TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZKAN SARI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/5353)

 

Karar Tarihi: 19/1/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 21/3/2023-32139

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Özkan SARI

Vekili

:

Av. Semih ÖNEM

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza davasında başvurucuya (sanığa) dosyadaki mahkûmiyet için önemli ağırlıkta bir delile karşı beyanda bulunma imkânı tanınmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Komisyon, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan ilkelere ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Şikâyetçi R.A.nın karakola müracaat ederek 29/5/2018 tarihinde ikametgâhının yanına park ettiği motosikletini 30/5/2018 günü işe gitmek için evden çıktığında bulamadığını ve motosikletinin çalındığını beyan etmesi üzerine Demre Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.

4. Kolluk görevlilerince yapılan araştırma üzerine düzenlenen 7/6/2018 tarihli tutanakta, olay yeri yakınındaki bir işyerine ait kamera kayıtlarının temin edildiği, çözünürlüğü düşük olduğu belirtilen bu kayıtlara göre olay anında motosikletin yanına gelen 16-17 yaşlarında, zayıf, uzun boylu ve üzerinde atlet tarzında bir kıyafet bulunan bir kişinin motosikleti eliyle ittirerek götürdüğü ancak bu kişinin kimliğinin belirlenemediği açıklamalarına yer verilmiştir. Kamera kayıtlarının aktarıldığı CD'nin kolluk tarafından izlenmesi üzerine düzenlenen 8/6/2018 tarihli tutanakta da diğer tutanaktaki açıklamalara ek olarak olayın 30/5/2018 günü saat 01.27 sıralarında gerçekleştiği belirtilmiştir.

5. Şikâyetçi ile aynı apartmanda oturan R.E., Bilgi Alma Tutanağı adı altında kollukta alınan ifadesinde, olay saatinde uyanık olduğu sırada binanın dışında ses duyması üzerine balkona çıktığında arkası dönük olduğu için yüzünü göremediği 18-20 yaşlarındaki bir kişiyi şikâyetçinin motosikletini çalıştırmak için uğraşırken gördüğünü, bu kişinin şikâyetçi R.A. olabileceğini düşünerek içeri girdiğini söylemiştir.

6. Kolluk araştırmalarına karşın olayı gerçekleştiren kişi tespit edilememişse de şikâyetçi R.A. 3/10/2018 tarihinde yeniden kolluğa gelmiş ve çalınan motosikletini Demre ilçesinde faaliyet gösteren bir lastik tamir dükkânı önünde plakasız şekilde park hâlinde gördüğünü, motosiklette önceden yaptırdığı tamirat işlemlerine ait izler ve motosikletin şase numarasının ruhsatındaki bilgilerle uyumlu olması nedeniyle kendisine ait olduğunu anladığını beyan etmiştir. Kolluk tarafından şase numarasının kontrol edilmesi sonucu şikâyetçiye ait olduğu anlaşılan motosiklet kendisine teslim edilmiştir. Şikâyetçi aynı tarihte kollukta yeniden alınan ifadesinde; olay yerine gelen kollukla birlikte yaptıkları araştırmada lastik tamircisi olan A.M. ile konuştuklarını, A.M.nin kendilerine kardeşi E.M.nin bu motosikleti Kumluca'da bir kişiden 500 TL karşılığında satın aldığını söylediğini aktarmıştır.

7. Kimlik bilgileri tespit edilerek karakola davet edilen E.M. kollukta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; K.O.'yla kendisine ait olduğunu söylediği motosikleti satın almak üzere 2018 yılının yaz aylarında anlaştığını, o sırada motosikletin üzerinde plaka bulunduğunu ancak K.O.nun motosikletin trafikten men edildiğini söylediğini, iki hafta sonra K.O. ile yeniden buluştuklarında motosiklet üzerinde plaka olmadığını, aradan geçen sürede kardeşinin motorun silindirlerini dağıttığını söyleyen K.O.dan motosikleti bu hâlde 350 TL karşılığında satın aldığını ve tamir edilmesi için ağabeyi A.M.nin işyerine getirdiğini, motosikletin çalıntı olduğunu bilmediğini savunmuştur. E.M.nin beyanları, ağabeyi A.M.nin Bilgi Alma Tutanağı adı altında kollukta alınan ifadesiyle benzer mahiyettedir.

