Giriş
İklim değişikliği, günümüzde insanlığın karşı karşıya olduğu en acil küresel sorunlardan biridir. Sanayi devriminden bu yana fosil yakıt kullanımına bağlı olarak atmosferde biriken sera gazları, dünya genelinde ortalama sıcaklıkların hızla yükselmesine yol açmıştır. Nitekim Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) verilerine göre 2024 yılı, sanayi öncesi ortalamaların 1.55°C üzerinde seyrederek küresel ölçekte şimdiye kadarki en sıcak yıl olmuştur.[1]
Son on yılın her birinin, kayıtlı tarihteki en sıcak yıllar arasında yer alması da bu ısınma eğiliminin istikrarlı bir şekilde sürdüğünü göstermektedir.[2]
Küresel ısınmanın bir sonucu olarak dünyanın pek çok bölgesinde alışılmadık hava olayları ve iklim aşırılıkları artık “yeni normal” haline gelmeye başlamıştır. İklim değişikliğinin etkileri yalnızca çevresel dengeleri değil, aynı zamanda günlük yaşamı ve toplumsal ilişkileri de derinden sarsmaktadır. Son yıllarda yaşanan aşırı sıcaklık dalgaları, orman yangınları, seller ve fırtınalar milyonların hayatını etkilemiş; can kayıpları, sağlık sorunları, ekonomik kayıplar ve zorunlu göçler meydana gelmiştir. Örneğin 2023 yılında, iklim değişikliğinin etkisiyle her bir kişi ortalama 50 gün daha fazla sağlığı tehdit eden aşırı sıcaklara maruz kalmıştır; özellikle yaşlılar için ısıya bağlı ölüm riski 1990’lardaki seviyelere kıyasla %167 artmıştır.[3]
Bu çarpıcı veriler, iklim krizinin insan sağlığı ve günlük yaşam üzerindeki doğrudan etkilerini ortaya koymaktadır. İklim değişikliği, yalnızca çevresel bir sorun değil; aynı zamanda bir halk sağlığı meselesi, ekonomik bir risk ve çalışma ilişkilerini yeniden şekillendiren bir olgudur.
Her ne kadar bu konuda temel hukuki metinlerden birisi kabul edilen Paris İklim Anlaşmasında; küresel sıcaklık artışını 2°C’nin altında (tercihen 1.5°C’nin altında) tutmak, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve uzun vadede net sıfır emisyona ulaşmak, gelişmekte olan ülkelere iklim finansmanı desteği sağlamak, iklim değişikliğine uyum için ulusal katkı beyanları (NDC) sunmak ve her 5 yılda bir güncellemek, temel hedefler arasında gösterilse de, günümüzde bu hedeflere varılması hayli uzak görülmektedir. Kaldı ki, bir çok ülkenin bu konuda isteksiz davranması, ABD’nin yeni başkanının anlaşmadan çekileceğini açıklaması, bu konudaki hedeflere nasıl ulaşılacağı konusunda tereddüt oluşturmaktadır.
I- İklim Değişikliğinin Güncel Hayata Etkileri
İklim değişikliğinin sonuçları artık günlük hayatımızın parçası haline gelmiştir. Dünya genelinde sıcaklık ortalamaları yükseldikçe hava koşullarında öngörülemez dalgalanmalar ve aşırı uçlar yaşanmaktadır. 2024 ve 2025 yıllarında pek çok bölgede “anormal” olarak nitelendirilen hava olayları meydana gelmiştir. Bu olaylar, iklim değişikliğinin soyut bir gelecek tehdidi olmaktan çıkıp insanların günlük rutinlerini etkileyen somut bir gerçekliğe dönüştüğünü göstermektedir. Avrupa’da ılıman geçmesi beklenen kış aylarında bile rekor sıcaklıklar gözlemlenmektedir.
Alışılagelmiş mevsim dengelerinin bozulması, tarımdan turizme günlük yaşamın pek çok yönünü olumsuz etkilemektedir. Aşırı sıcaklıkların yanı sıra, şiddetli hava olayları da daha sık ve yıkıcı hale gelmiştir. 2024 yılı, tropikal siklonlar, seller ve kuraklıklar açısından son on yılların en çarpıcı örneklerini yaşattı. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün raporuna göre 2024 boyunca yaşanan iklim kaynaklı afetler, son 16 yılın en yüksek düzeyine ulaştı.[4]
Mevsim dışı dönemlerde dahi yangınların çıkabiliyor olması, iklim değişikliği nedeniyle yangın mevsiminin uzadığını ve yılın daha büyük bölümünde riskin devam ettiğini göstermektedir. Bu yangınlar sadece doğal hayatı değil, aynı zamanda günlük yaşamı ve sağlığı da etkiliyor; yoğun duman altında kalan şehirlerde okullar kapanmakta, insanlar sokağa çıkamamakta, solunum yolu hastalıkları artmaktadır. Artan sıcaklık ve anormal hava olaylarının insan sağlığı üzerindeki doğrudan etkileri de kaygı vericidir. Aşırı sıcaklar, özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olanlar için ölümcül riskler oluşturur. 2022 yazında Avrupa genelinde yaşanan sıcak hava dalgası, bilimsel araştırmalara göre kıta genelinde yaklaşık 62.000 fazladan ölüme yol açmıştır; bu ölümlerin 11.000’den fazlası tek başına İspanya’da kaydedilmiştir.[5]
Sıcaklık rekorlarının tekrar kırıldığı 2023 yazında da benzer şekilde binlerce kişi sıcak çarpması ve ilgili nedenlerle hayatını kaybetmiştir. Sadece sıcaklar değil, sel ve fırtına gibi afetler de can kayıplarına neden olmaktadır. 2023 yılında Pakistan’da meydana gelen seller yüzlerce can kaybı yaratmış, aynı zamanda gıda ve su güvenliğini tehlikeye atarak dolaylı yoldan sağlık krizlerine yol açmıştır. İklim kaynaklı afetlerin sayısı arttıkça, afetlerin yol açtığı travmalar ve psikolojik etkiler de gündelik hayatın bir gerçeği haline gelmektedir. İnsanlar evlerini, yakınlarını kaybetmenin yanı sıra geleceğe dair artan bir belirsizlik ve iklim kaygısı (eko-anksiyete) ile yüzleşmektedir.
İklim değişikliği günlük hayatın ekonomik boyutunu da etkilemektedir. Aşırı hava olayları, altyapıya ve üretime zarar vererek ekonomiler üzerinde yük oluşturur. Kuraklık ve ani don gibi uç olaylar tarımsal üretimi düşürüp gıda fiyatlarını yükseltirken, fırtınalar ve seller altyapı tahribatıyla kamu bütçelerine ek maliyet bindirmektedir. Dünya genelinde 2024 yılında iklim ve hava olaylarına bağlı ekonomik kayıpların rekor düzeylere ulaştığı belirtilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde sadece 2024 içinde milyar dolarlık büyüklükteki iklim felaketi sayısının 27’yi bulduğu raporlanmıştır.[6]
Bu felaketler arasında kuraklıklar, büyük kasırgalar, orman yangınları ve seller yer almakta olup, her biri istihdamı ve işgücü piyasasını da dolaylı olarak etkilemektedir. Büyük bir kasırga, etki alanındaki işletmelerin haftalarca kapalı kalmasına neden olarak geçici işsizlikler yaratırken; tarımsal kuraklıklar kırsal bölgelerde gelir kaybına ve göçe sebebiyet verebilmektedir.
