Günümüzde bireylerin duygu ve düşüncelerini, ilgi alanlarını, kişisel durumlarını, siyasi kanaatlerini, görsel içeriklerini ve mesleki ya da ticari faaliyetlerine ilişkin bilgileri geniş kitlelerle paylaşabildikleri dijital etkileşim ortamları olan sosyal medya platformları, toplumsal yaşamın olmazsa olmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu platformların yaygınlaşmasıyla birlikte geleneksel yüz yüze iletişimin yerini büyük ölçüde çevrimiçi etkileşim araçları almıştır. Sosyal medyanın başlangıçta daha çok genç kullanıcı kitlesine hitap ettiği düşünülse de günümüzde her yaş grubundan bireyin sosyal medya ortamlarında yer aldığı ve bu mecralarda aktif biçimde içerik ürettiği veya tükettiği gözlemlenmektedir.
Kişilik hakkı, bireyin insan olarak varlığını anlamlı kılan maddi ve manevi bütün unsurları kapsayan, geniş kapsamlı ve temel bir haktır. Bu hak; kişinin özel hayatına, bedensel bütünlüğüne, sağlığına, onuruna, itibarı ve saygınlığına, özel yaşamının gizliliğine, beyan özgürlüğüne, görüntüsüne, ismine, eserlerine, özgürlüğüne ve ekonomik alandaki hareket serbestisine yönelen müdahalelere karşı koruma sağlar.
Kuşkusuz kişilik hakkının koruma altına aldığı değerler sabit değildir; bu değerler, toplumsal, kültürel ve hukuksal dinamiklere bağlı olarak zamanla farklılaşabilir. Bununla birlikte, kişilik hakkının hukuki düzenlemelerle güvence altına alınmasındaki temel amaç, bireyin kişiliğini her türlü dış etkiden ve kolektif baskıdan bağımsız biçimde koruyabilmektir. Bu çerçevede, kişilik hakkını düzenleyen normların ratio legis’i, bireyin toplumdan bağımsız, özgün bir varlık olarak hukuken tanınmasını ve korunmasını esas alır.
Kişilik hakkının ihlali halinde başvurulabilecek hukukî korunma yolları, esas itibarıyla Türk Medenî Kanunu’nun 25. maddesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde düzenlenmiştir. TMK m. 25/1 hükmü kapsamında öngörülen hukukî koruma yolları; saldırı tehlikesinin önlenmesi davası, saldırıya son verilmesi davası ve saldırının hukuka aykırılığının tespiti davası şeklinde üçlü bir yapı arz etmektedir.
Günümüzde özellikle sosyal medya platformlarında sıkça rastlanan kişilik hakkı ihlallerinde, mağdur kişi, saldırının henüz başlamamış olması hâlinde önlenmesini, devam eden bir saldırı söz konusuysa son verilmesini ya da saldırının sona ermesine rağmen etkilerinin devam etmesi durumunda hukuka aykırılığın tespitini talep edebilir. Bu talepler, ilgili mahkemeye başvurularak dava yoluyla ileri sürülebilir. Ayrıca, mahkemece verilecek karar doğrultusunda, ihlale ilişkin hükmün üçüncü kişilere bildirilmesi veya uygun vasıtalarla yayımlanması da mağdur tarafından talep edilebilir.
YARGITAY’IN İHLAL OLMADIĞI YÖNÜNDE VERDİĞİ KARARLAR
Yargıtay’ın sosyal medyada kişilik haklarının ihlaline ilişkin verdiği kararlarında istikrar mevcuttur. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2015/6666E, 2016/5372K. sayılı kararında davalı tarafından sarf edilen ifadelerin bir bölümünün değer yargısı, bir kısmının ise sert eleştiri niteliğinde olduğunu tespit etmiştir. Kararda, tarafların kamuya mal olmuş kişiler olmaları nedeniyle, söz konusu ifadelerin eleştiri sınırları içinde kaldığı ve bu sebeple kişilik hakkına bir saldırı teşkil etmediği sonucuna varılmıştır.
Daire 2015/16165 E., 2017/8078 K künyeli kararında ; toplumun bilgi edinme hakkı ile basının haber verme özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilen, güncel gelişmelere ilişkin eleştirel ve esprili bir üslup ile kaleme alınmış yazılar bakımından, kişilik hakkı ihlalinin söz konusu olmayacağı belirtilmiş, bu tür yazıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını ve hukuka aykırılık teşkil etmediğini vurgulamıştır.
Kişilik hakkının ihlaline ilişkin uyuşmazlıklarda, Yargıtay tarafından yapılan değerlendirmelerde matufiyet unsuru da önem arz etmektedir. Yargıtay, özellikle sosyal medya paylaşımlarına ilişkin davalarda, söz konusu ifadenin davacıya yöneltilip yöneltilmediğini, yani davacının doğrudan hedef alınıp alınmadığını incelemekte ve bu kapsamda matufiyet değerlendirmesi yapmaktadır.
Eğer paylaşım içeriğinden davacının açık biçimde hedef alındığı anlaşılamıyorsa, bu durumda kişisel bir yöneltmenin mevcut olmadığı ve dolayısıyla kişilik hakkı ihlalinin oluşmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu yaklaşım, ifade özgürlüğü ile kişilik hakları arasındaki denge bakımından Yargıtay içtihatlarında istikrar kazanmış bir ölçüt niteliğindedir (Bkz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2014/16454E., 2015/13460K)
Yargıtay, spor camiasında meydana gelen transfer işlemleri sebebiyle sosyal medya platformlarında yapılan eleştiri niteliğindeki paylaşımları, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmekte ve bu tür beyanların kişilik hakkına aykırılık oluşturmadığı yönünde karar vermektedir. Kararda basketbol oyuncusunun B... Spor Kulübünden G… Spor Kulübüne transferini etik bulmayan davalının Twitter üzerinden yapmış olduğu ‘EMEK HIRSIZI’ ifadesinin transfer işlemlerini eleştiri niteliğinde olduğunu ve kişilik hakkı ihlaline yol açmadığına hükmedilmiştir.
SONUÇ
Dijital iletişimin yaygınlaşmasıyla birlikte, bireyler arası etkileşim ve veri paylaşımının yoğunlaştığı sosyal medya platformları, kişilik hakkının en sık ihlal edildiği alanlardan biri haline gelmiştir. Bu mecralarda kişilerin adı, görüntüsü, sesi, şeref ve itibarı, kişisel verileri ve özel hayatına ilişkin bilgiler gibi temel değerlere yönelik ihlaller gerçekleşebilmekte; bu durum zaman zaman kişilik haklarına yönelen açık saldırılar şeklinde tezahür edebilmektedir.
Bununla birlikte, bireylerin kişilik haklarına saygı gösterilmesini ve bu hakların korunmasını talep etmeleri hukuken meşru bir hak olmakla birlikte; özellikle bazı durumlarda, paylaşımların eleştiri sınırları içinde kaldığı ve hoşgörü ile karşılanması gerektiği de hukukî olarak kabul edilmektedir. Nitekim kişinin kamusal bir figür olması, yapılan eleştirilerin değer yargısı içermesi, toplumun bilgi edinme hakkı ve basının haber verme görevi kapsamında değerlendirilmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda, güncel olaylara dair eleştirel ve esprili üslupla kaleme alınan yazıların, kişilik hakkının ihlali niteliği taşımadığı sonucuna varılabilmektedir.
Av. Furkan ÖZBEK