Olacağı buydu. Askeriyle polisiyle yıllardır kendi halkına terör estiren tehdit gibi gören devlet sonunda kendi imal ettiği terör silahı ile vuruluyor, teslim oluyor.

Kendi halkına dayatan, tehdit eden, sesini kes, diyen devlet şimdi eli kanlı-silahlı terör örgütünün dayatmalarına, tehditlerine mahkûm ve mecbur bir meçhule sürükleniyor. Böyle bir devlet zihniyetinin başka bir yere varması düşünülemezdi zaten.

Milli şef döneminde CHP, devleti altı oktan sadece üçü ile yönetti. Devletçilik, milliyetçilik ve laiklik. Şimdi üçü de yok olmanın eşiğinde. Çünkü yıllar yılı diğer üç ok, özellikle cumhuriyetçilik ve halkçılık, sanki hiç yokmuş gibi yanlışlıkla konulmuş gibi davranıldı. İşin garibi CHP’den sonra gelen partiler de böyle davrandı. Muhalefetteyken CHP’yi diktatörlük ile eleştiren A.Menderes bile…

Niyetim o dönemin bir eleştirisini yapmak değil zira darbe ile devrilmiş olması Menderesin yanlışlarını konuşmak cesaretini bile elimizden aldı. Gördüğünüz gibi darbe ile bir lideri devirmek onu bütün yanlışlarından adeta arındırıyor.

Keşke Menderes, dün alçak bir darbe ile devrilmemiş olsaydı da biz de bugün yaptığı yanlışları daha açık ve yüksek bir sesle eleştirebilseydik. “Bunun ne faydası olacak” diyenlere bu günleri hatırlatmak isterim. Zira biz geçmişte yapılan yanlışlardan bir ders çıkarabilseydik bu günler çok daha farklı olabilirdi.

Menderes’e yapılan darbeyi aşağılamaktan onun nerede yanlış yaptığını konuşmaya ve dersler çıkarmaya fırsat bulamadık. Mesela kendisini iyi niyetle sürekli uyaran insanlara ihtiyatsızca, “güya darbe yapmaya hazırlanıyorlarmış, gülerim ben buna, bilsinler ki ihtilali yapabilenler sadece muhalefettekiler değildir. İktidardaki parti de yapabilir, hem de en alasını”…

Oysaki Menderes 10 yıllık iktidarında ülkeye çok değerli hizmetlerde bulunmuştu. O zamana kadar ülkede böylesi bir üretim ve mal dolaşımına şahit olunmamıştı. Yollar, asfaltlar, barajlar, kısacası sanayide, tarımda, ekonomide, bayındırlık ve şehircilikte o güne kadar görülmemiş hizmetler ile halkın sevgisi hayranlığı ve minnettarlığı kazanılmıştı. 

Ancak bu kadar gayret ve çalışmanın yanında, ne yazık ki, sonunda kendisinin ve ülkenin de düşüşüne yol açan vahim hatalar yaptı. Memleketi yıllarca baskı ve zorbalıkla yönetti diye CHP’ye getirdiği haklı eleştirileri unutmuş görünen Menderes şimdi kendisi aşırı hassas ve müsamahasızdı.

Gazetelere yapılan baskı, yazarların tutuklanması, işinden kovulması, demokratların rakibini seçtiler diye bir ili ilçeye çevirmesi hatalarından sadece bir kısmıydı. Özel hayatında son derece güler yüzlü bir adam olmasına rağmen yürüttüğü politikaya yapılan, isterse iyi niyetli olsun, en ufak tenkit karşısında kibirli ve kırıcı biri olup çıkıyordu. Herkesten sadece alkış ve övgüler bekliyordu.

Şimdi düşünüyorum da aynı hal devam ediyor. Partiler değişiyor, isimler değişiyor ama adeta gelenek haline gelen devletin bu suratsız, katı ve ceberut yüzü değişmiyor. Maalesef halka karşı katı ve tavizsiz görünmek adeta bir devlet terbiyesi(!)dir bizim ülkemizde.

Mahkeme duvarı gibi bir surat” deyimi bu geleneğin ve halk arasında şikâyet edilen anlayışın ürünüdür. Devlet adamı dediğin(vali, kaymakam, müfettiş, emniyetmüdürü, hakim, savcı, asker, polis, amir, memur ve bilimum şüreka) sert görünmeli, polis dediğin taviz vermemeli, asker değdin “konu mu oturtmalı”(ama kendi halkını), yargıç dediğin suratsız olmalı. Mahkeme duvarı gibi sözün kaynağıdır yargıçlarımız. Bankoda görevli sıradan bir memur bile en azından azarlayarak konuşur vatandaşla.

İşte bizim devlet terbiyemiz(!) böyle bir gelenek ile devam ediyor. Bir gün değişecek umutlarımız ise giderek yok oluyor. En kötüsü de bu, umudumuzu kaybediyoruz…

Meşveret ve istişare için kurulmuş meclisimiz bir orman misali kaldırılmış ellerle yönetiliyor! Kendi teklif ettiği yasayı muhalefet kabul ediyor diye muhalefetin önerisi zannedip reddeden bir orman misali eller…

Akıldan düşünceden fikirden yoksun, görüş alışverişi, münazara nedir tanımayan bir orman misali eller, başlar, ayaklar…

Bu ülkede kendi halkı ile bir türlü uzlaşamayan, adeta terör uygulayan devlet bu gün ironik bir şekilde teröristlerle oturup kalkıyor. Halkına bir güler yüz göstermeyen devlet teröristlerin başını okşuyor!

Ülkesi için her şeyinden vazgeçen, vatanı ve milleti için çalışan-çarpışan insanların önünü kesen, eline çakı bıçağı bile almamış insanları terörist ilan etmekle tehdit eden ancak elinden parmaklarından kan damlayan teröristleri muhatap alan bir sürecin sonunda görünen şey ışık değil kaosun ve büyük bir yangının alevleridir ancak…

Zavallı milletim, zavallı ülkem…


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)