Kötülüklerin oluk oluk aktığı günlerdeyiz sanırım. Gözleri kinin ve kanın bürüdüğü bir zaman dilimi daha. Bazen daire gibi tekrarlar zaman kendini. Kötülük duraklarıdır belki bu saatlerin.

Eğer herkes kötülük ekiyorsa. Gözler kararıyorsa, kalpler katılaşmışsa ne yapmalıyız biz? Bırakıp her şeyi, biz de mi vurup kıralım?

Baba ile oğul konuşuyorlarmış: ‘Baba bu dünya nasıl böyle düzgün duruyor?’ ‘Oğlum dünya, bindiğin tahteravalli gibi’ demiş baba. ‘Birileri bir tarafına binerken diğerleri öte tarafına biniyor ve dengede düpdüzgün duruyor işte’. ‘Aman baba’ demiş oğlu, ‘herkes bir tarafına binmesin de’.

Belki de bugünlerde herkes aynı yöne koşuyor. Eğer biz de akl-ı selimi bırakıp aynı tarafına binersek bu dünyanın, korkarım denge kaybolacak. Eğilecek bir tarafı dünyanın bu hikayedeki gibi.

Kötülükler çoğalıyor madem, madem kararıyor gönüller. Biz de her yere aydınlık eksek, iyilikleri çoğaltsak.

Elbette çiçekleri yolanlar olacak, elbette ağaçlar budanacak. Ama çiçekler yine açacak, dallar yine yeşerecek baharlarda. Biz, bahçevan adayıyız gelecek baharların.

Bir başımıza kalsak bile ne olacak ki? Kötülükler, dal budak sarsa da etrafımızı, biz yine kalbimizi ve ayaklarımızı iyiliğe sabitlemeliyiz. Kaç kökü varsa gönlümüzün, hepsini iyilik topraklarına salmalıyız. Kötülükler varsın işletsin zamanını. Zaman bizde hep aynı kalmalı. Yürüdüğümüz yol aynı kalmalı yıl aynı kalmalı. ‘Biz gelmedik dava için-Bizim işimiz sevi için’ diyen Yunus gibi...

Yer kan bitirsin hava kin koksun. Çatlasın isterse sevgisizlikten topraklar.

İşte tam da bugün yedi veren gül olma vaktidir. İyilikleri çoğaltma vaktidir.

Akif’in dediği gibi:

‘Ben ellibeş senedir teptiğim yolun,

Henüz sonundan uzakken tükendi gitti ömür,

Tutup da bir geri döndüm mü yandığım gündür...’

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım.

Bugüne kadar benim de herkes gibi kötülüklerim de olmuştur hatalarım da... Elimden geldiği kadar hatalarımdan dönmeye, sonra yaptığım hataları iyiliklerle telafiye çalıştım. Her gelene ve kapımı çalana açtım kapımı ve gönlümü. Varsa elimden gelen iyilik, ayırt etmeden yaptım. En azından bir kaç iyi söz söyledim.

Yangın ekenler çok olmuştur yeryüzüne... Ama nedense hep yağmurlar galip gelir.

Hz. İbrahim ateşe atıldığı anda, insanlar, bir karıncaya rastlarlar. Ağzında bir damla su ateşe doğru gidiyordur. ‘Nereye’ diye sorarlar? Der ki ‘bu ateşi söndürmeye’. ‘Bir damla su neye yarar ki?’ ‘Olsun’ der, ‘en azından safım belli olsun’.

Ben elimden geldiği kadar... En azından bu hikayedeki karınca kadar, iyilerin safında olmaya ahdettim.

Ve heybemden azıkları attım çoktan...

Hepsine baharlara tohumlar doldurdum.

İyilikleri çoğaltmak için, iyilik ekmek için.

Cansuyu da sizden olsun.