Ülkemizde ise durum dünyadan pek farklı değildir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan “2024 Yılı İklim Değerlendirme Raporu”[7], ülkemizin iklimsel koşullarında yaşanan önemli değişimleri, ekstrem hava olaylarını ve sıcaklık-yağış dengesizliklerini detaylı biçimde ortaya koymaktadır. Rapor, Türkiye’nin 2024 yılı boyunca küresel iklim değişikliğinden doğrudan etkilendiğini açıkça göstermektedir. 2024 yılı Türkiye genelinde son 54 yılın en sıcak yılı olarak kayıtlara geçmiştir. Yıllık ortalama sıcaklık 15.6 °C olarak ölçülmüş ve bu değer 1991–2020 dönemi ortalamasının 1.7 °C üzerinde gerçekleşmiştir. Bir önceki rekor yıl olan 2010 yılı bile bu seviyeye ulaşamamıştır. Yine Rapora göre Ocak, Nisan, Haziran ve Temmuz aylarında sıcaklık rekorları kırılmış, özellikle yaz ve kış mevsimleri rekor düzeyde sıcak geçmiştir. Türkiye’nin 2024 yılı ortalama alansal yağışı 537.2 mm olarak gerçekleşmiştir. Bu değer, uzun yıllar ortalamasına göre (%6.3) düşük olmakla birlikte, geçen yıla oranla %16.3 azalma göstermiştir. Yağış dağılımı bölgesel farklılıklar göstermiş, örneğin Rize 1869.8 mm ile en yüksek yağışı alırken, Kırıkkale 316.1 mm ile en düşük yağışı kaydetmiştir. En fazla düşüş ise Edirne’de %35 oranında gerçekleşmiştir. Raporda belirtilen diğer bir husus da ilkbahar yağışları normale yakın, kış, yaz ve sonbahar mevsimi yağışları ise normalin altında gerçekleşmiştir. Haziran ayı, son 23 yılın en kurak Haziran ayı olarak kaydedilmiştir. Bu durum tarım, enerji üretimi ve içme suyu kaynakları üzerinde ciddi tehdit oluşturmaktadır. 2024 yılında özellikle Marmara, Ege, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde meteorolojik kuraklık etkili olmuştur. Standart Yağış İndeksi (SPI) metoduna göre yapılan analizlerde, birçok şehirde orta ve şiddetli düzeyde kuraklık yaşanmıştır. Meteorolojik ekstrem olayların sayısı 2024 yılı içinde 1257’ye ulaşmıştır. Bu olayların en yaygın olanları: %35 ile şiddetli yağış ve sel, %20 ile fırtına, %18 ile dolu ve %9 ile yoğun kar şeklinde sıralanmıştır. Diğer olaylar arasında yıldırım düşmesi (%8), heyelan, hortum, don, çığ ve orman yangınları bulunmaktadır. 2024 yılı, Türkiye’de iklim değişikliğinin etkilerinin net bir biçimde gözlemlendiği bir yıl olmuştur. Son olarak raporda sıcaklık artışlarının, yağış azalmaları, kuraklık ve ekstrem hava olaylarının, yaşamı doğrudan etkileyen faktörler haline geldiği görülmektedir. Bu durum, hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin iklim adaptasyon politikalarını acilen uygulamaya koyması gerektiğini göstermektedir. Raporda sıcaklık değerlerinin 288 gün boyunca normallerin üzerinde seyretmesi, pozitif sıcaklık anomalilerinin artık olağan hale geldiğini göstermektedir. En yüksek sıcaklık ise Haziran 2024’te Şanlıurfa Ceylanpınar’da 47.8 °C olarak ölçülmüştür. Ülke genelinde 137 istasyonda en yüksek sıcaklık rekorları kırılmıştır. Raporda, 2024 yılının, Türkiye’de iklim değişikliğinin etkilerinin net bir biçimde gözlemlendiği bir yıl olduğu ifade edilmiş; sıcaklık artışları, yağış azalmaları, kuraklık ve ekstrem hava olayları, yaşamı doğrudan etkileyen faktörler haline geldiğinin, bu durumun, hem merkezi yönetimin hem de yerel yönetimlerin iklim adaptasyon politikalarını acilen uygulamaya koyması gerektiği vurgulanmaktadır.
Sonuç olarak, iklim değişikliğinin güncel hayata etkileri çok yönlü ve derindir. Alışılmadık mevsimsel örüntüler, sık ve şiddetli afetler, sağlığı tehdit eden aşırı sıcak günlerin artışı ve buna bağlı toplumsal-ekonomik sonuçlar, iklim krizinin halihazırda içinde yaşadığımız gerçekliğin bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Sadece son dönemlerde gözlenen sıra dışı hava olayları, iklim değişikliğinin hızını ve şiddetini vurgulayarak acil eylem gerekliliğinin altını çizmektedir. Bu yeni normal, özellikle çalışma yaşamı üzerinde de önemli etkiler yaratmaktadır ki bir sonraki bölümde bu etkiler detaylı biçimde ele alınacaktır.
II- Çalışma Yaşamı Üzerindeki Etkileri
İklim değişikliğinin çalışma yaşamına etkileri, hem çalışma koşullarının fiziksel yönlerini hem de iş ilişkilerinin ekonomik-sosyal boyutlarını kapsamaktadır. Aşırı sıcaklıklar, değişen hava desenleri ve artan afet riski, işçilerin çalışma ortamlarını ve verimliliklerini doğrudan etkilemektedir. Bu bölümde çalışma süreleri, iş sağlığı ve güvenliği ile işçilerin maruz kaldığı sağlık riskleri başta olmak üzere iklim değişikliğinin çalışma yaşamına yansımaları incelenecektir.
1- Çalışma Süreleri ve Verimlilik Kaybı
Yükselen sıcaklıklar ve sıklaşan sıcak hava dalgaları, çalışanların günlük çalışma saatlerini ve verimlilik düzeylerini düşürücü etki yapmaktadır. İnsan vücudu belli bir ısı stresinin üzerinde verimli biçimde çalışmakta zorlanır; aşırı sıcak havalarda işçiler daha çabuk yorulur, dikkati dağılır ve daha yavaş tempoda çalışmak zorunda kalır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bu olguyu “ısı stresinin iş verimliliğine etkisi” kapsamında ele almış ve küresel ısınmanın işgücü üzerindeki olası sonuçlarını nicel olarak ortaya koymuştur. ILO’nun “Daha Sıcak Bir Gezegen İçin Çalışmak” başlıklı raporuna göre, 2030 yılı itibarıyla küresel çapta toplam çalışma saatlerinin %2’sinden fazlası, aşırı sıcaklar nedeniyle kaybedilecektir.[8]
Bu kayıp, verim düşüklüğü veya işçilerin çalışamadığı zaman dilimleri şeklinde ortaya çıkacak ve dünya genelinde tam zamanlı 80 milyon işe eşdeğer bir işgücü kaybına denk gelecektir.[9]
Nitekim 2023 yılında yaşanan sıcaklık değerleri bu öngörülerin gerçekleşmekte olduğuna dair güçlü sinyaller vermiştir. Tıp dergisi The Lancet bünyesinde hazırlanan 2023 İklim Değişikliği ve Sağlık Countdown raporu, 2023 yılında aşırı ısı maruziyeti nedeniyle dünya genelinde toplam 512 milyar saatlik potansiyel çalışma süresinin kaybedildiğini ortaya koymuştur.[10]
Bu rakam, 1990’lardaki ortalamanın yaklaşık 1.5 katıdır ve iklim değişikliğinin işgücü üzerindeki giderek artan yükünü somut olarak gözler önüne sermektedir.[11]
Özellikle tarım ve inşaat gibi açık havada çalışmayı gerektiren sektörlerde kayıp daha yüksek olup, 2023’te kaybedilen çalışma sürelerinin yaklaşık üçte ikisi düşük ve orta insani gelişme düzeyindeki ülkelerde tarım sektöründe gerçekleşmiştir.[12]
Aşırı sıcaklar sadece çalışma saatlerinin fiilen azalmasına değil, aynı zamanda üretkenlik kaybına da yol açmaktadır. İşçiler sıcak hava koşullarında mola sayısını artırmak, tempoyu yavaşlatmak veya bazı günler işe hiç gelememek durumunda kalabilmektedir. Bu da yıllık toplam üretim üzerinde önemli negatif etki yaratır. Yapılan ekonomik modelleme çalışmalarında, aşırı sıcaklık kaynaklı verimlilik düşüşlerinin 2030 yılı itibarıyla küresel ekonomiye yıllık 2 trilyon dolar civarında bir maliyet bindirebileceği hesaplanmıştır.[13]
Bu durum, iklim değişikliğinin sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda ciddi bir ekonomik gelişme engeli olduğunu ortaya koymaktadır. Sıcaklık artışından en fazla etkilenen bölgeler genellikle iş gücünün büyük bölümünün açık havada veya zorlayıcı koşullarda çalıştığı tropikal ve subtropikal ülkelerdir.
