T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2022/888
K. 2022/3316
T. 26.12.2022

İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ ( Uyuşmazlık Araç Tamirine İlişkin Alacak Nedeniyle Yapılan İcra Takibine Vaki İtirazın İptaline İlişkin Olup Alacağın Varlığı ve Miktarı Yargılama Sonucu Toplanan Deliller ile Bilirkişi İncelemesi ile Tespit Edilebildiğinden Davaya Konu Edilen Alacağın Likit Kabul Edilemeyeceği Kuşkusuz Olmakla Davacı Lehine İcra İnkar Tazminatına Hükmedilmesinin Doğru Görülmediği )

İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Alacağın Varlığı ve Miktarı Yargılama Sonucu Toplanan Deliller ile Bilirkişi İncelemesi ile Tespit Edilebildiğinden Davaya Konu Edilen Alacağın Likit Kabul Edilemeyeceği Kuşkusuz Olmakla Davacı Lehine İcra İnkar Tazminatına Hükmedilmesinin İsabetli Olmadığı )

KÖTÜNİYET TAZMİNATI ( Maddi Hukuk Çerçevesinde Alacaklı Olduğuna İnanarak Takibe Girişen Davacının Davasında Kısmen/Büyük Oranda Haklı Olduğu İspatlanamayan Cüz'i Miktardaki Alacak Yönünden Haksız Olduğu - Takipte Kötü Niyetli Olduğu Yönünde Delil Bulunmadığı Gözetildiğinde Davalının Kötü Niyet Tazminatına İlişkin Talebinin Yerinde Olmadığı )

2004/m.67

6098/m.470

6102/m.18,21

ÖZET : Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık araç tamirine ilişkin alacak nedeniyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkin olup, alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu toplanan deliller ile bilirkişi incelemesi ile tespit edilebildiğinden davaya konu edilen alacağın likit kabul edilemeyeceği de kuşkusuz olmakla, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Maddi hukuk çerçevesinde alacaklı olduğuna inanarak takibe girişen davacının davasında kısmen/büyük oranda haklı olduğu , ispatlanamayan cüz'i miktardaki alacak yönünden haksız olduğu ,takipte kötü niyetli olduğu yönünde delil bulunmadığı gözetildiğinde davalının kötü niyet tazminatına ilişkin talebi yerinde değildir.

DAVA : Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda; gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının otomotiv sektöründe servis hizmeti verdiğini, davalının maliki olduğu ... plakalı araç için sunulan onarım ve bakım hizmetine ilişkin 10.274,36 TL tutarındaki 19.06.2020 tarihli fatura bedeli ödenmediğinden davalı aleyhine İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20' oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ile mahkumiyetine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait aracın davacının ibraz ettiği iş emrinde "araçtan ötme sesi geliyor gaz verildiğinde motor kısmından ses geliyor kontrol edilsin" şeklinde ifade edilen arıza nedeniyle davacının servisine götürüldüğünü, 12/03/2019 tarihinde iş emrinin oluşturulduğunu, aracın 13/03/2019 tarihin teslim edileceği belirtilmesine ve aradan üç hafta geçmesine rağmen arıza konusunda müvekkiline hiç bir şekilde bilgi verilmediğini ve şikayet konusu arızanın tamiri ile ilgili olarak müvekkilinden her hangi bir talimat alınmadığını, müvekkili davacıya ait servise gittiğinde aracın sağ ve sol ön çamurluklarının çizildiğini, motordan gelen sesin halen giderilmediğini, sorunun devam ettiğini öğrendiğini, servisin yetkilisi ile halkla ilişkiler müdürü ile görüşüldüğünde kendilerine hak verildiğini, "arızanın henüz giderilmediği, ayrıca oluşan hasar ile ilgili olarak davalıya bilgi verileceği"nin söylendiğini, özür dilediklerini, ancak davalının aracını alarak servisten ayrıldığını, araçtaki arıza ve hasarın başka bir serviste giderildiğini, söz konusu olaydan 1 yıl 3 ay sonra davacı tarafından davalı adına takip konusu 19/05/2020 tarihli faturanın kesildiğini, bu fatura sehven müvekkili şirket defterlerine kaydedildiğinden 19/08/2020 tarihinde iade faturası kesildiğini, davacının müvekkiline kestiği 01/01/2020 tarihli faturaya ise yasal süre içinde itiraz ettiklerini, netice itibariyle davacının fatura içeriği ürün ve hizmeti müvekkiline sunmadığını beyanla davanın reddi ile davacı yanın kötü niyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi'nce: "DAVANIN KISMEN KABUL İLE KISMEN REDDİNE, davalının İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğü'nün ... E sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 10.222,27 TL üzerinden devamına, alacak likit olmakla hüküm altına alınan asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatını davalıdan alınarak davacıya verilmesine, şartları oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Cevap dilekçesinde belirtildiği üzere ; müvekkilinin aracının iş emrinde " araçtan ötme sesi geliyor gaz verildiğinde motor kısmından ses geliyor kontrol edilsin" şeklinde ifade edilen arıza ile davacının servisine götürüldüğünü, aracın tesliminden itibaren üç hafta geçmesine rağmen aracın durumu ile ilgili bilgi verilmediğini, müvekkili servise gittiğinde ise henüz arızanın giderilmediğini, üstelik araca zarar verildiğinin anlaşıldığını, bunun üzerine davalının aracını buradan alarak başka bir iş yerinde tamir ettirdiğini, davacının fatura konusu hizmeti sunmadığını, davalı aracı teslim almasından üç yıl sonra haksız olarak alacak talep edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte yapıldığı fatura bedelinin fahiş olduğunu, bu yönden inceleme yapılmadığı gibi bilirkişi raporuna vaki itirazların giderilmediğini, dava konusu alacağın likit olmadığını, icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını beyanla kararın kaldırılmasını, davanın reddi ile davalının kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetini talep etmiştir.

