1. ÖZET: Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı, davalı kooperatif hesabına 04.03.1988 tarihinden 21.02.1989 tarihine kadar toplam 7.300.000 TL. ödemede bulunduğunu, bu ödemelerin davalı defter ve kayıtlarına işlendiğini, kendisinin bu ödemeleri ortaklık koşullarını yerine getirmek amacıyla yaptığını iddia ederek Koop. üyeliğinin tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili ise Davalı Koop. YK.'nın 25.05.1988 tarihli kararı ile, boş olan iki üyeliğe 7.000.000 TL. bağış ile, o tarihe kadar diğer ortakların yatırdığı miktarı ödemeyi kabul edenlerin ortaklığa alınmasına karar verildiğini, davacının kooperatif iyeliğine girmek için yazılı bir başvuruda bulunmadığını ve Koop. YK.'nın davacıyı ortaklığa kabul kararı da bulunmadığı için Koop. üyeliği bulunmadığını iddia etmiş ve davanın reddini talep etmiştir. Yerel Mahkeme davacının iddialarını yerinde bularak davanın kabulüne karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesi' nin önüne gelmiştir.

Y. 11. HD. diğer ortakların yatırdığı ödemeler miktarı kooperatif kayıtlarından tespit edilerek, bu ödemeler miktarına göre eşitlik ilkesi uyarınca davalının bağış adı altında istediği miktarın fazla olup olmadığının tespit edilmemiş olması, ne miktar ödeme istenebileceği gerekirse bilirkişi vasıtasıyla saptanarak davalı yanca davacıya bu konuda daha önce bir bildirim yapıldığına dair bir belge de ibraz edilmemiş olması gerekçeleri ile davacıdan saptanacak bu miktarı davalı kooperatife ödemek isteyip istemediği sorularak, ödemek istediği takdirde davacıya bu konuda münasip bir süre verilerek bu süre içerisinde saptanan fark ödendiği takdirde davanın kabulüne, aksi takdirde ise davanın reddine karar verilmek gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesini doğru görmemiş, kararı bozmuştur. Yerel Mahkemenin direnme kararı vermesi üzerine uyuşmazlık Y.HGK önüne gelmiştir.

2. ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN KONULAR

- Ortaklık sıfatının kazanılması,

- Açık kapı ilkesi,

- Eşitlik ilkesi.

3. OLAYIN ÖZETİ: Davacı, davalı kooperatif hesabına 04.03.1988 tarihinden 21.02.1989 tarihine kadar toplam 7.300.000 TL. ödemede bulunduğunu, bu ödemelerin davalı defter ve kayıtlarına işlendiğini, kendisinin bu ödemeleri ortaklık koşullarını yerine getirmek amacıyla yaptığını iddia ederek Koop. üyeliğinin tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili ise Davalı Koop. YK.'nın 25.05.1988 tarihli kararı ile, boş olan iki üyeliğe 7.000.000 TL. bağış ile, o tarihe kadar diğer ortakların yatırdığı miktarı ödemeyi kabul edenlerin ortaklığa alınmasına karar verildiğini, davacının kooperatif iyeliğine girmek için yazılı bir başvuruda bulunmadığını ve Koop. YK.'nın davacıyı ortaklığa kabul kararı da bulunmadığı için Koop. üyeliği bulunmadığını iddia etmiş ve davanın reddini talep etmiştir. Yerel Mahkeme davacının iddialarını yerinde bularak davanın kabulüne karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve dosya Yargıtay 11. Hukuk Dairesi' nin önüne gelmiştir.

