Çocuk Koruma Kanunu’nun üçüncü maddesinin a bendinde çocuk, ‘Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder.’ şeklinde tanımlanmıştır. Genel olarak konuşma ve yürüme kabiliyetleri kazanıldıktan sonra bebeklik döneminin bitip çocukluk evresine geçildiği ve cinsel gelişimin başladığı ergenlik dönemi ile birlikte çocukluk döneminin de bittiği kabul edilmektedir.

Çocuk istismarı, çocukların beden ve ruh sağlıklarına büyük ölçüde zarar veren fiziksel, ruhsal ve cinsel açıdan çocuğun kötü davranışlara maruz kalmasını içeren eylemlerdir. Bu eylemlerin çocukların tanımadığı kişilerin yanı sıra yakın çevresi, aile bireyleri, öğretmenleri, arkadaşları, akrabaları tarafından da maruz kaldıkları bilinen bir gerçektir.

Çocuğa yönelik cinsel istismar, dünyada en sık işlenen ve görülme oranı en çok artan suçların başında gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bildirimlere göre erişkinlerin çocukluk dönemlerinde yaklaşık %25’inin fiziksel istismara uğradığı, kadınların %20’sinin, erkeklerin %8’inin çocukluklarında cinsel istismara maruz kaldıkları belirtilmektedir.

18 yaşından küçük her birey çocuk olarak değerlendirilir. Ancak Türk Ceza Kanunu çocukları belirli sınıflara ayırarak kategorize etmiştir:

- 15 yaşını tamamlamamış çocuklar: 15 yaşını henüz tamamlamamış kız veya erkek çocuklara verilen isimdir. Bu kategorideki çocuklara karşı işlenen suçlarda, çocuğun rızasının olmadığı kabul edilir. Ayrıca bu kategoride yer alan 12 yaş altı mağdur çocuklarda suçun cezası daha ağırdır.

- 15 yaşını tamamlamış algılama yeteneği gelişmiş çocuklar: Bu kategorideki çocukların cinsel davranışın önemini ve sonuçlarını anlayabilme kapasitesinin olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla 15 yaşını tamamlamış ve algılama yeteneği gelişmiş çocuklarda cinsel özgürlüğe saygı duyulur. Ancak çocuklar 18 yaşından küçükse yine de çocuk kategorisinde yer alır. Dolayısıyla bu çocuklarla cinsel ilişkiye giren kişiler TCK 104 Reşit Olmayanlarla Cinsel İlişki Suçu maddesine göre suç işlemiş olur.

- 15 yaşını tamamlamış algılama yeteneği gelişmemiş çocuklar: Bu kategoride yer alan çocukların cinsel eylemin önemini ve sonuçlarını anlayabilme kapasitesinin olmadığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla eğer mağdur çocukların rızası olsa bile bu rıza geçerli sayılmaz. Bu durumlarda mağdur çocuğun ve velisinin adli tıp raporuna ihtiyaç duyulur.

Söz konusu Çocuğun Cinsel İstismarı eylemin hukuki boyutundan Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde bahsedilmiştir:

“Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

Sarkıntılık suretiyle, yani cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md.103/1-ikinci cümle).

Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması halinde verilecek ceza, basit cinsel istismar durumunda 10 yıldan, sarkıntılık durumunda 5 yıldan az olamaz (TCK md.103/1-üçüncü cümle).

Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır (TCK md.103/1-ikinci cümle).

Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz (TCK md.103/2).

Basit cinsel istismar suçunun daha fazla ceza gerektiren nitelikli halleri şunlardır (TCK md.103/3):

Birden fazla kişi tarafından birlikte (TCK md.103/3-a),

İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle (TCK md.103/3-b),

Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından (TCK md.103/3-c),

Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından (TCK md.103/3-d),

Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle (TCK md.103/3-e) suçun işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Basit cinsel istismar suçunun cebir, tehdit veya silah kullanılarak işlenmesi halinde ise uygulanacak ceza şu şekildedir (TCK md.103/4-5-6):

Cinsel istismarın, 15 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da 15 yaşını tamamlamış olmakla birlikte kendisine yönelen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı silah, bıçak, sopa vb. gibi aletler kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır (TCK md.103/4).