Bu bölgelerde sıcaklık artışı hem çalışma saatlerinde azalmalara hem de iş veriminde düşüşe yol açarak ekonomik kalkınmayı yavaşlatan bir etken haline gelmiştir. İklim değişikliğinin çalışma sürelerine etkisi, yalnızca sıcaklık kaynaklı değildir. Aşırı hava olayları da (fırtınalar, seller, dondurucu soğuklar vb.) işgücünde devamsızlıklara veya iş duraksamalarına sebep olabilmektedir. Şiddetli bir kasırga veya sel felaketi sonrasında etkilenen bölgelerde işyerleri günlerce açılamamakta, çalışanlar evlerini veya ailelerini güvene almak için işe ara vermektedir. Bu durum özellikle afet riski yüksek sektörlerde belirgindir. Ayrıca iklim değişikliğiyle ilişkilendirilen hastalıklar ve sağlık sorunları da çalışanların sağlık izinlerini artırarak dolaylı yoldan çalışma süresini azaltmaktadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında, iklim krizinin iş hayatına “kaybedilen iş günü” ve “düşen verimlilik” olarak yansıyan ciddi bir boyutu olduğu anlaşılmaktadır.[14]
2- İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Üzerindeki Etkiler
İklim değişikliğinin belki de en somut hissedildiği alanlardan biri iş sağlığı ve güvenliği alanıdır. Aşırı hava sıcaklıkları, artan doğal afet sıklığı ve değişen çevresel koşullar, çalışanların işyerinde maruz kaldığı riskleri artırmaktadır. Bu durum, hem iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasına hem de işyerinde alınması gereken yeni önlemlere yol açmaktadır.
a) Sıcaklık kaynaklı riskler: Aşırı sıcak hava, fiziksel efor gerektiren işlerde çalışan işçiler için hayati tehlike oluşturabilir. Vücut sıcaklığının tehlikeli seviyelere çıkması sonucu görülen sıcak çarpması, uygun önlem alınmazsa ölümcül olabilmektedir. Özellikle inşaat, tarım, madencilik, yol yapımı gibi açık alanda veya ağır şartlarda çalışılan sektörlerde sıcak çarpması ve ısı bitkinliği vakaları son yıllarda artış göstermiştir. İtalya’da 2023 yazında ardı ardına yaşanan sıcak hava dalgaları sırasında, tarım sektöründe çalışan göçmen işçiler arasında ölümler meydana gelmiştir. Ağustos 2024’te Latina kentinde bir tarım işçisi (54 yaşındaki Dalvir Singh) tarlada çalışırken aşırı sıcak ve ağır iş yükü kombinasyonu nedeniyle hayatını kaybetmiş; bu olay İtalya’da “40°C sıcakta çalışmak cehennem gibi” manşetleriyle çalışma koşullarını tartışmaya açmıştır.[15] İtalya Meteoroloji Topluluğu’nun verilerine göre ülkede yaz mevsimi ortalama sıcaklıkları son 30 yılda 1.5°C artmıştır ve bu artış, ağır işlerde çalışan düşük ücretli kesimler için yeni ve ölümcül riskler doğurmaktadır.[16] Aşırı sıcak hava aynı zamanda iş kazası riskini de artırmaktadır. Sıcak stres altındaki bir işçinin konsantrasyonu düşebildiği için hata yapma olasılığı yükselir; bu da özellikle inşaat, fabrikalar veya tehlikeli makinelerle çalışılan ortamlarda kazalara zemin hazırlar. İtalya’da yapılan bir araştırma, aşırı sıcaklıkların iş kazalarıyla korelasyonunu ortaya koymuş ve yüksek sıcaklığa maruz kalınan günlerde iş kazası sayılarının belirgin biçimde arttığını saptamıştır.[17]Sıcak iklimlerde veya mevsimsel olarak bunaltıcı sıcakların yaşandığı dönemlerde çalışanlar arasında bayılma, kalp krizi, düşme veya ekipman kazaları daha sık gözlemlenmektedir. Dolayısıyla iklim değişikliğinin getirdiği ısı stresini, iş sağlığı ve güvenliği boyutunda ciddiye almak ve uygun koruyucu önlemleri geliştirmek kritik hale gelmiştir.
b) Hava kalitesi ve diğer çevresel riskler: İklim değişikliği sadece sıcaklıkları değil, aynı zamanda hava kalitesini de etkilemektedir. Özellikle artan orman yangınları ve toz fırtınaları, açık havada çalışan işçilerin soluduğu havanın kalitesini düşürmektedir. Örneğin 2023 yılında Kuzey Amerika’da görülen büyük orman yangınları sırasında, yangın dumanı yüzlerce kilometre ötede tarım ve inşaat işçilerini etkilemiş; açık havada çalışanlar yoğun partikül madde ve karbon monoksit solumak zorunda kalmıştır. Bu durum solunum yolu hastalıklarına davetiye çıkardığı gibi, çalışanların kısa vadede baş ağrısı, gözlerde yanma, bitkinlik gibi şikâyetler yaşamasına neden olmuştur. İklim değişikliğiyle birlikte orman yangını dumanı, endüstriyel bölgelerin dışında da önemli bir işyeri tehlikesi haline gelmektedir. Kaliforniya eyaleti, 2018’deki büyük yangınların ardından bu konuyu düzenleme ihtiyacı hissetmiş ve havadaki partikül madde indeksinin (PM2.5 AQI) belirli bir seviyeyi aşması durumunda (örneğin AQI > 151) açık havada çalışan işçilere N95 maske gibi solunum koruyucu ekipman sağlanmasını zorunlu kılmıştır[18]Bu, iş güvenliği uygulamalarının iklim kaynaklı yeni risklere göre güncellenmesine bir örnektir. Benzer şekilde, bazı sektörlerde yüksek sıcaklıkla birlikte gelen ozon birikimi veya polen artışı da çalışan sağlığını etkileyebilir. Yüksek sıcak ve durağan hava koşullarında şehirlerde ozon kirliliği yükselerek özellikle açık havada efor sarf eden işçiler için akciğer fonksiyonlarını zorlayıcı bir ortam yaratmaktadır.
c) Afetler ve güvenlik: İklim değişikliğiyle artan sel, fırtına gibi afetler de iş güvenliğini tehdit eden durumlardır. Şiddetli fırtınalar sırasında dış mekânda çalışan işçilerin düşme veya yaralanma riski artar. Yoğun yağışlar maden ocaklarında veya inşaat temellerinde göçüklere sebep olabilir, işçileri mahsur bırakabilir. Ayrıca tropikal bölgelerde artan kasırga sıklığı, rafinerilerde, enerji santrallerinde veya platformlarda acil durum risklerini büyütmektedir. Bir diğer ortaya çıkan risk de soğuk hava dalgalarının düzensizleşmesidir: İklim değişikliği genel anlamda sıcaklıkları yükseltse de, bazı bölgelerde beklenmedik şiddette soğuk hava dalgaları olabilmekte ve bu da açık havada çalışanları etkilemektedir. Dolayısıyla iklim ekstremlerinin çeşitlenmesi, iş sağlığı ve güvenliği perspektifinden hem aşırı sıcak hem de dönemsel aşırı soğuk şartlara karşı hazırlıklı olmayı gerektirmektedir.
d) Meslek hastalıkları: Uzun vadede, iklim değişikliği meslek hastalıkları profilini de değiştirebilir. Sıcak iklim kuşaklarının genişlemesiyle birlikte tarım ve ormancılık işçileri arasında yeni hastalıkların görülme ihtimali artmaktadır. Ayrıca artan nem ve sıcaklık, bazı sektörlerde (örn. tünel inşaatı, madenler) farklı hastalıkların artmasına yol açabilir. Yine iklim ve bitki örtüsünün değişmesi nedeniyle ekolojik dengenin bozulması farklı böcek ve canlı türlerinin daha önce görülmedikleri yerlere göç etmesi sonucu doğurabilir. Bu durum da, farklı bakteri türlerinin görülmesi ile mesleki sağlık risklerini daha da karmaşık hale getirebilir.
e) İş yerinde konfor ve psikolojik etkiler: İklim koşullarının olumsuzluğu, işçilerin psikolojik ve fizyolojik konforunu da bozar. Sıcak ve bunaltıcı bir ortamda sürekli çalışmak, işçilerin motivasyonunu ve genel iyilik halini düşürür. Bu da uzun vadede iş tatminini ve performansı etkileyebilir. Ayrıca iklim değişikliği farkındalığı yüksek çalışanlar arasında, gelecekte işlerinin güvende olup olmayacağına dair endişeler (örneğin iklim nedeniyle işleri aksayacak mı, yoksa fosil yakıt sektöründe çalışanlar işlerini kaybedecek mi gibi) ekolojik kaygılar yaratabilir. Bu kaygılar da dolaylı olarak işyerindeki psikososyal ortamı etkilemektedir.
