12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak halkoylaması için, ¨evet¨kampanyasını Bingöl`den başlatan Başbakan Erdoğan`ın Anayasa değişikliğine evet demenin 12 Eylül ile hesaplaşmak anlamına geldiğini söylemesi üzerine CHP Genel Başkanı  Kılıçdaroglu  ¨ Eğer Başbakan 12 Eylül ile hesaplaşmak istiyorsa Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 12 Eylül'e gerekçe yapılan 35'inci maddesinin değiştirilmesine neden yanaşmıyor¨diyerek 35`nci maddenin değiştirilmesini gündeme getirdi. Bunun için anayasayı değiştirmek gerekmediğini, yasa değişikliği için Ak Partinin tek başına gücünün yettiğini ama istiyorlarsa Meclis`te destek vereceklerini ifade etti. Hükümetin olumlu yaklaşıp teklif versinler gereğini yapalım cevabı CHP`ni madde değişikliği hazırlamaya zorladı. Dün ortaya çıkan teklif taslağında maddenin kaldırılması değil değiştirlimesi öngörülüyor.

CHP teklifinde, ¨ Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.¨  cümlesini aynen muhafaza ederken, ¨parlamenter demokratik sistemin işlerliği çerçevesinde ve Anayasa'ya bağlı olarak¨  cümlesini ilave ediyor.  Teklif edilen madde şöyle: "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni parlamenter demokratik sistemin işlerliği çerçevesinde ve Anayasa'ya bağlı olarak korumaktır."

CHP`nin hazırladığı teklifi değerlendirmeye geçmeden önce mevcut 35.maddenin değiştirilmesinin zaruri olduğunu ancak darbeleri önlemek için bu değişikliğin yeterli olmayacağını ifade edelim. TSK İç Hizmet Kanunu 35. Maddesi, ¨Umumi Vazifeler¨ başlığı altında Silahlı Kuvvetlerin vazifelerini düzenleyen maddelerin ilkidir. Bu madde Silahlı Kuvvetlere T.C. hükümetini antidemokratik yollardan, yani cebir ve şiddetle devirme yetkisi vermekte midir? Eğer veriyorsa Türk Ceza Kanunun en ağır suç olarak tanımladığı darbeye teşebbüs suçu yasada niçin vardır? 35. Madde darbe teşebbüsünü suç olmaktan çıkarmakta mıdır? Bu maddenin hukuk sistematiği içinde, konusu suç teşkil eden bir eyleme meşruiyet sağlaması mümkün müdür ? T.C.Anayasasına göre, Türkiye Cumhuriyeti  ¨demokratik hukuk devleti ¨ ise, hükümetlerin göreve gelmesi ve görevden uzaklaştırılması ancak ve ancak demokratik yoldan yani seçimle tezahür eden halkın iradesine bağlı değil midir?

Hukuk çerçevesinde mesleye baktığımızda 35. Maddenin darbeleri meşrulaştıracak bir hukuki dayanak olmadığı açıktır. Ancak vesayet altında demokrasi oyununun aktörü olmayı kabul etmediği için silah zoruyla devrilmeyi hak eden (!) siyasi iktidarlar darbecilerin gözünde suyu bulandıran kuzudur. Darbe yapmaya karar verilmiş ise önce darbeye zemin oluşturacak kaos, kargaşa, anarşi ortamı hazırlanmakta, ortam ¨olgunlaştığında¨ düğmeye basılmaktadır. Darbe bildirilerinde ise gerekçe hazırdır. Cumhuriyeti kollama ve koruma görevi. Yani 35.Madde.

Unutulmaması gereken darbecilerin temel özelliğinin hukuk tanımamalarıdır. Devlet benim, hukuk benim talimatımdır anlayışı yürürlüğe gİrmektedir. Bu nedenle 35.maddeyi gören gözler, Anayasanın ¨demokratik hukuk devleti¨  ilkesini;  Türk Ceza Kanunun darbe teşebbüsünü en ağır suç sayan düzenlemesini görmezler. Eylemlerinin teşebbüs aşamasında kalmayacağını, darbe başarıya ulaşınca da kendi hukuklarını yaratacakları için sorumlu tutulamayacaklarını düşünürler. 1982 Anayasasının geçici 15.maddesi 30 yıldır bunun için vardır. Adı geçici bu madde referandumla kaldırılamazsa darbecilerin koruma zırhı kırılamamış olacaktır.

Şimdi cevap aranması gereken soru şudur: 27 Mayıs kanlı darbesinden 27 Nisan e-bildirisine kadar milletimize bunca acı ve işkenceleri reva gören, demokrasiyi sekteye uğratan ve ülkemizi geri götüren darbelerin tek sebebi 35.madde midir? Sorunun cevabı evet ise, askeri vesayetten kurtulmak için ilk yapılması gereken bu maddenin kaldırılmasıdır. Ancak kaldırılması elzem olmakla birlikte 35.maddeyi darbelerin tek gerekçesi görmek hata olacaktır. Yasalar uygulanınca bir anlamı vardır. Darbe teşebbüsünü suç sayan yasalar 1960 öncesinde de vardı ama darbeciler hakkında uygulanmadı. Şimdilerde ise meslekten ihraçtan tazminata mahkum edilmeye kadar baskıları göze alan yargı mensuplarınca uygulanmaya başladı.İç Hizmet Kanunu 35. Maddenin hemen ardında ahlak ve maneviyatın yükseltilmesi için itina gösterilmesi görevini veren 39.madde var ama ahlak ve maneviyata önem veren dindar subayların ordudan atılmasına engel olamadı. Silahlı Kuvvetler mensuplarına siyasi beyanat veremeyeceklerini düzenleyen 43. Madde var.  Siyasi nitelikteki eylem ve söylemleri cezalandıran Askeri Ceza Kanunu var ama Cumhurbaşkanı seçiminden anayasa değişikliklerine kadar müdahil olan üst düzey asker açıklamaları devam ediyor. Haklarında 5 yıl ve daha yukarı hapis istemiyle dava açılan asker kişilerin görevlerinden açığa alınmalarını öngören 65.madde var ama ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle darbe girişimi suçundan tutuklu veya tutuksuz sanıklar görevlerine devam ediyor. Genelkurmay sanıklar görevlerinin başında açıklamalrıyla sanıklara arka çıkıyor. Örnekleri artırmamız mümkün. Dikkat çekmek istediğimiz Türkiye vesayet rejiminden kurtulamadığı için, yasaların  her şeyi  değiştiremediğidir. Çözüm başta Anayasa olmak üzere yasalardaki antidemokratik düzenlemeleri değiştirmekle birlikte uygulamayı sağlayacak ¨yürütme¨ erkinin etkin kullanılmasıdır.
CHP`nin 35.madde teklifi bu haliyle politik bir manevra olmaktan öte hukuki bir değişilk öngörmemektedir. Ancak CHP`nin göndeme getirmesiyle siyasi partilerin bir masa etrafında toplanarak konuyu müzakere etme ve karara bağlama süreci başlatılabilir. Yapılacak düzenleme, Silahlı Kuvvetlerin sivil otoritenin emrinde olduğu, durumdan vazife çıkarmak değil verilen vazifeleri ifa etmekle sorumlu ve denetlenebilir olduğunu kapsamalıdır. Bu anlamda olursa 35.Madde değişikliği bir anlam ifade edecektir.


Reşat Petek