8. Kolluk tarafından düzenlenen 4/10/2018 tarihli tutanakta; aynı tarihte kendiliğinden karakola gelen K.O.nun kimlik bilgilerine göre 18 yaşından küçük olduğunun tespit edildiği, bu kişiyle yapılan görüşmede motosikleti Finike ilçesinde ikamet ettiğini ve aynı zamanda komşusu olduğunu belirttiği başvurucudan 2018 yılının Temmuz ayında 500 TL karşılığında satın aldığını söylediği, başvurucu hakkında yapılan araştırma sonucunda başvurucunun hırsızlık suçundan hükümlü olarak açık ceza infaz kurumunda bulunmakta iken firar ettikten sonra yakalanarak kapalı ceza infaz kurumuna gönderildiği, 2/10/2018 tarihi itibarıyla da Seydikemer-Eşen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edildiği bilgilerine yer verilmiştir.

9. K.O. suça sürüklenen çocuk sıfatıyla Başsavcılıkta alınan ifadesinde de E.M.nin beyanlarını ve kolluk tarafından düzenlenen 4/10/2018 tarihli tutanak içeriğini tekrar ederek suça konu motosikleti çalıntı olduğunu bilmeden başvurucudan satın aldığını savunmuştur.

10. Başvurucu; Başsavcılıkta alınan savunmasında K.O.ya motosiklet satmadığını ve şikâyetçiye ait motosikleti çalmadığını, hafızasında sorunlar olduğu için böyle bir olayı da hatırlamadığını beyan etmiştir. Soruşturmanın tamamlanması üzerine Başsavcılık 3/12/2018 tarihinde düzenlediği iddianame ile başvurucu hakkında hırsızlık suçundan Demre Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır.

11. Yargılamanın 6/3/2019 tarihli ilk oturumunda hazır edilen R.A. soruşturma evresinde alınan beyanlarını tekrar ederek motosiklet nedeniyle oluşan zararının giderilmediğinden bahisle davaya katılma talebinde bulunmuş, Mahkemece R.A.nın katılan sıfatıyla davaya kabulüne karar verilmiştir. 13/3/2019 tarihli ikinci celsede Mahkeme, katılan R.A. ile aynı binada oturan ve duruşmada hazır bulunan R.E.nin tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. R.E. ifadesinde, soruşturma evresindeki beyanını tekrar etmiştir.

12. Başvurucu 22/3/2019 tarihli son celsede Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile duruşmada hazır edilmiş ve savunmasında K.O.nun kendisine iftira attığını, olay tarihinde Adrasan'da tur düzenleyen bir teknede çalıştığını, olay yerine gelmediğini, Adrasan'da tanımadığı bir kişiden 250 TL karşılığında motosiklet satın aldığını ancak aldığı motosikletin katılanın motosikletinden farklı renkte olduğunu, katılanın motosikletini çalmadığını beyan etmiştir.

13. Mahkeme 22/3/2019 tarihli kararıyla başvurucuyu hırsızlık suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir. Gerekçeli kararda kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara, tanık R.E.nin ve motosikletin bulunması üzerine beyanları alınan A.M. ve E.M.nin soruşturma evresindeki ifadelerine değinildikten sonra şu tespite yer verilmiştir:

"Mahkememizce yapılan yargılama sonucu toplanan deliller, iddia, savunma, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; suç tarihinde saat 01:21 sıralarında müştekinin ... ikametin[in] önüne park ettiği ... plaka sayılı kırmızı renkli ... motosikleti sanığın çaldığı, sanığın katılanın zararını gidermediği ve sanıktan şikayetçi olduğu, sanığın motosikleti çaldıktan sonra [suça sürüklenen çocuk K.O.ya] motosikleti sattığı, [suça sürüklenen çocuk K.O.nun da] motosikleti [E.M.] isimli kişiye sattığı, müştekinin de tesadüf eseri [E.M.nin] iş yerinde kendi çalınan motosikletini görerek tanıdığı ve hırsızlık suçunun bu şekilde ortaya çıktığı anlaşılmakla her ne kadar sanık atılı suçu işlemediğini savunmuş ise de, tanık [R.E.nin] beyanı ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığından sanığın üzerine atılı müsnet suçu işlediği vicdani kanaatine varıl[mıştır.]"