Netice olarak, iklim değişikliğinin iş sağlığı ve güvenliği üzerindeki etkileri çok boyutludur. Aşırı sıcakların neden olduğu ısı stresi, iş kazaları ve ölümler; kötüleşen hava kalitesinin yarattığı solunum riskleri; sıklaşan afetlerin acil durum ve kaza tehdidi; ve yeni coğrafi alanlara yayılan hastalık riskleri, çalışma ortamlarının güvenliğini yeniden değerlendirmemizi zorunlu kılmaktadır. İşverenlerin ve yasa koyucuların, iklim değişikliği bağlamında İSG standartlarını güncellemesi ve çalışanları bu yeni risklere karşı koruyacak önlemleri alması kaçınılmaz hale gelmiştir.
IV- Güncel İstatistikler ve Rapor Bulguları
İklim değişikliğinin çalışma hayatına etkilerine dair farkındalık arttıkça, ulusal ve uluslararası kurumlar bu konuda kapsamlı araştırmalar ve raporlar yayımlamaya başlamıştır. Bu bölümde, konuyla ilgili en güncel istatistikler ve raporlardan bazı önemli bulgular derlenmiştir. Bu veriler, iklim değişikliğinin günümüzde ulaştığı boyutu ve çalışma yaşamına yansımalarını somutlaştırması bakımından kritiktir:
a) Küresel Isınma Eşiği: 2024 yılı, küresel ortalama sıcaklığın sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5°C eşiğini aştığı ilk takvim yılı olmuştur.[19] Bu, Paris Anlaşması’nda tehlikeli iklim değişikliğini önlemek için belirlenen 1,5°C sınırının en azından geçici olarak geride bırakıldığı anlamına gelir. WMO raporu, 2024’te küresel ortalama sıcaklığın 1850-1900 dönemine göre 1,55°C daha yüksek gerçekleştiğini ve bunun 175 yıllık kayıt tarihinin en sıcak yılı olduğunu teyit etmiştir.[20] Yine WMO verilerine göre, son on yılın tamamı, tarihte kaydedilen en sıcak on yılın onunu oluşturmaktadır.[21] Bu istikrarlı ısınma trendi, gelecekte aşırı hava olaylarının daha da sık ve şiddetli olacağının habercisidir.
b) Atmosferik Göstergeler: İklim sistemindeki değişimin temel itici gücü olan sera gazı konsantrasyonları da rekor seviyelerdedir. Atmosferdeki karbondioksit (CO₂) yoğunluğu, son 800.000 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır.[22] Bu, insanlık tarihinde görülmemiş bir sera etkisi birikimi anlamına gelir. Okyanusların ısıl içeriği de artmaya devam etmektedir; 2015’ten bu yana her yıl okyanus ısı içeriği rekor tazelemektedir.[23] Buzullar cephesinde ise son üç yılda kaydedilen buzul kütle kaybı miktarı, ölçüm tarihinde görülen en büyük üç yıllık erimeyi temsil etmektedir. [24]Deniz seviyesindeki yükselme hızı da uydu ölçümlerinin başladığı döneme kıyasla iki katına çıkmıştır.[25]Bütün bu göstergeler, iklim değişikliğinin fiziksel sistemde hızlanan etkilerine işaret etmektedir.
c) Aşırı Hava Olayları ve Afetler: 2024 yılında dünya genelinde tropikal siklonlar, seller, kuraklıklar ve benzeri afetler sonucunda son 16 yılın en yüksek yeni yerinden edilme (göç) rakamları kaydedilmiştir.[26] On milyonlarca insan, yaşadıkları yerleri geçici veya kalıcı olarak terk etmek zorunda kalmıştır. 2024 ayrıca, küresel gıda krizlerinin iklim etkisiyle derinleştiği bir yıl olup, kuraklık ve seller tarımsal üretimi vurarak bazı bölgelerde kıtlık riskini artırmıştır.[27] ABD’de 2024 yılı içinde 1 milyar doları aşan büyüklükte 27 iklim bağlantılı afet yaşandığı ve bunun tarihi bir rekor olduğu rapor edilmiştir.[28] Avrupa’da 2023 yazındaki aşırı sıcaklar nedeniyle 60 bini aşkın can kaybı olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur. [29]Bu istatistikler, iklim değişikliğinin yol açtığı ekonomik ve insani kayıpların boyutunu ortaya koymaktadır.
d) Çalışma Hayatı ve Isı Stresi: İklim değişikliğinin iş yaşamına etkilerine dair çarpıcı verilerden biri, yukarıda da değinilen kaybedilen çalışma saatleri istatistiğidir. Lancet Countdown 2023 raporuna göre 2023 yılında yüksek ısıya maruz kalma nedeniyle dünya genelinde 512 milyar saat potansiyel çalışma süresi kaybedilmiştir.[30] Bu, 1990’lardaki seviyenin %50 üzerinde rekor bir kayıptır. İlgili kaybın büyük kısmı (%66’sı) tarım sektöründedir ve özellikle düşük gelirli ülkelerde yoğunlaşmaktadır. [31]ILO tahminlerine göre ise 2030 itibarıyla küresel çalışma saatlerinin %2,2’si aşırı sıcak nedeniyle yitirilecektir ki bu da yaklaşık 80 milyon tam zamanlı iş gücüne denk gelmektedir.[32] Bölgesel dağılımda Afrika, Güney Asya ve Orta Doğu’nun en kırılgan bölgeler olduğu; Afrika’da işgücünün %93’ünün, Asya-Pasifik’te %48’inin aşırı sıcak riski altında çalıştığı bildirilmektedir. [33]
e) Çalışan Nüfus ve Risk Altındaki Kesimler: Birleşmiş Milletler verileri, küresel işgücünün %70’inden fazlasının aşırı sıcaklardan kaynaklanan ölüm veya yaralanma riskiyle karşı karşıya olduğunu vurgulamaktadır. Bu, yaklaşık 2,4 milyar çalışan demektir. [34]İklim değişikliğinin çalışanlar üzerindeki etkisi, adeta küresel bir iş sağlığı krizi potansiyeli taşımaktadır. Riskler coğrafi dağılım itibarıyla adaletsizdir: Afrika ve Orta Doğu’daki işçiler halihazırda en çok etkilenenlerdir; öte yandan Avrupa ve Orta Asya’da da risk artış hızı diğer bölgelere göre yüksektir (2020’den bu yana %17’lik artış)[35]. Demografik olarak bakıldığında, kadınlar, çocuk işçiler ve etnik azınlıklar gibi kırılgan grupların iklim risklerine karşı daha savunmasız konumda olduğu; örneğin açık havada çalışan kadınların uygun ekipmana erişim veya biyolojik kırılganlıklar nedeniyle daha fazla etkilendiği bazı raporlarda vurgulanmıştır. Ayrıca düşük gelirli ülkelerde kayıt dışı sektörlerde çalışan milyonlarca işçi, resmi İSG önlemlerinin dışında kaldığı için aşırı iklim olaylarına tamamen korumasız yakalanabilmektedir.