Y.11. HD. tarafından yapılan incelemede davacının davalı kooperatif hesabına 04.03.1988 tarihinden 21.02.1989 tarihine kadar toplam 7.300.000 TL. ödemede bulunduğu, bu ödemelerin davalı defter ve kayıtlarına işlendiğini, davacının bu ödemeleri ortaklık koşullarını yerine getirmek amacıyla yaptığı hususları bilirkişi raporu ve dosya içeriği ile sabit olmuştur. Davalı Koop. YK.'nın 25.05.1988 tarihli kararı ile, boş olan iki üyeliğe 7.000.000 TL. bağış ile, o tarihe kadar diğer ortakların yatırdığı miktarı ödemeyi kabul edenlerin ortaklığa alınmasına karar verilmiştir. Davacının ortaklık koşullarını yerine getirmek amacıyla ödemeye başladığı tarih 4.3.1988 tarihi olup, yönetim kurulunun belirtilen kararından öncedir ve bu ödemeleri bir seneye yakın süre devam etmiştir. Bu durumda davacının kooperatife yazılı bir başvuruda bulunduğu ispat edilememiş olmasına ve kooperatif yönetim kurulunun davacıyı ortaklığa kabul kararı da bulunmamasına rağmen açık kapı ilkesi uyarınca davacı boş olan üyeliklerden birine davalı kooperatifçe ortak olarak alınmalıdır. Ancak, taraflar arasındaki uyuşmazlık daha önceki ortakların yaptıkları ödemeler miktarı toplamından ayrı olarak davalı kooperatif yönetim kurulunca bağış veya faiz adı altında son olarak toplam olarak istenen 18.627.731 TL.nin davalı kooperatifçe istenebilip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır. uyuşmazlık konusu bu miktarın diğer ortakların yatırdığı ödemeler miktarına göre eşitlik ilkesi uyarınca fazla olup olmadığı ve ne miktar istenebileceği mahkemece tespit edilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve karar bozulmuştur.

Bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Direnme yoluyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; daha önceki ortakların yaptıkları ödemeler miktarı toplamından ayrı olarak davalı kooperatif yönetim kurulunca bağış veya faiz adı altında son olarak toplam olarak istenen 18.627.731 TL.'nin davalı kooperatifçe istenebilip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

3. MERCİLERİN ÇÖZÜMÜ

a) YEREL MAHKEMENİN KARARI

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacı davalı Koop. YK.'nın 25.05.1988 tarihli kararı ile, boş olan iki üyeliğe 7.000.000 TL. bağış ile, o tarihe kadar diğer ortakların yatırdığı miktarı ödemeyi kabul edenlerin ortaklığa alınmasına karar verildiği, davacının kooperatif iyeliğine girmek için yazılı bir başvuruda bulunmadığı ve Koop. YK.'nın davacıyı ortaklığa kabul kararı da bulunmadığı ve ödemelerin yeterli düzeyde olmaması halinde davalı Kooperatifin yasal yollara başvurarak davacıyı ihraç edebileceği sonucuna varılarak davacının talebinin ve davanın reddine karar verilmiştir.

b) YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN KARARI

Davacının davalı kooperatif hesabına 04.03.1988 tarihinden 21.02.1989 tarihine kadar toplam 7.300.000 TL. ödemede bulunduğu, bu ödemelerin davalı defter ve kayıtlarına işlendiğini, davacının bu ödemeleri ortaklık koşullarını yerine getirmek amacıyla yaptığı hususları bilirkişi raporu ve dosya içeriği ile sabit olmuştur. Davalı kooperatif yönetim kurulunun 25.05.1988 tarihli kararı ile, boş olan iki üyeliğe 7.000.000 TL. bağış ile, o tarihe kadar diğer ortakların yatırdığı miktarı ödemeyi kabul edenlerin ortaklığa alınmasına karar verilmiştir. Davacının ortaklık koşullarını yerine getirmek amacıyla ödemeye başladığı tarih 4.3.1988 tarihi olup, yönetim kurulunun belirtilen kararından öncedir ve bu ödemeleri bir seneye yakın süre devam etmiştir. Bu durumda davacının kooperatife yazılı bir başvuruda bulunduğu ispat edilememiş olmasına ve kooperatif yönetim kurulunun davacıyı ortaklığa kabul kararı da bulunmamasına rağmen açık kapı ilkesi uyarınca davacı boş olan üyeliklerden birine davalı kooperatifçe ortak olarak alınmalıdır. Ancak, taraflar arasındaki uyuşmazlık daha önceki ortakların yaptıkları ödemeler miktarı toplamından ayrı olarak davalı kooperatif yönetim kurulunca bağış veya faiz adı altında son olarak toplam olarak istenen 18.627.731 TL.nin davalı kooperatifçe istenebilip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Davalı kooperatif, Kooperatifler Kanununun 23. maddesi gereğince tüm ortaklar arasındaki hak ve vecibelerde eşitliği sağlamakla yükümlüdür. Hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi doğrultusunda kooperatife kuruluşundan beri ortak olan şahısların yaptıkları ödemeler miktarı ile, daha sonra ortak olmak isteyen şahısların ödeyeceği miktarın, aradan geçen süre içerisinde paranın değer kaybetmesi nedeniyle aynı miktarda bir ödeme olması eşitlik ilkesine uygun olmayabilir. Bu nedenle davalı kooperatifin boş bulunan üyelik için sonradan ortak olmak isteyen davacıdan, üyelik aidatları ile ilgili ödemelerden ayrı olarak bağış adı altında ek bir ödeme isteminde bulunmasında bir usulsüzlük olmadığı gibi aksine ortaklar arasında eşitlik sağlamaya yönelik bu işlem kabul edilebilir. Ancak, davalı kooperatifin bu konudaki istemi de keyfi bir miktar olmamalıdır. Diğer ortakların yatırdığı paraların tutarı, zamanı ve süresi ile zaman içinde paranın değer kaybı nazara alınmak suretiyle bu tutarın hesaplanması gerekmektedir. Davalının bağış adı altında talep ettiği miktar uyuşmazlık konusu olarak mahkemeye intikal ettiğine göre, uyuşmazlık konusu bu miktarın diğer ortakların yatırdığı ödemeler miktarına göre eşitlik ilkesi uyarınca fazla olup olmadığı ve ne miktar istenebileceği mahkemece tespit edilmelidir. Bu nedenle mahkemece, diğer ortakların yatırdığı ödemeler miktarı kooperatif kayıtlarından tespit edilerek, bu ödemeler miktarına göre eşitlik ilkesi uyarınca davalının bağış adı altında istediği miktarın fazla olup olmadığı, ne miktar ödeme istenebileceği gerekirse bilirkişi vasıtasıyla saptanarak davalı yanca davacıya bu konuda daha önce bir bildirim yapıldığına dair bir belge de ibraz edilmediğinden, davacıdan saptanacak bu miktarı davalı kooperatife ödemek isteyip istemediği sorularak, ödemek istediği takdirde davacıya bu konuda münasip bir süre verilerek bu süre içerisinde saptanan fark ödendiği takdirde davanın kabulüne, aksi takdirde ise davanın reddine karar verilmek gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiş ve yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.

c) HUKUK GENEL KURULU KARARI

Her ne kadar direnmeye esas olan ilk kararda, ödemelerin yeterli düzeyde olmaması halinde davalı Kooperatifin yasal yollara başvurarak davacıyı ihraç edebileceği sonucuna varılmışsa da, bu görüşün kabulü mümkün değildir. Zira 1163 sayılı Kooperatifler Yasasının 27. maddesi hükmü uyarınca bir ortağın, parasal yükümlülüklere uymaması nedeniyle ihraç edilebilmesi için borç miktarının ya ana sözleşmede belirtilmiş olması, veyahut da Genel Kurul`ca alınmış ve kesinleşmiş bir kararla bu borcun kesin olarak saptanmış olması gerekir. Oysa davacı, davalı kooperatife yeni bir ortak olarak gireceğine ve gerek ana sözleşmede gerekse Genel Kurul`ca bu konuda alınmış bir karar mevcut olmadığına göre, uyuşmazlığın ortaklığa giriş aşamasında çözümlenmesi zorunludur.

Bu durumda uyuşmazlık kendisine intikal eden mahkemece davacıdan, eşitlik ilkesi uyarınca davalı kooperatifin ne miktar para isteyebileceği araştırılıp saptanması gerekir. Bu itibarla, H.G.K.'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

4. DEĞERLENDİRMEMİZ

UYUŞMAZLIK KONULARINA İLİŞKİN GENEL BİLGİ

a) Ortaklık sıfatının kazanılması.

Koop. Hukukunda ortaklık sıfatı aslen, giriş isteminin kabulü, payın devir alınmasını kabulü, ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda taşınmazın veya işletmenin devir alınması veya ana sözleşmede hüküm bulunması halinde mirasla kazanılır[1]. Giriş isteminde bulunulması halinde YK, ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin anasözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadıklarını araştırmak zorundadır. (Koop.K. m. 8).

b) Açık Kapı İlkesi.