6100 Sayılı HMK'nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptali talebine ilişkin olup takip ve dava konusu alacak araç tamir bedelinden kaynaklanmaktadır. Araç tamir ve bakım sözleşmeleri TBK'nın 470 vd. md anlamında eser sözleşmesi niteliği arz etmektedir.

TBK'nun 470 maddesinde Eser Sözleşmesi: "Yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir" şeklinde tanımlanmıştır. Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla yükümlüdür. Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır. Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı yapıldığının kabulü gerekir. Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır.

1- Borca ilişkin olarak; Eldeki davada ;davacı taraf, davalı tarafın aracına tamir ve bakım hizmeti sunduğunu, ancak buna ilişkin 19/06/2020 tarih 10.274,36 TL bedelli fatura bedelinin ödenmediğinden bahisle davalı aleyhine İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişmiş, davalının yasal süre içindeki itirazı nedeniyle takip durmuştur. Davalı taraf, dava konusu araç tamir ve onarım için davacının servisine bırakılmasına rağmen davalı tarafça hiç bir işlem yapılmadığını, aracın arızasının giderilmediğini, fatura içeriği hizmet sunulmadığı gibi serviste bulunduğu süre içinde aracın hasara uğradığını beyanla fatura bedelinin talep edilemeyeceğini talep etmektedir.

Uyuşmazlık fatura içeriği hizmetin sunulup sunulmadığı ve fatura bedelinin talep edilip edilemeyeceği hususunda toplanmaktadır.6102 Sayılı TTK'nun "Tacir Olmanın Hükümleri " başlıklı 18 maddesinin. 2. Fıkrasında " Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir." "Fatura ve Teyit Mektubu" başlıklı 21. Maddesinin 2. Fıkrasında " Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. " hükümlerine yer verilmiştir. Tarafların ticari defterleri üzerinde mali bilirkişi vasıtasıyla yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından; davacı tarafça düzenlenen takip dayanağı 19/06/2020 tarih 10.274,36 TL bedelli faturanın iki tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu, bilahare davalı tarafın söz konusu fatura tarihinden yaklaşık üç ay sonra (08/092020 tarihinde) bu miktar itibariyle iade faturası kestiği, netice itibariyle 8 günlük süre içinde ileri sürülmüş bir itiraz olmadığından faturanın kesinleştiği tespit edilmiştir. (Yarg.19 HD 2015/10737E- 2016/7621, Yarg. 11 HD 2016/1400 E- 2017/2046 K., Yarg. 23 HD 2015/9408 E.- 2018/192 K) Davacı tarafça bundan sonra 01/10/2022 tarihinde davalıya ilk faturadan 52.09 TL eksik tutarda 10.222,27 TL tutarında yeni bir fatura düzenlenmiş ise de, dosya kapsamından taraflar arasında ... plakalı araca 12/03/2019 tarihinde sunulan servis hizmeti dışında başkaca ticari ilişki bulunmadığı, kendi ticari defterlerine göre davacının bu fatura nedeniyle davalıdan 10.222,27 TL alacaklı olduğu ve fatura bedelinin ödenmediği anlaşılmakla davalının bu miktardaki borca ilişkin itirazı ve istinaf sebebi yerinde değildir.

