Covid-19 salgını gerekçesiyle ertelenen Türkiye Barolar Birliği (TBB) seçimleri, 4-5 Aralık tarihlerinde Ankara'da yapılacak.

Türkiye Barolar Birliği eski başkanlarından Vedat Ahsen Coşar, 'Yeminime Olan Bağlılığım ve Sadakatimle TBB Başkanlığına Adayım' diyerek bu göreve yeniden aday olduğunu duyurmuştu.

Coşar, Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamada "Meslektaşlarım beni arayarak yaşanan sorunları bilgim ve deneyimimle benim çözebileceğimi belirterek aday olmamı talep ettiler" dedi.

RÖPORTAJIN TAM METNİ ŞÖYLE;

"MESLEKTAŞLARIM ENDİŞELİ"

Sayın Coşar; 3 dönem Ankara Barosu Başkanlığı bir dönemde Barolar Birliği Başkanlığı yaptınız, neden şimdi aday olma ihtiyacı hissettiniz?

Barolar Birliği Başkanlığı’ndan ayrıldıktan bugüne kadar mesleğimizin nerelere savrulduğunu, meslek birliğimizin de bu savrulmaya bazen bilinçli olarak, bazen seyirci kalarak destek verdiğini üzülerek takip ettim. Bu gidişattan memnun olmayan, üzüntülü ve öfkeli, mesleki duyarlılıkları yüksek çok sayıda; gerek Baro Başkanı, gerek delege ve gerekse endişeli meslektaşlar, beni arayarak “mesleğin, Baroların, hukukun, yargının içinde bulunduğu durumdan bahisle, Barolar ve meslektaşlar arasındaki dağınıklığı ve kopukluğu gidermek hususunda bana ihtiyaç olduğunu, yaşanan sorunları bilgim ve deneyimimle benim çözebileceğimi, Barolar ve Avukatlar arasında bozulmuş olan dayanışmayı benim sağlayabileceğimi, kendilerinin benim müktesabatımın ve bu konuda yaptıklarımın tanığı olduklarını” belirterek Birlik Başkanlığı’na aday olmamı talep ettiler. Ben de kendilerine; ‘benim, benden sonra tufan’ diyecek bir yapım olmadığını, bu mesleğin bana çok şey verdiğini, Avukatlık mesleği sayesinde çocuklarımı okuttuğumu, geçmiş hizmetlerimle borcumu bir miktar ödemiş olsam da, kendimi hala mesleğime ve meslek örgütüme borçlu hissettiğimi, yapılan bu teklifi değerlendireceğimi” ifade ettim. Daha sonra görüştüğüm çok sayıda meslektaşım, meslek ustam, gerek önceki dönem Baro Başkanları ve delegeleri, gerekse halen Baro Başkanı ve delege olan meslektaşlarımın ısrarı sonucu görev ve sorumluluk almaya karar verdim. Çoklu baroya karşı Ankara’da eylem yapan Baro Başkanlarından bir kısmının kendi aralarında toplanarak, “Birlik Başkanını biz belirleyeceğiz” şeklindeki “vesayetçi, dayatmacı, ben merkezci, delege iradesini yok sayan” tavırlarını gördükten sonra, bu kararımın ne kadar doğru olduğu da ortaya çıkmıştır. Aday olma neden ve gerekçeleri ile seçildiğim takdirde hangi projelerin takipçisi olacağımı “ahsencosar.wordpress.com” adresindeki kişisel blogumda yayımladım.

ESKİŞEHİR'DE TOPLANTI

Üç dönem Baro Başkanlığı’nı yaptığınız Ankara Barosu’nun hali hazırdaki başkanının da aday olduğunu duyuyoruz, kendisiyle bu aşamada bir görüşmeniz oldu mu?

Ankara Barosu’nun hali hazırdaki Başkanı ile bu konuda herhangi bir görüşmem olmadı. Bundan 15-20 gün önce bir meslektaş beni aradı, Birlik Başkanlığına aday olma konusunda benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de kendisine kibarca “bu konuda kendisinin değil, Baro Başkanının beni aramasının daha etik ve nezakete uygun olacağını” hatırlattım, “ben Başkana söylerim, o sizi arar” dedi, ancak bir görüşme olmadı. Bu arada 6 Kasım’da bir kısım Baro Başkanları’nın Eskişehir’de gündemsiz olarak toplantıya davet edildiklerini, bu toplantıda birilerinin gündemde seçim olmamasına rağmen bir oldu bittiyle toplantıyı manüple ederek sözde bir seçim yaptırmaya çalıştıklarını, toplantıya bu amaçla gelmeyen bir kısım Baro Başkanlarının toplantıyı terk ettiklerini, kalan az sayıda Baro Başkanının ise, sözde bir seçimle kendi delegelerinin bile iradelerini yok sayarak Birlik Başkanlığına Ankara Barosu Başkanını aday olarak belirlediklerini, bu konudaki oylamanın nasıl yapıldığı hususunda kimsenin bilgi sahibi olmadığını, toplantıya katılan ancak Baro Başkanı ve delege sıfatı olmayanların da bu belirlemede oy kullandıklarını, toplantıya katılanlara toplantı içeriği ile ilgili dışarıya bilgi vermemeleri konusunda söz verdirdiklerini, bu “teatral” seçimde; o ana kadar resmen TBB Başkanlığına adaylığını açıklamış olduğu halde bu toplantıya davet edilmeyen benim ve Sayın Alper Tunga BACANLI’nın dışında, neye göre belirlendiği anlaşılamayan üç Baro Başkanının oylamaya dahil edildiklerini, ancak kimin kaç oy aldığının açıklanmadığı için bilinmediğini, bir kısım Baro Başkanı arkadaşlarımdan öğrendim. Bu bağlamda, bu parodinin, bu oldu bittinin, çok sayıda Baro Başkanı ve iradeleri yok sayılan delegeler nezdinde infial yarattığını da ifade etmek isterim.

