Bilindiği üzere daha önceki yazımda ihtiyati haczin ne olduğu, kararın nasıl alındığı, alındıktan sonra yapılması gereken işlemleri kaleme almıştım. Şimdi ise ihtiyati tedbir kavramını, türlerini ve şartları konusunda bilgi vermeye çalışacağım.

İhtiyati tedbiri şu şekilde tanımlayabiliriz; Asıl korunan hukuki talep hakkında kesin hüküm verilene kadar meydana gelebilecek hak ve zararları önlemek amacıyla mahkeme tarafından verilen geçici bir hukuki korumadır. İhtiyati tedbir; niteliğine uygun düştüğü çerçevede çekişmesiz yargı işlerinde de uygulandığını görmekteyiz.

İhtiyati Tedbir, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda 389-399 maddelerinde düzenlenmiştir.  Buna göre ihtiyati Tedbir kararının verilmesi için bir takım şartların mevcut olması gerekmektedir. Bunlardan ilki bu talebe konu olacak bir hakkın mevcut olmasıdır. Ve bu hakkı korumayı gerekli kılacak sebeplerin var olması gerekmektedir. Kural olarak tedbir talebinde bulunan taraf, karşı tarafın yahut üçüncü kişilerin bu karardan dolayı meydana gelebilecek zararlarını gidermek için teminat göstermesi gerekir. Unutmamak gerekir ki ihtiyati tedbir kararı ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilir.  Kural olarak Tedbir talep eden taraf devlet olsa dahi teminat göstermek durumundadır. Ancak her hukuki kuralda olduğu gibi bunda da istisnalar söz konusu olabilmektedir. Yani bu talep resmi bir belgeye, kesin bir delile dayanıyorsa talep eden tarafın haksız çıkma ihtimali düşük olduğundan mahkeme gerekçe belirterek teminat alınmamasına karar verebilir. Kesin olarak teminat alınmaz demek doğru olmayacağından bunun takdirinin mahkemede olduğunu ayrıca belirtmekte fayda vardır. Bununla beraber ihtiyati tedbir talep eden taraf adli yardımdan yararlanıyorsa adli yardımın oluş amacına uygun olarak bu kişiden teminat istenmeyecektir. İhtiyati Tedbir, aynı ihtiyati hacizde olduğu gibi dava açılmadan önce ya da dava açıldıktan sonra talep edilebilir. Dava açılmadan önce esas hakkında yetkili ve görevli mahkemeden istenebilirken, dava açıldıktan sonra ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilecektir. Ayrıca istinaf incelemesini yürüten Bölge Adliye Mahkemesinden de talep edilebilir. Talepte bulunurken dayanılan sebepleri ve türünü açıkça dilekçede belirtmek zorundadır. İhtiyati tedbir kararını mahkeme karşı tarafı dinledikten sonra verebileceği gibi hiç dinlemeden de bu kararı vermek takdirine sahiptir. Burada karşı tarafı hiç dinlemeden bir karar verilmesi söz konusu olduğunda yargısal olarak temel haklardan biri olan ‘Hukuki Dinlenilme Hakkı’ ihlal edildiği düşüncesini tamamıyla içermemektedir. Karşı taraf hiç dinlenmeden verilen bu karar çerçevesince aleyhine karar verilen taraf, tedbir kararına itiraz etmek suretiyle hukuki dinlenilme ve savunma hakkını kullanabilecektir. Birçok Yargıtay kararında da belirtildiği üzere hem ihtiyati haciz de hem ihtiyati tedbir de geçici bir hukuki koruma olmasından mütevellit yaklaşık olarak ispat edilmesi bu kararların verilmesi için yeterlidir. Çünkü burada telafisi güç durumlar söz konusu olduğundan bunun tam ispatını istemek amaca pek de uygun düşmeyecektir. İşte burada talepte bulunan tarafın haksız çıkma ihtimali de normale göre daha yüksek olduğundan burada teminat istenilmesi de her iki taraf açısından menfaat dengesinin sağlanması adına getirilmiştir. İhtiyati Tedbir niteliği itibariyle bir nihai karardır fakat geçici nitelikte olduğundan dolayı kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Mahkeme somut olayın özelliklerine uygun düştüğü çerçevede ihtiyati tedbir kararı verilir. Yani burada Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 391. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtildiği gibi verilecek tedbirler (MADDE 391- (1) Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.) sınırlı sayıda yani numerus clausus olarak sayılmamıştır. Zararı engelleyecek her türlü tedbir denilerek hâkime oldukça geniş bir takdir yetkisi tanınmaktadır.

İhtiyati tedbirde de ihtiyati haciz kararında olduğu gibi, bu kararın alınmasından sonra belirli bir sürede uygulanmasının talep edilmesi gerekmektedir. Dava açılmadan bu talep edilmiş ise talep edildiği tarihten belli bir süre içerisinde dava açılması gerekir. Bu talepte bulunan taraf tefhim veya tebliğden itibaren bir hafta içinde talep etmek zorundadır. Dava açılmadan önce ihtiyati tedbir kararı verilmişse tedbir talep edenin bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açmasını, dava açtığına ilişkin evrakı kararı uygulayan memura ibraz etmesini ve karşılığında belge almasını zorunluluk olarak düzenlemiştir. Aksi durumda tedbir kararı herhangi bir başka bir mahkeme kararına gerek olmaksızın kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Nitekim ihtiyati tedbir kararı bir geçici hukuki korumadır ve amacı itibariyle asıl davanın bir an önce açılması ve uyuşmazlığın mahkeme kararı ile sonuçlanmasını hedefler.

22 Temmuz 2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunla değişik HMK madde 391/f3 e göre; İhtiyati tedbir talebinin reddi GERKEÇELİ olarak verilir ve bu karar karşı kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvurular öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Mahkeme kural olarak duruşmalı olarak inceler fakat taraflar davet edilmelerine rağmen gelmezse mahkeme dosya üzerinden inceleme yaparak karar verir. İtiraz incelemesi sonucunda mahkeme itirazı reddedilir, kabul edebilir ya da tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Peki, bu verilen itiraz hakkındaki karara karşı kanun yoluna başvurabiliyor muyuz derseniz, evet başvurabiliriz. Bu karar ilk derece mahkemesi tarafından verilmişse Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yoluna gidebiliriz. Dikkat etmek gerekir ki kanun yoluna başvurulmuş olması tedbir kararının icrasını durdurmayacaktır.

Son olarak şu konuya da değinmekte fayda var. Lehine ihtiyati Tedbir kararı verilen taraf haksız çıkarsa ya da tedbir kararı daha sonra kendiliğinden ortadan kalkarsa veya itiraz üzerine kaldırılırsa aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf ve hatta menfaati etkilenen üçüncü kişilerin zararını karşılamak zorundadır. Burada önemli olan kural olarak bu tedbir kararının icra edilmiş olmasıdır. Fakat buradaki bir başka önemli detay ise ihtiyati tedbir kararı uygulanmasa dahi bu kararın uygulanmaması için karşı taraf teminat yatırmışsa bu teminat dolayısıyla zarar görmüş olabilir.  Tazminat davası esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılmalıdır ve bu dava bir yıllık zamanaşımı süresi ile sınırlandırılmıştır. Bu süre hükmün kesinleşmesinden ya da tedbir kararının kalkmasından itibaren başlayacaktır.