f) Göç ve Göçmen İşçiler: Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya Bankası raporları, iklim değişikliğinin tetiklediği iç ve dış göçlerin iş piyasaları üzerinde ciddi etkileri olacağını öngörmektedir. 2020’lerin ortalarından itibaren her yıl milyonlarca kişinin iklim sebepli (afet, deniz seviyesinin yükselmesi, çölleşme vb.) yer değiştirerek yeni iş arayışlarına gireceği tahmin edilmektedir. Dünya Bankası’nın Groundswell raporu, Sahra-altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika’da 2050’ye kadar 216 milyon kişinin iklim nedeniyle kendi ülkeleri içinde göç edebileceğini belirtmektedir. Bu ölçekte bir iç göç, göç alan bölgelerde iş gücü arzını artırarak iş piyasasında baskı yaratırken, göç veren bölgelerde işgücü kaybına neden olabilir. Göçmen işçilerin yeni gittikleri yerlerde genelde en korunmasız, ağır ve düşük ücretli işlerde çalıştığı düşünülürse, iklim göçü olgusu çalışma ilişkileri açısından da büyük önem taşımaktadır.[36] Henüz bu göçlerin etkisi sınırlı coğrafyalarda hissedilse de, ilerleyen yıllarda artacağı öngörülen iklim göçleri hem ulusal işgücü politikalarını hem de uluslararası çalışma hukukunu ilgilendiren bir konu olacaktır.
Yukarıda sıralanan istatistikler ve bulgular, iklim değişikliğinin güncel durumuna ve çalışma yaşamıyla kesiştiği noktalara dair güçlü kanıtlar sunmaktadır. Bu veriler ışığında, bir sonraki adım bu etkileri azaltmak ve yönetmek için alınabilecek önlemleri tartışmaktır. Zira raporların ortak mesajı, mevcut gidişatın acilen değişmediği takdirde hem gezegenin hem de çalışma hayatının geri dönülmez zararlara maruz kalacağı yönündedir.
V- İklim Değişikliği Nedeniyle Alınabilecek Önlemler
İklim değişikliğinin çalışma ilişkileri ve iş ortamı üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için çok yönlü önlemler almak gerekmektedir. Bu önlemler, hükümetler düzeyinde yasal ve politik adımları, işverenler düzeyinde yönetim stratejilerini ve çalışma ortamındaki pratik uygulamaları içerir. Ayrıca sendikalar ve işçi örgütlerinin de konuya ilişkin farkındalık yaratma ve savunuculuk rolleri önemli hale gelmiştir. Aşağıda, iklim değişikliği nedeniyle alınabilecek başlıca önlemler ve uyum stratejileri örneklerle ele alınmaktadır.
1- Politika ve Yasal Düzenlemeler
Çalışma mevzuatının güncellenmesi: Birçok ülke, mevcut iş sağlığı ve güvenliği mevzuatını iklim değişikliğinin getirdiği yeni riskleri kapsayacak şekilde güncellemeye başlamıştır. Özellikle aşırı sıcaklıklar için yasal sınırlar ve protokoller belirlenmesi önem arz eder. Örneğin İspanya, 2023 yılında çalışma kanununda yaptığı düzenleme ile aşırı sıcak havalarda açık havada çalışmayı geçici olarak yasaklama kararı almıştır. Buna göre meteoroloji servisi tarafından “şiddetli veya aşırı sıcak riskinin” ilan edildiği günlerde, sokak temizliği ve tarım gibi dış mekân işlerinde çalışanlar günün en sıcak saatlerinde çalıştırılamayacaktır. Bu karar, ülkede son yıllarda yaşanan ölümcül sıcak çarpması vakalarının (özellikle temizlik işçilerinin ölümü gibi) ardından alınmıştır ve işçilerin hayatını korumayı amaçlamaktadır.Benzer uygulamalar halihazırda Körfez ülkelerinde uzun zamandır yürürlükte olup, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, yaz aylarında öğle saatlerinde (genellikle 12:00-15:00 arası) dışarıda çalışma yasağı uygulayarak işçileri günün en sıcak diliminde güneşten korumaktadır.[37]
İspanya’nın attığı adım, iklim değişikliği ile birlikte artık ılıman kuşaktaki ülkelerin de bu tür önlemleri gündemine alması gerektiğine işaret etmektedir.
a) Isı standardı ve çalışma koşullarının düzenlenmesi Belirli düzeydeki ısı değişimlerinde işyerinin geçici süreyle kapanması veya ek önlemler alınması düzenlenebilir. Bu çerçevede örnek vermek gerekirse ABD’de federal düzeyde bir “ısı stresi standardı” oluşturulması yönünde çalışmalar sürmektedir. Meslek Sağlığı ve Güvenliği İdaresi (OSHA), son yıllarda aşırı sıcaklık kaynaklı işçi ölümlerinin artması üzerine, işyerleri için bağlayıcı sıcaklık güvenlik kuralları geliştirmeyi planladığını duyurmuştur.[38] Bu standardın hayata geçmesiyle, işverenlerin belirli ısı eşiklerinde işçilere zorunlu dinlenme molaları vermesi, gölgelik/serinleme alanları sağlaması ve su/elektrolit desteği sunması gibi yükümlülükler getirilmesi öngörülmektedir. Henüz yasa aşamasında olmasa da, bazı eyaletler kendi düzenlemelerini yapmıştır. Yukarıda örneği verilen Oregon eyaleti, 2020’de Valilik kararnamesiyle harekete geçerek aşırı sıcak ve orman yangını dumanına maruz kalan işçileri korumak için yönetmelikler çıkarmıştır. Bu kurallar, hava sıcaklığı 35°C’yi aştığında dış mekân işçilerinin düzenli mola vermesini, ısınan ortamlarda iç mekân işçileri için havalandırma/klima sağlanmasını, ve orman yangını dumanı durumunda maske teminini zorunlu kılar. İşverenler bu kurallara uymadığında cezai yaptırımlarla karşılaşabilmektedir. [39] Şu halde ülkemizde de bu tür standartların güncellenerek işverenlerin bilgisine sunulması yerinde olacaktır.
b) İklimsel Aktivitelerden Kaynaklı İşgücü Kaybının Önlenmesi/Telafi Edilmesi: Şu aşamada mevzuatımızda iklim kaynaklı afetlerden kaynaklı işgücü kaybına yönelik önlem olarak Kısa Çalışma uygulaması bulunmaktadır. Ancak, bu uygulama hem süre hem de şartlar itibariyle ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte değildir. Dolayısıyla bu tür durumlarda hem işçi ve hem de işvereni daha etkin bir şekilde koruyucu mekanizmalar ihdas etmek son derece önemlidir. Şu halde, özellikle ani iklim olayları karşısında oluşabilecek işgücü ve kazanç kayıplarını telafi edici şekilde Kısa Çalışma uygulamasının revize edilmesi veya başkaca etkin yöntemlerin mevzuatımıza kazandırılması yerinde olacaktır.
c) Karbon Ayak İzi Düşük İşverenler İçin Teşvik Getirilmesi: Tüm üretim süreci dikkate alındığında, aynen TSE ve ISO süreçlerinde olduğu gibi, “doğa dostu işyeri/yeşil ayakizli işyeri” akreditasyonuna haiz şirketlerin belirlenmesi için gerekli objektif koşulların belirlenmesi ve bu konuda yasal bir düzenleme yapılması yerinde olacaktır. Bu akreditasyona sahip şirketlere vergi ve sgk avantajı tanınması da bu uygulamayı daha cazip hale getireceği gibi, denetim açısından da sürecin daha şeffaf bir şekilde yürümesi hizmet edecektir.
d) Ekstrem İklim Olaylarından Kaynaklı İşsizlikten Korunmaya Dair Sigorta Yapılması: Bu husus, iklim olayının neden olduğu diğer zararlandırıcı olayların tazmini dışında özellikle yaşanan afet, sel, vb iklim kaynaklı olaylar nedeniyle uğranılacak işsizlikten kaynaklı zararların tazmine ilişkin ihdas edilebilir. Hatta bu sigortanın primlerinin hem devlet, hem işçi ve hem de işveren tarafından paylaşılarak ödenmesi maliyetlerin daha efektif bir şekilde karşılanması imkanını sağlayabilecektir.
