1. Giriş
Sözleşme özgürlüğü ilkesi, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26. maddesinde düzenlenmiş, Anayasa’nın 48. maddesiyle de güvence altına alınmıştır. Bu ilke, taraflara kanunen öngörülen sözleşme tiplerinin dışında, karma ya da tamamen özgün sözleşmeler kurma imkânı tanımakta olup bireylerin; diledikleri konuda, diledikleri kişilerle, diledikleri içerik ve şekilde sözleşme yapma özgürlüğüne sahip olmalarını ifade etmektedir.
Sözleşme özgürlüğü ilkesi, kendi içinde aşağıdaki alt başlıklara ayrılmaktadır:[1]
1- Sözleşme yapıp yapmama özgürlüğü
2- Sözleşmenin karşı tarafını seçme özgürlüğü
3- Sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğü
4- Sözleşmenin şeklini belirleme özgürlüğü
5- Sözleşmeyi değiştirme veya sona erdirme özgürlüğü
Fakat bu özgürlükler mutlak nitelikte olmayıp, bazı hallerde yasa koyucu tarafından kanun, kamu yararı, genel ahlak ve dürüstlük kuralı gibi çeşitli gerekçelerle sınırlandırılmıştır.[2]
2.1. Sözleşme Yapıp Yapmama Özgürlüğü
Sözleşme yapıp yapmama özgürlüğü, sözleşme özgürlüğünün ilk ve temel unsurunu oluşturur. Zira kalan alt başlıklar ancak tarafların sözleşme yapma yönündeki karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını ortaya koymaları sonrasında gündeme gelebilecektir. Sözleşme yapma özgürlüğü, bireylerin istedikleri bir sözleşmeyi herhangi bir baskı altında kalmadan yapıp yapmamakta özgür olması olarak ifade edilebilir. Bu özgürlüğün karşıtını ise sözleşme yapma zorunluluğu oluşturur.[3] Bu noktada kişi, sözleşme özgürlüğü ilkesine dayanarak sözleşme yapmaktan kaçınamayacaktır. Örneğin;
· 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) m. 6: “Vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir yerde teşhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe satışından kaçınılamaz.”[4]
· 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) m. 91: “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”
· 4925 Sayılı Karayolları Taşıma Kanunu m. 5/6: “Taşımacılar, taşıma hizmetlerini kabul edilebilir bir neden olmaksızın veya zorunlu haller dışında yapmaktan kaçınamazlar ve taşıma hizmetinden herkesin her zaman yararlanmasını sağlamak zorundadırlar.”[5]
· Tekel konumundaki işletmeler haklı bir sebep bulunmadıkça sözleşme yapmaktan kaçınamazlar. Örneğin; tek fırınlı bir kasabada, haklı bir sebep bulunmadıkça, ekmek almak isteyen bir kişiye ekmek satmaktan kaçınılamaz.[6]
2.2. Sözleşmenin Karşı Tarafını Seçme Özgürlüğü
Sözleşmenin karşı tarafını seçme özgürlüğü, en yalın anlatımıyla, kişinin dilediği kişiyle sözleşme yapıp dilediği kişiyle yapmama noktasındaki özgürlüğüdür. Ancak kanun koyucu tarafından bu kurala da birtakım istisnalar getirilmiştir. Bu gibi durumlarda tarafların seçim serbestisi ortadan kalkmakta; sözleşme yapma yükümlülüğü doğmaktadır.
Örneğin;
· Önalım Hakkı: Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 734 uyarınca; paylı mülkiyetin söz konusu olduğu mallarda, paydaşlardan biri payını üçüncü bir kişiye satmak isterse, diğer paydaşların önalım hakkı doğmaktadır.[7]
· İhtiyaç Sebebiyle Tahliye Edilen Kiracı ve Yeniden Kiralama Yasağı: TBK m. 355/1: “Kiraya veren, gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına kiralayamaz.”
