Bilindiği gibi, tarh zamanaşımı 213 sayılı VUK’nun  114. maddesinde düzenlenmiştir. Zamanaşımının  vergi uygulamalarında tarh  zamanaşımı  ve  ayrıca tahsil  zamanaşımı  olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Tarh  zamanaşımı, vergi alacağının  miktar itibariyle  saptanması  ile ilgili bir işlemdir.  Buna göre 5 yıl içerisinde mükellefe tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.  Dolayısıyla, 5 yıl içerisinde mükellefe tarh  ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. 6183 sayılı Yasanın 102. Maddesi hükmünde de tahsil zamanaşımı ayrıca düzenlenmiştir. Biz buna, tahsil zamanaşımı olarak kabul etmekteyiz.

Diğer taraftan, 6183 sayılı AATUH kanunun  102. maddesi hükmüne göre,  kamu  alacakları vadesinin rastladığı  takvim  yılını izleye takvim yılı  başından itibaren  5 yıl içerisinde ödenmediği  veya tahsil edilmediği takdirde  tahsil zamanaşımına uğrar.

Zamanaşımı vergi uygulamalarında son derece önemlidir. Gerek tarh zamanaşımı ve gerekse tahsil zamanaşımı, mahkemeler tarafında da zamanaşımı olayı  resen  dikkate alınmalıdır.  
 
Yargıya intikal eden bir konu  hakkında  mahkeme tarafından  verilen kararda,  tahsil zamanaşımı ile ilgili olarak  gerekçe  aynen aşağıya alınmıştır:
 
“6183 sayılı kanunun ilgili  maddeleri  uyarınca tahsili amaçlanan kamu alacağına ilişkin olarak düzenlenen ödeme emirlerinin usulüne uygun  şekilde borçluya tebliğ edilerek amme alacağının  kesinleştirilmesi, haciz yoluna başvurulabilmesinin ön koşullarından birisidir.
 
Olayda, davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin 213 sayılı VUK’nun tebligatla ilgili  hükümlerine uygun bir şekilde tebliğ edilemediği  görüldüğü, bu  haliyle ödeme emirlerine konu  amme alacağının  kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, davacıya ait …….. plakalı araç üzerine konulan haciz işleminde yasal  isabet bulunmadığından dava konusu  haciz işleminin iptali  gerekmektedir.
 
Açıklanan nedenlerle, davanın  kabulüne, …….” şeklinde karar verilmiştir. [1]
 
Zamanaşımı hem mükellef yönünden ve hem de vergi idaresi  yönünden  önemli bir müessesedir.  Vergi daireleri   213 sayılı  VUK’nun 114. maddesi  hükmü ile 6183 sayılı  AATUHK’nun 102. maddesi gereğince vergi, ceza ve faizlerde zamanaşımı  süresi 5 yıl olmasına karşın  vergi idaresi  tarafından  zamanaşımı  müessesesi işletilmemektedir. Durum böyle olunca, vergi daireleri   zamanaşımının  bitmesine çok az bir zaman kala mükellefleri bulamasalar bile çeşitli şekillerde mükellefler adına sembolik  miktarlarda para yatırarak zamanaşımını önleyebilmektedirler.  Bu gibi durumlarda yatırılan paraların  sembolik  tutarlarda olması nedeniyle mahkemeler tarafından mükellefin  gıyabında yatırılan bu  paralar kabul  edilmemektedir.[2]  
 
Zamanaşımı, asıl amme borçlusu şirket açısından söz konusu ise bu durum bağlı olarak şirketin ortakları açısından da aynen hüküm ifade etmektedir. Diğer bir ifade ile tahsil zamanaşımı asıl amme borçlusu şirket yönünden mevcut ise, şirketin ortağı yönünden de zamanaşımı geçerli olacaktır. [3]
 
Anayasadan Mali ve Vergisel Beklentiler isimli bir çalışmada konuyla ilgili  olarak  Prof. Dr. Hakan Üzeltürk hocamızın  yorumu  aşağıda olduğu  gibidir:[4]
 
“2008 senesinde bir Maliye Bakanlığı görevlisinin açıklaması  uzun süredir uygulanmakta olan ve bilinen bir yöntemi de resmen  ortaya çıkarmış bulunmaktadır.  Bu yöntemde Maliye Memurları, takip  ettikleri dosyadaki kamu borçlusunu bulamadıklarında, kendi ceplerinden karşıladıkları  1 TL’lik  sembolik tahsilatla, kamu alacaklarının  5 yıllık  zamanaşımına uğramasının  önüne geçmektedirler.  Türk  hukuk  sisteminde “6183 sayılı AATUHK” kapsamında 5 yıl içinde tahsil  edilmeyen amme alacakları  bakımından zamanaşımı  söz konusu  olmaktadır.

……
           
Bu açıklamaya göre, memurlar, takip ettikleri dosyadaki kamu  borçlusunu bulamadıklarında,   kendi ceplerinden karşıladıkları 1 TL’lik  sembolik tahsilatla, kamu  alacaklarının  5 yıllık  zamanaşımına uğramasının  önüne geçiyorlar.  Yatırılan  1 TL, o dosya için 5 yıl daha kazandırıyor.  Erekçe şöyle: “Bir dosyadaki amme alacağının zamanaşımına uğraması devletin milyonlarca TL’yi bulabilen alacağının  batığına sebep  olurken, ilgili  memuru da zor durumda bırakabiliyor. Bu nedenle memurlarımız duyarlı  davranışlarıyla hem devletin zarara  uğramasını  hem de kendilerinin güç durumda kalmasını  önlemiş oluyor”
 
Sonuç olarak, zamanaşımı Vergi Usul Yasasında ve AATUHK’ nunda  belirlenmiş  olsa bile fiili uygulamalarda vergi daireleri tarafından evrak hiçbir şekilde zamanaşımına uğratılmamaktadır.  Zamanaşımına uğratılmayan borç yıllar sonra bir şekilde ortaya çıkan mükellefe 10 kat; 15 kat olarak fahiş bir miktarda ortaya çıkartılarak e-haciz yoluyla mükelleflerin gayrimenkullerine veya araçlarına haciz konularak   hukuka aykırı  işlem tesis edilmektedir.


(Bu köşe yazısı, sayın Av. N. Gaye ALPASLAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------------
[1] İzmir 4. Vergi Mahkemesi, 19.06.2012 gün ve E:2012/369-K:2012/913 sayılı kararları.
[2] ARSLAN Mehmet, “6183 sayılı AATUHK’da yer alan zamanaşımı ve  vergi borcu zamanaşımına girmesin diye idarenin yaptığı ödemenin irdelenmesi”, lebib yalkın mevzuat dergisi,  ocak 2008, sayı:49, s.456-478
[3] Danıştay 3. Dairesi Kararı, 20.01.2009 gün ve E:2006/3902-K:2009/51
[4] YENİSEY Feridun – GÜNEŞ Gülsen – ŞİRİN Ertunç, Anayasadan Mali ve Vergisel Beklentiler, XII Levha Yayınları, 1.Baskı, İstanbul, Haziran 2012, s.254