Koop., bir ticari amaç izlemeyen, ortakların besinden içeceğine, konuttan dinlenmeye kadar çeşitli günlük yaşam ihtiyaçlarına mesleklerine ilişkin gereksinimlerini birleşerek sağladıkları tek başlarına olanın zayıflığını kooperatifleşmede buldukları bir kişi birliğidir. bu nedenle Koop.'ta en önemli ilke açık kapı ilkesidir. İlke, ortak sayısının belirli bir rakamla sınırlandırılamaması, girmenin objektif koşullara bağlanması ve bu koşulların çok zorlaştırılmaması anlamını taşır. Fakat ilke sınırsız değildir. Zira anasözleşmeler ortak olabilmek için aranılan şartları belirtebilir. Bu durum açık kapı ilkesine aykırılık teşkil etmez[2].

Somut olayda davacının Koop.'a üye olması için bir ek ödeme yükümlüğü getirilmiştir. Bu durumun anasözleşmede açıkça yer alması halinde ve bu şartın Koop.'a üye olmak isteyecek herkese uygulanacağı için açık kapı ilkesine aykırılık teşkil etmez.

c) Eşitlik ilkesi.

KoopK.[3] m. 23'te açıkça düzenlendiği üzere kooperatif ortakları bu kanunun kabul ettiği esaslar dahilinde hak ve vecibelerde eşittirler. Yargıtay Kooperatif Hukukunda ilkesel eşitlik kavramını 03.03.1981 tarihli kararında mutlak ve nisbi eşitlik ayrımını da yaparak açıklamıştır[4]. Yargıtay'ın bu tarihten sonraki kararlarında kooperatif yönetimi ile ortakları arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklarda eşitlik ilkesini daima göz önünde bulundurduğunu söylemek gerekir[5].

Kooperatif Hukukunda eşitlik ilkesi, yukarıda değindiğimiz Yargıtay kararında da açıklandığı üzere mutlak şekilde uygulanmaz. Somut olaya göre tayin edilecek şekilde mutlak ya da nisbi eşitlik uygulaması söz konusu olacaktır. "Kişi ortaklıklarında ve bunun bir nevi olan kooperatif ortaklıklarında eşitlik ilkesi, mutlak ve nisbi olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak eşitlik, ortaklar arasındaki farklılıklar göz önüne almadan ve değerlendirmeden tanınan eşitliktir. Ortakların kooperatife katkıları ne olursa olsun, her ortağa genel kurulda bir oy vermek veya genel kurul kararlarının iptalini istemek hakkı gibi. (KoopK. m. 48, 53). Nisbi eşitlik ise; ortakların çeşitli nedenlerden doğan farklı durumlarını göz önüne alarak değerlendirmek ve sonuçta eşit olacak biçimde de bir ölçü uygulanmaktadır. Gelir-gider farkının risturn bölüşülmesi, ortakların işlemleri oranında yapılması gibi (KoopK. m. 38)[6]". Yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay kararında kooperatifin yarım kalmış inşaatını olağanüstü çaba sarf ederek tamamlayan YK üyeleri ile emanet komisyonu üyelerinin kuraya katılmaksızın diledikleri daireyi almalarına ilişkin GK kararı eşitlik ilkesine aykırı görülmemiştir[7].

Görüldüğü gibi ortaklara tanınan hak ve uygulanan yükümlülüklerin eşit uygulandığı halde mutlak eşitlik; ise tarafların koşulları değerlendirilerek eşit olmayan taraflara eşit sonucun elde edildiği eşitlik şekli ise nisbi eşitliktir.

Mutlak ve nisbi eşitliğin uygulanmasının nasıl belirleneceği hususunda Tekinalp şu ölçüyü önermektedir: "Ortağa tanınan hak bir yararlanma, elde etme, menfaat sağlama hakkı değil de koruyucu bir hak ise eşitlik mutlak olmalıdır. Ortağın GK kararı aleyhine iptal davası açması için kooperatifle yaptığı alış-verişin esas tutulmasına; bilgi almak için ödediği primin yüksekliğine; yöneticilere sorumluluk davası yöneltmesi için ediminin tutarına bakmaya gerek yoktur. Bu örneklerde kooperatif ortağı maddi bir yarar elde etmemekte, bir hakkı korunmaktadır. Maddi yararın bir katkıdan faydalanmanın, bir iktisabın, desteklenmenin, dayanışmadan yararlanmanın söz konusu olduğu durumlarda nisbi eşitlik söz konusu olur[8]."  