· Kamu hizmeti gören kuruluşlar, örneğin; elektrik ve doğalgaz dağıtım şirketleri ile belediyelerin otobüs, metrobüs ve tramvay işletmeleri, sunmuş oldukları hizmetlerden yararlanmak amacıyla kendilerine başvuran kişilerle sözleşme yapmak zorundadır.[8]
· 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu (KİK) ve 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu uyarınca idare, ihaleyi kazanan kişilerle sözleşme yapmak zorundadır.[9]
2.3. Sözleşmenin İçeriğini Belirleme Özgürlüğü
Kanun koyucu, TBK m. 26’da: “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” ifadesine yer vermek suretiyle tarafların TBK m. 27’de düzenlenmiş olan sınırlar çerçevesinde diledikleri içerikte sözleşme düzenlemelerine imkân tanımıştır.[10] Bu düzenleme özgürlüğü doktrinde “tip özgürlüğü” olarak da anılmaktadır. Ancak yasa koyucu tarafından bireylere tanınmış olan bu özgürlük yalnızca borç sözleşmeleri bakımından geçerlilik taşımakta olup diğer sözleşmeler örneğin kişiler hukuku, aile hukuku, eşya hukuku sözleşmeleri numerus clausus (sınırlı sayı) ilkesine tabidir.[11]
Sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün sınırlarına ilişkin bir diğer önemli başlık ise genel işlem koşullarıdır. Özellikle standart sözleşmelerde sıklıkla karşılaşılan bu tür hükümler, taraflardan biri tarafından ileride kurulacak çok sayıda benzer nitelikte sözleşmelerde kullanmak amacıyla, önceden ve tek taraflı olarak hazırlanarak, karşı tarafa müzakere imkânı tanınmaksızın sunulan sözleşme hükümlerini ifade eder. Örneğin kamu hizmeti niteliğindeki mal ve hizmetleri halka sunan kişi ve kuruluşlara; elektrik, su, doğalgaz dağıtımı yapanlara, şehir içi yahut şehirlere arası yolcu taşımacılığı yapanlara, işbu hizmetlerden yararlanmak üzere başvuranlar akdettikleri sözleşmelerde sözleşmenin içeriğini serbestçe belirleme özgürlüğüne sahip olmamaktadırlar.[12] Yine bankalarca sunulan kredi sözleşmeleri ve sigorta poliçelerinde de durum aynı şekildedir. Bu tip sözleşmelerde, sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğü, ekseriyetle ekonomik ve bilgi bakımında güçlü bulunan tarafça sınırlandırılmaktadır. [13] Sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olarak, kanun koyucu bu tip ilişkiler zayıf konumda bulunan tarafı korumak amacıyla birtakım düzenlemeler getirmiştir. Genel işlem koşullarına ilişkin özel ve sistematik düzenlemeler, 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde mevcut olmayıp, 2012 yılında yürürlüğe giren 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 20 ve devamı maddeleri ile kanundaki yerini almıştır.
2.4. Sözleşmenin Şeklini Belirleme Özgürlüğü
Kanun koyucu, TBK m.12’de: “Sözleşmelerin geçerliliği kanunda öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı değildir.” hükmüne yer vermek suretiyle bireylerin kanunda aksi bir düzenleme bulunmadıkça diledikleri şekilde sözleşmelerini düzenleyebileceklerini ifade etmiştir.[14] Ancak yine aynı maddede belirtildiği üzere, kanun koyucu bazı sözleşmeler bakımından şekli, geçerlilik şartı olarak öngörmüş; böylelikle, bireylerin ilgili sözleşmeleri kanunda belirtilen şekle uygun düzenlemedikleri takdirde geçersizlik yaptırımı ile karşı karşıya kalacaklarını hükme bağlamıştır. Örneğin;
· Taşınmaz Satışı: TBK m. 237 uyarınca, taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi geçerlilik şartıdır.
· Taşınır Bağışlama Vaadi: TBK m. 288/1 uyarınca, taşınır bir malın bağışlanacağına ilişkin verilen vaadin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması gerekmektedir [15]
· Kefalet Sözleşmesi: TBK m. 583/1 uyarınca, kefalet sözleşmelerinde, nitelikli yazılı şekil şartı aranmaktadır. Şöyle ki; ilgili kanun hükmünde aynen: “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” ifadelerine yer vermek suretiyle yazılı şekil şartına ilave birtakım ek unsurlar da geçerlilik şartı olarak belirtilmiştir.[16]
2.5. Sözleşmeyi Değiştirme veya Sona Erdirme Özgürlüğü
Tarafların, diledikleri takdirde sözleşmenin içeriğini değiştirebilmesi (değişim-tadil sözleşmesi) yahut sona erdirebilmesi (ikâle-bozma sözleşmesi) sözleşme özgürlüğü ilkesinin bir uzantısıdır. Ancak bu özgürlük tarafların karşılıklı olarak anlaşması koşuluna tâbidir.[17] Taraflar arasında anlaşma sağlanmadan taraflardan biri sözleşmeyi değiştirir yahut sona erdirirse sözleşmeye aykırı hareket etmiş olur ve diğer tarafın bu kapsamda uğradığı zararı tazmin etmekle sorumlu tutulabilir. Fakat bazı hallerde taraflardan biri sözleşmenin değiştirilmesine yahut sona erdirilmesine rıza göstermemiş olsa dahi kişi sözleşmeyi değiştirebilir yahut sona erdirebilir. Örneğin doktrinde ve yüksek mahkeme kararlarında hâkimin sözleşmeye müdahalesi olarak gördüğümüz hukuki müessese bu hallerden biridir.[18]
3. SONUÇ
Tarihsel süreçte sözleşme özgürlüğü, insan hak ve özgürlükleri ile doğru orantılı olarak gelişim göstermiştir. Katı devlet kontrolünün hâkim olduğu, bireysel hakların sınırlandırıldığı rejimlerde, sözleşme özgürlüğü ya yok sayılmış ya da oldukça sınırlı şekilde kabul edilmiştir. İlerleyen dönemlerde ise liberal düşüncenin şekillendirdiği rejimlerde sözleşme özgürlüğü, bireylerin irade serbestisinin bir tezahürü olarak görülmüş, modern ve demokratik hukuk rejimleri ile yönetilen devletlerin hukuk sistemlerinde sözleşme özgürlüğü temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Ancak tüm hak ve özgürlüklerde olduğu gibi bu özgürlüğe de mutlak bir nitelik atfedilmemiş, birtakım sınırlandırmalar getirilmiştir.