e) Yeşil yakalı işler için daha etkin politikalar yürütülmesi: İklim değişikliğinin bugüne kadarki bir çok alışkanlığımızı değiştireceği açıktır. Kendi yarattığımız bu sorunun çözümü de yine kendimizdedir. Doğaya rağmen değil, doğa ile işbirliği yapacak şekilde üretim faaliyetlerimizi, çalışma modellerimizi geliştirmekle sorumluyuz. En azından gelecek nesillerin bu haklı beklentisine karşılık olacak adımların hızla atılması, öncelikle aile ortamımızda bu soruna dair farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Sonrasında ise, bugünkü alışkanlıklarımız dışında, doğaya zarar vermeyen yeni iş grupları diğer ifade “yeşil yakalı” mesleklerin toplumda yer bulması için politikaların geliştirilmesi yerinde olacaktır.
f) Erken uyarı sistemleri ve acil durum protokolleri: Hükümetler, iklim kaynaklı afetlere karşı işyerleri için erken uyarı sistemleri geliştirebilir. Örneğin meteoroloji kurumlarıyla işbirliği yaparak aşırı hava olayları öncesinde işverenlerin SMS/e-posta yoluyla uyarılması ve gerekli tedbirlerin alınması sağlanabilir. Japonya, sıcak çarpmasını önlemek için “ısı endeksi” tabanlı bir uyarı sistemi kullanmakta; belirli bir ısı/nem indeksinin üzerine çıkıldığında inşaat ve fabrika işverenlerine uyarılar gönderilmekte ve çalışmanın durdurulması tavsiye edilmektedir. Benzer şekilde yaklaşan siklonlar öncesi fabrikaların geçici olarak tatil edilmesi gibi uygulamalar can kayıplarını azaltabilecektir. Resmi acil durum protokollerinin iş hukukuna entegre edilmesi, örneğin bir afet alarmında çalışanların işe gelmeme hakkı veya iş durdurma talimatı verilmesi, tartışılan önlemler arasındadır. İş Kanunlarında, doğal afet durumunda çalışmama veya işi bırakma konularında açık hükümler bulunması, işçi ve işverenlerin hak ve sorumluluklarını netleştirecektir. Aynı zaman iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimlerinin iklim değişikliğine bağlı acil durumlar için ayrı ve özel bir şekilde eğitilmeleri ve bu konuda yetkinlik sağlamaları da önem arzetmektedir.
g) Uluslararası işbirliği ve standartlar: Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), iklim değişikliği ve iş dünyası konusunda rehber ilkeler belirlemeye başlamıştır. ILO, üye ülkelere yönelik olarak “işyerlerinde sıcaklık güvenliği rehberleri” yayımlamakta, eğitim materyalleri sağlamaktadır. Ayrıca iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini hafifletirken “adil geçiş” (just transition) ilkesinin gözetilmesi vurgulanmaktadır. Bu ilke, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş gibi süreçlerde çalışanların korunmasını, yeni istihdam alanları yaratılmasını ve kimsenin geride bırakılmamasını amaçlar. Birçok ülke, iklim değişikliğine uyum ve sera gazı azaltım politikalarını içeren ulusal planlarında işgücüne ilişkin stratejilere de yer vermektedir. Avrupa Birliği’nin iklim uyum stratejisi, aşırı hava olaylarına karşı şehirlerdeki çalışan nüfusun korunması için yeşil alanların artırılmasını ve “serin şehir” projelerini teşvik etmektedir. Küresel düzeyde BM Genel Sekreteri António Guterres, Temmuz 2024’te yaptığı bir açıklamada en kırılgan olanların korunması, işçilerin korunması, bilim ve veriye dayalı direnç artışı ve 1,5°C hedefi için fosil yakıtların azaltılması konusunda eylem çağrısı yapmıştır. [40]Bu çağrı, uluslararası toplumun işçi sağlığını iklim eyleminin merkezine koyması gerektiğine dikkat çekmektedir.
h) Mevzuatın İklim Değişikliğinin Olası Sonuçlarına Uyarlanması: Her ne kadar şu aşamada iklim kanunu yapılmasına dair çalışmalar devam etse de, yukarıda ifade ettiğimiz üzere bu konunun iş yaşamı dahil hayatın her alanına etkisi gözetildiğinde, özellikle iş yaşamına dair İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gibi ikincil mevzuatta da somut düzenlemeler yapılması yerinde olacaktır. Bilhassa iş güvenliği uzmanlarını iklim değişikliği neticesindeki hava olaylarının işyeri ve çalışma düzenine olumsuz etkisinin önlenmesi konusunda daha etkin bir süreç yönetimi yapabilmeleri için ayrıca eğitime tabi tutulmaları ile görev ve yetkilerinin bu çerçevede yeniden düzenlenmesi yerinde olabilir.
2-İşveren ve İşyeri Düzeyinde Önlemler
a- Çalışma saatlerinin ayarlanması: İşyerleri, özellikle sıcak bölgelerde, mesai saatlerini iklime uygun şekilde yeniden düzenleyerek verimlilik kaybını ve sağlık riskini azaltabilir. Ayrıca aşırı hava koşullarında (örneğin ısı dalgası, ağır hava kirliliği veya kasırga tehdidi) esnek çalışma modelleri devreye sokulabilir; evden çalışma veya işin ertelenmesi gibi opsiyonlar değerlendirilebilir. COVID-19 pandemisi döneminde edinilen tecrübeler, birçok iş kolunda uzaktan çalışmanın mümkün olabileceğini gösterdiğinden, benzer bir esneklik iklim olağanüstü hallerinde de kullanılabilir.
b- İşyerinde ısının optimal düzende korunması ve korunma imkanları: İşverenler, çalışanların aşırı sıcak ve güneşten korunması için işyerinde fiziksel önlemler almalıdır. Bunlar arasında iklimlendirme sistemlerinin kurulması veya iyileştirilmesi, yeterli havalandırma sağlanması, güneş altında çalışılıyorsa gölgelik alanlar yaratılması ve suya erişimin garanti edilmesi sayılabilir. Özellikle açık alanda çalışan ekipler için portatif gölgelikler, su tankerleri, sisleme cihazları (mist fans) gibi çözümler hayat kurtarıcı olabilir. Örneğin Fransa’da Ulusal İş Sağlığı Enstitüsü (INRS), inşaat ve yol yapım şirketlerine çalışma alanlarına seyyar tente ve gölgelikler kurmalarını, işçilere düzenli su molaları vermelerini önermektedir
c- Koruyucu ekipman ve kıyafet: İklim koşullarına uygun koruyucu giysiler ve ekipmanlar temin etmek de önemlidir. Sıcak hava için hafif, terletmeyen, açık renkli iş kıyafetleri ve geniş kenarlı şapkalar kullanılmalıdır. Gerekli durumlarda soğutucu yelekler (içine soğuk jel yerleştirilebilen) özellikle aşırı sıcak ortamlarda vücut ısısını düzenlemeye yardımcı olabilir. Toz ve duman riskine karşı filtreli maskeler (N95 gibi) stoklanmalı ve gerektiğinde dağıtılmalıdır.
d- Eğitim ve farkındalık: İşverenlerin yapabileceği bir diğer önemli şey, çalışanlarını iklim kaynaklı riskler konusunda eğitmektir. İşçiler, sıcak çarpmasının erken belirtileri, susuz kalmanın tehlikeleri ve kendilerini koruma yöntemleri hakkında bilgilendirilmelidir. İlk yardım eğitimi almış personel bulundurmak, acil durumda hızlı müdahaleyi sağlar. Ayrıca her işyerinin bir acil eylem planı olmalıdır: Örneğin bir işçi sıcak nedeniyle fenalaşırsa ne yapılacağı, hangi hastaneye götürüleceği, kimlerin haberdar edileceği önceden planlanmış olmalıdır. Afet durumlarında tahliye ve korunma tatbikatları yapılması da (örneğin deprem, sel veya fırtına tatbikatları) çalışanların hazırlıklı olmasını sağlayacaktır.