14. Anılan hükme karşı Başsavcılık, başvurucunun fotoğrafları çektirilerek olay anına ilişkin CD görüntüleriyle karşılaştırılmak suretiyle görüntülerdeki kişinin başvurucu olup olmadığının belirlenmesi ve katılan ile aynı binada oturan tanık R.E.ye teşhis yaptırılması gerektiğinden bahisle, başvurucu da atılı suçu işlemediğine dair savunmasını tekrar ederek istinaf başvurusunda bulunmuştur.

15. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesi (Daire) başvurucunun başka suçtan hükümlü olarak bulunduğu Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderdiği müzekkere ile başvurucunun teşhise elverişli fotoğraflarının çektirilerek Daireye gönderilmesi talimatı vermiştir. Bu talimat doğrultusunda temin edilen fotoğrafların gönderilmesi üzerine Daire 2/12/2019 tarihli ara kararı ile olay anına ilişkin görüntüleri içeren CD ve başvurucuya ait fotoğrafların karşılaştırılarak rapor düzenlenmesi hususunda bilirkişi atamıştır.

16. Bilirkişi tarafından düzenlenerek Daireye sunulan 18/12/2019 tarihli raporda; başvurucuya ait fotoğraflar ile kamera kayıtlarından temin edilen kişiye ait görüntülerin karşılaştırılması sonucunda boy, kilo, vücut kısımlarının diziliş ve düzeni ile morfolojik açıdan bu kişilerin benzerlik gösterdiği, dolayısıyla fotoğrafları çekilen başvurucunun kamera görüntülerindeki kişi olduğu mütalaa edilmiştir.

17. Daire 27/12/2019 tarihli kararında, bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapordaki değerlendirmeye de yer vererek istinaf başvurularını kesin olmak üzere esastan reddetmiştir.

18. Başvurucu, nihai hükmü 13/1/2020 tarihinde öğrendikten sonra 4/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

19. Başvurucu, istinaf incelemesi sırasında dosyaya sunulan bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sunma olanağı tanınmadığı hâlde Dairece bu raporda yer alan değerlendirmelerin belirleyici delil olarak esas alınıp hüküm kurulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde;

i. Başvurucunun şikâyetlerinin esas itibarıyla yargılamanın sonucuna, delillerin değerlendirilmesine, hukuk kurallarının yorumuna ve uygulanmasına ilişkin olduğu, Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasına göre kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça bu takdire müdahalesinin söz konusu olamayacağını birçok kararında dile getirdiği, somut olayda dosyadaki bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan yargılama ve kurulan hükümde herhangi bir bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik olmadığı ifade edilmiştir.

ii. Mahkemece başvurucuya suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılarak sorgusunun yapıldığı, aleyhine olan ve kendisine Mahkemece bildirilen delillere karşı savunmalarını ileri sürme olanağı olduğu vurgulanmıştır.

iii. Sonuç olarak başvurucu açısından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması hususunun Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu ifade edilmiştir.

21. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları tekrar etmiştir.

22. Başvuru Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında incelenmiştir.

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

24. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).

25. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "... ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkelerin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkelere uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir (Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 56).

26. Ceza davasında ulaşılması hedeflenen temel amaç, maddi gerçeğin adil yargılanma hakkına uygun olarak ortaya çıkarılmasıdır. Çelişmeli yargılama ilkesi, bu amacın gerçekleştirilmesinin en önemli unsurlarındandır. Anılan ilke taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla ceza davalarında mahkemenin kararını etkilemek amacıyla dosyaya sunulan görüş ve delillerden sanığın haberdar olmasına, bunlara karşı etkili bir şekilde karşı çıkmasına fırsat verilmesi gerekir (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 25; Cezair Akgül, B. No: 2014/10634, 26/10/2016, §§ 27-31).