2- İcra inkar tazminatı yönünden; İtirazın iptali davasında borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilebilmesi için, alacaklının ilâmsız icra takibi başlatması, borçlunun ödeme emrine itiraz etmiş olması, itirazın iptali davasının süresi içinde açılmış olması, alacaklının talepte bulunması ve borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi gerekir. Davanın kabulü kararı, her zaman borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi anlamına gelmez. Bazı hallerde borçlunun davayı kaybetmesine rağmen, borçlu ödeme emrine itiraz etmekte haklı görülebilir. Eğer alacak likit değilse, borçlu itiraz etmekte haklıdır ve itirazın iptali davasını kaybetse dahi inkâr tazminatına mahkûm edilemez. Genel bir kavram olarak “likit alacak”, tutarı belli, muayyen, bilinebilir, hesaplanabilir alacak anlamındadır. Eğer borçlu, ödeme emri ile kendisinden istenilen alacak bakımından borçlu olduğunu bilmekte veya bilmek durumunda ise ve buna rağmen itiraz ederse, itirazında haksızdır. Borçlu, alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacak likittir. Bu bağlamda istinafa konu uyuşmazlık; takibe konu alacağın likit olup olmadığı, buna bağlı olarak da davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Ancak uyuşmazlık araç tamirine ilişkin alacak nedeniyle yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkin olup, alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu toplanan deliller ile bilirkişi incelemesi ile tespit edilebildiğinden davaya konu edilen alacağın likit kabul edilemeyeceği de kuşkusuz olmakla, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. (Yarg. 3. HD. 2015/19790 E- 2017/5358 K ve 2015/12649 E- 2016/4969 K numaralı ilamları ) Hüküm bu yönüyle düzeltilmelidir.

3- Kötü niyet tazminatı ile ilgili olarak; İcra ve İflas Kanunu'nun 67.maddesi gereğince alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması ve bu durumun borçlu tarafından ispatlanması gerekmektedir. Öğretide ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötüniyetli olduğu kabul edilmektedir. Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı' olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamayan bir alacaklı, İİK'nın 67. maddesi anlamında ‘haksız' ise de, ‘kötü niyetli' olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Başka bir ifadeyle; İİK'nın 67. md hükmüne göre, itirazın iptali davasının (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, talep varsa, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı (borçlu)'nun üzerindedir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/(19911-2837 E, 2021/1271 K. sayılı 19/10/2021 tarihli ilamı) Eldeki davada, maddi hukuk çerçevesinde alacaklı olduğuna inanarak takibe girişen davacının davasında kısmen/büyük oranda haklı olduğu , ispatlanamayan cüz'i miktardaki alacak yönünden haksız olduğu ,takipte kötü niyetli olduğu yönünde delil bulunmadığı gözetildiğinde davalının kötü niyet tazminatına ilişkin talebi yerinde değildir.

Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda maddi vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmekle, davalının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden HMK 353/1-b-2 md gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

A- Davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,

a.) Davalının İstanbul Anadolu ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen takip ve dava konusu 10.274,36 TL tutarındaki borcun 10.222,27 TL 'lik kısmına vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına,

b.) Alacak likit olmadığından davacı lehine icra inkar tazminatı takdirine yer olmadığına,

c.) Yasal şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatı takdirine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

2-Alınması gerekli 698,28-TL harçtan peşin alınan 174,47 TL harcın mahsubu ile bakiye 234,77-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

3-Harç davanın kabul edilen kısmına göre hesaplanıp tahsil edilmesi gerektiğinden davacı tarafça yapılan 174,47-TL harç masrafının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,

4-Davacı vekili lehine AAÜT göre hesaplanıp takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,

5-Reddolunan kısım yönünden davalı vekili lehine AAÜT göre hesaplanıp takdir olunan 52,09-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,6-Davacı tarafça yapılan 59,30-TL başvurma harcı, 854,00-TL teb+müz gideri olmak üzere toplam 906,09-TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranları dikkate alınarak takdiren 901,50-TL'sinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,

7-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

8-Artan avansın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,

İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine,

Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 40,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26.12.2022

Kazancı Elektronik ve Basılı Yay. A.Ş.ne ait Kazancı Hukuk Otomasyon veritabanından alınmıştır. © Tüm Hakları Saklıdır