ANKARA BAROSU SAVRULDU

Sizin döneminizde Ankara Barosu öncü – güçlü baro olarak Anadolu Baroları tarafından yakından takip edilirdi, ne oldu da bu durum değişti?  

Bunun nedenini, sanırım bu süreçlerde Ankara Barosu’nda Başkanlık yapanların performanslarında aramak gerekir. Ankara Barosu’nun hali hazırdaki Başkanı, son dokuz yılda,  Ankara Barosunda Sayın Metin Feyzioğlu’nun ilk döneminde Baro Yönetim Kurulu üyeliği, sonrasında Baro Başkan Yardımcılığı, Baro Genel Sekreterliği, Baro Başkanlığı görevlerinde bulundu. Önce Sayın Feyzioğlu ile birlikte oldu, sonra Sayın Feyzioğlu ile çatışarak ondan koptu ve sonra Sayın Feyzioğlu ile arasını düzeltti ve yeniden onunla birlikte oldu, daha sonra Sayın Feyzioğlu ile tekrar çatıştı ve Baro Başkanı oldu. Yani bu arkadaşımız dokuz yıldır Metin Feyzioğlu ile kah çatışarak, kah beraber hareket ederek kendisini var etti; anlaşılan şimdi sıra yeniden çatışma görüntüsü verme evresine geldi. Kendisini var etme pahasına, Baroyu, mesleği, meslektaşı öncelemeyen bu anlayış, 21.000 kayıtlı avukattan 12.000 avukatın adeta protesto ederek katılmadığı, saat 17:30’lara kadar toplantıyı açma sayısına bile ulaşılamadığı son baro seçimleri ile Ankara Barosu’nun güçlü, öncü baro olma niteliğini yok etti. Üzülerek eklemeliyim ki, yasa değişikliği ile ilgili Baro Başkanlarının büyük fedakarlıklarla katıldığı Ankara’daki eylem sürecinde, sanırım inandırıcılığı olmadığı için kendi mensuplarını peşinden sürükleyemeyen Ankara Barosu Başkanı, Ankara Adliyesindeki kendi odasına dahi savcının talimatı nedeniyle çıkamamıştır. Hiç kuşku yok ki avukatlar, Ankara Barosu’nun nereden nereye savrulduğunun farkındadır. Sonuç olarak Sayın Metin Feyzioğlu’nun rahle-i tedrisatından geçen Ankara Barosu’nun hali hazırdaki Başkanı, anlaşılan şimdi tekrar Sayın Metin Feyzioğlu ile çatışma görüntüsü vererek Barolar Birliği Başkanlığı adaylığını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

"FEYZİOĞLU'NUN KESİNLİKLE GİTMESİ GEREKİR"

Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Genel anlamda siyasetin, özel anlamda baro siyasetinin, sadece bir kişiye karşı değil bir düşünceye karşı ve bir düşünce temelinde yapılması gerekir. Bu bağlamda, baro siyasetinin sadece Sayın Metin Feyzioğlu gitsin anlayışı temelinde yapılması yanlıştır. Tamam Sayın Feyzioğlu gitsin, kesinlikle ben de bu düşüncedeyim. Zira Sayın Feyzioğlu, insan haklarının ve hukuk devletinin korunması, evrensel hukuk ilkelerine uyulması, yargı bağımsızlığı konularında gereken hassasiyeti göstermemiş, mesleğin ve meslektaşların sorunlarının çözümlenmesi, avukatlık mesleğinin daha yukarılara taşınması hususunda çok fazla birşey yapmamış, Avukatlar ve Barolar arasındaki dayanışmayı zayıflatmış, çoklu baro sistemine değil muhalefet etmek destek vermiş, bunu yaparak Baroların parçalanmasına neden olmuştur. O nedenle, Sayın Feyzioğlu’nun ve ekibinin kesinlikle gitmesi gerekir. Ancak sadece gitsin demek yetmez. Bunu demenin ve bu tavrı ortaya koymanın yanısıra nasıl bir Barolar Birliği olmalı sorusuna sağlıklı bir cevap vermek, bir Birlik Başkanı tarifi yapmak, bu tarife uygun bir tercihde bulunmak ve temsilde adaleti sağlamak gerekir. Eğer bu şekilde hareket edilmez ve sadece Sayın Feyzioğlu gitsin, onun yerine kim gelirse gelsin anlayışı ile hareket edilir ise, yeni ve yine başka bir yanlışın kapısı aralanmış olur. Benim bu konudaki endişelerim budur.