İbraname, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi durumunda işçinin iş hukuku ve iş sözleşmesinden kaynaklanan her türlü hak ve alacağını aldığına dair işveren tarafından imzalattırılan belgedir.

İbranamenin geçerlilik koşulları Türk Borçlar Kanunu’nun 420. Maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

TBK m.420

Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.

İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.

Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.

İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.

İbranamenin Geçerlilik Şartları

1) İbraname yazılı olmalıdır.

2) İbraname iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren en az 1 aylık sürenin sonunda yapılması gerekir.

3) İbra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi gerekir.

4) İbra konusu alacakların noksansız olarak banka kanalıyla ödenmiş olması gerekir.

Bu şartları taşımayan ibranameler kanun hükmü uyarınca geçersiz sayılır. Ancak işçinin bir ibranameyi imzalarken bazı haklar açısından ihtirazı kayıt koyması halinde Yargıtay bu şekilde kayıt içeren ibranamelerin, işçinin ihtirazı kayıt koyduğu alacaklar açısından geçerli olmayacağına hükmetmektedir. Yani işçi ibranameye ihtirazı kayıt koyduğu hususları daha sonra dava konusu yapabilir.

Konuyla alakalı Yargıtay kararlarına değinmekte fayda var.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 24.09.2014 tarihli kararında:

“…İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu halde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.

İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir…” (E:2014/571 K:2014/10264 KT: 24.09.2014)

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 01.07.2013 tarihli kararında

” …Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda, davacının iş akdinin sona ermesinden sonra imzaladığı tarihsiz ve davaya konu iş kanunundan doğan ücretler, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücretine dair hiçbir hak ve alacağının kalmadığının yazılı olduğu, davacının bu ibranamenin altına el yazısı ile Eylül, Ekim maaş hak edişlerimi almadım, ihbar- kıdem ve yıllık izin hak edişlerimi almadım, ödenmesi kaydıyla ihtirazi kaydını düşerek imzaladığı sabittir.

Davacının ibranamede yazılı diğer alacaklarını almaması halinde bu alacakları da ihtirazi kayıtta göstermesi gerekeceği tabiidir. İbranamenin imzalanması ile ilgili olarak ileri sürülmüş bir irade fesadı hali iddiası da söz konusu değildir. Bu durumda davacının ihtirazi kayıtta yer almayan ve ibraname metninde yazılan diğer işçilik alacakları olan genel tatil, hafta tatili ve fazla çalışma ücret alacaklarını almış olduğunu kabulü gerekir. Bu durum değerlendirilerek hüküm verilmesi gerekirken mahkemenin hatalı kabul ile ibranamedeki ihtirazi kayda değer vermeyip hafta tatili dışındaki alacak taleplerinin tamamının kabulü hatalı olup bozma nedenidir…” (E:2013/5298 K:2013/12359 KT:01.07.2013)

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 31.05.2011 tarihli kararında:

“…Somut olayda ibranamede kıdem ve ihbar tazminatı isim olarak zikredilmiş ancak rakam olarak belirtilmemiştir. Öte yandan davacının kendi isteği ile işten ayrıldığının yazılı olmasına rağmen kıdem ve ihbar tazminatına yer verilmesi, bir yandan fazla mesai yapmayıp hafta tatilleri ile bayram ve genel tatillerde çalışmadığı belirtilirken bir yandan yapılan çalışmaların karşılığının alındığının belirtilmesinden dolayı savunma ile ibraname çelişmektedir. Bu nedenle Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre bu tür bir ibranameye değer verilemez. Mahkemece davacının ibraname ile reddedilen istekleri bakımından toplanan delillere ve dosya kapsamına göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” (E:2009/11556 K:2011/16205 KT:31.05.2011)

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2014 tarihli kararında:

“…07.01.2010 tarihinde istifa eden davacı, dilekçesinde işyerinden 22.01.2010 tarihinde işyerinden ayrılacağını beyan etmiş olup, 22.01.2010 ayrılma tarihini belirten ibraname ile dava konusu alacaklarını aldığını belirtmiştir. Söz konusu ibranamenin imzası inkar edilmemiş, ancak boş olarak işverence alındığı, sonradan doldurulduğu iddia edilmiştir. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarının ibranamenin boş olarak alındığı yönünde beyanları bulunmamaktadır. Mahkemece ibraname dikkate alınmadan hüküm kurulmuştur. Davalı tarafından cevap dilekçesinde, işyerinde yasal çalışma sürelerinin aşılmadığı, ancak çalışma yapılması halinde fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin ödendiği savunulmuştur. Belirtilen savunma ile ibraname içeriği çelişkili değildir. Açıklandığı şekilde hukuki geçerliliği bulunan ibraname gereği dava konusu taleplerin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (E:2013/8782 K:2014/10921 KT:02.05.2014)

