Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından  18/02/2020 tarihinde oybirliği ile verilen  bir kararda SMMM’ler hakkında sahte fatura konusunda cezai sorumluluk ile ilgili  olumlu ve yerinde bir karar verilmiştir.  (Yargıtay 11. C.D. E:2017/9604-K:2020/1421)

Söz konusu kararda meslek  mensubunun  üzerine atılı suçtan dolayı  Yargıtay 11. Ceza Dairesi önemli bir karar vermiştir.  Söz konusu  karara göre;

“ 1- Sanık ….. hakkında 2007, 2008 takvim yıllarında mali müşavirlik hizmeti  verdiği …. Orman Ürünleri … Ltd Şti” yetkilisinin sahte fatura düzenlemek suçuna iştirak ettiği iddiasıyla açılan kamu  davasında; sanığın suçlamayı kabul etmemesi ve sanık hakkında düzenlenen  vergi tekniği ve vergi suçu  raporlarında sanığın sahte fatura düzenleme suçuna ne şekilde iştirak  ettiklerinin belirtilmemesi  karşısında, gerçeğin ve iştirak iradesinin kuşkuya yer vermeyecek bir biçimde belirlenebilmesi için, faturaları kullanan kişi ya da şirket yetkilileri dinlenip, sanığı tanıyıp tanımadıkları, faturaları kimden  hangi ticari ilişkiye dayanarak  aldıkları ve faturaların verilmesine sanığın iştirakinin olup olmadığı konusunda beyanlarının alınması, gerekli görülmesi halinde, düzenlenen  faturalardaki yazı ve imzaların sanık …’ye ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması, 3568 sayılı kanun uyarınca muhasebecilik mesleği gereği olarak verilen  hizmet kapsamında sanığın mükellef şirketin beyannamelerini vermek  dışında ne şekilde sahte belge düzenlemek  suçuna iştirak ettiğinin ve buna dair delillerin açıklanıp tartışılması  ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve yetersiz gerekçeyle yazılı  şekilde hükümler kurulması,

2- Kabule göre;

a)TCK’nin 37-39 maddeleri uyarınca suçu, doğrudan doğruya birlikte işleyerek iştirak edilebileceği gibi azmettirerek veya yardım etmek  suretiyle de iştirak  edilebileceği cihetle, iştirakin niteliği belirlenmeden ve VUK’nun 360. Maddesine göre suçtan menfaat elde edip etmediği araştırılmadan hüküm tesisi yasaya aykırı,

b)5237 sayılı TCK’nun 53. Maddesine ilişkin uygulamanın  Anayasaya Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli E:2014/140-K:2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk  bulunması,

bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu  itibarla yeniden  görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı kanunun 8/1 maddesi gereğince uygulanması  gereken CMUK’nin 321. Maddesi uyarınca BOZULMASINA, …”

Sonuç olarak, söz konusu Yargıtay’ın bozma kararı gereğince yerel mahkeme kararı hatalı bulunarak bozulmuştur. Meslek mensupları hakkında düzenlenen iştirak raporları somut delillere dayandırılmadığı için Yargıtay tarafından alt Asliye Ceza Mahkeme kararları eleştirilmektedir.