SONUÇ

Yerel mahkemece verilen kararda, davacının ödemelerinin düzenli olmadığı gerekçesi ile Koop. üyeliği talebinin reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Zira davacı, Koop. hesabına 04.03.1988 tarihinden 21.02.1989 tarihine kadar toplam 7.300.000 TL. ödemede bulunmuş ve bu ödemeler davalı defter ve kayıtlarına işlenmiştir. Koop. YK.'nın bu ödemeleri kabul ediyor olması, zımnen davacıyı üyeliğe kabul ettiği anlamına gelir. Zira doktrinde zımni kabulün varlığı konusunda tartışma yoktur. Bu nedenle davacının üyeliğe kabulü için ayrıca bir YK. kararı alınması şart değildir.

Davalı kooperatifin boş bulunan üyelik için sonradan ortak olmak isteyen davacıdan, üyelik aidatları ile ilgili ödemelerden ayrı olarak bağış adı altında ek bir ödeme isteminde bulunmasında bir usulsüzlük olmadığı gibi aksine ortaklar arasında eşitlik sağlamaya yönelik bu işlem kabul edilebilir. Ancak, davalı kooperatifin bu konudaki istemi Y.HGK. kararında belirtildiği gibi keyfi bir miktar olmamalıdır. Diğer ortakların yatırdığı paraların tutarı, zamanı ve süresi ile zaman içinde paranın değer kaybı nazara alınmak suretiyle bu tutarın hesaplanması gerekmektedir.

Bu nedenle yerel mahkemenin direnme kararını isabetsiz bularak özel dairece verilen bozma kararına ve Y.HGK. tarafından verilen onama kararının gerekçelerine katılıyoruz.

---------------------------------

[1]Reha Poroy/Ünal Tekinalp/Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Vedat Yay., Güncelleştirilmiş 11. Baskı, İstanbul 2009, s. 995.

[2] Tekinalp (Poroy/Çamoğlu) Ortaklıklar, s. 992. 

[3] Kooperatifler Kanunu R.G. 10.05.1969 S.1163.

[4] Y.11.HD., E:1981/207, K: 1981/910, T: 03.03.1981: "1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 23. maddesi uyarınca, kooperatif ortakları, bu yasanın kabul ettiği ilkeler ışığında hak ve yükümlülüklerde eşittirler. Bu maddeye göre, ortaklar yönünden hak ve yükümlülüklerde eşitlik ilkesi, Türk Hukuk sisteminde buyurucu emredici bir yasa hükmü olarak öngörülmüştür. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun mutlak eşitliği öngördüğü hükümlerde, istisnasız buyurucu nitelik bulunduğu halde, eşitlikte buyurucu veya yorumlayıcı hükümler düzenlenmiştir. Fakat söz konusu yasanın, sadece eşitlik ilkesinden söz ettiği mutlak veya nisbi eşitlik ayrımı yapmadığı, dolayısıyla mutlak eşitliği öngördüğü ileri sürülebilirse de asıl amacı kooperatiflerde hiçbir şekil ve ölçüde keyfi harekete yer vermemektedir. Mutlak eşitliğin veya nisbi eşitliğin yasa tarafından buyurucu hüküm olarak öngördüğü hallerde bu hususun aksi ana sözleşme ile düzenlenemez. Bunun dışında eşitlik ilkesine uygun biçimde, eşitsizlik de yaratmamak kaydı ile ana sözleşme ile istenilen hususlara da yer verilebilir özellikle nisbi eşitliği sağlayan ölçü kooperatif amacının elde edilmesine yardım ediyorsa gerek ana sözleşme ve gerekse ana sözleşme de düzenlenmemiş olsa bile, usulüne uygun olarak alınan genel kurul kararları ile de kabul edilebilir.[4]"

[5]Y.23.HD., E:2012/5378, K: 2012/6337, T: 01.11.2012; Y.23.HD., E:2012/3468, K: 2012/5773, T: 05.10.2012.

[6]Bkz. yukarıda § c. Eşitlik İlkesi dn. 4, Y.11.HD. E:1981/207 K: 1981/910 T: 03.03.1981.

[7]Tekinalp (Poroy/Çamoğlu) Ortaklıklar, s. 1013.

[8] Tekinalp (Poroy/Çamoğlu) Ortaklıklar, s.1014.