Tüm bu düzenlemelerin temelinde yatan felsefe, hukuki eşitliğin ekonomik ve sosyal alanda her zaman gerçekleşmediği durumlarda, sözleşmenin zayıf tarafını korumak ve bu suretle sözleşme adaletini sağlamaktır. Ancak önemle belirtmek isteriz ki; kanun koyucu, sosyal adaleti gerçekleştirme amacına hizmet ederken, tarihsel sürecin bir kazanımı olan sözleşme özgürlüğü gibi hukukun temel değer ve prensiplerini zayıflatmamalı, aksine bu prensiplere sahip çıkarak onları korumalıdır.
Av. Muzaffer Burak ARICAN
KAYNAKÇA
Akıntürk, T., & Ateş, D. (2019). Borçlar hukuku – Genel hükümler (Özel borç ilişkileri) (28. baskı). Beta Yayıncılık.
Aydoğdu, M., & Kahveci, N. (2019). Türk Borçlar hukuku – Özel borç ilişkileri (Sözleşmeler hukuku) (4. baskı). Adalet Yayınevi.
Cevizlikoyak, M. (2007). Hâkimin sözleşmeye müdahalesi (Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi.
Ercoşkun Şenol, H. K. (2016). Sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğü ve bunun genel sınırı: TBK m. 27. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 74(2), 709–739.
Eren, F. (2019). Borçlar hukuku – Özel hükümler (7. baskı). Yetkin Yayınları.
İnan, A. N., & Yücel, Ö. (2014). Borçlar hukuku genel hükümler (4. baskı). Seçkin Yayıncılık.
Oğuzman, M. K., & Öz, M. T. (2019). Borçlar hukuku – Genel hükümler (Cilt 1, 17. baskı). Vedat Kitapçılık.
Polat, H. (2025). Teori ve pratikte hukuk nosyonu Cilt I (3. baskı). Adalet Yayınevi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi. (2011). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu. Resmî Gazete, Sayı: 27836, 4 Şubat 2011. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/02/20110204-1.htm
----------------
[1] Fikret Eren, Borçlar Hukuku – Özel Hükümler, 7. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2019, s. 18.
[2] 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, m. 27, RG: 4 Şubat 2011, Sayı: 27836.
[3] Eren, Borçlar Özel, s. 18–19.
[4] Murat Aydoğdu / Nalan Kahveci, Türk Borçlar Hukuku – Özel Borç İlişkileri (Sözleşmeler Hukuku), 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s. 15.
[5] M. Kemal OĞUZMAN / M. Turgut ÖZ, Borçlar Hukuku – Genel Hükümler, Cilt-1, 17. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2019, s. 194.
[6] Oğuzman/Öz, Borçlar Genel, s.194.
[7] Eren, Borçlar Özel, s. 19.
[8] Aydoğdu / Kahveci, Türk Borçlar Özel, s. 15-16.
[9] H. Kübra ERCOŞKUN ŞENOL, “Sözleşmenin İçeriğini Belirleme Özgürlüğü ve Bunun Genel Sınırı: TBK m. 27”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. LXXIV, S. 2, 2016, s. 717.
[10] Turgut AKINTÜRK / Derya ATEŞ, Borçlar Hukuku – Genel Hükümler (Özel Borç İlişkileri), 28. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul 2019, s. 17.
[11] Eren, Borçlar Özel, s. 19-20.
[12] Ali Naim İNAN / Özge YÜCEL,, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 4.Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s.304.
[13] Akıntürk/Ateş, Borçlar Hukuku – Genel Hükümler, s. 17-20.
[14] Aydoğdu / Kahveci, Türk Borçlar Özel, s. 16-17.
[15] Eren, Borçlar Özel, s. 20.
[16] Halil Polat, Teori ve Pratikte Hukuk Nosyonu Cilt I, 3. baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2025, s. 53.
[17] Aydoğdu / Kahveci, Türk Borçlar Özel, s. 17.
[18] Cevizlikoyak, Hâkimin Sözleşmeye Müdahalesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2007, s. 9.