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2014 tarihli kararında:

“…İş sözleşmesinin 31.03.2007 tarihinde son bulduğu ihtilafsızdır. İçeriğinin de tüm çalışma süresine ilişkin olduğu, ihbar ve kıdem tazminatları ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarım aldığını belirtilen ibraname davalı delilleri arasında dosyaya sunulmuş, işçinin dava konusu ettiği tüm hak ve alacaklarının ödendiği savunulmuştur. Yargılama sırasında işçi tarafından ibraname üzerindeki imza inkar edilmemiş, bir irade fesadı hali de iddia ve ispat olunmamıştır. Mahkemece ibranameye değer verilerek dava konusu taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (E:2013/9163 K:2014/10580 KT:30.04.2014)

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 30.04.2014 tarihli kararında:

“…Dosyaya ibraz edilen ibranamede davacı 01.05.2002-28.02.2006 tarihleri arasındaki çalışması karşılığı kıdem ve ihbar tazminatları yönünden miktar belirtilmek suretiyle fazla çalışına ve yıllık izin ücreti alacaklarını miktar belirtmeden aldığını belirterek işvereni ibra etmiştir. Duruşmada alınan beyanında ibranamedeki imzanın kendisine ait olduğunu ne zaman ne şekilde imzaladığını hatırlamadığını, kıdem ve ihbar tazminatı ödenmediğini, makbuzlarındaki imzanın da kendisine ait olduğunu, ücret ödemelerinde boş olarak para makbuzu başlıklı belgeler imzalatıldığını beyan etmiştir. Davacı tarafından ibranamenin iradesi fesadı ile imzalandığı iddia ve ispat edilememiş olmasına göre davacının dava konusu işçilik alacaklarından davalı işvereni ibra ettiğini kabulü gerekir. Mahkemece ibranameye değer verilerek davanın reddi yerine karar yerinde ibranamenin geçerliliği tartışılmadan davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (E:2013/9162 K:2014/10579 KT:30.04.2014)

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 12.03.2012 tarihli kararında:

“…Somut olayda, 28/11/2007 tarihli 35707 yevmiye numaralı ibraname Ankara 16. Noteri huzurunda imzalanmıştır. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 82. maddesine göre, yapılan ibraname işlemi aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. İbranamenin aksi ise eşdeğer bir belge ile ispatlanamamıştır. Buna göre söz konusu ibranameye değer verilerek ibraname kapsamında yer alan taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” (E: 2009/46682 K:2012/8104 KT:12.03.2012)

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 10.09.2014 tarihli kararında:

“…Somut olayda davacının imzasını havi, iş akdinin fesih tarihi olan 15.11.2012 tarihli “İbra vc Feragatname” başlıklı belgeden, hangi alacağın ne miktarda olduğu ve ne surette ödendiği belirtilmeden, davacının bazı işçilik alacakları yönünden davalıyı ibra ettiği anlaşılmaktadır. Söz konusu ibraname yukarıda da belirtildiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 420. maddesi çerçevesinde geçerli bir ibraname olmayıp, mahkemece bu husus göz önüne alınmadan yazılı gerekçe ile fazla mesai, milli bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti alacakları yönünden davanın reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir…” (E:2014/9763 K:2014/16629 KT:10.09.2014)

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 24.01.2018 tarihli kararında:

“…İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:

a-)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.

b-)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.

c-) İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.

d-)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.

e-)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.

f-)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.

g-)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.

h-)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir…” (E:2017/16451 K:2018/1291 KT:24.01.2018)

Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere ibranamenin geçerlilik şartlarını taşımaması durumunda ibraname dikkate alınamayacaktır. Geçerlilik şartlarını taşıyan bir ibranameye işçi tarafından ihtirazı kayıt konulmaması ise, işçinin hak ve alacaklarını aldığı anlamına gelecek ve bu hususlar dava konusu yapılamayacaktır.

Stj. Av. Ahmet GÜLLÜK & Av. Selçuk ENER