e- İşyeri risk değerlendirmesi: İklim değişikliği faktörleri, işyeri risk değerlendirmelerine entegre edilmelidir. İşverenler düzenli olarak çalışma ortamının risk analizini yaparken artık sıcaklık, hava kalitesi, su baskını ihtimali gibi unsurları da göz önüne almalıdır. Örneğin bir fabrika, bulunduğu bölgenin gelecekteki sel riskini değerlendirerek kritik makineleri zemin seviyesinden yukarı taşımayı veya su baskını halinde üretimi durduracak güvenlik mekanizmaları kurmayı düşünebilir. İnşaat şantiyeleri, olası fırtınalarda malzeme uçmasını engelleyecek sabitleme düzeneklerini ve iskele güvenliğini kontrol etmelidir. Bu tür proaktif değerlendirmeler, olası felaketlerde can ve mal kaybını azaltacaktır. Sigorta ve finansal önlem: İşverenler ve hükümetler, iklim risklerine karşı finansal dayanıklılığı artırmak için sigorta mekanizmalarını güçlendirebilir. Özellikle tarım sektöründe kuraklık sigortaları, afet sigortaları yaygınlaştırılmalıdır. İşçiler açısından bakıldığında, iklim afetleri nedeniyle iş kaybı yaşayanlara yönelik özel işsizlik sigortası fonları kurulabilir. Örneğin, bir kasırga sonrası geçici süreyle işini kaybeden bir turizm işçisinin gelir kaybını telafi edecek bir mekanizma oluşturmak hem sosyal adalet hem de ekonomik istikrar açısından değerlidir. Bazı ülkeler, afet dönemlerinde işveren primlerini veya vergileri geçici olarak indirerek etkilenen bölgelerde istihdamın sürekliliğini sağlamaya çalışmaktadır.
f- İşyeri Ödül/Teşvik Sistemlerinin İklim Değişikliğine Adapte Edilmesi: İşyeri ödül, teşvik politikasının da bu çerçevede yeniden düzenlemesi faydalı sonuçlar sağlayabilir. Örnek olarak işyerinde karbon ayak izi daha az düşük olan çalışanlara ekstra izin/prim verilmesi gibi uygulamalar düşünülebilir. Aynı zamanda bu noktada işyerinde çeşitli faaliyet ve yarışmalar düzenlenerek, çalışanlar arasında iklim bilincinin yerleşmesi sağlanarak bu konuda farkındalığın oluşmasına katkı sunulabilir.
g- Sendikalar ve Sivil Toplumun Rolü: Çalışanların temsilcileri olarak sendikalar, iklim değişikliğine uyum ve önlem alınması konusunda önemli aktörlerdir. Sendikalar, toplu iş sözleşmelerine iklim ve çevreyle ilgili maddeler eklenmesi için baskı yapabilirler. Bir toplu sözleşmede, “sıcaklık X derecenin üzerine çıkarsa iş durdurma hakkı” veya “işçilere yılda bir kez iklim güvenliği eğitimi verilmesi” gibi hükümler bulunabilir. Ayrıca sendikalar, işyerlerinde alınmayan önlemler konusunda denetim rolü oynayabilir. Bu tür yapılar, iklim değişikliğiyle ilgili risklerde de devreye girerek işverenleri sorumlu davranmaya zorlayabilir. Sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri de konuya dair farkındalık kampanyaları yürütebilir.
Sonuç
İklim değişikliği, yalnızca çevre bilimcilerin veya politikacıların gündeminde olan bir sorun olmaktan çıkmış; toplumun her kesimini, her sektörü ve her bireyin günlük yaşamını etkileyen somut bir gerçeklik haline gelmiştir. Bu makalede ele alınan bulgular ve örnekler, iklim krizinin özellikle çalışma ilişkileri ve çalışma koşulları üzerinde ciddi ve çok boyutlu etkileri olduğunu göstermiştir. Aşırı hava olayları ve ısı stresinin çalışma sürelerini azaltması, iş verimliliğini düşürmesi ve işçi sağlığını tehdit etmesi, güncel istatistiklerle de ortaya konan bir olgudur
Dünya genelinde milyarlarca emekçi, iklim değişikliğinin getirdiği risklerle karşı karşıya çalışmakta; bunların önemli bir bölümü ise korunmasız ve kırılgan durumdadır
Bu tablo karşısında alınabilecek önlemler bellidir: Küresel ısınmayı sınırlamaya yönelik sera gazı emisyonlarını azaltma çabaları hız kesmeden sürdürülmelidir ki uzun vadede iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınılabilsin. Ancak artık uyum (adaptasyon) çabaları da en az azaltım kadar ön plana çıkmıştır. Çalışma yaşamının iklim değişikliğine uyumu, hem yasal düzenlemeler hem de saha uygulamaları ile desteklenmelidir. Sıcak hava dalgalarında çalışma saatlerinin düzenlenmesi, işçilere uygun korunakların ve ekipmanların sağlanması, iş sağlığı ve güvenliği kurallarının güncellenmesi, her seviyede (devlet, işveren, işçi) bir görev haline gelmiştir. Bu tür önlemlerin dünya genelinde yaygınlaştırılması, sayısız işçinin hayatını kurtarabilir ve sağlık kayıplarını önleyebilir. Ayrıca iklim değişikliğinin ekonomik ve sosyal sonuçlarına karşı adil bir geçiş sağlamak esastır. Kömür madenlerinin kapanmasıyla işsiz kalan madencilerin, petrol endüstrisinin daralmasıyla etkilenen çalışanların, tarımsal kuraklık nedeniyle göç etmek zorunda kalan çiftçilerin mağdur edilmemesi gerekir. Bu da kapsamlı istihdam politikaları, yeniden eğitim programları ve sosyal güvenlik ağları ile mümkün olacaktır.
Örneğin yenilenebilir enerji sektörlerinde yeni istihdam yaratılması ve fosil yakıt sektörlerinden gelen işçilere öncelik verilmesi, pek çok ülkenin iklim stratejisinde yer alması gereken bir husustur. Mahkeme kararları cephesinde ise umut verici bir eğilim ortaya çıkmıştır: Yargı organları, hükümetlerin ve hatta şirketlerin iklim konusundaki sorumluluklarını netleştirmeye başlamıştır. Montana’dan Hollanda’ya, Pakistan’dan Almanya’ya uzanan bu kararlar, “iklim adaleti” kavramının somutlaşmasına katkı sunmaktadır. Devletlerin vatandaşlarını iklim değişikliğinin zararlarından koruması gerektiği yönündeki yargı tespitleri aslında işyerlerinde de işverenlerin çalışanlarını koruma ödeviyle paralellik arz eder. Bu, “önleme” ilkesinin (ihtiyat ilkesi) hem çevre hukuku hem de iş hukuku için ortak bir payda olduğuna işaret eder.
Bir işveren, nasıl ki öngörülebilir bir iş kazası riskine karşı tedbir almazsa sorumlu tutuluyorsa; benzer şekilde bilinen bir iklim riskine (örneğin sıcak hava dalgasına) karşı tedbir almadığında da sorumlu tutulabilecektir. Hukukun bu yönde evrilmesi, çalışma ilişkilerinin geleceğini daha güvence altına alan bir çerçeve çizecektir.
Sonuç olarak, iklim değişikliğinin çalışma ilişkilerine etkisi, “yeni normal”in bir parçası olarak kabul edilmeli ve tüm paydaşlarca ciddiyetle ele alınmalıdır. İşçiler, işverenler, sendikalar, hükümetler ve uluslararası toplum, “iklim dirençli ve adil bir çalışma yaşamı oluşturmak” ortak amacı etrafında birleşmelidir.