Çocuğun cinsel istismarı suçunun mağduru yalnızca çocuk olabilirken faili herkes olabilir. Fail ergin olabileceği gibi çocuk da olması mümkündür. Fail 12 yaşını doldurmamış olan bir çocuksa Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesinin birinci fıkrası gereğince cezai sorumluluğunun olmadığı sonucuna varmak gerekir. Ayrıca failin erkek veya kadın olması da mümkündür. Faille mağdurun aynı cinsten olması suçun oluşmasını engellemez.

ÇOCUKLARDA İSTİSMAR BELİRTİLERİ

Ebeveynler, çocuğun sosyal ve psikolojik açıdan çevresini oluşturan ve ona şekil veren en önemli kişilerdir. Bu nedenle ebeveynlerin çocuğun ruh ve beden sağlığını olumsuz olarak etkileyebilecek durumların farkında olmaları büyük önem taşır.

Ülkemizde çocukluk çağındaki istismar ve ihmal olaylarının birçoğu ne yazık ki gün yüzüne çıkmamaktadır. Çocuklar yaşadıkları kötü muameleleri çoğu zaman korkup ailesine anlatmamakla birlikte kendi iç dünyalarına kapandıkları gibi zaman zaman da bu taciz olayları “Ailemize laf gelmesin, rezil olmayalım” denilerek aile tarafından göz ardı edilebilmektedir. Bu durumu yok saymak kanunen suç olup, çocuğa da psikolojik açıdan en büyük zararı sağlayacaktır. Bu nedenle bu hususta ailelerin ve toplumun bilinçli olması oldukça önemlidir. Burada ebeveynlere düşen görev çevre faktörünü düşünmeden çocuklarını iyi gözlemlemek ve herhangi bir değişiklik sezdiklerinde ne yapacaklarına dair bilgi sahibi olmalarıdır.

Uzmanların yapmış olduğu araştırmalara göre cinsel istismara maruz kalan çocuklarda gözlemlenen başlıca belirtiler şunlardır:

-Uyku sorunu ve karanlıktan korkma,

-Sık sık kâbus görme, görünmeyen nesnelere ilişkin korku,

-İştah azalması,

-Ortada bir neden yokken sürekli karın ağrısı şikâyetleri,

-Ruh halinin aniden değişmesi, durup dururken öfkelenme ya da başka tepki verme,

-Bazı insanlara karşı korku ve onlarla yalnız kalmama isteği,

-Biraz büyük yaştaki çocuklarda idrarını yatağa kaçırma, parmağını emme ve sadece tanıdığı kişilerle iletişim kurma,

-Başka bir yetişkinle olan sırrını açıklamayı reddetme. Sürekli yeni ve kendinden oldukça yaşlı arkadaşından bahsetme,

-Çocuğun aniden bol miktarda harçlığının olması.

Bu saydıklarımız genel olarak görülen sebepler olup çocuktan çocuğa farklılık gösterebilmektedir. Çocuğundaki değişiklikten şüphelenen ebeveyn, çocuğu incitmeden hoşuna gitmeyecek bir duruma maruz kalıp kalmadığı yönünde bilgi almalıdır. Bu süreçte psikolog ve psikiyatristten yardım almak sürecin daha sağlıklı ilerlemesini sağlayacaktır. Psikolojik desteğin ardından adli makamlardan da hukuki destek alınmalıdır. Zira Türk Ceza Kanununa göre çocuğun fiziksel, cinsel veya duygusal yönden istismarını öğrenen kişinin ihbar yükümlülüğü vardır.

İşlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisi veya sağlık mensubunun bu suçu işlemesi halinde ise 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. ÇOCUK SUSAR SEN SUSMA!