Bilindiği üzere 14 Mayıs 2023 tarihinde cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili genel Seçimleri yapılacaktır. Bu seçimin reel politik tartışmalarının yanı sıra hukuki çerçevesi de meraka muciptir. Bu yazı dizimizde genel okuyucuya hitap edecek şekilde Anayasa, ilgili kanun hükümleri ve yargı kararlarıyla seçimin hukuki veçhesine değinmeye çalışacağız.

Başlangıç mahiyetindeki bu yazımızda seçim hukuku ile ilgili temel kavramlara değineceğiz. Bunlar; bir çerçeve çizebilmek adına temel mevzuata değinilmesi, seçmen, seçilen ve seçim organizasyonuna ilişkin temel açıklamalardan ibaret olacaktır.

Konuya ilişkin mevzuattaki temel düzenlemeleri sayarak başlayalım: 298 sayılı Seçimlerin Genel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ve Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Hakkında Kanun. Biz bu yazımızda 298 ve 2839 sayılı kanunları ele alacağız. Ayrıyeten bir atıf yapmadığımız sürece “Kanun” diye ifade ettiğimiz 298 sayılı Kanun olacaktır.

Yukarıda zikredilen kanunların yanı sıra şüphesiz anayasal hükümler de bulunmaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın 67. maddesinden bahsedelim. Bu maddede “Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma  hakkına sahiptir. “ denmektedir. Yine aynı madde de “Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.” denmektedir. Anayasa’nın mezkur maddesinde bu hakkın kullanımı ile ilgili düzenlemelerin kanunla yapılacağı söylenmektedir. Bu bağlamda çıkarılan ve uygulanacak hükümleri ihtiva eden temel kanunun 298 sayılı Seçimlerin Genel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun olduğunu belirtelim.

298 sayılı Kanun’un temel mevzuat olduğunu söylemiştik. Daha Kanun’un 1. maddesinden bu durum anlaşılabilmektedir. Zira Kanun’un 1. maddesi “Özel kanunlarına göre yapılacak Cumhurbaşkanı, milletvekili, il genel meclisi üyeliği, belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği, muhtarlık, ihtiyar meclisi üyeliği, ihtiyar heyeti üyeliği seçimlerinde ve Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halk oyuna sunulmasında bu  Kanun hükümleri uygulanır.” demektedir.

Kanun’da seçim çevresi, seçim bölgesi ve sandık bölgesi diye üçlü bir ayrım yapılmaktadır. Kanun’un 3. maddesine göre “Özel kanunlarındaki çevre ayırmaları saklı kalmak şartıyla, seçimlerde her il bir seçim çevresidir.” Kanun’un 4. maddesi ise “Seçimlerde, her muhtarlık, bir seçim bölgesidir.” demektedir. Kanun’un 5. maddesinde ise “Seçimlerde, her seçim bölgesi gerektiği kadar sandık bölgesine ayrılır.” denmektedir. Demek ki seçim organizasyonu açısından il düzeyinde seçim çevresinden, muhtarlıklar yani mahalleler nezdinde seçim bölgesinden ve bu seçim bölgelerinin içerisinde bulunan sandık bölgesinden bahsedilmelidir.

Seçilenler kimlerdir? Şüphesiz bir seçim aracılığıyla yetkilendirilecek kişilerin belirli yeterliliklere sahip olması gerekir. Bunlar cumhurbaşkanı ve milletvekili yeterliliği açısından ayrı ayrı düzenlemelere tabidir.

Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin taşıması gereken şartlar Anayasa’nın 101. Maddesinde sayılmaktadır. Bu maddeye göre: “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, … seçilir.”. Demek ki milletvekili seçilebilecek yeterliliğe haiz Türk vatandaşlarının 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış olanlarının cumhurbaşkanı olabilmeleri mümkündür.

Şimdi de milletvekili seçilebilme yeterliliğine bakalım. Bu konuda Anayasa’nın 76.maddesi ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 10 ve 11. maddelerinde seçilme yeterliği ile ilgili paralel hükümlere yer verildiği görülmektedir. Anayasa’nın 76. maddesinde yer alan ilgili hükümler şu şekildedir: “On sekiz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlikle ilişiği olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, Resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.” 2839 sayılı Kanun’un 10. maddesi ise şu şekildedir: “On sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı milletvekili seçilebilir.” 11. Madde ise 10. maddedeki geniş hükmü sınırlamaktadır. Milletvekili seçilemeyecek olanlar kenar başlıklı 11. maddeye göre ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, askerlikle ilişiği olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç, toplam bir yıl veya daha fazla hapis veya süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar milletvekili seçilemezler.  Yine affa uğramış olsalar bile Anayasa’nın 76. maddesi ve Kanun’un 11. maddesinde sayılan yüz kızartıcı suçlar, terör suçları gibi suçlardan mahkum olanlar milletvekili seçilemezler.