27. Çelişmeli yargılamanın bir amacı da dosyaya bir görüşün/talebin girmesini sağlamakla sınırlı olmayıp onun mahkemece dikkate alınarak bir sonuca ulaşmasını sağlamaktır. Çelişmeli yargılama ilkesi, sanığın aleyhindeki delillerin çelişmeli bir usul ile mahkemeye sunulmasını ve sadece tanık beyanlarının değil diğer delillerin de tartışılmasını gerektirir. Böylelikle sanıklar, delilin davayla ilgisini ve ağırlığını değerlendirerek güvenirliği hususundaki iddialarını ve itirazlarını dile getirebilecektir (Cezair Akgül, § 28).

28. Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını amaçlayan silahların eşitliği ilkesi ise davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

29. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu konuda değerlendirme yapmak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte yargılamada adil yargılama hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine gerektiği ölçüde riayet edilip edilmediği Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır. Anılan ilkeler kapsamında yapılacak incelemede, delillere ilişkin olarak iddia ve savunma makamı arasında oluşturulan dengesizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir. Özellikle sanığın kendisinin elde etme olanağı bulunmayan deliller bakımından yargı makamlarınca savunmaya bunların aksini ortaya koyma hususunda makul imkânların sunulması gerekir (Ruhşen Mahmutoğlu, § 60).

30. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun hırsızlık suçundan mahkûm olmasında olayı gerçekleştiren kişinin yüzünü görmediğini beyan eden tanık R.E. ile suç konusu eylemden sonra motosikleti elinde bulunduran diğer kişilerin aşamalardaki beyanlarına dayanmıştır (bkz. § 13). Başvurucu, yargılamanın tüm aşamalarında motosikleti E.M.ye sattığı kabul edilen K.O.ya bu motosikleti kendisinin satmadığını savunmuştur.

31. İstinaf talebi üzerine Daire, başvurucunun teşhise elverişli fotoğraflarını hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumundan temin etmiş ve olay anına ilişkin kamera kayıtlarını içeren CD ile bu fotoğraflar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmıştır (bkz. § 15). Raporun dava dosyasına sunulması üzerine Daire, duruşma açmaksızın yaptığı istinaf incelemesi sonucunda bu rapordaki değerlendirmeler doğrultusunda başvurucunun hırsızlık suçunu işlediğini değerlendirerek istinaf talebini esastan reddetmiştir (bkz. § 17). Bu durumda Mahkemece hükme esas alınan beyanların ötesinde bilirkişi raporu, Dairece mahkûmiyet için önemli ağırlıkta delil olarak kabul edilmiştir.

32. Bununla birlikte Daire, esastan ret kararına dayanak olan bilirkişi raporuna gerekçeli kararda yer vermekle yetinmiştir. Hâlbuki mahkeme kararından sonra dosyaya giren bu raporun hükme esas alınabilmesi, Dairece açılacak duruşmada bu delillerin başvurucuya okunarak söz konusu delile karşı itirazlarını etkili şekilde sunabilme olanağı sağlanması ile mümkündür. Bu durumda Dairenin istinaf incelemesi sırasında aldığı ve mahkûmiyet için önemli ağırlıkta delil kabul ettiği bilirkişi raporunu duruşma açıp başvurucuya okuyarak bu delile karşı iddia ve itirazlarını etkili şekilde sunma olanağı tanımaksızın hükme esas alması, başvurucuyu iddia makamı karşısında usule ilişkin imkânlardan yararlanma noktasında önemli ölçüde dezavantajlı konuma düşürmüştür. Bu koşullarda Dairece izlenen yöntemin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun menfaatlerini koruyan güvenceler içermediği açıktır. Bu durum, yargılamanın bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkmasına neden olmuştur.

33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

34. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

36. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun hırsızlık suçunu işleyip işlemediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesine (E.2019/1655, K.2019/2700) iletilmek üzere Demre Asliye Ceza Mahkemesine (E.2018/449, K.2019/54) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.