629 Esas, 1995/1080 Karar sayılı ve 13.12.1995 tarihli kararında; “"İİK’nun 89.maddesi uyarınca gönderilen birinci haciz ihbarnamesiyle üçüncü kişi şeklen, geçici olarak ta olsa borçlu duruma düşürülmüştür. Bu nedenle takip borçlusuna borçlu bulunmadığına yönelik İİK 72’ye dayalı menfi tespit davası açmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Esasen hakkında yapılan takibe süresinde itiraz etmeyerek ödeme emrini şeklen kesinleşmesine sebep olan borçluya menfi tespit davası açma imkânı verilirken, 89/1 haciz ihbarnamesi ile borçlu duruma düşürülen İİK 72.maddesine göre takip borçlusuna karşı menfi tespit davası açma imkânından mahrum edilmemelidir. Üçüncü şahıs, takip borçlusu aleyhine açacağı menfi tespit davası İİK’nun 89/3 maddesi uyarınca takip alacaklısına karşı açacağı menfi tespit davasına ön mesele teşkil edecektir. Diğer bir anlatımla üçüncü şahsın takip borçlusuna borcu bulunup bulunmadığına yönelik menfi tespit davasının sonucu beklenecektir. Biri diğerinin sonucuna bağlı iki davanın birlikte görülebileceği H.U.M.K.’un 45/3 maddesinde hükme bağlanmıştır. İki davanın varlığı ve iki dava arasındaki ilişkiyi dikkate alarak davaların birlikte görülmesi gerektiği, usul ekonomisi yönünden de birlikte görülmesinde fayda vardır.” demek suretiyle davaların birleştirilmesi gerektiğine karar vermiştir.[11] Menfi tespit davasının üçüncü kişi tarafından takip alacaklısı ve borçlusuna karşı açılabileceği söylenebilecektir.[12] Üçüncü kişi, salt alacaklıyı hasım (davalı) gösterip menfi tespit davasını kaybederse dava konusu borcu ödedikten sonra takip borçlusuna karşı haksız zenginleşme davası açabilir.[13] Zira bu davada üçüncü kişi aleyhine verilen hüküm, davada taraf olmayan takip borçlusuna kesin hüküm itirazında bulunma hakkı vermez.[14] Takip borçlusunun, takip alacaklısı aleyhine İcra ve İflâs Kanunu 72. maddesine dayalı bir menfi tespit davası açmasına yasal engel yoktur. Borçlunun, takip alacaklısına açmış olduğu bu nitelikteki bir menfi tespit davasını kazanması halinde, üçüncü kişide mevcut olduğu iddia edilen para üzerinde haciz kalkar.[15] Bu halde, üçüncü kişinin, takip alacaklısına karşı İcra ve İflâs Kanunu 89/3’e dayalı açmış olduğu menfi tespit davası konusuz kalır. [16]

7. Görev ve Yetki;

Üçüncü kişinin açacağı menfi tespit davasında yetkili mahkeme İİK 89/3 gereği takibin yapıldığı ya da üçüncü kişinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise kural olarak asliye hukuk mahkemeleridir. Takibin kambiyo senetlerine dayanması halinde ise görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2019/1500 Esas, 2019/4799 Karar sayılı ve 16.10.2019 tarihli kararında, “Dava İ.İ.K.’nun 89/III maddesine istinaden gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle ihbarnameye muhatap olan üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davasıdır. İhbarnamenin gönderildiği takip, davalı alacaklı tarafından dava dışı borçlu ...’a karşı kambiyo senedine istinaden yapılmış bir takiptir. Bu itibarla ticari iş niteliğindeki takip dosyasından gönderilen ihbarnameye karşı açılan menfi tespit davasının ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir. Dava tarihi itibarıyla asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olduğundan mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” bu konuya açıklık getirilmiştir.

8. İspat Yükü;