Bu, bir yandan işçilerin sağlığını, güvenliğini ve haklarını korurken diğer yandan üretimin ve ekonominin sürdürülebilirliğini güvence altına alacaktır. İklim krizi, zorlukları kadar fırsatları da beraberinde getirmektedir; yeni sektörlerin doğması, yeşil teknolojilerin gelişmesi, iş yapma biçimlerinin yenilenmesi gibi. Önemli olan, bu dönüşüm sürecini adil ve kapsayıcı şekilde yönetebilmektir. İklim değişikliğiyle mücadelenin uzun soluklu bir maraton olduğu unutulmamalıdır. Bu maratonda çalışma hayatı, hem etkilenen hem çözümün parçası olan bir alandır. İklim dostu bir dünya hedeflerken, emeğin korunması ve geliştirilmesi hedefine eşzamanlı odaklanmak, sosyal sürdürülebilirlik için vazgeçilmezdir. Bilimsel veriler ve yaşanan deneyimler bize alarm zillerinin çaldığını gösteriyor; ancak atılacak doğru adımlarla geleceğin iş dünyasını bugünkünden daha dayanıklı, daha güvenli ve daha adil bir zeminde inşa etmek elimizdedir. Bu bağlamda, makalede sunulan veriler ve örnekler, karar alıcılara, işverenlere ve işçi temsilcilerine yol gösterici niteliktedir. İklim değişikliğinin çalışma ilişkilerine etkisini anlamak, çözüm üretmenin ilk adımıdır. Bundan sonraki adım ise harekete geçmek ve gezegenin sürdürülebilirliği ile insan onuruna yakışır iş hedeflerini birlikte gerçekleştirmektir
Av. Alper YILMAZ
-------------
*Avukat Alper Yılmaz'ın özel izni ile İstanbul Barosu Dergisinden alınmıştır.
[1] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=first%20calendar%20year%20to%20be,year%20observational%20record
[2] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=,in%20the%20past%20three%20years
[3] https://www.carbonbrief.org/more-than-half-a-trillion-hours-of-work-lost-in-2023-due-to-heat-exposure/#:~:text=The%20combination%20of%20a%20warming,the%20highest%20highest%20level%20recorded
[4] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=Tropical%20cyclones%2C%20floods%2C%20droughts%2C%20and,and%20caused%20massive%20economic%20losses
[5] https://environmentamerica.org/center/updates/there-were-24-major-climate-related-disasters-in-the-u-s-in-2024/#:~:text=There%20were%2027%20major%20climate,one%20wildfire%20event%2C%20and
[6] https://environmentamerica.org/center/updates/there-were-24-major-climate-related-disasters-in-the-u-s-in-2024/#:~:text=There%20were%2027%20major%20climate,one%20wildfire%20event%2C%20and
[7] https://mgm.gov.tr/FILES/iklim/yillikiklim/2024-iklim-raporu.pdf
[8] https://www.ilo.org/publications/major-publications/working-warmer-planet-effect-heat-stress-productivity-and-decent-work#:~:text=The%20phenomenon%20of%20heat%20stress,most%20vulnerable%20groups%20of%20workers
[9] https://www.ilo.org/publications/major-publications/working-warmer-planet-effect-heat-stress-productivity-and-decent-work#:~:text=consequences%20of%20global%20warming,presents%20innovative%20solutions%20based%20on
[10] https://www.carbonbrief.org/more-than-half-a-trillion-hours-of-work-lost-in-2023-due-to-heat-exposure/#:~:text=A%20record%20512bn%20of%20work,on%20Health%20and%20Climate%20Change
[11] https://www.carbonbrief.org/more-than-half-a-trillion-hours-of-work-lost-in-2023-due-to-heat-exposure/#:~:text=It%20finds%20that%20heat%20exposure,income%20due%20to%20extreme%20heat
[12] https://www.carbonbrief.org/more-than-half-a-trillion-hours-of-work-lost-in-2023-due-to-heat-exposure/#:~:text=It%20finds%20that%20heat%20exposure,income%20due%20to%20extreme%20heat
[13] https://insideclimatenews.org/news/30102024/climate-change-health-risks-rising-dangerously/#:~:text=Health%20Risks%20Due%20to%20Climate,three%20percent%20of%20those
[14] Aykut Başoğlu, Küresel İklim Değişikliğinin Ekonomik Etkileri, https://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sbedergisi_8fd33.pdf
[15] https://www.theguardian.com/global-development/article/2024/aug/27/indian-migrant-worker-death-heat-stress-italy#:~:text=I%20taly%20has%20been%20shocked,since%20the%20middle%20of%20June
[16] https://www.theguardian.com/global-development/article/2024/aug/27/indian-migrant-worker-death-heat-stress-italy#:~:text=The%20Italian%20Meteorological%20Society%20said,years%2C%20from%201994%20to%202023
[17] https://climate-adapt.eea.europa.eu/en/metadata/case-studies/protecting-outdoor-agricultural-workers-from-extreme-heat-in-puglia?bs=1&langflag=1#:~:text=or%20even%20dangerous%20working%20conditions,2020
[18] https://www.dir.ca.gov/dosh/doshreg/Protection-from-Wildfire-Smoke/Wildfire-smoke-emergency-standard.html#:~:text=Where%20the%20current%20AQI%20for,as%20N95%20masks%2C%20to
[19] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=first%20calendar%20year%20to%20be,year%20observational%20record
[20] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=first%20calendar%20year%20to%20be,year%20observational%20record
[21] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=,in%20the%20past%20three%20years
[22] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=WMO%E2%80%99s%20flagship%20report%20showed%20that%3A
[23] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=,doubled%20since%20satellite%20measurements%20began
[24] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=,doubled%20since%20satellite%20measurements%20began
[25] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=%2A%20The%20largest%20three,doubled%20since%20satellite%20measurements%20began
[26] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=Tropical%20cyclones%2C%20floods%2C%20droughts%2C%20and,and%20caused%20massive%20economic%20losses
[27] https://wmo.int/news/media-centre/wmo-report-documents-spiralling-weather-and-climate-impacts#:~:text=Tropical%20cyclones%2C%20floods%2C%20droughts%2C%20and,and%20caused%20massive%20economic%20losses
[28] https://environmentamerica.org/center/updates/there-were-24-major-climate-related-disasters-in-the-u-s-in-2024/#:~:text=There%20were%2027%20major%20climate,one%20wildfire%20event%2C%20and
[29] https://www.weforum.org/stories/2023/08/climate-crisis-extreme-heat-work-hours/#:~:text=,Labour%20Minister%20Yolanda%20Diaz%20said
[30] https://www.carbonbrief.org/more-than-half-a-trillion-hours-of-work-lost-in-2023-due-to-heat-exposure/#:~:text=A%20record%20512bn%20of%20work,on%20Health%20and%20Climate%20Change
[31] https://www.carbonbrief.org/more-than-half-a-trillion-hours-of-work-lost-in-2023-due-to-heat-exposure/#:~:text=It%20finds%20that%20heat%20exposure,income%20due%20to%20extreme%20heat
[32] https://www.ilo.org/publications/major-publications/working-warmer-planet-effect-heat-stress-productivity-and-decent-work#:~:text=The%20phenomenon%20of%20heat%20stress,most%20vulnerable%20groups%20of%20workers
[33] https://www.weforum.org/stories/2024/08/extreme-heat-workers-climate-health/#:~:text=In%20Africa%2C%20nearly%2093,since%202020
[34] https://www.weforum.org/stories/2024/08/extreme-heat-workers-climate-health/#:~:thttps://www.weforum.org/stories/2024/08/extreme-heat-workers-climate-health/#:~:text=In%20Africa%2C%20nearly%2093,since%202020ext=More%20than%2070,a%20result%20of%20extreme%20heat
[35] https://www.weforum.org/stories/2024/08/extreme-heat-workers-climate-health/#:~:text=In%20Africa%2C%20nearly%2093,since%202020
[36] https://www.worldbank.org/en/news/press-release/2021/09/13/climate-change-could-force-216-million-people-to-migrate-within-their-own-countries-by-2050
[37] https://www.weforum.org/stories/2023/08/climate-crisis-extreme-heat-work-hours/#:~:text=,biggest%20risks%20the%20world%20faces
[38] https://www.nelp.org/insights-research/the-right-to-refuse-unsafe-work-in-an-era-of-climate-change/
[39] https://climatecasechart.com/case/oregon-manufacturers-commerce-v-oregon-occupational-safety-health-division/#:~:text=Three%20business%20and%20trade%20groups,the%20defendants%20exceeded%20their%20statutory
[40] https://www.weforum.org/stories/2024/08/extreme-heat-workers-climate-health/#:~:text=Secretary,in%20four%20areas%2C%20these%20include