Seçilenin Türk olmadığı, yaşının kanunda öngörülenden küçük olduğu, okur yazar olmadığı ve seçilme yeterliğini kaybettiren bir mahkumiyeti bulunduğu gibi seçilme yeterliliğine ilişkin hükümlerin Anayasa’nın 76. maddesindeki amir hükme dayandığından hareketle Yüksek Seçim Kurulu, bu konulardaki itirazların süresine bakılmaksızın ve seçim sonuçlarının kesinleşmesinden sonra dahi tam kanunsuzluk nedeniyle incelenebileceğini söylemektedir.

Seçilme yeterliliğine ilişkin açıklamalarımıza son verirken Anayasa ve 2839 sayılı Kanun’da geçen yüz kızartıcı suç ifadesinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin tartışmaya değinelim. Zira kanun koyucu bazı suçları saydıktan sonra “gibi” diyerek bu suçların tahdidi olmadığını ima etmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 02.07.1996 tarihli kararında bunun doğruluğunu teyit etmekte ve “gibi” ifadesinden hareketle içtihatların şekillendireceği bir alana kapı açmaktadır. Kararın ilgili paragrafını aşağıya alıntılıyoruz. Endişemizi ifade ederek bu durumun seçilme hakkı ve hukuk güvenliği açısından neye tekabül ettiğinin hukukçularca tartışılması gerektiği kanaatindeyiz. Şöyle ki:

“O halde; yasa maddesinde bir takım suçlar sayıldıktan sonra "...gibi suçlar" ya da "...benzeri suçlar" denildiği takdirde, maddede yazılı suçların benzerlerinin neler olduğu veya "...gibi yüz kızartıcı suçlar" denildiğinde maddede sayılmamış olan diğer yüz kızartıcı suçların neler olduğu yasaları uygulamakla görevli yargı organlarınca saptanacak ve Yargıtay tarafından uygulamada birlik sağlanacak biçimde denetlenecektir. Aksi halde; yani hükmün maddede sayılı suçlarla sınırlı tutulması halinde hem yasanın kesin sayma yöntemini yeğlediği gibi yerinde olmayan bir sonucuna ulaşılacak, hem de tüm metinlerde yer alan GİBİ sözcüğünü yasa koyucunun yersiz ve anlamsız tekrarladığı belirlenmiş olacaktır ki, buna yasal ve hukuksal imkan görülmemiştir.”

Seçim, ülke yönetiminde belirli bir süre yetki sahibi olacak kişilerin belirlenmesini sağlayan bir mekanizmadır. Seçilecek kişilerin olduğu kadar seçmenlerin de bir yeterliliğe haiz olması gerekmektedir. Anayasa’nın 67. ve Kanun’un 6. maddesi uyarınca “On sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.”. Dolayısıyla 298 sayılı Kanun uyarınca yapılacak seçimlerde oy kullanabilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak ve Türk vatandaşı olmak kural olarak yeterlidir. Ancak Kanun’un 7. ve 8. maddelerinde istisnaları sayılmaktadır. 7. madde oy kullanamayacakları, 8. madde ise seçmen olamayacakları saymaktadır. Kanun’un 7. maddesine göre silah altında bulunan erler, onbaşılar ve kıta çavuşları (Her ne sebeple olursa olsun, izinli bulunanlar da bu hükme tabidir) oy kullanamazlar. Yine askeri öğrenciler ile ceza infaz kurumlarında hükümlü olarak bulunanlar oy kullanamazlar. 8. maddeye göre ise seçmen olamayanlar şu şekildedir: Kısıtlı olanlar ile kamu hizmetinden yasaklı olanlar.

Seçim işleri, seçim kurullarınca yürütülmektedir. Ülke sathında yapılan bu seçimlerin güvenle yapılabilmesi için ciddi bir teşkilatlanmaya ihtiyaç vardır. Kanun’un 10. maddesi uyarınca teşkilatlanma şu şekildedir: “Ankara'da bir Yüksek Seçim Kurulu, her seçim çevresinde bir il seçim kurulu, her ilçede bir ilçe seçim kurulu ve seçim bölgelerine konulacak her sandık için bir sandık kurulu bulunur. Yurt dışında bulunan vatandaşların oy kullanmalarıyla ilgili seçim işlerini yönetmek üzere Ankara İl Seçim Kuruluna bağlı Yurt Dışı İlçe Seçim Kurulu oluşturulur. İhtiyaç duyulması halinde birden fazla yurt dışı ilçe seçim kurulu teşkil edilebilir.” Seçim kurulları görevini yaparken kamu personelleri onun işini yapabilmesi için gerekli kolaylıkları sağlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda Kanun’un 9. maddesi şu şekilde amir bir hüküm ihtiva etmektedir: “Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar ve bütün kamu görevlileri her türlü seçim işleri ve seçmen kütükleri yazımında, seçim kurullarının istediği bilgileri ve belgeleri, gecikmeden, süresinde ve doğru olarak göndermeye mecburdur.”

Bir sonraki yazımızda seçim ile ilgili Anayasa ve kanunlarda sayılan genel ve eşit oy, gizli oy, açık sayım vs. temel ilkeleri inceleyeceğiz.

Av. Hüseyin VAROL