İİK 89/3’te belirtildiği gibi, “Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur.” Üçüncü kişi, açmış olduğu menfi tespit davasında takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispatla yükümlüdür.[17] Kural bu olmakla birlikte somut olayın özelliğine göre ispat yükü yer değiştirebilmektedir. Eğer borçlu, borcun varlığını inkâr ediyorsa bu durumda ispat yükü davalıda olmasına karşın alacaklıya düşer. Buna karşılık, borçlu varlığını kabul ettiği borcun, ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa bu durumda ispat yükü doğal olarak kendisine düşecek ve borçlu iddiasını ispat edecektir.[18] Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2008/7284 Esas, 2008/15408 Karar ve 18.12.2008 tarihli kararında; “Dava menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece davacının takip borçlusuna borçlu olmadığı olgusunun davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Medeni Yasanın altıncı maddesinde, iddia sahibinin iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Genel kural ve yasal düzenleme böyle olmakla birlikte; somut olayın özelliğine göre kanıt yükü yer değiştirebilir. Bu bağlamda, davacının açtığı davada verilen cevapta ve icra takip dosyasında, davacı ile borçlu arasında borcu doğuran bir hukuki ilişkiden söz edilmemiştir. Sadece davacının borçlunun kardeşi olduğu ileri sürülmüştür. Takip alacaklısı olan davalı, soyut alacak iddiasının dayanağını somut olarak göstermemiştir. Dosyada alacağın varlığına ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davalının alacak iddiası soyut bir iddiadan öteye geçememiştir. Şu durumda, borçlunun davacıdan alacaklı olduğunu belirten borç doğuran bir ilişkinin davalı (alacaklı) tarafından ileri sürülmesi gerekir. Davalının böyle bir ilişkiye dayanmadan, soyut olarak borçlunun davacıdan alacaklı olduğunu ileri sürmesi ve bu ilişkinin neye dayalı olduğunu açıklaması gerekir. Salt davacının borçlunun kardeşi olması onun borçlu olduğu sonucunu doğurmaz. Bu somut olayda, davacının olumsuzu kanıtlama olanağı bulunmamaktadır. Tüm bu olgular gözetilerek istemin kabul edilmesi gerekirken reddedilmiş olması ve davalı yararına tazminata hükmedilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.” Borcun inkâr edilmesi ve alacaklının soyut alacak iddiasında bulunması halinde ispat yükünün davalı alacaklıda olacağını belirtmiştir.

9. Genel Menfi tespit Davası (İİK 72) ile Farkları;

Üçüncü kişilerin açtığı menfi tespit davası, takipten önce ya da sonra açılan menfi tespit davasından (İİK 72) iki noktada farklılık göstermektedir. Davanın süresinde açılıp ve icra dairesine bildirilmesiyle icra takibi, üçüncü kişi bakımından menfi tespit davası kesinleşinceye kadar duracaktır. Oysaki İİK 72’ye dayalı menfi tespit davasında icra takibinin durdurulması için teminat yatırılmalı ve mahkemeden tedbir kararı alınmalıdır. Diğer bir fark dava açılırken yatırılacak harca ilişkindir. İİK 89/3 son cümle gereği üçüncü kişinin açtığı menfi tespit davası maktu harca tabidir. İİK 72’ye dayalı menfi tespit davası ise nispi harca tabidir.

10. Sonuç;

Haciz ihbarnamesi, üçüncü kişilerin icra takibine dahil edildiği bir müessesedir. Üçüncü kişi ihbarname konusu mal, hak ve alacağı kabul ediyorsa süresinde icra dairesine bildirerek borcu ödemeli ya da malı teslim etmelidir. Borçlunun kendisinde mal, hak ve alacağı olmadığı iddiasında ise yedi günlük itiraz süresini kaçırmadan icra dosyasına itiraz etmelidir. Birinci ve ikinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilmemesi halinde üçüncü kişi menfi tespit davası açarak dosya borçlusuna borçlu olmadığını ispatlamalıdır. Birinci ve ikinci haciz ihbarnamesine itiraz ederek borçtan kurtulmak çok daha kolay olduğundan bu sürelere dikkat edilmesi ve itirazın dosyaya sunulması büyük önem teşkil etmektedir. Birinci ve haciz ihbarnamelerinin tebliğinden haberdar olunmaması halinde ise; somut olayın özelliklerine göre usulsüz tebligat şikayetinde bulunarak ihbarnamenin ıttıla edildiği tarihten itibaren yedi günlük süre içerisinde itiraz edilmesi olası hak kayıplarının önüne geçebilecektir.

-----------------

[1] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 1978/4666 Esas, 1978/4766 Karar sayılı ve 24.05.1978 tarihli karar, aynı doğrultuda, 2004/18478 Esas, 2004/22744 Karar sayılı ve 01.11.2004 Tarihli Karar, 2005/351 Esas 2005/4722 Karar ve 08.03.2005 tarihli karar

[2] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/32825 Esas, 2015/4056 Karar sayılı 26.02.2015 tarihli karar

[3] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu madde 89/1

[4] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s40

[5] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s42

[6] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu madde 89/2

[7] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu madde 89/4

[8] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu madde 89/3

[9] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu 89/3

[10] 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu 89/3

[11] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.65

[12] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.64; Kuru, (Değişiklikler), s.67

[13] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.64

[14] Kuru, (Değişiklikler), s.67.

[15] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.65

[16] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.65; Kuru, (Alacakların Haczi), s.77.

[17] Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.67

[18] Kuru, (Alacakların Haczi), s.73; Bilge Umar/Ejder Yılmaz, İspat Yükü, Ankara 1980, s.131.; Ahmet Cahit İYİLİKLİ, “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”. Ankara 2011, s.66